Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/11 E. 2021/965 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/11 Esas
KARAR NO: 2021/965
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 08/01/2021
KARAR TARİHİ: 07/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı banka ile davalı borçlu —- imzalandığını, diğer davalıların bu sözleşmeye müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, bu—-borçlulara kredi kullandırıldığını, kredinin geri ödenmemesi üzerine kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın —- yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, kredi borçlarını ödemeyen borçlulara karşı —- Sayılı dosyasından takibe geçildiğini, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiğini ancak davalılarca işbu takibe itiraz edildiğini, yasa gereği arabulucuya başvurulduğunu, ancak herhangi bir anlaşmaya varılamadığını, davalılarla imzalanan —- gereğince banka kayıtlarının kesin delil oluşturduğunu, —- temerrüt faizi oranına yapılan itirazın mesnetsiz olduğunu, borçlular tarafından yapılan itirazın takibi sürümcemede bırakmak amacıyla yapıldığını beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile faiz ve masraflar hariç olmak üzere başlatılan icra takibine yapılan haksız itirazın iptalini ve takibin devamına, davalılar aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, vekâlet ücretinin ve yargılama giderleriyle karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının işbu dava ile ——başlattığı takibe karşı taraflarınca yapılan itirazın iptalini, takibin devamını ve müvekkiller aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiğini, müvekkillerine arabuluculuk davetinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini, davalılar—— imzaladığı kefalet sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, müvekkillere gönderilen temerrüt ihtarının tebliğ edilmediğini, banka tarafından borç ve ferilerinin fazla hesaplandığını” savunarak; davalıların mevzuata uygun olarak arabuluculuk görüşmesine davet edilmediğinden huzurdaki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddini, kefalet sözleşmelerinin şekil şartı sebebiyle geçersiz olması nedeniyle davanın kefiller yönünden sıfat yokluğundan reddini, davacı tarafından borç miktarı tek taraflı ve subjektif bir şekilde hesaplandığından bilirkişi incelemesi yapılmasının, davacı tarafça talep edilen icra inkar tazminatının haksız ve hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ——takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- dosyasının incelenmesinde, takipte ödeme emrinin davalı/borçlulara tebliğ edildiği, davalıların —- tarihinde takibe itiraz ettiği ve takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği ve huzurdaki davanın —- tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bankacı Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” Davacı banka ile davalı borçlu ——- limitli —–imzalandığı, davalılar —–müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla bu sözleşmeleri imzaladığı, davacı banka ile davalı asıl borçlu firmaya —- tahsis edildiği, —- —– ödenmeyen borç bakiyelerinden kaynaklanan tutarlar için davalılardan bu tutarların tahsilinin istendiği, davacı bankaca —- yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek; Davalı —-kullandırılan kredi hesaplarının — tarihi itibarıyla kredi ilişkisinin kesildiğini, davalılar —- borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduklarını, ekli hesap özetinde belirtildiği üzere—- gayrinakdi kredinin depo edilmesinin, —nakdi borcun noter ihtarname masrafıyla birlikte ihtarnamenin tebliğinden itibaren — içinde ödenmesinin, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, davalı borçlu —- bildirdiği —– davacı banka kayıtlarındaki adresine gönderilen ihtarnamenin—- tarihinde iade edildiği, davacı banka ile davalı asıl borçlu—- müteselsil kefalet verdiği —tarihli kefalet sözleşmeleri kapsamında sorumlu olduğu kefalet limitinin — olduğu, davalı — kefaletinin geçerliliğinin — tarihli sözleşme kapsamında Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,—-kapsamında ise kefalet sorumluluğunun bulunduğu görüş ve sonucuna ulaşıldığı, sonuç olarak —- kaynaklanan alacak yönünden; Davalıların——dosyasına yaptığı itirazın —- üzerinden iptalinin gerektiği, —–krediden kaynaklanan alacak yönünden; Davalıların —— üzerinden iptalinin gerektiği, —- krediden kaynaklanan alacak yönünden; Davalıların —–üzerinden iptalinin gerektiği, Toplam olarak davalıların yaptığı itirazın——– üzerinden iptalinin gerektiği, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
—tarafından alınan raporda özetle; ” İnceleme konusu sözlemede —– atfen yazılmış yazı ve rakamlar ile —-ait bir adet karşılaştırma belgesindeki yazılar ve rakamlar incelendiğinde —— uyumluluk ve benzerlikler bulunduğu, her iki yazı arasında eğim ve yön benzerlikleri olduğu, genel kabul görmüş karakteristik tanı unsurlarından;——–saptanması nedeni ile inceleme konusu belgedeki yazıların ve rakamların —- el ürünü olduğu, İnceleme konusu sözleşmede — atfen yazılmış yazılar ile —- ait bir adet karşılaştırma belgesindeki yazılar incelendiğinde; —harflerinde uyumluluk ve benzerlikler bulunduğu, her iki yazı arasında eğim ve yön benzerlikleri olduğu, —– unsurlarıdan; İşleklik derecesi, alışkanlıklar, tersim biçimi, istif, doğrultu, seyir hız ve baskı derecesi bakımından benzerlik bulunduğu saptaması nedeni ile inceleme konusu belgedeki yazıların —-ürünü olduğu, İnceleme konusu sözleşmede ——-karşılaştırma belgesindeki rakamlar incelendiğinde; —-rakamlarında uyumsuzluk ve farklılıklar bulunduğu, her iki yazı arasında —– olduğu, genel kabul görmüş karakteristik tanı unsurlarından, —–derecesi bakımından farklılıklar saptanması nedeni ile inceleme konusu belgedeki tarihin ——– şeklinde rapor sunulmuştur.
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; —- yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ——-
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez ——
Davalı şirket ile davacı banka arasında —–imzalandığı, davalılar—- müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile bu sözleşmeyi imzaladığı ve davalı —— kefaletletinin geçerli olduğu görülmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583/1 maddesine göre, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Somut olayda, davalılar —- takip konusu borcun kaynağını teşkil ettiği belirtilen —– tarihli sözleşmedeki yazıların davalı kefillerin el yazısı ile yazılmadığı iddia edildiğinden ———- bilirkişiden rapor alınmış, raporda uyuşmazlık konusu sözleşmedeki yazı ve rakamların davalı —el ürünü olduğu, yazıların davalı —- el ürün olduğu ancak sözleşmedeki tarih olan —- tarihine ilişkin yazının/rakamların davalı —el ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Dolasıyla davalı —— kefaletinin geçersiz olduğu ve takip konusu borçtan sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davalı —– yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir ——
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, ancak davalılar —– tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine —— sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalılar——– incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve temerrüt faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
Davalılar mazeret bildirmeksizin arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından davanın reddedilen kısmı yönünden 7036 sayılı Kanunun 3/12. Maddesi uyarınca davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmeyerek yargılama giderlerinin tamamı davalılar —- üzerinde bırakılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın davalı—- yönünden REDDİNE,
2-Davalı takip borçluları—–Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazlarının kısmen iptali ile;
——- yönünden devamına, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren ——- uygulanmasına,
—–yönünden devamına, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren —- uygulanmasına,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar harcı 18.049,60 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 3.205,74 TL harcın mahsubu ile bakiye 14.843,86 TL harcın davalılar —– müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 3.205,74 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 3.265,04‬ TL harcın davalılar —– müştereken ve müteselsilen tahsili ile, davacıya verilmesine
6-Davacı tarafından yapılan 71,40 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 871,40 TL yargılama giderinin davalılardan —–müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalılar tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinin davalı —— müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
8-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 26.946,16 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——- müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—— Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2021