Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/977 E. 2023/599 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/977 Esas
KARAR NO: 2023/599
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 25/12/2020
KARAR TARİHİ: 22/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ; dava dilekçesinde özetle; Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. Maddesi ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 12.09.2012 tarih ve ——— sayılı Kararı uyarınca, Elektrik Piyasası’nda dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin 19.06.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine karar verilmesi üzerine anılan tarih itibariyle ——– şirketi ve ——— şirketi olarak hukuki ayrışma sağlandığını, abonelik ile ilgili her türlü işlemin perakende satış faaliyetini yürüten ——— faaliyet alanına girdiğini davalı ile ——- nolu sözleşme akdedildiği ve davalı ———- nolu tesisata ilişkin ———- müşteri no ile abone olduğunu, davalı tarafından 2017 yılı 03,04,05 ve 06 ayları elektrik faturaları ödenmemiş ve eski borçlarının da eklenmesi suretiyle 14.482,20 TL asıl alacak, 1.411,58 gecikme faizi, 254,05 TL toplam alacağın tahsili için ———- E sayılı dosyası ile davalı borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun 12.03.2018 tarihinde sunduğu haksız ve mesnetsiz itiraz dilekçesi ile borca itiraz etmiş olduğundan takibin durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını tüm bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın abonelik sözleşmesini, abonelik sözleşmesinin yapıldığı tarihte ———- Şirketi’nin yetkilisi olduğunu iddia eden ancak öyle olmadığı ———- Esas sayılı dosyada 12/03/2020 Tarihinde aldığı ———- karar sayılı kararıyla anlaşılacağını, ———-Şirketi ‘nin ilgili sözleşmeyle hiçbir ilgisi olmadığını davacının, davalı müvekkilini tarafı olmadığı bir sözleşmeyle bağlı kılarak haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, müvekkil şirket, hiçbir tarih ve dönemde, ödeme emrinde belirtilen borcun kaynağını oluşturduğu anlaşılan “ ——– Mah.——— Sok. ———-…” adresinde bulunmadığını, müvekkil şirket, alacaklı olduğu belirtilen kuruluşla herhangi bir akit imzalamadığı gibi herhangi bir nam adı altında hizmet de almadığını, sözleşmenin muhatabı olan ———– ilgili sözleşmeyi yetkisi olmaksızın ———– Şirketi’ni zarara sokmak için yapmış olma ihtimalinin yüksek olduğunu tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, ———- E sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, ———- E sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından alınan kök raporda özetle; Sözleşme akdi içerisinde olan tarafların basiretli tacir oldukları göz önüne alındığında ———– adına yetkisi bulunmayan ———- sunmuş olduğu belgelerde yeterli denetim yapılmadığı anlaşıldığından davacı tarafından davalıya herhangi bir tüketim bedeli yansıtılamayacağı, davaya konu ilgili adresteki tesisatta tüketim yapıldığı somut olduğu, bu tüketimden kaynaklanan borcun davacı tedarik şirketi tarafından ilgi tahakkuk edilmesi gerektiği Mart-Nisan-Mayıs 2017 faturaları uygun olduğu, Şubat 2017 faturası eksik hesaplandığı, HMK 26 Taleple bağlılık ilkesi uyarınca tüketimin eksik hesaplanması ile oluşan eksik tahakkuk sebebiyle icra takibine konu edilmemiş kısmın fazlaya dair davacı talebi bulunmaması da dikkate alındığında takdirin mahkemede olduğu Dosyaya eklenen faturalar ile davacının asıl alacağa ne şekilde ulaştığı belli olmadığı, ancak 20.048,07 TL’lik alacak bulunurken 14.482,20 TL asıl alacak üzerinden takibe girişildiği, işbu dava konusu icra dosyasına davacı şirketin yapmış olduğu itirazın iptali talebinin yerinde olmadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir.Bilirkişi tarafından 18/07/2022 tarihli ek raporda özetle; Sözleşme yapılan dönemde şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre——— şirket yetkilisi olmadığı, ancak davacı şirkete sunduğu belgelere göre yetkili olduğu döneme ait evrakları eklediği, İlgili adreste tüketim yapıldığı somut olduğu, ancak ilgili tesisatın davalı şirketin Mülkiyeti, denetimi veya idaresi altında olup olmadığına dair dosyada belge bulunmadığı, davacı vekili tarafından ödeme yapıldığı beyan edilmiş olsa da, dosyaya buna ilişkin belge sunulmadığı, ödemenin davalı şirket tarafından yapıldığına dair belgenin dosyada bulunmadığı, davalı şirketin söz konusu faturaları ticari kayıtlarına işleyip işlemediği belli olmadığı, bu yönüyle de dosyada belge bulunmadığı, davacı şirketin elektrik tüketiminden kaynaklı alacağı sabit olduğu, ilgilisinin davalı olduğunu sübut ettirecek yeterli bilgi belge olmadığı, İcra takibine konu faturalar ayrı ayrı incelenerek takip konusu alacak nezdinde Elektrik Piyasası Mevzuatına göre işlem yapıldığı, 25.09.2017 tarihi itibariyle davacı şirketin 16.100,94 TL alacağı bulunduğu, söz konusu tüketimin davalı şirket tarafından yapıldığı sübut etmesi halinde icra dosyasına davacı şirketin yapmış olduğu itirazın iptali talebinin uygun olduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir. Bilirkişi tarafından 06/12/2022 tarihli ek raporda özetle; Davacı şirket tarafından sunulan kayıtların incelenmesinden ödemelerin banka dışı kanallardan nakden yapıldığı ödemelerin kim tarafından yapıldığına dair herhangi bir kanaat oluşturacak durum olmamakla birlikte ticari faaliyet yürüten davalı şirketin nakden vezneden fatura yatırması hayatın olağan akışı dışında olduğu dava dosyası ile ilgili kök ve ek raporda edinilen sonuç ve kanaatler aynen korunduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir Bir kimsenin, hüküm ve sonuçları başka bir kişinin hukuk alanında doğmak üzere o kişinin ad ve hesabına hukuki işlem yapma yetkisine temsil denir .Temsil, yalnız sözleşmelerde değil, tek taraflı hukuki işlemlerde de uygulama alanı bulabilir. Aynı şekilde hem borç sözleşmelerinde hem de aynî sözleşmelerde temsile başvurulabilir Temsil hâlinde işlem temsilci tarafından temsil olunanın nam ve hesabına yapıldığından hukuki işlemin tarafı, doğrudan doğruya temsil olunandır. Temsilci hukuki işlemi temsil olunanı hiç söylemeden kendi adına yaptıktan sonra bu işlemden doğan hak ve borçları temsil olunana nakledebileceği gibi (dolaylı temsil), hukuki işlemi yaparken bu işlemi doğrudan temsil olunan nam ve hesabına da (doğrudan temsil) yapabilir. Temsilin söz konusu olabilmesi için temsilcinin hukuki işlemi/muameleyi temsil olunan adına yapması, bunu diğer tarafa bildirmesi, temsilcinin temsil yetkisinin bulunması veya temsil olunanın sonradan yapılan hukuki işleme icazet vermesi gereklidir. Bu noktada, mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için gerekli en önemli unsur; mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olmasıdır. Temsil yetkisi, temsil olunanın temsilciye, kendisini üçüncü kişiler nezdinde temsile yetkili olduğunu bildiren bir irade beyanıdır. Temsil ilişkisinin meydana gelmesi için yetki beyanının temsilcinin hakimiyet alanına ulaşması yeterlidir.Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin olmaması hâlinde, temsil olunanın sonradan icazet vermesi bu noksanlığı tamamlar. Ve bu icazetle temsilci ile temsil olunan arasındaki temsil ilişkisi ispatlanmış olur. Temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi hâlinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. Temsil olunan ve temsilci, hukuki işlem ile bağlı değillerse de yetkisiz temsil ile işlem yapan temsilcinin üçüncü kişinin zararını karşılamak ile yükümlü olduğu açıktır .Bu husus BK’nın 38. maddesinde; “Bir kimse salahiyeti olmadığı hâlde diğer bir şahıs namına bir akit yaptığı takdirde, bu şahıs bu akde icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmaz. Diğer tarafın, temsil edilenin münasip bir müddet içinde o akde icazet verip vermeyeceğini beyan etmesini talebe hakkı vardır. Bu müddet zarfında icazet verilmediği halde, o kimse mülzem olmaz.” şeklinde ifade edilmiştir.Görüleceği üzere temsil olunan, yetkisiz temsilcinin yaptığı sözleşmeye icazet verebilir. İcazet tek taraflı bir irade beyanı niteliğinde olup, BK’nın 39. maddesindeki açık düzenleme uyarınca icazetin sarahaten veya zımnen (açık veya örtülü şekilde) bildirilmesi mümkündür. 6102 sayılı TTK’nun 36/1.maddesi uyarınca ticaret sicil kayıtları, üçüncü kişiler hakkında gazete ile ilanın yapıldığı günü izleyen iş gününde hukuki sonuçlarını doğurur.Ticari şirketlerin temsil ve ilzama yetkili kişileri, kural olarak sicilde ilan edilmiş kişilerdir. Bu nedenle, sözleşmenin kural olarak bu kişilerce imzalanması veya ödemenin yetkili kişiye yapılması gerekir. Somut olayda taraflar arasında düzenlendiği belirtilen elektrik tüketim sözleşmesini davalı şirket adına imzalayan dava dışı ———- ticaret sicil kayıtları uyarınca davalı şirketin yetkilisi olmadığı, ancak davacı şirkete sunduğu belgelere göre yetkili olduğu döneme ait evrakları eklediği anlaşılmakla yukarıda izah edilen kanun hükümleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde ve davacı şirketin tacir olduğu basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğu ayrıca ticaret sicil kayıtlarının aleni olduğu hususları gözetildiğinde sözleşmeyi imzalamak isteyen tarafın ilgili şirketin yetkili temsilcisi olup olmadığı kontrol etme yükümlülüğü bulunduğu hususu ve olayımızda davalı şirketin, dava dışı eski şirket temsilcisinin imzalamış olduğu sözleşmeye doğrudan onay vermediği ayrıca davacı tarafça eski tüketimlere dair ödeme kayıtlarının da dosyaya ibraz edilemediği hususu gözetildiğinde davalının sözleşmeye dolaylı olarak da izacetinin bulunmadığı anlaşılmakla yukarıda izah edilen tüm nedenlerle davacının iş bu davayı ispat edemediği kanaatiyle açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle de davalı taraf lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE
2 – Şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 269,85 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 195,03 TL harcın mahsubu ile bakiye 74,82‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 16.147,63 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——— Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/09/2023