Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/229 E. 2022/212 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/229 Esas
KARAR NO : 2022/212

DAVA : İtirazın İptali (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/04/2021
KARAR TARİHİ : 25/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkili tarafından başlatılan ilamsız icra takibinde yetkiye ve borca itiraz etmek suretiyle icranın durdurduğunu sağladığını—— görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığına, takibin para borcundan dolayı kaynaklandığını, müvekkili şirketin davalı şirketin —- hizmetlerini yerine getirdiğini, hizmet karşılığı faturasını tanzim ederek davalı şirkete teslim ettiğini, davalı şirketin de faturayı benimseyerek ticari defterlerine kaydettiğini, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne–yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davaya konu icra takibine dayanak olarak sunduğu faturalardan kaynaklı cari hesap alacağına ilişkin bakiye bedellerinin gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin davacıya takipte anılan miktar kadar borcu bulunmamakta olup, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak takip başlatmış olduğunu, müvekkili şirketin takipte alacaklı görünen tarafa takipte anılan miktar kadar borcu bulunmamakta olup, takip dayanağının müvekkili şirkete tebliğ edilmemekle takibin dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafından açılmış itirazın iptali davasının öncelikle takipte yetkiye itiraz edildiğini, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,— davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini — borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,— dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davacı Şirket tarafından ibraz edilen — Onamalarını Usul ve Yasaya uygun Yasal Sürelerinde yaptırıldığı, davacının ticari defterlerinin HMK 222 uyarınca sahipleri lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacı şirket ticari defter kayıtları, ile davalı şirket ticari defter kayıtlarının tam bir karşılıklılık içinde mutabakat içinde oldukları ve birbirlerini doğruladıkları, tarafların tacir oldukları ve aralarında yazılı bir sözleşmeye dayalı —dayalı bir ticari ilişki bulunduğu, davacı şirketçe davalı şirkete verilen—kapsamında, davacı şirketin davalı şirketten talebi gibi — ilişkisi yönünden — kayıtlarının birbirlerini doğruladığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporunda özetle; Davalı — kurulduğu , defter kayıtlarının fiziki ortamda tutulduğu anlaşılmış olup;— tasdiklerinin kuruluş sırasında —sayfa —Haziran tarihinde dolmasına rağmen , gerek TTK md 64/3, gerek VUK md 221/4 e göre ara dönem defter tasdikleri — tarihinden önce tasdik ettirilmesi gerekirken — tarihinde tasdik ettirlerek süresinden sonra tasdik ettirildiği, açılış ve kapanışlarının mevzuata ve usulüne uygun olduğu, defter kayıtlarının belgelerle birbirini teyit ettiği davalının—ile kayıtların uyumlu olduğu, davalının defter kayıtlarına göre, davalının davacıya — itibarı ile , asıl alacak olarak — borçlu olduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Somut olayda davalı tarafın da ticari defterlerini incelenmek üzere sunduğu, davacı yanın ticari defterinin kendi lehline delil niteliğine sahip olduğu, her iki şirketin —- formlarının birbirleriyle ve her iki şirketin ticari defterleriyle uyumlu olduğu davacı şirketin davalı şirketten alacağının— alacaklı olduğu, usul ve yasaya uygun bilirkişi raporları uyarınca tespit edilmekle , HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde)yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde). Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” Somut olay da davacı ticari defterlerinin yanı sıra, davalı ticari defterlerinde de ; davalı şirketin davacıya asıl alacak miktarı üzerinden borçlu olduğu tespit edilmiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun bilirkişi raporları hükme esas alınarak ve alacağın varlığına kanaat getirerek davanın asıl alacak üzerinden kısmen kabulü yolunda hüküm tesis edilmiştir.
Dosya kapsamında davalıyı temerrüde düşürücü bir ihtar bulunmamaktadır. Takip öncesi temerrüt faizi talep edilebilmesi için davalının TBK. 117 (eski TBK. 101) maddesi uyarınca temerrüt ihtarnamesi ile temerrüde düşürülmesi ya da borcun ödeneceği günün tarafların anlaşmasıyla kesin olarak belirlenmesi (TBK. m. 117/2) şarttır. Takibe kadar işlemiş faize yönelik davalı itirazının haklı olduğu değerlendirilerek takibe kadar işlemiş faiz tutarı bakımından davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle davalı lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
2-Davalının —Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile, takibin 6.537,33 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Şartları oluşmadığından davalı lehine kötüniyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına
5-Karar harcı 446,57 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 81,13 TL harcın mahsubu ile bakiye 365,44‬ TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 81,13 TL peşin harç olmak üzere toplam 140,43‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.260,60 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.226,86 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli ——- esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli— belirlenen 179,78 TL maktu/ nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile —– arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre — davalıdan, 35,33TL’nin ise davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
12-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.