Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/371 E. 2023/180 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/371 Esas
KARAR NO: 2023/180
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ: 22/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; davacı ile davalı şirket arasında ——- hakkında sözleşme akdedildiğini, sözleşmenin konusunun davalı şirketin —–projesi kapsamında —- imalatı ile temini işinin davacı firma tarafından yapılmasından ibaret olduğunu, sözleşmede belirtilmiş —- viyadük kirişinin bedeli nakliye dahil KDV HARİÇ 560.000 USD olduğunu, buna göre; 1. Taksit 30.06.2020 tarihinde 120.000 USD, 2. Taksit 30.07.2020 tarihinde 110.000 USD, 3. Taksit 30.08.2020 tarihinde 110.000 USD, 4. Taksit 30.09.2020 tarihinde 110.000 USD, 5. Taksit 30.10.2020 tarihinde 110.000 USD şeklinde ödemeler yapılacağının kararlaştırıldığını, —— kirişlerinin imalatı temini ve taşıması davacı şirketçe yerine getirildiğini ve davalı şirkete malların teslim edildiğini, bu kapsamda davacı şirketçe ifa edilen mal temini ve taşıması için faturalar e-arşiv fatura sistemi üzerinden kesilerek davalı şirkete gönderildiğini, davacı şirketin dava konusu viyadük kirişlerinin—— gönderdiğine dair gümrük yazılarının ekte yer aldığını, —— kirişi davalı şirkete fatura edilirken 2 adet —— kirişi davalı şirketin talebi üzerine dava dışı—— fatura edildiğini, dava dışı şirket tarafından 2 adet ——– kirişinin bedeli davacı şirkete ödendiğini, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle; fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere, davacı ile davalı şirketin———–projesinde ihtiyaç duyduğu 20 adet kirişin temini için anlaşmış oldukları, Sözleşmenin —- maddesinde malların üretim ve teslim tarihleri verildiğini, davacı malların teslimine 15 Temmuz 2020 tarihinde başlayacak ve teslimi ——– ülkemizin de içerisinde olduğu uluslararası bir demiryolu projesinin etaplarından birisi olduğu söz konusu projede iş sahibi ülke idareleri ile yapılan sözleşmeler davalı şirket gibi yüklenici firmaları son derece katı kurallara bağlayan, iş programlarındaki aksamaları ağır yaptırımlara bağlamış sözleşme olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere, davalı ise sözleşmede belirlenmiş katı tarihlere rağmen ; İlk teslim tarihi 15 Temmuz 2020 olmasına rağmen ilk teslimi 22.07.2020 ‘ de yaptığı, son teslim tarihi olan 05 Ağustos 2020 ‘ de toplamda teslim etmesi gereken 20 adet kirişten sadece 5 adedini teslim edebildiğini, davalı şirket tarafından davalıya yazılan 27.11.2020 tarihli yazıda, söz konusu gecikmenin hak ediş planlamasını ve buna bağlı olarak da ödeme takvimini aksattığı bildirildiğini, kamu taahhütlerinde yapılan işlerin bedelinin ilgili idarelerden talep edilmesi, işin taahhüt edilen sürede yapılarak ilgili hakkediş dönemine dahil edilmesine bağlı olduğunu, aksi durumda iş sonraki günlerde tamamlanmış dahi olsa, hak ediş dönemine dahil edilemeyeceğinden söz konusu işin bedelinin idareye hakkediş yapılması ve dolayısı ile de tahsil edilmesi bu birkaç günlük gecikme nedeniyle aylarda ötelenebildiğini, davacının kendi kusuru ile ve sözleşmeye aykırı davranarak, davalı şirketin idareden söz konusu ödemeleri almasının uzun bir süre gecikmesine sebebiyet verdiğini, davacının kusuru ve eksik ifası nedeni ile cezai şart talep edemeyeceğini tekrarla bir an için davacının borcun ödenmesinde, davalı şirketin idareye hakkediş yapmasında ve bedeli tahsilinde gecikmesine neden olmadığı dahi düşünülecek olsa ve kabul anlamında olmamakla birlikte davacının, huzurdaki davaya konu icra takibinde, 1.362.000.TL cezai şart bedeli talep ettiğini, yine bu cezai şart bedeline de 21.588,23.TL faiz talep ettiği anlaşıldığını, davacının, cezai şart bedeli ile, aynı zamanda 124.643.93TL faiz talebinde bulunduğunu, sözleşmede ödemenin zamanında yapılmaması halinde alacaklının (davacı) uğrayacağı zararları karşılamak amaçlandığını, davacının, icra takibinde faiz talebinde bulunduğunu borcun vadesinde ödenmemesinin cezasının faiz olarak karşılarına çıktığını, faiz ödemek sureti ile borçlu, alacaklının borcun geç ödenmesinden dolayı uğradığı kaybı gidermekte olduğunu, davacının ise hem faiz hem cezai şart talep etmekte olduğunu, oysa, faiz talep eden davacı, mevcut piyasa koşullarında alacağına geç kavuşması nedeni ile uğradığı zararı zaten karşılamış olmakta olduğunu, dolayısı ile, cezai şartı talep etmesine olanak olmadığını ve cezai şart talebinin yersiz olduğunu, davacının, cezai şartı talep edebilmesi için faizle karşılanmamış zararları olduğunu ispat etmesi gerektiğini, davacının cezai şart talebinin, asıl alacak talebinin üzerinde olduğunu, yukarıda arz ve izah edilen ve resen göz önüne alınacak nedenlerle; davanın diğer açıklanan nedenlerle reddine, davacının cezai şart talebinin reddine, sayın Mahkeme aksi kanaatte olur ise, cezai şartın asıl alacağı ve mal bedelini aştığı gözetilerek makul ölçüde indirime gidilmesine, davalının malı geç teslimi nedeni ile müvekkili şirkete ödemesi gereken cezai şart bedelinin davacı alacağından mahsubuna, faiz talebinin reddine, icra İnkar tazminatı talebinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Mahkememizce; ——— üzerinden celp edilmiş; —-davacı —– ticari sicil kayıtları, —- davacı—- davalı ———- formları celp edilerek incelenmiş; davacı şirketin ticari defterlerinin talimat yoluyla incelenmesi sağlanmış, davalı tarafın ticari defterleri de incelenmek suretiyle mali müşavir ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiden hüküm kurnaya ve denetime elverişli kök ve ek rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir. Dava, ———–esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda (alacak) davasıdır. Yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Takip alacaklısı tarafından takip borçlusuna karşı açılır. Borçlu bu davaya karşı vereceği cevapta ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir. Borçlu cevap dilekçesinde itiraz ederken bildirmiş olup olmadığına da bakmaksızın bütün savunma sebeplerini bildirmelidir. Alacaklı bu davada alacağının varlığını 6100 sayılı HMK’ ya göre caiz olan her türlü delille ispat edebilir.Mahkememizce——– esas sayılı dosyası celp edilerek, dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler incelenmiştir. Söz konusu icra dosyasında davacı tarafından davalı aleyhine 19/03/2021 tarihinde icra takibine girişildiği, davacı-alacaklı tarafından toplam 2.847.312,46 TL alacağının davalı-borçludan tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin davalı-borçluya 28/03/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı-borçlunun da yasal itiraz süresi içerisinde 26/03/2023 tarihinde borca itiraz dilekçesi verdiği, buna bağlı olarak icra müdürlüğünce icra takibinin durdurulduğu, takibin durdurulması kararının davacı/alacaklıya tebliğ edilmediği, davacının yasal süre içerisinde işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarındaki tespitler uyarınca taraflar arasında 15.06.2020 tarihinde akdedilen sözleşme ile davalı şirketin———- projesi için davacı tarafından 20 adet ———-temini konusunda anlaşıldığı, davacının sözleşme kapsamında davalı şirkete malzemeleri sevk ettiği ancak davalının ödeme edimini eksik yerine getirdiği iddiasıyla ödenmeyen fatura bedelleri ile sözleşmenin——uyarınca belirledikleri cezai şarta ilişkin faturaların tahsili amacıyla icra takibine giriştiği, davalının takibe itirazı üzerine Mahkememizde işbu itirazın iptali davasının açıldığı, tarafların incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre Her iki tarafın ticari defter kayıtları karşılaştırıldığında; davacının davalıya 18 adet ——- kirişi tesliminden kaynaklı 184.000 USD karşılığı alacağın her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davacı tarafından davalı şirkete “Gecikme Bedeli Cezai Şart” alacağı açıklaması ile düzenlenen toplam——- adet faturanın davalı şirketin defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu sebeple tarafların ticari defter kayıtları arasında cezai şart faturasından kaynaklı uyumsuzluk bulunduğu, davalının davacı şirkete 05/01/2021 tarihinde gönderdiği mailde bakiye 184.000 USD borç miktarı ikrar edilerek ödemelerin dava dışı ———tarafından yapılacağının bildirildiği, bunun üzerine taraflar arasında, dosyaya sunulan ve davalı tarafça da inkar edilmeyen 18/01/2021 tarihli anlaşmanın imzalandığı, ancak anlaşma gereğince de borcun ödenmemesi üzerine davacı tarafça dava konusu icra takibinin başlatıldığı, incelenen ticari defter kayıtları ve diğer tüm deliller dikkate alındığında davalının viyadük kirişi temininden kaynaklı davacı tarafa bakiye 184.000,00 USD borçlu olduğunun anlaşılmış, davacının davasını kısmen kabulü ile 184.000 USD karşılığı 1.339.357,60 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Davacının Gecikme Bedeli Cezai Şart alacağı talibe yönünden ve davalı tarafın da teslimde geciken davacının geciktiği süre için sözleşmenin 5.3 maddesi uyarınca ödemesi gerektiği iddia edilen cezai şart bedelinin mahsubu talebi üzerine yapılan değerlendirmede ise;
———- sayılı kararında da belirtildiği üzere; Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi: “…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine belli bir miktar para ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister. Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır .İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu, alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlâli koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini fesih cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur.
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür.
İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak ——- talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür.
Ceza koşulunun amacı da onun ifaya eklenen nitelikte olup olmadığının tespitinde önemli rol oynayabilir
Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer.Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.
Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir ———-Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında 15.06.2020 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmenin ——— maddesinde “iş bu sözleşmenin 2. maddesi ile öngörülen ödemenin 10 (on) günden fazla gecikmesi halinde Tedarikçi İşverene ceza kesme hakkına sahiptir. Böyle bir durumda İşveren her gecikilen gün için ceza olarak ödenecek miktarının %0.5’i (Binde Beş) ödemekle yükümlüdür.” şeklinde olup, aynı sözleşmenin ——- maddesi ise “işbu sözleşmenin ——- maddesi ile öngörülen malın teslim süresinin ihlali durumunda işveren tedarikçiye ceza kesme hakkına sahiptir, böyle bir durumda tedarikçi her geciktiği güne ceza olarak ödenecek miktarın %0.5’i (Binde Beş) ödemekle yükümlüdür. Teslimat gecikmesinin 20 günü geçmesi halinde işveren, bu sözleşmeyi derhal feshedip zararın tazmini talep etme hakkına sahip olacaktır” şeklindedir. Bu sözleşme hükümlerinin ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. maddesi gereğince ifaya ekli cezai şartın istenebilmesi için, bu haktan açıkça feragat edilmemiş veya ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemiş olması gerekmektedir. Dosyadaki mevcut delillerden ve tüm dosya kapsamından davacının davalı ve dava dışı şirketle yaptığı 18/01/2021 tarihli anlaşma metninde veya sair suretle kabul ettiği ödemelere çekince koymadığı, davalının da davacı tarafça yapılan teslimlerde cezai şart alacağı hakkını saklı tuttuğundan söz edilemeyeceği kanaatine varılmakla (kısmen bilirkişi raporundan ayrılarak) davacının cezai şart alacağına dair fazlaya ilişkin talebi ile davalı tarafın yerinde görülmeyen mahsup talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının işlemiş faiz talebi yönünden de; taraflar arasındaki sözleşme ile borcun ifa edileceği günler açıkça belirlendiğinden, davalının temerrüte düşürülmesi için ihtara gerek yoktur. Ödenmeyen 17/08/2020 ve 24/08/2020 tarihli faturalar yönünden davacının isteyebileceği temerrüt faizi miktarı, sözleşmede öngörülen tarihler dikkate alınarak mahkememizce resen hesaplanmak suretiyle takibin 84.596,23 TL temerrüt faizi üzerinden devamına dair hüküm kurulmuştur.
İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin 2. fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde faturaya ve sözleşmeye dayalı alacağın likit olduğu anlaşılmakla kabulüne karar verilen asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM (Yukarıda Açıklanan Nedenlerle):
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile——– takip dosyasında davalı borçlunun yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 1.339.357,60 TL asıl alacak ve 84.596,23 TL temerrüt faizi üzerinden devamına, taleple bağlı kalınarak asıl alacağın takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
2-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Alacak likit olduğundan kabulüne karar verilen asıl alacak miktarı üzerinden hesaplanacak %20 oranın hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 97.270,28 TL harçtan peşin yatırılan 34.388,42 TL harcın mahsubu ile bakiye 62.881,86 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 34.456,22‬ TL dava açılış masrafı ile 7.056,00 TL yargılama masrafı toplamı 41.512,22 TL yargılama giderinden kabul ve redde göre hesap olunan 20.760,44 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davacı vekili için tayin olunan 161.916,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davalı vekili için reddedilen kısım üzerinden tayin olunan 161.869,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden kabul ve red oranına göre hesap olunan 620,92 TL’sinin davalıdan, 699,08 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilleri ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde———– Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/03/2023