Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/215 E. 2023/296 K. 09.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/215 Esas
KARAR NO: 2023/296
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ: 05/04/2021
KARAR TARİHİ:09/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı ile davalı şirket arasında ticari bir ilişki söz konusu olup, bu ilişkiden kaynaklı olarak—— Nolu davalının ödeme borcunun mevcut olduğunu,– Nolu Davalının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getireceğini söyleyerek —-Nolu Davalının —— müvekkilinin hakediş bedeli olan 913.578,95 TL’ nin müvekkiline nakit ödenmesi talimatını vermiş olduğunu, müvekkili ile —— ilgili banka şubesine giderek işlemlere başladığını ancak para sanki müvekkiline teslim edilmiş gibi imza alındığını, daha sonra —- tarafından yeniden —- Nolu davalının hesabına aktarılmış olduğunu, müvekkilinin ise bu paranın kendi hesabına geçtiğini düşünerek bankadan ayrılmış olduğunu, daha sonra —– Nolu davalı ile bir araya gelinerek birtakım ibranamelerin imzalandığını ve bu mutabakatı müvekkilinin imzalamasının tek nedeninin ise paranın hesaba geçtiğini düşünmesi olduğunu, müvekkili davacının—– geldiğinde kimliğinin kayıp olması nedeniyle yeni kimlik çıkardığını ve bankaya gittiğini, ancak bankada ki hesabında bu paranın olmadığının müvekkiline iletildiğini, banka tarafından müvekkilinin almadığı parayı almış gibi gösterildiğini, en sonunda da bu para ——- şirketinin hesabına yatırıldı olarak gösterilmiş olduğunu, söz konusu paraya müvekkilinin hiçbir temasının olmadığının kesin olduğunu, bunun üzerine —— suç duyurusunda bulunulmuş olup, soruşturma kapsamında savcılık tarafından kamera kayıtları toplanmış ve kamera kayıtlarında da müvekkiline herhangi bir para tesliminin olmadığının tespit edilmiş ve daha sonra işlemi yapan kişilerin ifadelerine başvuru yapılmış olduğunu, müvekkilinin bu işlemlere hiçbir zaman rızası olmadığını, müvekkilinin parayı ——- teslim etmediği gibi teslim etmiş gibi görünmek gibi bir amacı veya rızası da olmadığını, eğer banka çalışanları veya ——–yetkilileri bu iddiada ise buna ilişkin yazılı belge veya banka talimatını sunmaları gerekmekte olduğunu, bu kadar yüklü bir miktarı bankanın kayıtsız imzasız talimatsız bir şekilde sanki müvekkilinin rızası varmış gibi göstermesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, savcılık dosyasında ——, konuyla ilgili davacının müvekkiline daha önce bu bedelin elden ödendiğini ve bu elden ödemelerin muhasebeleştirmek için belgelendirilmek amacıyla bu şekilde bir işlem yapıldığını çünkü müvekkiline, müvekkilinin hesaplarında haciz olması nedeniyle elden para ödediklerini ileri sürmüş ve özetle muhasebeleştirmek amacıyla bunu yaptığını iddia etmiş olduğunu, bu olaya ——— tarafından sanki muhasebeleştirme işlemiymiş gibi izlenim verilmeye çalışılmakta olup, muhasebeleştirme olayının ise tamamen saçmalık olduğunu, zira muhasebenin hem giren parayla hem de çıkan parayla ilgilenmekte olduğunu, madem müvekkiline verdikleri parayı bu şekilde muhasebeleştirdikleri iddiasındalar yani madem çıkan parayı belgeledin o halde giren parayı geri nasıl muhasebeleştireceksin, hesaba geri gelen paranın sebebinin de açıklanması gerektiği açık olduğuna göre çıkanı açıklamak için bu yola başvurulduysa geri iade edileni nasıl açıklayacaktır, yani müvekkilinin neden geri kendilerine para verdiklerini neye göre açıklayacaklarını, yine banka çalışanının bu muhasebeleştirme işlemi hakkında müvekkilinin bilgisi olduğunu neye göre tespit etmişlerdir, neye göre bu paranın iadesini müvekkilin istediğini çıkarmışlardır, müvekkilinin——- bu paranın verilmesine rıza göstermediği gibi bu paranın yeniden——— iadesine de rızası olmayıp, banka çalışanları ile —-tarafından ispatlanamayan iddialar ile bir komplo kurulmuş ve müvekkilinin dolandırılmış olduğunu, burada bir diğer hususunda müvekkilinin hesabında haciz olduğu gerekçesi ile bankadan değil elden ——- ödeme yaptıklarını ileri sürmekte olduklarını, peyder pey ödeme iddialarının kanıtlanılmış olmadığını ve kanıtlanmasının gerektiğini, bu kadar paranın yazılı hiçbir delil olmadan elden verildiği iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin —–hiçbir bedel almamış olduğunu, buna göre banka çalışanları ve ———— yetkilileri tarafından müvekkiline haksız bir eylem gerçekleştirilmiş ve müvekkilinin zarara uğramış olduğunu iddia ederek, davalılar tarafından gerçekleştirilen haksız eylem neticesinde müvekkilinin uğradığı zararın tespit edilerek ileride arttırılmak ve ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000,00 TL bedelin davalılardan tahsiline ve müvekkiline verilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesini talep ve dava etmişlerdir.

SAVUNMA:Davalı———– vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkemece davacıya 30.000,00 TL harca esas değer üzerinden açılan davanın dava değeri belirli ve kesin olması nedeniyle bu değer üzerinden eksik harcın tamamlanması, tamamlanmadığı takdirde davanın usulden reddedilmesi gerekmekte olduğunu, ayrıca davanın yetki yönünden de usule uygun olmadığını, yetkisiz mahkemede açılan işbu davanın usulden reddinin gerekmekte olduğunu, davacı ———– dava dilekçesinde özetle müvekkil şirketle arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak kendisinin yerine getirdiği edimler neticesinde ödeme yapıldığını ancak daha sonra davacının haberi olmaksızın hesabına aktarılan paranın müvekkili şirkete iade edildiğini dile getirmekte olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen hususların ve müvekkil şirket ile ——— atfedilen iddiaların hiçbir somut dayanağı olmadığı gibi davacının vuku bulduğunu iddia ettiği olayların da birbiriyle çelişmekte olduklarını, davacı ———- müvekkili şirketin, davacı ile olan ticari ilişkisinden kaynaklı olarak düşen yükümlülüğü yerine getirmesi için 16.10.2020 tarihinde müvekkil şirket çalışanı ——— ilgili banka şubesine giderek işlemlere başladıklarını, ancak para davacının hesabına aktarıldıktan sonra davacı tarafından teslim alınmadan yine müvekkil şirket çalışanı ——– tarafından müvekkili şirketin hesabına aktarıldığını beyan etmekte olduğunu, öncelikle para transferlerinin gerçekleştiği günde davacı —— ait tüm banka hesaplarının çeşitli icra dosyalarından dolayı blokeli olduklarını, bu sebeple ——– imzasından anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin ödemesi olan ———- geçtiğini bizzat beyan etmiş ve imzalamış olduğunu, hesabına geçeceğini zannediyor olmasının sade vatandaş mantığıyla dahi düşünülemeyeceğini, bu işlemden haberinin olmamasını iddia etmesinin TMK/ nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olduğunu, Basiretli tacir konumundaki ———– bu hususu bilmemesi ve müvekkili şirketçe ödenen paranın hesabında olduğunu düşünmesinin elbette ki mümkün olmadığını, dolayısı ile davacının iddia ettiği gibi hesabına para yatırılmasını talep etmesi yahut para hesabına yatırıldı zannederek bankadan çıkıp gitmesinin pratik olarak gerçek dışı olduğunu, davaya konu edilen tüm işlemler taraflarca daha önceden anlaşılmış, üzerinde mutabık kalınıp bizzat taraflar huzurunda işlemlerin gerçekleştirilmiş olduğunu, davacının kötü niyetli olarak bu davayı açmış olduğu aşikâr olup, tüm bunlar ışığında mahkemece bu beyanlara itibar edilmemesi gerekmekte ve taraflarına ikame edilen davanın reddinin gerekmekte olduğunu, davacının yapılan işleme bir rızası olmadığının belirtilmiş olduğunu, ancak gerçekleşen tüm para giriş çıkışları davacının gözü önünde ve İmzaladığı dekontla da sabit olduğu üzere bizzat bilgisi dahilinde gerçekleşmiş olduğunu, zira; sadece davacının banka hesabına para yatırma işlemi yapmak için 2 tarafında bankada olmasının hiçbir açıklaması olmadığını, eğer davacının mesnetsiz iddiası gibi sadece davacının hesaba havale edilecek ise bu işlem için 2 taraftan hiçbiri bankaya gitmeden de internet üzerinden işlem gerçekleştirilebileceğini, tarafların banka şubesine gidip bu şekilde bir işlem yapmasının sebebi dilekçelerinde açıklanan sebepler nedeniyle olduğunu, dikkat edilmesi gereken ve davacının haksız kazanç elde etmek için bu davayı ikame ettiğinin ispatı olan en önemli hususunun, hiçbir zaman bilindiği üzere hesabına para yatırılandan asla hiçbir suretle dekont imzalaması gerekmemekte olduğunu, ancak davacı ———— işlem numaralı dekontla parayı uhdesine aldığını beyan etmiş ve dekontu imzalamış olup, islak imzalı dekontun dava dilekçesinin ekinde sunulan delillerde de mevcut olduğunu, nitekim; Davacı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki mevcut olsa da davacının bu ilişkiden kaynaklı olarak edimlerini yerine getirmemiş olduğunu, zira müvekkili şirket bir inşaat şirketi olup davacının ise banyo yapı ve malzemeleri tedarikçisi olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında mevcut olan ticari ilişkide davacı yaşadığı ekonomik nedenler ile edimini yerine getirmemiş olup, İnşaatın aksamaması için taraflar arasındaki sözleşmenin ifası bizzat müvekkili şirketçe başka yapı ve malzeme tedarikçilerinden karşılanmış olduğunu, davacı ———— üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemiş olup, bu hususta müvekkili şirketçe —–tarihinde keşide edilen —–yevmiye ——numaralı ihtarnamenin mevcut olduğunu, Söz konusu ihtarnamede de belirtildiği üzere davacı ——– ifasını yerine getirmemesi sebebiyle inşaat gecikmiş, müvekkili şirketin ticari durumunun güçleşmiş olduğunu, hal böyle olunca müvekkili şirketin davacının edimlerini dosya kapsamına sunulacak olan dekont, fatura vb belgelerle de ispat olunacağı üzere kendi karşılamış olduğunu, ancak taraflar arasındaki ———— sözleşmesi’nin bir kısmı ifa edilip bir kısmı davacı tarafından sekteye uğratılınca taraflar aralarında haricen anlaşarak sözleşmenin karşılıklı ifasının uygun bir şekilde yerine getirmiş gibi göstermek istemiş olduklarını, ancak davacı ——-banka hesapları yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeni ile blokeli olduğundan para çekme-yatırma işlemi ———yapılamamış olup, müvekkili şirket çalışanı ——- giderek önce para çekme işlemini yapmış daha sonra da şirketçe gerekli olan muhasebeleştirme işlemi tamamlandığından dava konusu bedel müvekkili şirketin hesabına geri yatırılmış olduğunu, davacı ile davaya konu edilen bankacılık işlemlerin gerçekleştirilmesinden tam 4 gün karşılıklı alacak verecek işleminin bitmesi üzerine ibraname ve taraflar arasında herhangi bir borç ilişkisinin kalmadığını gösterir Mutakabakatname imzalanmış olup, ticari işlerde faaliyet gösteren ve TTK’ na göre basiretli iş adamı sıfatı taşıyan ———–söz konusu bankacılık işleminden sonra müvekkili şirket ile ibraname imzalamış olduğunu, davacının tüm bunlardan 10 gün sonra da (30.10.2020) müvekkili şirket yetkililerini şikâyet yoluna gitmiş olup, davacının kolluk kuvvetlerine yapmış olduğu şikâyet ile para transferleri işlemleri arasında 14 gün bulunmakta olduğunu, 900.000,00 TL gibi bir hayli yüklü meblağ şayet davacının haberi olmaksızın müvekkili şirketin hesabına aktarılsa idi elbette ki davacının müvekkili şirket ile ibraname imzalamaz, bir an evvel hiç vakit kaybetmeden müvekkillerini şikâyet yoluna gideceğini, davaya konu meblağ yaklaşık 1.000.000,00 TL olup, davacının bu kadar yüklü bir meblağın hesabına yatmadığını gördükten sonra işlemi yapan personel şubede bulunmuyor diye çıkıp gitmesinin ardından müvekkili ile ibraname ve mutabakat imzalamasının inanılır yanı bulunmamakta olduğunu, buna ilişkin davacının konu hakkında ——- nezdinde yaptığı dolandırıcılık suçu ile müvekkili hakkında —– numarası ile iki soruşturma dosyası açılmış, ———-sayısı ile iki dosyada da Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair karar verilmiş olduğunu, bu kararların davacının kötü niyetli olduğunu, tamamen haksız kazanç elde etmek amacı ile adaleti yanıltmaya çalıştığını göstermekte olduğunu, aktif şekilde ticari faaliyette bulunan ———paranın hesabına yatırıldığını zannettiğini beyan etmekte olup, bu durumun herhangi bir somut delili olmadığı gibi inandırıcılıktan da son derece uzak olduğunu, dava dilekçesinde “Yine banka memuru parayı müvekkile teslim etmediği halde teslim etmiş gibi göstermiştir. Banka kayıtlarından da paranın çıkışını yapmıştır. ancak para müvekkile teslim edilmemiştir.” ibaresinin yer almakta olduğunu, bu ibareden davacının paranın elden teslim edileceği hususunda bilgi sahibi olduğu sonucuna varılmakta olduğunu, hiçbir zaman bilindiği üzere hesabına para yatırılandan asla hiçbir suretle dekont imzalaması gerekmemekte olduğunu, şayet davacı yukarıda anlatılan anlaşmadan haberdar değil ise bankadan parasını almadan ayrılmasının mantık dışı olduğunu, paranın hesabına yatırılacağını düşündüğü ihtimalinde de banka hesaplarının blokeli oluşu olayın danışıklı şekilde gerçekleştiğinin göstergesi olduğunu, taraflarına ve ———- yöneltilen dava tamamı ile kendisiyle çelişen, gerçek dışı beyanlar üzerine kurulmuş olup, davacı hem kolluk ifadesinde hem de tarafımıza açılan işbu davada kendisi ile çelişen ifadeler kullanmakta aleni bir şekilde mahkemeyi yanıltma çabası içine girmekte olduğunu savunarak, öncelikle dava konusu harca esas değerin belirli ve kesin olmasına rağmen dava harcının yatırılmaması ile davanın yetkisiz bir mahkemede açılması nedenleriyle usülden Reddine, usulden reddedilmemesi halinde taraflarına yöneltilen haksız ve hukuka aykırı davanın tüm talepleri ile Reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı ——-vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın öncelikle yetki yönünden ret edilmesi gerektiğini, dava dilekçesi içeriğinden anlaşıldığı üzere dava konusu ve talep edilen miktar 913.578,95 TL olup, bu miktarın baştan belirli ve kesin olduğunu, ancak dava 30.000,00 TL üzerinden açılmış olup, esasa girilmeden önce 913.578,95 TL üzerinden harçların tamamlanması için davacı tarafa ihtaratlı kesin süre verilmeli, bu sürede tamamlama yapılmaz ise, davanın baştan bu nedenle ret edilmesi gerektiğini, davacının iddia ve dayanaklarının tutarlı, mantıklı ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davanın, aslında dava dilekçesinde de kabul edilen, davacı ile diğer davalı arasındaki ticari iş ve işlemlerden kaynaklı anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların, faturasının, bir ihtimal bankanın ekonomik gücünden yararlanma fırsatı olabilir düşüncesiyle, müvekkil bankaya da çıkarılması çabası olduğunu, dava konusu ile ilgili müvekkili banka iş ve işlemleri, bankacılık uygulaması ile teamüllerine ve mevzuatına uygun olduğunu, davacının konu hakkında ——- Sayılı kararı ile Takipsizlik kararı verilmiş olup, bu kararda göstermektedir ki dava konusu edilen müvekkili banka iş ve işlemleri ilgili——-mevzuatına, usul ve esaslarına aykırılık bulunmadığını, dava dilekçesinde doğduğu iddia edilen zarar ile ilgili müvekkili banka iş ve işlemleri arasında herhangi bir illiyet bağı bulunmadığını, dava dilekçesi bütünündeki iddia ve beyanların birbirleriyle çelişkili, somut dayanak ileri sürülmeksizin ortaya atılmış iddia ve beyanlar olduklarını ve davanın tarafların aralarındaki ticari anlaşmazlıklardan kaynaklı bir belirsizlik yaratarak müvekkili bankadan menfaat elde edilmeye çalışmasına yönelik olduğunu savunarak, davanın öncelikle usuli itirazları yönünden incelenerek Reddini, Esasa girilir ise esastan ileri sürdükleri ve yine esastan Resen nazara alınacak nedenlerle Reddini tüm yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle; ” Davacı yanın ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olmaları nedeniyle sahipleri lehine delil olabilme niteliğine haiz olmadıkları, davalı şirketin ticari defterlerinin ise usul ve yasaya uygun tutuldukları, dayanak belgeleriyle uyum içinde oldukları, sahipleri lehine delil niteliğine haiz oldukları, davalı tarafından taraflar arasında yapılan İbra Protokolü çerçevesinde davacı yana keşide edilen ve toplam tutarı 500.000.-TL olan 10 adet sıra vadeli çek yönünden davalı şirket kayıtlarına itibar edilebileceği, keza, davacı yanca davalı şirket adına düzenlenen, ancak aleyhine olacak şekilde ticari defterlerinde kayıtlı bulunmayan ——– Fatura kaydı yönünden de davalı şirket ticari defter kayıtlarına itibar edilebileceği, Banka işlemleri yönünden yapılan incelemeler sonucunda; mutabakatsızlık ve huzurdaki davanın da konusunu teşkil eden 16.10.2020 Tarihli, 913.578,95 TL Bedelli İşlem kalemi ile ilgili olarak, davacı—–tediye fişini imzalayarak onayladığı, yine, —— İbraname imzaladığı ve 20.10.2020 tarihinde, mutabakat formunda, alacağın bulunmadığını gösteren formu imzalamak suretiyle ikrar ettiği, buna mukabil 30.10.2020 tarihinde, Savcılığa şikayette bulunarak, 913.578,95 TL. alacaklı olduğu iddiasında bulunduğu, Savcılık tarafından yapılan inceleme sonucunda, kovuşturmaya gerek bulunmadığı kararının verildiği, diğer taraftan, (1) NO.LU DAVALI;————— her iki yetkilisi, Savcılığı verdiği “bizim kendisine geçmişte elden ödemiş olduğumuz ödemelere istinaden parayı bize geri verdi bende şirket hesabına paraları yatırdım..” açıklamalarındaki, geçmişte elden ödemiş oldukları tutarlar konusunda somut bir veri dosyaya sunulmadığı, davacı vekili, dava dilekçesinde; davalılar tarafından gerçekleştirilen haksız eylem neticesinde müvekkilinin uğradığı zararın tespit edilerek ileride arttırılmak ve ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000,00 TL bedelin davalılardan tahsiline ve müvekkiline verilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesini talep ve dava etmiştir. dava konusu işlemlerin seyri yukarıda denetime açık olarak aynen gösterilmiş olup, dava konusu olay bakımından; konunun hukuki nitelemesi, sözleşme ve yasa maddelerinin yorumu, delillerin değerlendirilmesi, ve nihai kararın mahkemeye ait olacağı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen ek raporda özetle; ” Dava konusu işlemlerin seyri KÖK Raporda denetime açık olarak aynen gösterilmiş olup, dava konusu olay bakımından; konunun hukuki nitelemesi, sözleşme ve yasa maddelerinin yorumu, delillerin değerlendirilmesi ve nihai kararın Mahkemeye ait olacağı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Tarafların itirazları doğrultusunda dosyanın yeni bir bankacı bilirkişiye tevdi ile yeniden rapor tanzimi istenmiştir.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ” Mahkemece davanın kabulüne/kısmen kabulüne karar verilmesi halinde, – Davacı —- zararının, 16.10.2020 tarihi itibariyle 900.000 TL olduğu, Davalı ——– davacının bu zararından sorumlu olduğu ve davacının zararının tümünü ödemekle yükümlü olduğu, davalı şirketin, davacıya daha önceden peyder pey elden ödemeler yaptığını ve bankada yapılan işlemlerin davalı ——-açısından muhasebeleştirilmesi için bankadaki işlemlerin gerçekleştirildiğini yazılı delil ile ispat edemediği, diğer yandan da davacının zimmetinde ve uhdesinde olan paranın 900.000 TL’sinin tekrar kendi hesabına —-yatırılması hususunda bir yetkisinin de olmadığını, davacının hesabına gelen hacizlerin, ————sayılı dosyasından 29.07.2020 tarihli 71.652,36 TL olduğu, bankaca, bu hacizlerin gönderildikleri tarih itibariyle hesapta bulunan miktar üzerine uygulanabileceği, süresiz ve sürekli olmadığı, davalı ———- kusurunun raporumun 2/b. Maddesinde irdelendiği, davalı bankanın, üstlendiği işi büyük bir titizlikle yerine getirmeyerek, dikkatsiz ve özensiz davranmak suretiyle, davacının 900.000 TL tutarındaki zararının oluşmasında kusurunun, ihmalinin ve sorumluluğunun olduğu, bir güven kurumu olan davalı bankanın objektif özen yükümlüğünü yerine getiremediği ve hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu, tacir olan davacının, 900.000 TL tutarındaki zararının meydana gelmesinde, kusurunun ve ihmalinin bulunduğu, basiret ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, dava konusu zararının meydana gelmesinde kendi sorumluluğunun da bulunduğu, eğer davacı gözü önünde yapılan işlemlerde gerekli dikkat ve özeni göstermiş olsaydı, paranın kendi hesabına yatırıldığına dair dekontu bankanın gişe görevlisinden talep etseydi dava konusu zararı meydana gelmeyecekti, Mahkemece, davanın kabulü/kısmen kabulü halinde ve dava konusu zararın meydana gelmesinde tarafların (davacı ve davalı banka) müterafik kusurunun bulunduğu kanaatinde olunması ve bu yönde hüküm kurulması halinde; Davacının talebinin ise, ileride arttırılmak ve ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000 TL bedelin davalılardan tahsiline ve müvekkile verilmesine karar verilmesi olduğu, davacının faiz talebinin de olmadığı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Uyuşmazlık davacı ile davalı ——- arasındaki ticari ilişkiden doğan paranın banka hesabından çekilmesine yönelik olarak davalı —— gerçekleştirilen bankacılık işlemi nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı, zarardan davalıların sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı taraf davalı —- ticari ilişkiden doğan hakediş bedelinin banka hesabından çekilerek davacının hesabına yatırılması gerekirken davalı banka tarafından davacının hesabına yatırılmadığını, yeniden davalı —– yatırıldığını, davacının paranın kendi hesabına yatırıldığını düşündüğünü, yapılan işlemlere rızasının olmadığını, zararının giderilmesini talep ettiği; davalılar ise iddiaları ayrı ayrı reddetmişlerdir.
Somut olayda davalı —- dava dışı —– davacının aralarındaki hakediş bedeli ile işlem yapmak üzere 16/10/2020 tarihinde davalı bankanın şubesine gittikleri, davalı bankanın davalı ——- yetkilisi olmaksızın yazılı talimat ile hesaptan 913.578,95 TL para çekerek davacıya ödendiğine ilişkin dekont hazırlandığı, davacının dekontu imzaladığı, çekilen paranın 900.000,00 TL’lik kısmı yazılı talimat doğrultusunda davalı —— hesabına geçirildiği, dava konusu olay ile açılan ceza soruşturmasının da hukuki ihtilaf bulunması sebebiyle takipsizlik kararı ile sonuçlandığı görülmüştür.
Davalı—– yapılan işlemlerin davacıya daha önce peyder pey yapılan ödemelerin muhasebeleştirilmesi için yapıldığı iddia edilmiş ise de peyder pey davacıya yapılan ödemeleri ve muhasebeleştirme için hesabın çekilip tekrar hesaba yatırılması iddiasını ispat edememiştir. Yine davalı ———- gibi tacire bir şirket olan tarafın davacıya yaptığı ödemeleri muhasebeleştirmek için fiktif işlem yapmaya çalışması, şirket yetkilisi olmayan ———- bankada işlem yapma yetkisinin verilmesi basiretli bir tacir olmanın gereklerine de aykırıdır. Davalı banka ise davalı şirketin hesabından para çekilerek davacıya ödenmiş gibi gösterildikten sonra bu para üzerinde işlem yapma yetkisi davacı da olduğu halde davacının herhangi bir talebi ve talimatı olmadığı halde çekilen parayı davalı şirketin yazılı talimatı ile davalı şirketin hesabına yatırarak yetkisi aşarak işlem yaptığı için kusurlu davranmıştır. Ayrıca dekonttan paranın nakit olarak davacıya ödendiği hususu da anlaşılamamaktadır. Parayı davacıya teslim etmiş gibi göstererek teslim etmediği fizik olarak halen banka kasasında bulunan parayı yeniden davalı şirketin yazılı talimatı ile davalı —— hesabına geçmiştir. Tüm bunların karşısında davacı da zararın ve olayın meydana gelmesinde kusurlu davranışlarda bulunmuştur. Şöyle ki bankada para çekilip kendisine teslim edildiğine ilişkin dekontu imzalamış ancak tekrar kendi hesabına yatırıldığına ilişkin bir dekont imzalamamış ve bu durumu sorgulamamıştır. Tacir olan davacının basiretli bir tacir gibi davranıp dekontları, imzaları ve kendi hesap bakiyesini kontrol etmesi gerektiği halde davacı bu yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Aralarındaki ticari ilişki kapsamında davacı ve davalı ———-16/10/2020 tarihinde ibralaşmışlar ve aynı gün bankada dava konusu işlemleri gerçekleştirmişler. Banka işlemi ve ibradan dört gün sonra 20/10/2020 tarihinde davacı ile tekrar mutabakat imzalamıştır. Bu süreçte dahi hesap bakiyesini kontrol edip paranın hesabına geçip geçmediğini denetlememiştir.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları, taraf iddiaları ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davalı —-hesabından davacıya ödenmek üzere çekilen hakediş bedeli olan 913.578,95 TL’nin davacıya ödenmesi gerektiği halde, davacıya ödenmediği, davacının bir talimat ve talebi olmadığı halde çekilen paranın 900.000 TL’nin davalı —– hesabına aktarılması suretiyle davacının zarara uğradığı anlaşılmıştır. Her ne kadar hesaptan 913.578,95 TL para çekilip tekrar davalı — yatırılmış ise de aradaki fark olan 13.578,95 TL’nin davalı —— uhdesinde kaldığına ilişkin somut bir delil sunulamadığından davacının bankacılık işlemi sonucunda 900.000 TL zarara uğradığına kanaat getirilmiştir. Ancak zararın meydana gelmesinde kusurun davanın tek bir tarafına yüklenmesi mümkün değildir. Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında zararın meydana gelmesinde takdiren davacı tarafın % 50, davalıların da % 50 sorumlu olduğu değerlendirilerek kusur oranları dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile 450.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE: 450.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar harcı 30.739,5‬ TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 512,33 TL harç ile 15.120,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 15.107,17 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 512,33 TL peşin nispi harç ve 15.120,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 15.691,63 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 193,10 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.793,10 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.375,79 TL sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 66.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendisini davada vekil ile temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 67.901,05 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ———- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 669,89 -TL.sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 690,11 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı—- vekilinin yüzüne, Davalı —– yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde———- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/05/2023