Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/32 E. 2023/433 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/32 Esas
KARAR NO: 2023/433
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/01/2021
KARAR TARİHİ: 15/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:Davacı vekilince dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde,——- no.lu 17.11.2018-27.8.2019 vadeli Geniş Kapsamlı Ticari Paket Yangın Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan iş yerinde 07.06.2019 tarihinde davalıya ait ——- plakalı aracın jeneratör egzoz sistemine ve kompansatöre çarpması neticesinde hasar meydana geldiği, tamiratı gerçekleştiren firmanın düzenlediği faturaya istinaden sigortalılardan —— şirketine 01.10.2019 tarihinde 4.951,69 TL ödendiği, davalı tarafın, hasara sebep olan —— plakalı aracın maliki/işleteni sıfatıyla meydana gelen hasardan sorumlu olduğu, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla: 4.951,69-TL alacağımızın 01.10.2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek olan ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve dava vekalet ücretinin de davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, müvekkili şirket aleyhine —— Esas sayılı takip dosyasıyla icra takibi başlattığını, icra takibine konu ödeme emri 10.03.2020 tarihinde müvekkil şirkete tebliğ edildiğini, 17.03.2020 tarihinde süresi içerisinde takip konusu borcun dayanağı olan —— plakalı aracın müvekkil şirket adına kayıtlı olmaması nedeniyle borcun tamamına ve tüm ferilerine itiraz edildiği, söz konusu icra takip dosyasında takibe dayanak olarak belirtilen aracın müvekkil şirket adına kayıtlı olmaması, takip ödeme emrinde ve arabuluculuk başvuru formunda alacaklının —— şirketi olmasına rağmen dava dilekçesinde —— şirketi olduğu, dava dilekçesine dayanak ödeme emri ve arabuluculuk son tutanağında taraf isminin farklı olması nedeniyle de davanın reddi gerektiği, davanın kabulü anlamında olmamak kaydıyla iddia olunan alacağa ilişkin olay ile ilgili davalı müvekkil şirkete atfedilecek bir kusurunun olup olmaması, var ise bir ödemenin rücuya konu olup olamayacağının irdelenmesi ve yargılamayı gerektiren bir konu olması hasebi ile kusur durumunun ortaya konması için keşif ve bilirkişi incelemesi gerektiği, davalı müvekkil şirket aleyhine yapılan icra takibin ve de işbu davanın yasal dayanaktan yoksun olması nedeniyle davanın reddine, haksız takip ve dava nedeniyle davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesine, davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen hasar ile davacı tarafından sigortalıya ödenen hasar bedelinin tazminine ilişkin rücuen tazminat davasıdır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Mahkememizce aldırılan 04/07/2022 tarihli bilirkişi raporu ile dava dışı —— şirketi dava konusu kaza mahallinde jeneratör
egzoz borusunun yola çıkıntı yapmasına rağmen gerekli işaretlemelerle araç istikameti öncesinde gerekli uyarıcı tedbirleri almamış olduğu, 2918 sayılı KTY. Madde 21 Karayolu
yapısı ve trafik işaretleri ile ilgili olarak; 1) Trafiği güçleştirecek, tehlikeye sokacak veya engel yaratacak, şekilde bir şey atmak, dökmek, bırakmak ve benzeri hareketlerde
bulunmak, yasak olduğu; yine aynı yönetmelik madde 22 “b) Trafik için tehlike ve engel yaratacak şekilde levhalar, ışıklar ve işaretlemeler ile ağaç, direk, yangın musluğu, çeşme,
parmaklık gibi yapı elemanları ve benzerlerini dikmek, koymak ve bulundurmak yasaktır.” Olarak ifade edilmesine rağmen trafiğe engel yaratacak şekilde egzoz borusunun
konumlandırıldığı ve bunun için araç istikameti öncesinde araç yüksekliğinin uygun olup olmadığını kontrol edebilecek işaret, levha gibi araç sürücüsünü uyaracak şekilde gerekli
önlemleri almaması nedeniyle gerekli dikkat ve özeni göstermediği ve dava konusu maddi hasarın oluşmasında %100 kusurlu olduğu; davalı ——- firmasına ait —— plakalı soğutuculu kasaya sahip kamyon sürücüsü: dava konusu maddi hasarlı kazanın oluşumunda yeterli trafik işaretlemeleri ile uyarılmaması sebebiyle kazanın oluşumunda atfa kabil bir kusurunun olmadığı; davacı sigorta şirketi tarafından, hasar konusuna ait ekspertiz raporunun mevcut olmadığı, hasara ait bir faturanın mevcut olmadığı, poliçe gereği muafiyet tenzilinin uygulanıp uygulanmadığı belli olmayan hasar tutarının denetlenemediği, davacının ödeyerek halefiyet elde ettiğini iddia ettiği ödeme dekontunun dosyada mevcut olmadığı,
hasarın meydana gelmesinde kusuru olmadığı sübuta eren davalıdan meydana gelen hasarın tazminin talep edilemeyeceği sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan 15/11/2022 tarihli ek rapor ile 2918 sayılı KTK nun Madde 2 “Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa; a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde bu kanun hükümleri uygulanır” kapsamında kalan ve karayolu sayılan yerlerden ve KTK nun uygulanması gereken yerlerden olduğu değerlendirilmiş olup, teknik değerlendirme ve açıklamalar sonucunda, meydana gelen hasarda davalının sorumluluğu olamayacağı, halefiyet şartlarından olan meydana gelen zarardan sorumlu olan 3.kişinin varlığı bulunmadığından, eksik halefiyete dayanarak rücu talebinde bulunulamayacağı, ödemenin bir hatır ödemesi olduğu yönündeki kök raporumuzda yer alan görüşlerini değiştirecek bir bulgunun mevcut olmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 t. ve ——- sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır. Somut olayda davacı sigorta şirketi sigortalısına ödediği tazminatı rücu için , sigortalısının haklarına halef olarak kazaya karışan karşı tarafın sigortasına ve aracın malikine karşı dava açmış olup dava açmakta aktif husumeti bulunmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.Aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. Sorumluluk sigortaları TTK.nın 1473. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. “(1) Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde belirtilmiştir.Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir Bir zarar sigortası türü olan zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacı işletenin sorumluluğunu yine ancak sorumlu olduğu çerçevede karşılamakla yükümlüdür. Bu bakımdan zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile işletenin poliçe limiti dahilinde tazminat sorumluluğunu yüklenen sigorta şirketi gerçek zarardan, işletenin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında sorumlu tutulabilecektir Somut olayda dava dışı sigortalısına ödemiş olduğu hasar bedelini davalı taşıyıcıya rücu etmesinde dosyada toplanan deliller itibariyle yasal koşulların bulunmadığı anlaşılmakla, bilirkişi raporundaki ayrıntılı tespitler mahkememizce de denetime ve hükme elverişli görülerek davacının davasının reddine, davalı tarafın yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve —— sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 t. ve —– sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır. Somut olayda davacı sigorta şirketi sigortalısına ödediği tazminatı rücu için , sigortalısının haklarına halef olarak kazaya karışan karşı tarafın sigortasına ve aracın malikine karşı dava açmış olup dava açmakta aktif husumeti bulunmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.Aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. Sorumluluk sigortaları TTK.nın 1473. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. “(1) Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde belirtilmiştir.Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir Bir zarar sigortası türü olan zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacı işletenin sorumluluğunu yine ancak sorumlu olduğu çerçevede karşılamakla yükümlüdür. Bu bakımdan zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile işletenin poliçe limiti dahilinde tazminat sorumluluğunu yüklenen sigorta şirketi gerçek zarardan, işletenin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında sorumlu tutulabilecektir. Somut olayda dava dışı sigortalısına ödemiş olduğu hasar bedelini davalı taşıyıcıya rücu etmesinde dosyada toplanan deliller itibariyle yasal koşulların bulunmadığı anlaşılmakla, bilirkişi raporundaki ayrıntılı tespitler mahkememizce de denetime ve hükme elverişli görülerek davacının davasının reddine, davalı tarafın yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 179,90 TL harcın 84,57 TL tutarlı kısmı davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırıldığından bakiye 95,33 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenecek 4.951,69 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı Murat Lojistik vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——- Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/06/2023