Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/376 E. 2023/348 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/376 Esas
KARAR NO: 2023/348
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/06/2021
KARAR TARİHİ: 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu uyarınca kurulan bölgenin yönetimi ve işletmesinden sorumlu yönetici şirket olarak —– Teknolojinin gelişimi ve teknoloji faaliyetleri kapsamında çeşitli hizmetler verdiğini, müvekkilinin birçok firmaya —— ve teknoloji faaliyetleri kapsamında çeşitli hizmetler verdiğini, taraflar arasında —– danışmanlığı hizmetine ilişkin olarak 20/09/2018 tarihli —– Sözleşmesi imzalandığını, davalı şirkete verilen danışmanlık hizmetinde proje hazırlık çalışmalarının yapıldığını, proje dosyasının hazırlandığını, ön başvurunun kabul edildiğin —— etiketinin alındığını, yabancı partnerler bulunduğunu, davalı ve bu partnerler ile toplantılar düzenlendiğini, davalı ile sürekli fikir alışverişinde bulunulduğunu, eksik bilgi ve belgelerin temin edilmesinin talep edildiğini, —– kayıtlarına başlandığını, buna rağmen davalı şirket tarafından 27/08/2020 tarihinde sözlü olarak hiçbir gerekçe olmaksızın şirket içi anlaşmazlıkların olduğunu projeden ayrılma durumlarının olabileceğini bildirdiğini, devamında 25/09/2020 tarihinde ise hiçbir gerekçe göstermeksizin projeden çekildikleri yönünde dava dışı üçüncü kişi —– tek cümlelik bir mail attığını, müvekkiline bu bağlamda bilgi dahi verilmediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin tek taraflı feshinin mümkün olmadığını, bu nedenle sözleşmede yer alan bedellerin ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını bildirdiğinden bahisle davalı tarafından haksız yere feshedilen hizmet sözleşmesi nedeni ile proje hazırlama bedeli olarak 60.000,00 TL tutarlı cezai şartın (sözleşmenin feshi tarihinden itibaren) ve sözleşme feshedilmeseydi fon kapsamında müvekkilinin elde edeceği proje yürütme hizmet bedeline istinaden şimdilik 1.000 Euro’ nun (ödeme tarihindeki kur üzerinden) fesih tarihinden itibaren işleyecek —– faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı taraf, eldeki davaya herhangi bir cevap vermemiş, HMK 128. madde hükmü uyarınca davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılmıştır.

İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi: “…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir. Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine belli bir miktar para ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister. İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir. Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu, alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir. Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür. Ceza koşulunun amacı da onun ifaya eklenen nitelikte olup olmadığının tespitinde önemli rol oynayabilir. Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir .Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Proje kesin kabulü 1 adet —– başvurusu —– başarıyla tamamlandığı için Davacının, fatura etmiş olduğu 9.000 TL + 1.620 TL (KDV) Toplam 10.620 TL’ye hak kazandığı ve tahsil edildiğinden dava konusu yapılmadığı, Davalı sözleşmeyi haksız yere ve usulüne aykırı fesih ettiğinden, Davacının talep etmiş olduğu 60.000 TL cezai şarta hak kazanabileceği, Projenin —–geliştirme aşamasına geçilmediği ve Davacının —– faaliyetlerinde proje yönetim ve raporlama faaliyetlerine de başlamamış olduğundan ve bu hizmeti vermeye henüz başlamadığından talep etmiş olduğu 17.500 EUR danışmanlık bedeline hak kazanmadığı, Ancak, Davacının, Davalı tarafın projeden ansızın ayrılması sebebiyle projede yaşanmış olan duraksama ve gecikmeler karşılığında proje danışmanlık hizmeti vermeye geç başlamasından (proje iptal edilmemiş halen devam etmektedir) kaynaklı fırsat maliyeti talep edebileceği, dava dosyasında mevzu bahis gecikmelerle ilgili hesaplama yapabilecek bilgi ve belge bulunmadığı, ancak fırsat maliyetinin Davalı şirketin gecikmeye kadar ki, proje safhalarındaki yıllara sarih planlanmış olan maliyet tutarlarının %7si ile sınırlı olabileceği, yönündeki kanaatlerimizi son karar Sayın Mahkemenize ait olmak üzere takdirlerinize sunarız. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında 20.09.2018 tarihli —— Sözleşmesi imzalamıştır. Sözleşme de Sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde, Müşteri tarafından Başvurucuya ve/veya proje bilgilerinin Danışman’a geç veya hiç gelmemesi veya herhangi bir sebepten dolayı proje çalışmalarına başlanıp, toplantılar gerçekleştirilip projenin durdurulması ve buna bağlı olarak sözleşme imzalandığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde başvurunun yapılamaması durumunda, Müşteri proje hazırlama bedeli olarak 60.000- TL ödemeyi kabul ve taahhüt eder şeklindedir. Bu sözleşme hükmünün —— mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere cezai şart talebinin yerinde olduğuna kanaat getirilmiştir. Usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu hükme esas alınarak cezai şart yönünden davanın kabulüne fırsat maliyetine yönelik talebin ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ ile
1)60.000,00 TL cezai şart tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2)1.000,00 Euro fırsat maliyeti talebinin reddine,
3)Dava açılışı sırasında peşin ve başvurma harcının alınmadığı görüldüğünden 4.098,60 TL peşin harç ile 179,90 TL başvurma harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4)Davacı tarafından yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 178,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.978,10 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %85,30 oranında olmak üzere 1.687,32 TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 9.600,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7) Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
8)Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davada haklı çıktığı %85,30 oranında olmak üzere 194,04 TL’ sinin davacıdan, davada haklı çıktığı %14,70 oranında olmak üzere 1.125,96 TL’ sinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9)Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.25/05/2023