Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/275 E. 2023/171 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/275 Esas
KARAR NO: 2023/171
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 03/05/2021
KARAR TARİHİ: 21/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ——– adresinde bulunan, ——işyeri müvekkili şirket nezdinde ——–kapsamında sigortalı olduğunu, —- tarihinde, davalı —- işleteni olduğu ——- plakalı aracın sigortalı işyerinin ambar kapısından çıkış yaparken kasa üst kısmını —– takarak ambar kapısını dışa doğru esnettirmesi neticesinde, sigortalı işyerine ait kapının hasara uğradığını, kaza sonrasında hazırlanan Ekspertiz Raporu’nda —–plakalı —— olay tarihinde saat 09:58’de tesisin ambar kapısından çıkış yaparken, kasa üst kısmını otomatik kapıya takarak, belirgin biçimde kapıyı dışa doğru esnettirmek suretiyle hasara sebebiyet verdiği” tespit edildiği, davalı tarafın %100 kusurlu olduğunu, kaza sonucu hasara uğrayan müvekkili şirket nezdinde —- kapsamında sigortalıya,——- tutarında hasar tazminatının müvekkili şirket tarafından ödendiğini, zarara sebebiyet veren —- plakalı aracın, diğer davalı —- nezdinde —— sigortalı olduğu göz önünde bulundurularak aracın sebebiyet verdiği zarar bakımından—— sigortacı olarak sorumluluğu bulunduğunu, davacının sigortacı davalıya da hasar nedeniyle rücu etme imkanı bulunduğunu, alacağın tahsili amacı ile icra takibi yapıldığını, davalıların takibe itirazı nedeni ile takibin durduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını beyan ile, fazlaya ilişkin tüm talep hakları saklı kalmak kaydıyla;——- sayılı icra dosyasına davalılar tarafından yapılmış itirazın iptali ile takibin devamını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.

SAVUNMA:Davalı Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil sigorta şirketi ancak——–öngörülen şekilde belirlenecek gerçek zarar miktarından sorumlu tutulabileceğini, davacı tarafından ileri sürülen tazminat miktarının kabul edilebilir olmadığını ve dava konusu taleplerin kabul edilemeyeceğini, dava konusu aracın daha önce bir kazaya karışıp karışmadığının, araç üzerinde kaza tarihi itibariyle mevcut hasar bulunup bulunmadığı hususlarının da tespiti yapılması gerektiğini, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, icra inkâr tazminatı taleplerinin her durumda reddi gerektiğini beyanla; Her halükarda davanın icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——vekili cevap dilekçesinde özetle; Borcu kabul anlamına gelmemekle beraber davacı sigorta şirketinin talep ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını,Dava konusu olayın 12.05.2017 tarihinde gerçekleştiğini, alacağın tahsili için müvekkile karşı 09.12.2019 tarihinde takip açıldığını, takibin olay tarihinden 2 yıl 6 ay 27 gün sonra işleme konulduğunu, bu durumda haksız fiilden kaynaklanan borçlar için 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğunu, müvekkilinin mesleği gereği tır ile sık sık şehirlerarası taşımacılık yaptığından yapılan arabuluculuk toplantısına katılma imkanı olmadığını, 12/05/2017 tarihinde işleteni olduğu araç ile ——- işyerinde boşaltma-yükleme işlemini tamamladıktan sonra araçların olağan olarak çıkması gerektiği ve müvekkilinin de gösterilen araç yolundan çıkış yaptığını çıkılması gereken yol işyeri ve çalışanları tarafından müvekkile gösterildiği için kasa yüksekliği ya da başkaca bir hususu kontrol etmesine gerek olmadığını, çalışanların kasanın yüksekliğini ve ambar kapısının yüksekliğini görmekte ve bildiklerini, işyerinin birçok çalışanın bulunduğu ve müvekkile gösterilen yoldan çıkması sonucunda aracın kasasının ambar kapısının bir bölümünü esnetmesinin müvekkilin hatası olmadığını beyanla; mahkemece resen gözetilecek nedenlerle birlikte, borcu kabul anlamına gelmemekle beraber dava konusu alacak 2 yıllık zamanaşımına uğradığından ileri sürülen zamanaşımı def’i sebebiyle davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafta bırakılmasını karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —— sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —— Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buluduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle; ” Mevcut verilerin değerlendirilmesi sonucu, ——- tarihinde meydana gelen olayda; kusur yönünden; Davalı tarafa ait ve diğer davalı —- sigortalı, ——- plaka sayılı —– marka/tip —— sürücüsü dava dışı —– %100 (Yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, hasar yönünden; dosya kapsamında davalı ——- plaka sayılı araç için tanzim edilen ve —— kaza tarihini de içeren ——–bulunmadığı, Davalı ——- vekili tarafından sunulmuş —– sigorta poliçesi ve dekont fotokopisinin dava konusu ile ilgili olmadığı, 12/05/2017 tarihinde meydana gelen olaya ait tutanağındaki tespitler, hasar fotoğrafları ve eksper tespitlerinin dava konusu ——-ait,— çıkış kapısı olarak ifade edilen —– meydana gelen maddi hasar ile uyumlu olduğu, hasarın durumu kazanın oluş şekline alınan darbelere uygun olduğu, dava konusu otomatik kapıdaki toplam hasar tutarının kaza tarihi itibariyle —– olabileceği, dosya kapsamında —- antetli, göndereni davacı —— alıcısı (Dava konusu otomatik kapının bulunduğu) —- açıklamalı, —— tutarlı olmak üzere toplam —- tutarlı —gönderim dekontu bulunduğu,—–Sayılı dosyası kapsamında 09/12/2019 tarihli takip talebinin ————- toplam tutar ile başlatılmış olduğu” şeklinde rapor sunulmuştur.
TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak ——- da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Somut olayda davacı sigorta şirketi sigortalısına ödediği tazminatı rücu için , sigortalısının haklarına halef olarak kazaya karışan karşı tarafın sigortasına ve aracın malikine karşı dava açmış olup dava açmakta aktif husumeti bulunmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir.
Sorumluluk sigortaları TTK.nın 1473. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. “(1) Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, —— motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir ———-
Bir zarar sigortası türü olan —– sigortacı işletenin sorumluluğunu yine ancak sorumlu olduğu çerçevede karşılamakla yükümlüdür. Bu bakımdan ——-poliçesi ile işletenin poliçe limiti dahilinde tazminat sorumluluğunu yüklenen sigorta şirketi gerçek zarardan, işletenin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında sorumlu tutulabilecektir ——
Eldeki davada davalı sigorta şirketi sigortalınını zararın meydana gelmesindeki kusuru oranında meydana gelen zarardan yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda sorumlu olacağından davalı sigorta yönünden davanın kabulü yolunda hüküm kurmak gerekmiştir.
2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü yer almaktadır. Davalı —– vekili tarafından zamanaşımı defi ileri sürülmüş söz konusu kazanın —– tarihinde gerçekleşiği, davacının sigortalısına —– tarihinde ödeme yaptığı, icra takibinin ise 09.12.2019 tarihinde 2 yıllık hak düşürücü zamanaşımı süresi dolduktan sonra takibe geçildiği, davalı ———–tarafından süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunulduğu anlaşılmakla, davalı——– yönünden davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden, mahkemece koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf, davada haklı da çıksa haksız da çıksa yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Ayrıca davada haklı çıkması halinde lehine vekalet ücretine hükmedilmez.——-Bu halde arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf vekalet ücreti alamaz ve yargılama giderini ödemeye mahkum edilir. Davalı ——- usulüne uygun olarak davet edildiği arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından dolayı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ve yargılama giderleri üzerinde bırakılmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı ——— yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Davalı —– —– yönünden davanın kabulü ile, davalının—–sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 457,18TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,84 -TL harcın mahsubu ile bakiye 376,34-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 80,84 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 140,14 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 88,70 -TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 888,70-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.692,79 -TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/03/2023