Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/36 E. 2022/388 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/36 Esas
KARAR NO: 2022/388
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ: 19/01/2021
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın —-arasında — imzalandığı, diğer davalı kefilinde işbu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşmeye istinaden davalıya —- çek karnesi verilmek suretiyle bu kanaldan çek taahhüt bedeli kredisi kullandırıldığı verildiği, anılan sözleşmeye istinaden şirket kredi kartı üzerinden krediler kullandırılmış olduğu, kredinin sözleşme hükümlerine aykırı kullanılması —- iktamamesi, —ihtarnamesi, —-yevmiye sayılı ihtarnameleri keşide edilerek nakdi alacağın muaccel hale getirildiği, borcun ödenmemesi üzerine —– dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığı, davalıların asıl borca, işlemiş – faize, faiz oranına ve ferilerine itirazları üzerine takibin durduğu, davalı/kefilin kredi kartı borcundan sorumlu olmadıkları için, diğer kredilerden doğan — sorumlu oldukları,—— temerrüt faizi talep edildiği, TTK’nun B ve 9 m. göre faizin serbestçe belirlendiğinden sözleşme hükümlerine uygun olduğu, itirazın takibi sürünceme bırakmaya yönelik olduğu beyan edilerek — bakımından— diğer kefilin —— üzerinden itirazının iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmeleri talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, eldeki davaya herhangi bir cevap vermemiş HMK 128 madde hükmü uyarınca davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ:
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda özetle; davacı banka ile davalı kredi lehtarı ——–akdedildiği, işbu sözleşmeyi davalı kefilinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, bahse konu sözleşmeye istinaden bizcard, kredili mevduat hesabı —— karşılıksız çıkan çeklerden dolayı 5941 sayılı Çek K’nun 3. M. kapsamında garanti/yükümlülük bedellerinin tazmininden dolayı nakdi krediler kullandırılmış olduğu, kullandırılan kredilere ait delif mahiyetindeki bilgi ve belgeler dosyada mevcut olduğundan, davacı bankanın davalı aleyhinde takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, kefalet ——– Sorumluluğu: Davalı kefilin sözleşmede gösterilen – kefalet limitinin — olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan nakdi kredi asıl börç tütarı —– kefalet limitlerinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefilin hem kendi ve hem de davalı kredi lehtarı şirketin temerrüdü ve bunun hukuki sonuçlarından dolayı sorumlu oldukları nazara alındığında, hesaplanan kredi borcunun tamamından; müştereken ve müteselsilen — sorumlu olduklarının düşünülebilineceği —- davacı bankanın takip tarihi itibariyle davalı kredi lehtarı şirketin sorumluluğu yönünden— asıl alacağın talep edildiği görülmüş ise de — alacağın hesaplandığı, mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazla ilişkin — — reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere—- asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %24 oranında temerrüt faizi ve bunun —birlikte istenilebileceği, davalı kefilin sorumluluğu yönünden — mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazla ilişkin —-reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere — asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %24 oranında temerrüt faizi ve bunun——- birlikte istenilebileceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan ek bilirkişi raporunda özetle; davacı vekilinin beyan ve itirazları mevcut deliller eşliğinde etraflıca bir kez daha irdelendiği ancak mevcut delil durumu gözetilerek kök raporda herhangi bir değişiklik yapılamamış olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, ——- icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu ve davalı kefil aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda; davacı bankanın takip tarihi itibariyle davalı kredi lehtarı şirketin sorumluluğu yönünden — asıl alacağın talep edildiği görülmüş ise de — alacağın hesaplandığı, mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazla ilişkin — reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere— asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %24 oranında temerrüt faizi ve bunun — birlikte istenilebileceği, davalı kefilin sorumluluğu yönünden (Davalı/kefil, şirket kredi kartı borcundan sorumlu olmadığı için diğer kredili mevduat hesabı ve çek taahhüt bedeli tazmin kredisinden sorumludur), mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazla ilişkin —–reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere —- asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık —–oranında temerrüt faizi ve bunun ——-birlikte istenilebileceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ——–
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez ———
TBK 586. maddesi uyarınca alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.Bu nedenle davalı yanın konkordato dosyasının sonucunun beklenilmesi yönündeki itirazı dikkate alınmamıştır.
Somut olayda, dosyada bulunan kredi sözleşmesi incelendiğinde, davalı kredi lehtarı —- arasında —- imzalandığı, diğer davalı kefilinde işbu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşmeye istinaden davalıya —— karnesi verilmek suretiyle bu kanaldan çek taahhüt bedeli kredisi kullandırıldığı verildiği, anılan sözleşmeye istinaden şirket kredi kartı üzerinden krediler kullandırılmış olduğu, davalının müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede imzasının, azami miktarın ve kefalet tarihinin yer aldığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına göre, davacı ile, davalı kredi lehtarı —– imzalandığı, diğer davalı kefilinde işbu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşmeye istinaden davalıya —-çek karnesi verilmek suretiyle bu kanaldan çek taahhüt bedeli kredisi kullandırıldığı verildiği, anılan sözleşmeye istinaden şirket kredi kartı üzerinden krediler kullandırılmış olduğu, davalı tarafından verilen kefaletin geçerli olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine ——- dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davalıların sorumlulukları oranında davacı bankaya borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla davalıların sorumlulukları oranında asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı borçluların —— icra takip dosyasında yaptığı itirazın kısmen iptali ile;
a-)Davalı borçlu —- yönünden takibin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla — asıl alacak, üzerinden devamına, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 24 oranında faiz ve faize %5 oranında — uygulanmasına,
b-)Davalı kefil yönünden takibin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla —asıl alacak, üzerinden devamına, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 24 oranında faiz ve faize %5 oranında——uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-)Davalılar yönünden kabul edilen asıl alacak miktarının %20 si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 2.228,11 TL’nin dava açılırken davacı tarafça peşin olarak yatırılan 473,52 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 1.754,59 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 473,52 TL peşin harç ve 8,50 TL vekaletname harcı olmak üzere toplam 541,32 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti, 246,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.046,00 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %83,20 oranında olmak üzere 870,27 TL sinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davada haklı çıktığı %83,20 oranında olmak üzere 228,48 TL tutarlı kısmının davacıdan, davada haklı çıktığı %16,80 oranında olmak üzere 1.131,52 TL tutarlı kısmının davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —— Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/05/2022