Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/289 E. 2022/476 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/289 Esas
KARAR NO: 2022/476
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 10/05/2021
KARAR TARİHİ: 22/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; muaccel hale gelen alacağın tahsili için başlatılan —–numaralı takip dosyasıma davalı borçlunun —- gerekçesiyle itiraz ettikleri için takibin durdurulduğunu, cari hesaplardan da görüleceği üzere,—– adet fatura bedellini ödemeyen davalı tarafa ,—– temerrüde düştüğünü ve alacakların muaccel hale geldiğini, tarafların tacir olup muaccel alacağın tahsili için ticari dava öncesi arabuluculuk süreci zorunlu olduğundan, —- tarihli ——-sunulduğu üzere, taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, hal böyle olunca, art niyetli, hukuki mesnetten yoksun ve hakkın kötüye kullanımına örnek itirazların iptali ve takibin devamı ile birlikte %20 den aşağı olamamak üzere davalıların kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; —–ortağı—– diğer ortaklar ile aralarında uyuşmazlık baş gösterdiğini, bunun üzerine ortaklar arasında —- tanıklığında —-devir edilecek taşınmazlar ile ödenecek bedellerin düzenlendiği —– başlıklı sözleşme imzalandığını, davacı tarafın sözleşmenin kendi üzerine düşen edimleri yerine getirmesine rağmen davacının sözleşme uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, —- başlıklı sözleşmenin —– yer alan taşınmazlar davacı tarafından taşınmazların devri ile ilgili faturalar düzenlendiğini, bunun gerçek bir satış olmadığını, —- arasında imzalanan sözleşmenin ifasına ilişkin olduğunu, bu sebeple —–numaralı esas numaralı alacak davalarının olduğunu işbu dava konusu icra takibinin dayanağı faturalara konu taşınmazların devrinin hangi nedenlerle gerçekleştirildiği —- dosyasıyla görüldüğü, bu davaya ilişkin —– somut olayda —- devri öngörülen muhtelif taşınmazların dava dışı şirkete devri gerçekleştirilmiş ancak —— öngörülen edimler yerine getirilmemiştir, —— büyük bölümünü oluşturduğundan artık sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemeyeceğinden taşınmaz devrine ilişkin hükümler içeren sözleşmenin resmi geçerlilik şekline uygun yapılmasının red gerekçesi olarak kabulü yerinde değildir” demek sureti ile savunmalarını aynen teyit ettiği, bu davada ortaya konulduğu yeniden dava konusu yapılmasını mümkün olmadığını, İcra takibinin dayanağı faturalara konu taşınmazların devrinin nasil ve hangi nedenterle gerçekleştiği; —-aleyhine ikame ettikleri —- dosyası ile görülmekte dava kapsamında ortaya konulmuş olduğunu, yeniden dava konusu yapılmasının mümkün olmadığını, —–esas sayılı dosyasının aleyhine sonuçlanacağını anlayan davacı tarafın başlattığı icra takibi ve işbu icra takibine itiraz davası ile yeni delil oluşturma ve ——reddedilen bir kısım taleplerini işbu dava ile kabul ettirme gayesinde olduğunu, iyi niyet ve dürüstlük ilkeleri ile kiçbir şekilde örtüşmeyen bu davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce; —– üzerinden celp edilerek incelenmiş, mahkememizce resen seçilecek bir mali müşavir bilirkişi ile bir nitelikli hesap uzmanı bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinden hüküm kurmaya ve denetime elverişli rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava; ————— esas sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda (alacak) davasıdır. Yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Takip alacaklısı tarafından takip borçlusuna karşı açılır. Borçlu bu davaya karşı vereceği cevapta ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir. Borçlu cevap dilekçesinde itiraz ederken bildirmiş olup olmadığına da bakmaksızın bütün savunma sebeplerini bildirmelidir. Alacaklı bu davada alacağının varlığını 6100 sayılı HMK’ ya göre caiz olan her türlü delille ispat edebilir.
Mahkememizce —– sayılı dosyası celp edilerek, dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler incelenmiştir. Söz konusu icra dosyasında davacı tarafından davalı şirket aleyhine —- tarihinde icra takibine girişildiği, davacı-alacaklı tarafından toplam —- fatura alacağı ve işlemiş faizinin davalı-borçludan
tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin davalı-borçluya—- tarihinde tebliğ edildiği, davalı-borçlunun da yasal itiraz süresi içerisinde—- tarihinde borca itiraz dilekçesi verdiği, buna bağlı olarak icra müdürlüğünce icra takibinin durdurulduğu, takibin durdurulması kararının davacı/alacaklıya tebliğ edilmediği, davacının yasal süre içerisinde işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki tespitler uyarınca; davacı şirketin ödenmeyen toplam– adet fatura bedeli ve işleyen faizinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine —esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığı, davalı şirket vekilinin süresinde yaptığı itiraz ile icra takibinin durduğu ve mahkememizde işbu itirazın iptali davasının açıldığı, öncelikle tarafların incelenen ticaret sicil kayıtları uyarınca, davacı —-infisah sureti ile kaydının kapalı olduğunun belirtildiği, davacı —- tarihinde birleşme yolu ile aktif ve pasifi ile —- devredilerek tüzel kişiliğine son verildiği, işbu davanın ise ——- açıldığı görülmektedir.
Öncelikle uyuşmazlığın çözümüne etkili hukuki müesseseler incelendiğinde; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 136 ve devamı maddelerinde düzenlenen şirketlerin birleşmesinin devralma şeklinde birleşme ya da yeni kuruluş şeklinde birleşme şeklinde olacağı hüküm altına alınmıştır. Şirket birleşmelerinin hüküm ifade edebilmesi için birleşme sözleşmesinin genel kurul tarafından onaylanmasını takiben yönetim organlarınca birleşmeye ilişkin tüm belgeler ile buna ilişkin esas sözleşme değişikliğinin sicil müdürlüğüne verilmesi gereklidir – Bu husus birleşmenin hukuki anlamda var olabilmesi ve hukuki sonuçlarını doğurabilmesi için gereklidir. 6102 sayılı TTK’nın 153/1 hükmüne göre şirket birleşmesi, birleşme kararının ticaret siciline tescili ile birlikte geçerlilik kazanır. Birleşmenin onaylanmasının ardından sicile yapılan tescil kurucu bir etkiye sahiptir. Devrolunan şirketin yaptığı tescil kurucu etkiye sahip olan tescildir. Birleşme kararının —- devrolunan şirket tarafından tescil edilmesinin ardından tescilin kurucu etkilerinden bir diğeri doğar ve devrolunan şirket sona erer. Bir başka deyişle infisah eder. Burada diğer infisahlardan farklı olarak birleşme sonucunda devrolunan şirket ya da şirketlerin ayrıca tasfiye olunmaksızın mal varlıklarını devralan şirket bünyesine geçirirler. Birleşmenin ——– tescilinin bir diğer sonucu da devrolunan şirketin mal varlığının devralan şirkete geçmesidir. Bir başka deyişle sona eren şirketlerin tüm hak borç ve yükümlülükleri devralan veya yeni kurulan şirkete intikal eder. 6102 sayılı TTK m. 154 hükmü uyarınca ——- tescil ettirilen birleşme kararı aynı zamanda —–ilan edilmelidir. Birleşmenin sicile tescilinin ardından devrolunan şirket ya da şirketler infisah edeceğinden ortada yalnızca devralan şirket sıfatıyla birleşmeye katılan şirket kalacaktır. Yani devrolunan şirketin tüzel kişiliği sona erecek ve ticaret sicilinden silinecektir.
Bunun yanında, davanın bir tarafını teşkil eden bir ticaret şirketi başka bir şirket ile birleşirse yeni kurulan şirket, taraf ticaret şirketin nevi değiştirilirse yeni neve çevrilen şirket veya taraf ticaret şirketi başka bir şirket tarafından devralınırsa devir alınan şirket, birleşme, nevi değiştirme veya devir ile tüzel kişiliği sona eren şirketin davadaki yerini alacaktır ve tüzel kişiliğin sona ermesinden sonra açılan davada veya icra takibinde devralan şirketi davalı veya borçlu olarak gösterilmesi gerekecektir. Türk Ticaret Kanunu 151. maddesi uyarınca, kanuni halef olan şirketin, tüzel kişiliği son bulan tüzel kişinin yerini alması ile yeni şirkete karşı davaya devam olunacaktır .
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder.
Tüm yapılan açıklamalar ve kanun hükümleri ışığında, davacı —- birleşme yolu ile aktif ve pasifi ile ———- devredilerek tüzel kişiliğinin son bulduğu, bu sebeple de taraf ehliyeti bulunmadığı, dolayısıyla icra takibi ve işbu davayı açma imkanı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekmiş; davanın esasına girilebilecek olması halinde esas yönünden yapılan incelemede ise; bilirkişi marifetiyle incelenen ticari defter kayıtlarına göre davacının lehine delil niteliği taşımayan ticari defter kayıtları uyarınca davalıdan icra takip tarihi itibarı ile —– alacaklı olduğu, davalının lehine delil niteliği taşımayan ——- ticari defter kayıtlar uyarınca davacıya —borcu olduğu, davaya konu—-olan davaya ve —- tarihli sekiz adet faturaya konu taşınmazların davalının ticari defter kayıtlarında —- kaydedilerek bilanço aktifinde yer aldığı, davacının ticari defter kayıtlarında yer alan—- tutarlı alacak bakiyesinin takip tutarı ile örtüştüğü, dava dışı —— devrettiği, davacı şirkette hissesi kalmadığı, hisse devrinin ——-ilan edildiği, dosyaya sunulan ortaklığın bitirilmesi sözleşmesinin taraf şirketlerin hakim ortakları ve imza yetkilileri olan şahıslar arasındaki adi şirketin tasfiyesi amacıyla yapılmış olduğu, sözleşme konusu taşınmazların davacı şirketten bedelsiz olarak devrinin kararlaştırıldığı, tarafların mutabakatı ile tapu devirlerinin davalı şirkete yapıldığı, mali yönden asgari bedellerden fatura kesilmesi sebebiyle, taraf şirketler arasında şeklen takip konusu fatura alacak ve borçlarının doğduğu, tapu devrinden ve fatura kesilmesinden kaynaklanan masrafların davacı şirket tarafından karşılanacağının sözleşmeden anlaşıldığı ve sözleşmeye göre davalı şirketin bu fatura bedellerini ödemesinin gerekmediği sonuç ve kanaatiyle davanın esas yönüyle de reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM (Yukarıda Açıklanan Nedenlerle):
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-)Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL harcın peşin yatırılan harçtan mahsubu sonucu kalan 27.217,86 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davalı vekili için tayin olunan 104.510,08 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-)Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
8-)Karar kesinleştiğinde ———- sayılı dosyasının iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —— Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022