Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/982 E. 2023/304 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/982 Esas
KARAR NO:2023/304
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :28/12/2020
KARAR TARİHİ:11/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı ——- hizmet veren iki firma olup arasında ticari bir ilişki bulunduğunu, aralarındaki ilişki gereği, müvekkil şirket, davalı şirkete ——ettiğini, Müvekkilinin edimini düzenli ve özenli bir şekilde yerine getirirken davalı aynı özeni göstermemiş teslim alınan malların bedelleri ödenmemiş, ticari ilişki kapsamında yapılan satış nedeniyle doğan alacak müvekkile ödenmediğini, alacağın tahsili amacı ile ————– dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından yapılan itiraz nedeni ile takibin durduğu, yapılan arabulukculuk görüşmelerinde de bir sonuç alınamadığını beyanla; davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20.den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilİ hakkında açılan hukuka aykırı dayanaksız davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı olan şirket müvekkile malzeme tedariki sağladığını, ancak müvekkilinden tüm ödemeleri almış olmasına hatta fazlasını dahi almış olmasına rağmen malzeme getirmediği gibi müvekkilde almış olduğu fazla bedeli de iade etmediğini, müvekkilinin akrabası olan başka bir firmanın alacağını dahi müvekkilden almaya çalışmakta senin akraban ondan alamazsam senden alırım mantığıyla hareket ettiğini, Müvekkilinin davacı şirketten alacağının bulunduğunu, beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,——— icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.İtirazın iptali istemine konu,——- sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ” Davacı şirketin—— yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Davalı vekilinin Davalıya ait defterlerinin—–sayılı dosyası içerisinde olduğuna ilişkin beyanının bulunduğu, bu sebeple Davalı ——– ait ticari defterler ve belgelerin incelememize sunulmadığı, Davacı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davalı şirketten 7.759,43 TL alacaklı olduğu, Davacı—- tarafından — tarihinde Davalı——- tutarında asıl alacak olmak üzere icra takibi başlattığı, Dava konusu alacağın fatura alacağı olduğu, bu fatura alacağının —- yılında tanzim edilen 7.494,88 TL tutarındaki faturaların ödenmemesinden kaynaklandığı, faturaların bir kısmının irsaliyeli fatura olduğu ve teslim alan bilgisinin mevcut olduğu; e-arşiv fatura olarak tanzim edilen faturalarda ise —- şirketi kaşesi ve ——- isimli şahsın imzasının bulunduğu, —- kaşesinde Davalı —— isminin mevcut olduğu, Dava konusu alacağa dayanak faturaların Davalı—– yılları işletme defteri gider listesinde mevcut olduğu, yapılan incelemeler neticesinde, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere Davacı yanın ——- Davalı ——— tutarında alacak talebinde bulunabileceği, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; ” Mahkemenin yetkilendirmesi üzerine mahkeme kaleminde yapılan incelemeye Davalı —— katılım sağlamadığı, bu sebeple ticari defter ve belgelerinin incelenemediği, Davalının itiraz dilekçesinde sunulan —– ait kredi kartı hesap özetinde Davacı ———ödemeler yapıldığı, bu ödemelerden toplamda 10.000,00 TL tutarında olan iki adet ödemenin Davacı şirketin ticari defterlerinde görüldüğü ancak 15.11.2019 tarihli 100,00 TL ve 21.07.2020 tarihinde yapılan 10.000,00 TL ödemenin Davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu ödemelere ilişkin olarak Davacı şirket vekilinin Dava dışı —- tarafından yetkilisi olduğu dava dışı ———-adına yapıldığına ilişkin beyanda bulunduğu, —–kayıtlarında davacı vekilinin işbu beyanının teyit edildiği, Mahkeme tarafından; Dava dışı ——– tarafından Davalı——adına yapıldığı iddia edilen 10.100,00 TL tutarındaki iki adet ödemenin kabülü halinde, Davalı ——–2.340,57 TL alacaklı olduğu, davadışı——— tarafından yapılan ödemelerin, yetkilisi olduğu Dava dışı——— adına yapıldığı, dava konusu alacakla ilişkilendirilemeyeceği hususunun kabulü halinde Davacı şirketin 7.759,43 TL alacaklı olduğu, kök raporumuzdaki görüşümüzü değiştirecek bir hususun bulunmadığı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Somut olayda davalı tarafın, usulüne uygun tebligata rağmen ticari defterlerini incelenmek üzere sunmadığı, davacı tarafın ticari defterlerini incelenmek üzere sunduğu ve davacı tarafın defterlerine göre davalıdan 7.759,43 alacaklı olduğu, HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi——-yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. ————Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünün düzenlediği, davalının icra hukuk mahkemesinde defterlerinin olduğunun bildirildiği ancak gelen evrakların ticari defter olmadığının anlaşıldığı, davalı tarafından —— tarafından ödeme yapıldığının iddia edildiği ancak iddiasını ispata yönelik yazılı belge sunamadığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı yemin metni sunması için süre verildiği ancak yemen metne sunulmadığı ödemenin davalı tarafından ispatlanamadığı yukarıda belirtilen hüküm doğrultusunda davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi durumunda davacı yanın ticari defterlerinin lehine delil olacağı değerlendirilmiştir.
———–tarihli ilamında da açıklandığı üzere davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacaktır. ———- formlarının tetkikinde davalının davacı tarafından kesilen dava konusu faturaları vergi dairesine bildirmiştir. Buna göre davalının malları teslim aldığı,teslim aldığı malların da bedelini ödemekle yükümlü olduğunun kabulü gerekeceği bilirkişi raporu da hükme esas alınarak takibe konu asıl alacak üzerinden takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne kararverilmiştir.
Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. ——— uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1——- Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın İPTALİNE, takibin devamına
2-Asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine
4-Karar harcı 530,04 -TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 93,72 -TL harcın mahsubu ile bakiye 436,32‬-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 93,72 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 148,12 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
6-Davacı tarafından yapılan 95,00 -TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.400,00 -TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.495,00-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 7.759,43-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda miktar itibari ile verilen karar kesin olmak üzere karar verildi. 11/05/2023