Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/975 E. 2021/940 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/975 Esas
KARAR NO: 2021/940
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2020
KARAR TARİHİ: 30/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında —-tarihinde adi yazılı biçimde gayrimenkul alım satım protokolü imzalandığını, bu protokolün imzalanmasının amacının davalının mülkiyetinde bulunan ——yer alan arsa ve fabrika binasının müvekkilim tarafından satın alınması için gerekli koşulları düzenlemeye yönelik olduğunu, taraflar arasındaki protokol öncesi görüşmelerde ve protokolde görüneceği üzere —–satıcı durumunda olan davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkili tarafından bu para, güven ilişkisi çerçevesinde davalının göstermiş olduğu davalı şirket yetkilisi —— adlı hesabına —— tarihinde ödendiğini, müvekkilim tarafından bu paranın ödenmesinin, tamamiyle ticari hayatın gereklerine uygun biçimde güven ilişkisine dayanılarak gerçekleştiğini, ancak davalı tarafın protokolde de yazılı olan ve onun öncesinde müvekkili ile şifaen yapmış oldukları görüşmelerde de müvekkiline ilettiği üzere şuyulandırma sonrası maliye hazinesine ait hisse payının alım hakkının kendilerinde olduğunu, satım sonrası ön alım hakkının müvekkile geçeceğini ve fabrika arazisinin tek malikinin müvekkilinin kendisi olacağının bildirildiğini, müvekkilinin ticari olarak avantajlı gördüğü için ve davalı taraf ile yapmış olduğu görüşmeler sonucu onlara güvendiği için iyi niyetle gayrimenkul satım protokolünü imzaladığını ve onun ardından davalıya parayı —- ödediğini, —davalının göstermiş olduğu hesaba yatırılmasından sonra — yapılan görüşmeler sonucunda —-tutarında kredinin onaylandığı —– tutarında çekin hazırlanacağı; satım için çekilen kredi parasının ve davalının şahsı adına düzenlenmiş olan çekin davalıya ödeneceğinin bildirildiğini, —— tarihinde kredi ve çek ödemelerinin davalıya ödeneceğinin davalıya bildirilmesinin ardından müvekkili ve davalı tarafın resmi satış ve devir tescil işlemleri için tapuya gittiğini, tapuya gidildiğinde konuyla alakalı olarak şu an ki tapular üzerinde satış işleminin gerçekleştirilemeyeceği yeni tapu senetlerinin düzenlenmesinden sonra satış işleminin gerçekleştirilebileceği taraflara bildirildiğini, yeni tapu senetlerinin düzenlenmesiyle birlikte —-gidildiğinde davalıya ait ve arazi üzerinde diğer hisselerin sahibi —-hisseler üzerindeki kayıtların müvekkili tarafından incelendiğini, yapılan inceleme sonucunda davalının satım işlemleri için yapılan görüşmelerde belirttiğinin ve vaadettiğinin aksine —- ayrılan taşınmaz hisse payları üzerinde kullanım / öncelikli alım hakkının —– adında üçüncü bir kişiye ait olduğu, davalının kullanım/öncelikle alım hakkının sahibinin olmadığının görüldüğünü, satış olmadığı için müvekkilinin davalıyla şifaen ve yazılı olarak iletişim kurduğunu, kapora olarak vermiş olduğu —– kendisine iade edilmesini istediğini, davalı taraf taşınmazın başkasına satılacağını ve —— müvekkilime iade edileceğini söylediğini, ancak daha sonra bundan cayarak müvekkilimin kendilerini zarara uğrattığını iddia ederek—– kendilerinde kalacaklarını söylediğini, müvekkilinin davalının yalan beyanlarını görüp, satış işleminin gerçekleşmemesi ve akabinde davalının hal ve tavırları karşısında alacağını tahsil edememe psikolojisiyle korktuğu için anlaşmayı imzaladığını, gelinen noktada davalı arsa hisseleri hakkında sözleşmenin asli unsuru sayılan bir konu hakkında yalan söylemiş ve ardından müvekkilimi suçlayan ve kusurun müvekkilimde olduğunu belirten ifadelerle müvekkilimi sindirmek istediğini, yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulüne, mevcut delillerle birlikte müvekkilin işbu davayı açmasında haklı olduğu bu aşamada yaklaşık olarak ispat edildiğinden dava neticesinde müvekkil lehine hükmedilecek muhtemel alacağı teminat altına almak amacıyla davalı taraf adına kayıtlı taşınır ya da taşınmazlara teminat olmaksızın tedbir konulmasın karar verilmesini; Müvekkilin hukuken geçerli bir sebebe dayanmayarak ödemiş olduğu ve geri alamadığı para alacağına ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik —– sebepsiz zenginleşme teşkil etmesinden ötürü ilgili düzenlemeler uyarınca davalı tarafından —- tarihinden tibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile müvekkiline verilmesine, Yargılama giderleri, arabuluculuk sürecindeki vekalet ücreti ve mahkeme vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin—– müvekkilinden alınıp davalıya iadesi olduğunu, protokol uyarınca kendisine ödenmeyen miktar net ve talep edilebilir olduğunu, davacı yanınca, dava fazlaya ilişkin talebin saklı kalması şartıyla belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğini, huzurdaki davanın hukuka aykırı şekilde ikame edilmesi sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatteyse dahi talep edilebilir alacak miktarı belirlenebilir ve net olduğu için davacının yatırdığı harcın —-üzerinden tamamlatılması için kendisine kesin süre verilmesini aksi takdirde davanın reddolunmasını talep ettiklerini, davacının iddiaları gerçeğe aykırı ve ispat kabiliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin hazineye ait paylarda kullanım – ön alım hakkının bulunduğuna ilişkin sözleşme de veyahut taraflar arasında yapılan görüşmelerde her hangi bir beyanı bulunmadığını, davacının bu iddiasını ispata yönelik sunduğu belgelerin ise kendisine ait —— konuşmaları ve mail yazışmaları olduğunu, bunlar dışında müvekkilinin iradesine ilişkin herhangi bir delil ibraz edemeyen davacı bu iddiasını ispat edemediğini, taraflar arasındaki sözleşme incelendiği takdirde davacının beyanlarının aksine hazineye ait payların kullanım ve ön alımına ait sorumluluğun da davacının üzerinde bırakıldığının anlaşılacağını, ayrıca davacı bu konuda müvekkilden herhangi bir talepte bulunmayacağını taahhüd ettiğini, müvekkilinin sözleşmeye ve ibranameye uygun hareket ettiğini ve davacıya borcunun bulunmadığını, buna rağmen müvekkilinin taraflar arasındaki olumlu ticari ilişkinin bozulmaması adına davalıya ödediği kapora bedelinin yarısını iade ettiğini ve bakiye kısım için ibraname alındığını beyanla, hukuka aykırı şekilde belirsiz alacak davası olarak açılmış davanın reddine, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında adi yazılı şekilde yapılan satış vaadi sözleşmesi kapsamına davacını davalıya ödediği bedelin bakiye kısmının sebepsiz zenginleşme hükümlerine iadesi için ile açılan alacak davasıdır.
Sözleşmenin temelini oluşturan hukuki ilişki taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır. Kural olarak Türk Borçlar Kanunu sözleşmelerde şekil serbestisi benimsenmiştir. Ancak taşınmaz mülkiyete devir borcu doğuran sözleşmeler konusunda Medeni Kanun ile BK 232.maddesinde taşınmaz satımının geçerli olması için getirilen resmi senede bağlanma şartı satış vaadi sözleşmeleri için de öngörülmüştür.—– taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde yapılacağı kuralını koymuştur. Buradaki şekil bir geçerlilik şartı olarak düzenlendiğinden hakim tarafından taraflarca ileri sürülmese dahi her aşamada resen dikkate alınması gereken bir şarttır. Dolayısı ile satış vaadi sözleşmeleri geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran sözleşmelerdir.
Satım vaadi sözleşmesi gibi temlik borcu doğuran sözleşmelerde satış konusu olan malın sözleşme yapıldığı anda mevcut olmasına ya da satıcının mal varlığında bulunmasına gerek yoktur. Bu itibarla ilerde yapılacak üretilecek hasıl olacak şeyler de satışa konu olabilir. Bununla birlikte satım vaadi sözleşmesinde şekil şartı aranacaktır. Geçersiz sözleşmelerde ise taraflardan her biri diğer tarafın ifa ettiği edimi iade etmekle yükümlüdür.
Somut olayda da davacı ve davalı arasında —- tarihinde adi yazılı şekilde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalanığı, sözleşmenin yasanın aradığı şekil şartlarını taşımadığı, dolayısıyla geçersiz olduğu, davalının ifa ettiği edimini davacıdan talep edebileceği görülmektedir. Davalının davacıya ödediği bedel ve davalının davacıya iade ettiği bedel noktasında ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak protokol imzalandıktan sonra taraflar arasında bakiye kısım için ibra sözleşmesi imzalanmıştır. Davacının ibra sözleşmesindeki imzaya yönelik de bir itirazı bulunmamaktadır. Davacı yan ibra sözleşmesini alacağının tamamını alamama korkusu ile imzaladığını, iradesinin fesada uğradığını iddia etmektedir. Uyuşmazlık konusu ibranın imzalanması için davalının davacıya yönelik korkutma şeklinde somut bir eylemi, yahut aldatma, hile, aşırı yaralanma şeklinde somut bir eylemi tespit edilemediği, davacının aldatma yahut korkutmaya veya hile, aşırı yaralanmaya yönelik irade fesadı iddiasını ispatlayamadığı, ispat külfeti kendisinde olan davacının, dava dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu gözetilerek tarafın akidine yönelteceği son çare olarak yemin delili davacıya usulüne uygun olarak hatırlatılmasına rağmen yemin metni sunulmadığı, ibranın imzalanmasında irade fesadı iddiasını davacının ispat edemediği dolayısıyla ibranın geçerli olduğu kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 54,40-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu ile artan 116,38-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/11/2021