Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/198 E. 2022/708 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/198 Esas
KARAR NO : 2022/708

DAVA:Tazminat (Kara Taşımacılığı Kaynaklı), Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:30/03/2021
KARAR TARİHİ:21/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Kara Taşımacılığı Kaynaklı), Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ——— yaptığını ve bu kapsamda —– emtialarını taşımak için anlaştığını, söz konusu şirketin 30.11.2020 tarihinde taşınacak ürünlerini müvekkiline bildirmesi üzerine tüm araçları sevkiyatta olan müvekkilinin davalı nakliyeciyle anlaşma sağladığını ve müvekkili tarafından düzenlenen 30.11.2020 tarih —–sayılı irsaliye muhteviyatındaki ürünlerin davalı şirktin yetkilisi —-sevk ve idaresindeki —– plakalı araca teslim edildiğini ve davalı şirkete ait aracın 630.155,58 TL. bedelli toplam —– —-yüküyle birlikte —– doğru yola çıktığını ancak araçtaki ürünlerin alıcısına teslim edilmemesi ve araç sürücüsü ile irtibat kurulamaması üzerine müvekkilinin davalı şirket yetkilileri ile irtibata geçtiğini ve sevk edilen malların—- İstasyonu civarında çalındığı bilgisinin alındığını, sonrasında malı çalan şahsın davalının — şoförü olan ve taşınacak mali teslim alan—- soruşturma başlattığının anlaşıldığını, durumu müvekkilinin—– bildirdiğini ve somut olay nedeniyle —–çalınan malın bedelini 630.155,58 TL. olarak faturaya bağlamak suretiyle 30.122020’de müvekkiline yansıttığını, yansıtılan bu bedelin 278.600,-TL. lik kısmını müvekkilinin mesuliyetine sigorta güvencesi sağlayan—– düzenlediği poliçe şartları dâhilinde karşıladığını, kalan kısmından TTK. md.877 ve md.879’a göre davalı taşıyıcının sorumlu olduğunu, haksız file dayalı zarar nedeniyle davalının kendisini tazminat bağlamında sorumluluktan kurtaramayacağını beyan etmek ve fazlaya İlişkin haklarını saklı tutmak suretiyle davanın kabulüne, 351.558,58 TL. alacağın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, dava dışı —– ile taşıma sözleşmesi imzaladığını, bu kapsamda taşıma işlerini yerine getirmek üzere bu kez müvekkil şirketle taşıma sözleşmesi yaparak söz konusu taşıma işinin müvekkil şirket tarafından yerine getirilmesi hususunda anlaşıldığını beyan ve iddia ettiğini, yine davacının emtianın taşındığı tırı kullanan ve söz konusu malları çaldığı iddia edilen —– müvekkil şirketin yöneticisi olduğunu iddia ettiğini, davacının müvekkil şirket —– ile akdetmiş olduğu herhangi bir taşıma sözleşmesi bulunmadığını, müvekkil şirket, davacı —–ile yazılı herhangi bir sözleşme akdetmediğini, bir sözleşme akdetmek üzere görüşmemiş veya gerek davacının gerek davacının müşterilerine ait herhangi bir emtiayı taşımak üzere teslim almadığını, müvekkil ile davacı arasında herhangi bir taşıma ilişkisi bulunmadığını, her ne kadar davacı emtianın çalındığı tırı kullanan ve söz konusu emtiayı çaldığı iddia edilen —–müvekkil şirketin yetkilisi olduğunu iddia etse de bu iddia da asılsız olduğunu,—– kullanan—–, müvekkil şirketin yetkilisi olmadığı gibi çalışanı dahi olmadığını,——, ihbar olunan —– çalışanı olduğunu, ve bu hususunun—–yetkilisi —– tarafından 02.12.2020 tarihinde kolluğa beyan edildiğini, söz konusu malların taşındığı—— araçlar müvekkil şirketin mülkiyetinde bulunmakla birlikte, bu araçlar (başka bir kısım araçlarla birlikte) 24.05.2019 tarihinde müvekkil şirket tarafından ihbar olunan—– iki yıllığına kiralandığını, davacı ile müvekkil şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı gibi davaya konu taşıma işini yüklenen de müvekkil şirket olmadığını, davacının dava dilekçesinde söz konusu taşımaya ilişkin taşıma senedini ya da faturayı da sunmadığını, ilgili taşıma sözleşmesinin davacı ile ihbar olunan —– arasında akdedilmiş durumda olduğunu, işbu davaya konu taşıma sözleşmesinin tarafları davacı —–ile ihbar olunan——olduğunu ve bu kapsamda herhangi bir hukuki sorumluluğu olmayan müvekkil şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, tüm bu nedenlerle davaya konu araçların kira sözleşmesi uyarınca—–zilyetliğinde ve ticari kullanımında bulunması ve aracı kullanan —— aynı şirketin çalışanı olması nedeniyle öncelikle davanın —–ihbarına, müvekkil şirket ile davacı arasında herhangi bir taşıma sözleşmesi bulunmaması ve bu nedenle taşıyıcı sıfatını haiz bulunmayan müvekkil şirketin dava konusu olayla herhangi bir ilgisi bulunmadığından haksız ve mesnetsiz davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karış taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Tazminat (Kara Taşımacılığı Kaynaklı), Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememize sunulan 08/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu olayda davacı tarafından husumetin davalıya yöneltilmiş olduğu, ancak davalı tarafından Araç Kiralama Sözleşmesi ile 2 (iki) adet —-plaka sayılı araçların dava dışı —- 24.05.2019 tarihinde uzun süreli olarak kiralanmış olduğu bu kapsamda dava dışı —– her ne kadar araçların mülkiyeti davalıda olsa dahi işleten sıfatı ile araçların kiralandığı 2 ( iki) yıl içerisinde sorumlu tutulması gerektiği, davalıların gerçek zarar üst sınırı geçmediği taktirde gerçek zarar miktarında, üst sınırı aştığı taktirde ise sorumlu olunan üst sınır kadar sorumlu olacağından, üst sınırın altında kalan talep rakamı olan 351.555,58 TL nin gerçek zarar olarak kabul edilmesi gerektiği bu nedenle dava dışı —–Yetkili müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları, Hasar gören ürünlerin —–olarak tespit yapılmış olduğu, bu rakamın davalıların sorumlu olacakları üst sınır olduğu, Emtiaların çalındığı tarihi olan 02.12.2020 tarihli —— 11.1936 TL dava konusu olaya yönelik kusur dağılımının dava dışı —– Yetkilisinin %20 oranında ( 351.555,58 TL X ©6 20 – 70.311.11 TL ) , ( Fiili Taşıyıcı Dava Dışı —– % 80 ( 351.555,58 TL X % 80 – 281.244,47 TL) kusur oranında Müşterek ve müteselsil sorumlu oldukları hususlarını beyan ve rapor etmişlerdir
Mahkememize sunulan 17/06/2022 tarihli tarihli raporda özetle; davada tartışılan zarar nedeniyle davacının—–Tarafından kendisine yansıtılan bedel ile mesuliyet sigortacısından tahsil ettiği bedel arasındaki farkı —– olarak (somut olaya bağlı zararın haksız filden kaynaklandığının kabulü halinde, miktarı infaz aşamasında belirlenmek üzere 01.12.2020’den itibaren 3095 SK. Md.2/2’ye göre işleyecek avans faizi oranında ticari faiziyle birlikte) KDV dâhil 4.484,-TL. taşıma ücreti karşılığında——plakalı araca taşıttığı alt taşıyıcısı (ancak taşıma sorumluluğunu üstlendiği ürünleri alıcılarına teslim etmediğinden nakliye ücretine hak kazanmamış olan “fili taşıyıcı yani taşıyan” konumundaki) ——ve şahsi kusuru nedeniyle dava dışı araç sürücüsü —– talep edebileceği, dava konusu yükü teslim alan—– davalının çalışanı olmadığı, nakliye faturası düzenlemediği, davacı ile arasında herhangi bir anlaşma bulunmadığı, —– kiraladığı aracın işleteni konumunda da olmadığı halde; “ona kiraladığı aracın sırf maliki olduğu ya da kiraladığı aracın üzerinde logosu bulunduğu” için davalıdan kiraladığı aracı işleten ve belli bir ücret karşılığında taşıma işlerinde kullanan —– ile birlikte davalıya somut olaya bağlı zararın tazmini bağlamında mesuliyet yüklenmesinin, yerinde olmayacağı, davacının somut olay nedeniyle davalıdan talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Bilindiği üzere taraf koşulu; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartı olup kamu düzeni ile ilgisi sebebiyle yargılamanın her aşamasında resen göz önüne alınması zorunludur.(HMK 115/1).Davada taraf sıfatı (husumet) dava konusu yapılan, maddi hukuktan doğan (subjektif) hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Başka bir ifadeyle sıfat, dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilenlerin, maddi hukuk açısından, gerçekte bu niteliği taşıyıp taşımadığıyla ilişkilidir ve esas hakkında verilecek olan kararın içeriğinin belirlenmesi bakımından önem taşır. Yoksa, sıfatın hakim açısından tarafın hak sahipliğine yönelik olarak karar verilinceye kadar, yargılamanın yürütülmesi bakımından, herhangi bir önemi yoktur. Davayı takip yetkisi ise yargılamanın kim tarafından yürütüleceği sorusunun cevabını teşkil eder. Dolayısıyla, davayı takip yetkisi tümüyle usuli bir kavramdır. O nedenle, hukukumuzda taraflara ilişkin dava şartları arasında düzenlenmiştir. Buna karşılık, sıfat ise, dava dilekçesinde taraf olarak gösterilenlerin, maddi hukuk bakımından gerçekte hak sahibi ve yükümlü konumda bulunup bulunmadığıyla ilişkili olduğu için esasa ilişkindir; yani, bir maddi hukuk sorunudur. O nedenle, hüküm anında mevcut olmalıdır; bir başka ifadeyle, sıfat, bizatihi hükümde somutlaşır; zira, tarafların haklılık durumu hüküm ile belli olur. Sonuç olarak, davanın yürütülmesi ve karara ulaşılmasındaki süreç, davayı takip yetkisini; bu sürecin bitiminde elde edilen maddi hukuka yönelik sonuç ise sıfatı ifade eder. Öte yandan, davayı takip yetkisi, usuli bir soruna ilişkin bulunduğu için dava şartıdır; eksikliği, davanın usulden reddi sonucunu doğurur; buna karşılık, sıfat ise subjektif hakkın özüne ilişkin olduğu için, bir maddi hukuk sorunu teşkil eder ve maddi hukuk anlamında bir itiraza vücut verir. Eksikliği anında verilecek karar, usulden red değil; davanın sıfat (husumet) yokluğu nedeni ile red kararı olup, esasa ilişkin bulunduğundan o davada taraf olarak gösterilen kişiler açısından, maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olacaktır ——Uygulamada sıfat için ”husumet” terimi kullanılmaktadır. Fakat, husumet (özellikle husumet ehliyeti) teriminin, taraf ehliyeti ve dava ehliyeti (ve hatta dava takip yetkisi) terimleri için de kulanıldığı görülmektedir. Böylece, bugün uygulamada kullanılan ”husumet” teriminin belirli bir anlamı yoktur. Bu terim ile neyin kastedildiğini anlayabilmek için her olayın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, husumet terimi yerine, daha açık olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve taraf sıfatı terimlerinin kullanılması doğru olur. Yukarıda da belirtildiği gibi, sıfat, dava konusu yapılan ve maddi hukuktan doğan hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası bakımından bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez ve dava sıfat yokluğundan (husumetten), esastan reddedilir. Taraf sıfatının (davacı bakımından aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi sıfat yokluğu da ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir. Sıfat yokluğu, bir davada dava şartlarından sonra, yani tahkikat aşamasında incelenir. Sıfat yokluğunun, mümkünse diğer itirazlardan önce incelenmesi gerekir. Çünkü, taraflardan birinin taraf sıfatı yoksa, diğer itiraz ve def’ilerin incelenmesine gerek kalmaz ——-kararlarında da vurgulanmıştır. Somut olayda davacı ile davalı arasında herhangi bir taşıma sözleşmesinin davacı tarafça ibraz edilmediği ve dava konusu aracın davalı tarafça feri müdahil—— uzun süreli olarak kiraladığı bu hali ile davacı yanın aracın işleteni konumunda da olmadığı ayrıca dava dışı araç sürücüsünün davalı şirketin; ticari temsilcisi olmadığı—– kayıtlarından ve işçisi olmadığı——kaydından (dava dışı araç sürücüsü nün feri müdahilinin—– çalışanı olduğu tespit edilmekle ) anlaşılmakla ,araçların uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraya verilmesi durumda, araç malikinin işleten sıfatı kalmadığından davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan işbu davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 6.003,70 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 5.923‬,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —– esaslara göre belirlenen—— vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —–bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı , kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.