Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/348 E. 2022/429 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/348 Esas
KARAR NO: 2022/429
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 08/06/2021
KARAR TARİHİ: 08/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalının,—- ile davacı şirketi kurduğunu ve uzun yıllar firmanın—- sürdürdüğünü, bilahare ortaklar ayrılma konusunda anlaştıklarını—–sattığını ve ortaklıktan ayrıldıldığını, —- sahibi olduğu paya—— ticari faaliyetine devam etttiğini, müvekkili olan firmanın ticari faaliyeti ile ilgi olarak çalıştığı banka şubesine müracaat ettiğinde tüm hesaplarının bloke edildiğini öğrendiğini, incelendiğinde davalı tarafından şirket aleyhine icra takibi yürütüldüğü ve bu takibe istinaden tüm menkul,gayrimenkul maiları ile banka hesaplarına haciz konulduğu,takibin —–dosyasından sürdürüldüğünün görüldüğünü ancak icra takibinde tebligatları borçluya ulaşmadığını ve bu nedenle —-uyarınca işlem yapıldığını ve bu şekilde takibin kesinleştiğinin görüldüğünü, müvekkili olan şirketin iş bu icra takibini hesabının bloke edilmesi sonucunda öğrendiğini, icra takibine yapılan itirazın —— dosyası ile reddedildiğini ve halen dosyanın istinaf aşamasında olduğunu, dava konusu icra takibi incelendiğinde takibin ilamsız olduğunu,—— ödenmeyen ortaklık ve mahrum kalınan faizden oluşan paranın tahsilinin istendiğinin anlaşıldığını ancak bu iddianın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, alacaklının iddiasının hiçbir somut belgeye dayanmadığını, beyana dayanılarak bir haktan söz etmenin mümkün olmadığını, anılan tarihte davalının şirketin ortağı olduğunu, eğer şirketten bir alacağı var ise bunu yazılı bir belge ile ispatlamasının gerektiğini, şirketten alacaklı olduğunu iddia eden davalının yaptığı pay devir sözleşmesinde hisselerini davacıya kayıtsız şartsız devir ettiğini beyan ve ikrar ettiğini tüm bu nedenlerle müvekkilinin —– alacak ve ferilerinden ötürü davalıya borçlu olmadığının tespiti ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin bahse konu şirketin % 50 hissedarı olduğunu, müvekkilinin şirketin diğer ortağı tarafından şirketten hile ve desise ile kandırılarak atılmak istendiğini, müvekkilinin diğer ortak tarafından kandırılarak limited pay devri sözleşmesi ile şirketin gerçek değerinin kendisinden saklanarak noterde işlem yaptırıldığını, bu işlem bedeli olan —- diğer ortak tarafından ödenmediğini, ancak bu işlem sonucu müvekkilinin şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkiline çeşitli yalanlarla şirketin iflas aşamasında olduğu belirtilerek, şirket pay defteri ile şirketteki hissesinden olduğunu, müvekkiline % 50 ortağı olduğu şirkette her hangi bir ödeme yapılmadığını, şirketin ticari kayıtlarında şirketin ana taşınmazı olarak —üzerinde mal varlığı olduğunu,——yakın asansör malzemesi ve geliri olduğunu, hatta gizli sözleşmelerle para olarak değil de, barter sistemi ile yapılan inşaatlar ile şirkete bu devirden sonra mal girişi konusunda anlaşmalar olduğunun taraflarınca tespit edildiğini, şirketin öz sermaye miktarı tespit edilirken, hisse devir tarihi itibariyle şirketin aktif ve pasif mevcutlarını piyasa değeri ile değerlendirdikten sonra öz sermayenin bulunması gerektiğini, bunlar yapılmadan müvekkilinin kandırılarak şirketten uzaklaştırıldığını, müvekkilinin daha sonra yaptığı araştırma neticesinde şirkete ait mal varlığını tespit ederek, bu konuda hakkı olan parayı almak için icra takibi yapılarak, tespit ettiği bedelin çok altında bir bedel ile icra takibinin kesinleştiğini, yapılan haciz neticesinde şirkete gidildiğinde bahse konu asansör malzemelerinin —– üzerinde olduğunun tespit edildiğini, şirket ana sözleşmesinin kar dağıtımına ilişkin ortaklar kurulu kararlarının hiçbir zaman uygulanmadığını, sözleşme konusu kararlaştırılan devir bedelinin, ne şekilde ve hangi tutarlar üzerinden müvekkiline ödeneceği hususunu içermekte olduğunu ancak bu bedelin bile ödenmediğini, bu nedenle ortada geçerli bir devrin söz konusu olmadığını bu nedenlerle öncelikle usulüne uygun bir vekaletnameyle ikame edilmemiş bulunan iş bu davanın HMK. M. 114 / 1 – f bendi uyarınca dava şartı yokluğundan usülden reddine, iş bu talepleri uygun görülmezse haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iş bu davanın reddine, iş bu davanın açılmasında ve borcun ödenmesinde tamamen kötü niyetli olan davacının İİK. M. 72 – 4 uyarınca alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmolunarak, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce; —- kayıtları, —— üzerinden ayrı ayrı celp edilerek incelenmiş davalının davacıdan hisse bedeli ve kar payı alacağı bulunup bulunmadığı, pay devir sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, —– esas sayılı dosyasına konu alacak nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı hususlarının tespitine yönelik davacı şirketin tüm yasal ticari defter kayıtları üzerinde bir mali müşavir ve bir nitelikli hesap uzmanı bilirkişiden hüküm kurmaya ve denetime elverişli rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan ve değerlendirilen tüm deliller ile hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre; davacı şirketin——- tek ortaklı olarak, —-kayıtlı olduğu, şirket kuruluşunda şirket ortağı olan davalının —- tarihli pay devri sözleşmesi ile davacı şirketteki yüzde —– işlemiş faiz olmak üzere toplam ——- ödenmeyen ortaklık payı ve mahrum kalınan kar payı alacağının tahsili istemiyle icra takibi başlattığı, davacı şirketin ise davalıya borçlu olmadığının tespiti istemiyle mahkememizdeki işbu davayı açtığı, davalı ise hisse devir sözleşmesi dolayısıyla alacaklı olduğunu, pay devir sözleşmesinde şirketin gerçek değerinin kendisinden saklandığını ve sözleşmede yazılı ücret üzerinden dahi kendisine bir ödeme yapılmadığını ileri sürdüğü görülmüştür.
Limited şirketlerde pay devri 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 595 vd. hükümlerinde düzenlenmiş olup, anılan madde hükmüne göre, esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı ve tarafların imzalarının noterce onanacağı, ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşulların da belirtileceği, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu ve devrin bu suretle tamamlanacağı hüküm altına alınmıştır. Yine aynı maddenin son fıkrasında, başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde pay devrine onay vermiş sayılacağı düzenlenmiştir.
—– davalı ——- bedel karşılığında devrettiği ve devir bedelini dava dışı ortaktan nakden ve tamamen aldıklarını beyan etmiştir.
—- tarihli sayısında yayınlanan ilana göre; —— aynı tarihte noterce onaylanan genel kurul kararı uyarınca şirket hissedarlarından davalı—– bedelle dava dışı ortak ——devrettikleri, böylece davacı şirketin tek ortaklı limited şirkete dönüştüğü, sonuç olarak davalının davacı şirketteki paylarını kanuna uygun biçimde dava dışı ortağa devretmek suretiyle ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı taraf şirketin gerçek değerinin kendisinden gizlendiğini ve hisse devir devir bedelinin ödemediğini iddia etmiş; davacı taraf ise şirketin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını iddia ederek başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, noterde düzenleme şeklinde yapılan ——- davalı —— devri nedeniyle sözleşmede belirlenen pay bedelinin tamamını davalıdan aldığını beyan etmiş olup, HMK’nın 204. ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 82/f.-III maddeleri uyarınca düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayıldıklarından, davalının pay devri nedeniyle alacağının bulunduğunu ancak aynı nitelikte kesin delille kanıtlamasının mümkün olduğu, davacının bu yönde bir kesin delil sunamadığı, bunun yanı sıra davacı şirketin limited şirket pay devir sözleşmesinin tarafı olmadığı, zira ——- ayrı bir tüzel kişiliğe sahip oldukları ve ortakların payları üzerinde söz sahipliği söz konusu olamayacağı, payların mülkiyeti ve paya bağlı her türlü hakkın ortakların tasarrufunda olduğu, davalı ile onun paylarını devralan dava dışı ortak arasında imzalanan hisse devir sözleşmesini, sözleşmelerin nisbi ilkesi gereği sadece tarafları bağlayacağı, bu sebeple sözleşmeye dayalı olarak davacı şirkete alacak talebi yöneltilemeyeceği, devir sözleşmesinin muhatabının davacı şirket olmadığı, dolayısıyla davalının ödenmeyen ortaklık payı talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalının mahrum kalınan kar payı alacağı istemi yönünden yapılan değerlendirmede ise; limited şirketlerde de kar payı hakkının alacak hakkına dönüşebilmesi için, kar dağıtımı konusunda genel kurulun karar vermesi gerektiği, ancak böyle bir karardan sonra kar payının ortak bakımından limited şirkete karşı ileri sürülebilecek bağımsız bir alacak hakkına dönüşeceği, davalının pay sahibi sıfatını yitirdiği için, paya bağlı bu hakkın artık ileri sürülemeyeceği, dosya kapsamı itibariyle davacı şirketin kar payı dağıtımına ilişkin bir kararına da rastlanmadığı, dolayısıyla bu durumda davalının kar payı alacağından bahsedilemeyeceği ve davalının davacı şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığı sonuç ve kanaatiyle davanın kabulü yönünde karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Davalının takipte kötü niyetli olduğunu ispat yükü; davacının (borçlunun) üzerindedir. Davacı tarafından davalının kötüniyetli olduğuna ilişkin delil sunulmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davanın KABULÜ ile; davacının —— dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-)Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-)Alınması gereken 107.944,00 TL nisbi harçtan başlangıçta alınan peşin harcın mahsubu ile bakiye 82.327,75 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 25.781,75 TL dava açılış masrafı, 3.776,95 TL yargılama masrafından ibaret toplam 29.558,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacı lehine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 85.300,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-)Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
7-)Karar kesinleştiğinde ———dosyasının iadesine,
Dair; davacı şirket yetkilisi ve vekilinin yüzüne, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——– Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2022