Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/941 E. 2022/273 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/941 Esas
KARAR NO : 2022/273

DAVA : İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/12/2020
KARAR TARİHİ : 05/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin —-yaptığını, davalı firmanın ise —- faaliyet gösterdiğini, davacı ile davalı firma ve —- satın alınması hakkında alıcı ile — arasında —-, bu—- vekil edeninin —– taşınmazın arsa malikleri ile davalı şirket arasında arsa payı— sözleşmesi kurulmasına aracılık etmeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin —doğan vecibelerini yerine getirmiş ve taşınmazın arsa malikleri ile davalı şirket arasında—düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin kurulmasını sağladığını, davalı şirket ve yetkilileri de bu hizmeti karşılığında vekil edene— ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, vekil edenin — doğan ücret alacağını halen alamadığını, davalı şirket ve dava dışı arsa maliklerinin sözkonusu taşınmaz üzerinde inşa edilecek binadaki —- satışı konusunda vekil edenin yetkili olduğunu noter huzurunda düzenlenen sözleşme ile ayrıca kabul ettiklerini,—düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi’nin—– satışlarından — bedeli %5 alıcıdan, %5 satıcıdan almak kaydı ile müteahhit firma tarafından kabul edildiğini, Davalı firmanın sözkonusu inşaat devam ederken kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine aidiyeti kararlaştırılan bağımsız bölümleri vekil edenin aracılığı ve verdiği hizmet neticesinde sattığını beyanla, davanın kabulüne, davalı yanın —takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, Davalı yanın asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin Davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinin —açıklamasında —- tarihli sözleşme ile müvekkilden 200.000,00 TL’sı alacaklı olduğunu belirtmiş olduğunu, davacı tarafın müvekkilden böyle bir alacağının bulunmadığını, konuya ilişkin —- davacı tarafın kendi el yazısı ile ibranamesi mevcut olduğunu, bedelini almış olmasına rağmen davacı tarafından—— kesilmemiş olup, hem müvekkil firma hem de — uğratıldığını, Her ne kadar davacı taraf,— dayansa da, iş bu sözleşmede dayandıkları– sözleşmesi ile ortadan kaldırıldığını, Davacı taraf dayandığı sözleşmenin tarafı olmayıp, sözleşme şartlarında değişiklik ya da iptali hususunda sözleşme taraflarının kendisinin muvafakatını almalarına ihtiyacının bulunmadığını, davacı— kişinin kendisi olduğu, kendisi aracılık—- hak kazanacağı şeklinde bir maddenin söz konusu olmadığını, davacı kendisinin aracılık etmediği satışlara ilişkin komisyon talebinde bulunamayacağını, ortada davacının aracılık ettiği bir işlem söz konusu olmamakla birlikte herhangi bir satışın da söz konusu olmadığını, davacı lehine sözleşmeye konulan hükümün daha sonradan kaldırıldığını, sözleşmede tek yetkili satıcının kendisi olduğu, kim tarafından satılırsa satılsın komisyon alacağına dair bir maddenin de bulunmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini, davacının davasında haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle ilgili yasal mevzuat gereği tarafımıza %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yansıtılmasını talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, taşınmaz simsarlığı alacağı sebebiyle başlatılan— takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,— dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından —-tarihli itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
— sözleşmesi mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun— maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520-525 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/1. maddesinde—-taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “— sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.
— sözleşmesinin unsurları şu şekildedir:
a)– tarafları—- ile iş sahibidir ve —, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekalet edimi üstlenmiştir.— sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır.
b)—konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir.– kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur; fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir.
c) — ilişkisi, — iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur. — ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. —sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/3. maddesi (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki — sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. — faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.
Nitekim —- sayılı kararında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.
—- ücretini talep hakkı, — kurulmasıyla doğmaz. TBK.’nun 521. maddesi gereğince;—-ücret isteyebilmesi için —– sözleşmesinde sözü edilen kiralama işinin,—aracılığıyla ve çalışması ile gerçekleşmesi gerekir.
Somut olayda davacı ile davalı arasında kurulmuş—- bulunmamaktadır. Davalı ile dava dışı —- arasında kurulmuş — tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin hukuki şartlar başlıklı 2. Maddesinde daire ve dükkan satışlarından davacının sorumlu olacağı, alıcıdan ——- ile davacının komisyonculuğuna ilişkin maddenin ortadan kaldırıldığı, ana sözleşmedeki taşınmazlardan bazılarının paylaşımına ilişkin değişiklikler yapıldığı görülmüştür. Her ne kadar davacı—-dükkanın tamamının satışına aracılık ettiğini iddia etmiş ise de getirtilen tapu kayıtlarında ilgili taşınmazların dava tarihinden önce satış işlemi görmediği, —- taşınmazın dava tarihinden sonra satış işlemi gördüğü,———- ise hiç satış işlemi görmediği, bu taşınmazlar üzerinde sadece kat irtifakı kurulduğu görülmekle davacının satışa ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığı görülmüştür. Davacı yan tarafı olmadığı bir sözleşmede yapılan tadil sözleşmesinin usule aykırı olduğunu iddia etme hakkına sahip değildir. Bu sebeple davacının dava dışı arsa maliklerinin vekaletlerinin davalılar tarafından kötüye kullanılarak —-sözleşmesi yapıldığını beyanla ilgili arsa sahiplerinin tanık olarak dinlenmesi talebi yerinde görülmemiştir. Kaldı ki vekalet görevinin kötüye kullanılmasının ilgilileri tarafından ayrı bir davaya konu edilebileceği, eldeki davada bu iddaların dinlenmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı,– ve yukarıda yapılan açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde taraflar arasında——- bulunmadığı, davacının tarafı olmadığı bir sözleşmenin ve bu sözleşmenin — dayanarak hak iddia edemeyeceği, davacının dava tarihinden önce taşınmaz satışına aracılık ettiği iddialarını ispat edemediği, ilgili taşınmazların dava tarihinden önce satış işlemi görmediği bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı hüküm kurulmuştur.
Davacı tarafın kötüniyetli olarak takip başlattığı davalı tarafından ispat edilemediğinden davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.591,74 TL harcın mahsubu ile artan 1.511,04 -TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli — esaslara göre belirlenen –nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile –arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.