Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/285 E. 2022/474 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/285 Esas
KARAR NO: 2022/474
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 07/05/2021
KARAR TARİHİ: 21/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı —- getirterek dağıtımını yaptığı —- —-sıfır olarak dava dilekçesi ekinde sunulan fatura ile —- tarihinde satın aldığı, aracın satın alındığı tarihten itibaren periyodik tüm bakımları yetkili —-yaptırıldığı, periyodik bakımla ilgili belgeler adı geçen şirkette bulunduğu, davacı şirket temsilcisi — tarihinde dava konusu araçla —-seyir halinde iken araç kendiliğinden stop ettiği, çekici çağırıp aracın — yetkili servisine —– getirildiği, burada yapılan incelemede —- kopması sonucu aracın stop ettiği ve bu —-bağlı olarak—— verdiği zararı tespit etmek için motorun komple sökülmesi gerektiğinin belirtildiği, hasar meydana geldiğinde araç — civarında olduğu, servis yetkilileri belirttiğine göre kopan zincir en erken—- edilmesi gerektiği, aracın arızalanmasından — son bakımın aynı serviste yaptırıldığı, triger zincirinin değiştirilmesi gerekmiş olsaydı yetkili servisin bunu müvekkile belirtmesi gerektiği, kopması nedeniyle arızaya yol açan triger zinciri araç motorunun içinde olup ayıplı olup olmadığı kullanıcı tarafından görülebilecek ve bilinebilecek durumda olmadığı, bu nedenle gizli ayıp niteliğinde olduğu, meydana gelen arızanın gizli ayıp niteliğinde imalat hatası olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, davalı dağıtıcı şirket aracın imalatı sırasındaki gizli ayıplardan sorumlu olduğunu, servis yetkililerince meydana gelen hasarın bedelinin —— arası olduğunun belirtildiği, aracın yetkili serviste bedeli başvuran tarafından ödenerek aracın tamir ettirildiğini, ayrıca tamir süresince araç kiralamak zorunda kalındığı, araç tamir bedeli — aracın tamiri süresince davacı şirketin işleri için kiralamak zorunda kalınan aracın kiralama bedeli —- olduğu, aracın triger zincirinin kopması sonucu aracın motorunda meydana gelen hasarın tamiri sırasında ayrıca bu arıza ile ilgisi bulunmayan fren ve debriyaj balata değişimi, yağ ve iç dış temizlik gideri gibi masraflar toplamı olan ——- ödemeye ilişkin fatura tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalı tarafça ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava zamanaşımı süresinden sonra açılmış olduğu davanın usulden reddi gerektiği, ayıplı mal teslimi iddiasından kaynaklı uyuşmazlıklarında zamanaşımı süresi; ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tesliminden itibaren—- olduğu, dava konusu araç —- yılında satın alındığı işbu dava ise — tarihinde, aracın davacı tarafa tesliminden —- yıl geçtikten sonra ikame edildiği, zamanaşımı itirazlarının göz önünde bulundurularak işbu haksız davanın reddi gerektiği, dava konusu araçta herhangi bir ayıp söz konusu olmadığı, dava konusu araçta ise Mevzuatta tanımlanan anlamda bir ayıp bulunmadığı, araç niteliksel ve niceliksel vasıflarında maddi, hukuki veya ekonomik bir eksiklik taşımadığı, dava konusu araç üstün teknoloji ürünü olarak üretildiği ve birbirinden farklı teknik sistemlerin bir araya getirilmesi ile oluştuğu, söz konusu araçlar üretim esnasında ve yetkili servis bakım/onarım aşamasında birçok kontrolden geçtiği ve denetlendiği, yapılan kontroller sonucu tüketicinin kullanımına uygun olduğu kanaatine varılan araçlar piyasaya arz edildiği, davacı her ne kadar dava dilekçesinde araçta arızaya yol açan sebebin aracın motorunda bulunan triger zincirinin kopması olduğunu ve bu durumun alıcı tarafından görülebilecek ve bilinebilecek bir durum olmadığından dolayı aracın gizli ayıplı olduğunu iddia etmiş olsa da; davacının bu iddiaları gerçeği yansıtmadığı, davacı taraf dava dilekçesi ile aracın satın alındığı tarihten itibaren periyodik tüm bakımlarının yetkili ——- yapıldığını belirttiği ancak müvekkil şirket nezdinde yapılan incelemeler neticesinde aracın bakımlarının düzenli olarak yapılmadığının tespit edildiği, Mahkemenin takdir edeceği üzere aracın bakımlarının yetkili serviste düzenli olarak yapılmaması ve/veya yetkili servis olmayan 3. kişilerde yaptırılması durumunda araçta sonradan arızaların meydana gelmesi kuvvetle muhtemel olduğu, dava konusu aracın —– olduğu da dikkate alındığında aracın periyodik bakımlarının düzenli olarak yetkili serviste yapılması ayrıca önem kazandığı, periyodik bakımları düzenli olarak yapılmamış ve —— üzerinde bir aracın üretim kaynaklı gizli ayıplı olduğunun iddiası abesle iştigal olduğu, dava konusu araç davacı tarafından aktif olarak trafikte kullanıldığı, davacı tarafından da kullanılmaya devam edilen araçta çözülemeyen teknik bir sorun olduğunun iddiası Müvekkil Şirket tarafından kabul edilmediği, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemekle birlikte, teslim tarihinden itibaren — ay içinde ortaya çıkan ayıpların ispat yükü satıcıda olmasına karşın,—- ay geçtikten sonra ortaya çıkan ayıplarda ispat yükünün davacıda olduğu, davacının iddiasını ispatetmesi gerektiği, herne kadar aracın ayıplı olmadığı sabitolsa da, bir an için Mahkemece aracın ayıplı olduğu ve—– kopması sebebiyle —– üretimden kaynaklı olduğu varsayılsa dahi, aracın bakımlarının düzenli yapılmaması sebebiyle dava konusu arızanın oluştuğu ve/veya araca 3. kişilerce müdahale edildiği ihtimallerinin de değerlendirilmiş olması gerektiği, dava konusu aracın ayıplı olduğunu iddia eden davacı, araçtaki hatanın kullanıcı hatasından kaynaklanmadığını, araca dışarıdan yetkisiz müdahale gerçekleşmediğini ispatla yükümlü olduğu, aracın tramer kayıtları incelenerek hasar geçmişinin sorgulanması gerektiği, aracın tüm hasar kayıtlarının tramer’de yer almayacağının da Sayın Mahkemenizce göz ardı edilmemesi gerektiği, davacı, dava konusu aracın ayıplı olduğundan bahisle ödemiş olduğunu iddia ettiği ikame araç kirası giderlerini gerekçe göstererek —– zarara uğradığı iddiasıyla zararın tazminini talep ettiğini, davacı, ikame araç kiralaması yapmış olduğunu ve bu sebeple zarara uğramış olduğunu ispatlar nitelikte hiçbir bilgi ya da belge ibraz etmediğini beyanla; Davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE; Dava hukuki niteliği itibari ile; araçta meydana gelen hasar nedeni ile oluşan zararın tazmini için açılan tazminat davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle;”—-gümrükten çekilmek suretiyle sıfır araç olarak satın alındığı ve yönetmelikler göre — adına düzenlenen servis kabul iş emri incelendiğinde; dava konusu arızanın ——- kaynaklandığı; Dava konusu aracın satın almadan takribi —–mesafesini geçtiği de dikkate alındığında, arızanın imalat hatasından kaynaklanmayacağı, servis kontrollerinde —- değişimleri yapılmış ve kontrolde dava konusu arızanın——aralığındaki —— kullanılmamasından ve—– zincirinin zamanında değiştirilmemesinden kaynaklı olarak zincir kopması sebebiyle motorda hasar oluşmasına sebep verdiğinden dolayı dava dışı servisten kaynaklı ayıplı servis hizmeti olarak değerlendirilmesi gerektiği; araçta ortaya çıkan arıza yarar ve hasarın geçmesinden sonra ortaya çıkmış olduğundan davalı satıcının ayıp nedeniyle sorumlu olmasının mümkün olmadığı,” şeklinde rapor sunulmuştur.
Uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir ———- Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. Maddesine göre Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ———
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir.
Somut olayda davacı taraf —- plaka sayılı aracın üretiminden kaynaklanan ayıp sebebiyle aracın trıger zincirinin kopmuş olduğu ileri sürülmüş ise de mahkememizce alının kök raporda söz konusu araçtaki arızanın üretimden kaynaklanmadığı, aracın periyodik bakımlarının zamanında yaptırılmamasından kaynaklandığını tespit edilmiştir. Hal böyle olurca davalı araç satıcısının meydana gelen zarardan sorumlu olamayacaktır. Her ne kadar davacı taraf aracın servis bakımlarını yapan dava dışı—— davaya dahil edilmesini istemiş ise de talebi ayrı bir dava konusu olduğundan talebin reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporu dikkate alındığında davacı yanın aracın imalatından kaynaklanan bir ayıp olduğu iddiasını ispat edememesi sebebiyle davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 568,33 TL harcın mahsubu ile artan 487,63-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/06/2022