Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/929 E. 2021/841 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/929 Esas
KARAR NO: 2021/841
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 08/12/2020
KARAR TARİHİ: 27/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin—- uygun olarak kurulduğunu, şirket ana sözleşmesi ve kuruluşa ilişkin diğer hususların —– dosya numarasında yayınlandığını, müvekkilinin—- sözleşmesinden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine karşı diğer kurucu ortaklar —– yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve müvekkiline karşı saldırgan tutum ve davranışlar sergilenmesi sebebi ile müvekkili açısından şirket ortaklığının devamının olanaksız hale gelmesi sebebiyle şirket ortaklığından ayrılmak istediğini, müvekkili tarafından sözlü olarak defalarca bu hususun görüşülmesi için şirket ana sözleşmesinin —- uyarınca —– talebinde bulunulmuşsa da diğer ortaklar tarafından bu talebin reddedildiğini, şirket ortağı———yevmiye nolu ihtarnamesi gönderilerek şirket —— toplanmasını, müvekkilinin şirket adına yapmış olduğu yüksek tutarlı birtakım masrafların ve müvekkiline ait sermaye payının kendisine ödenmesi ihtar olunmuşsa da şirket ortakları tarafından ihtarnameye uygun olarak —— toplantısının yapılmadığını ve ihtarnameye cevap verilmediğini, şirket ortaklarının şirket ana sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini hiçbir şekilde yerine getirmemesi nedeniyle müvekkili tarafından ortaklık ilişkisinin devam edebilmesinin olanaksız hale geldiğini, müvekkilinin —- ve şirket ana sözleşmesinden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ancak diğer şirket ortaklarının bu yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, şirket ortakları tarafından müvekkili üzerine bırakılan şirketin kuruluşuna ilişkin ödemelerin tazminin gerektiğini, —- inşa ve tamirat çalışmaları için taşeron firmaya müvekkili tarafından—–çek ve davalı şirketin kiralanması için müvekkili tarafından emlak danışmanına —- bedel ödendiğini, ayrıca daval şirketin kiralanması ile ilgili taşınmaz sahibine müvekkili tarafından kira ve depozito bedeli olarak — ödendiğini, davalı şirketin web sitesi için—ödendiğini, davalı şirketin bulunduğu yerin camlarının yapılması için —–ödendiğini, müvekkili tarafından şirketin yönetim, kuruluş ve işlyetişi için zaruri olduğu aşikar olan şirket —— ücreti, kira ve depozito bedeli, cam bedeli, inşa için taşeron firmaya yapılan masrafların şirket sermayesinden yahut şirket ortaklarının payları oranında karşılanması gerekirken yalnızca müvekkilinin ödeme yapmaya mecbur bırakılmasının —- düzenlemelerine aykırılık teşkil ettiğini tüm bu nedenlerle müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketten —- Maddesi uyarınca haklı nedenlerle ayrılmasına, müvekkilinin şirketten ayrılması ile birlikte şirket adına yapmış olduğu masrafların, kar payı ile ayrılma akçesinin miktarı bilirkişi marifeti ile belirlenerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik —— davalı şirketten alınarak müvekkiline ödenmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket ortaklarınca müvekkil şirket kurulup tüzel şahsiyet kazandıktan sonra ve devam eden süreç içinde kurucu ortaklar şirket için gerekli bir takım işlere ve harcamalara ortaklık hukuku gereği birlikte girdiklerini, bu kapsamda —— yapılan harcamaların kurucu ortaklar tarafından birlikte karşılandığını, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu harcama kalemlerinin birçoğunun müvekkili olan şirketle alakalı olmamakla birlikte; taşınmazın kiralanması, tadilatı ve kira için ödenen çeklerin bedeli kurucu ortaklar tarafından birlikte ödendiğini, kurucu ortaklar tarından şirket kurulduktan sonra ——- çalışmalar yapıldığını, gerekli tadilatların yapıldığını, salon için gerekli alet ve makineleri kiralandığını, salonun açılışı yapılacağı esnada tüm dünyayı etkisi altına alan — pandemi yaşandığını, bu nedenle salon faaliyetine başlayamadan — mücadele kapsamında alınan yasal önlemler nedeniyle salonun kapandığını akabinde——salgının etkisi ve yayılma şiddeti artarak devam etmiş olduğundan —-faaliyetlerine izin verilmesinden sonra da —– pek rağbet olmadığını, beklenen üye kayıtları gerçekleşmediğini, yaşanan bu gerçeklik sonucunda davacı tarafın, kısa süre içinde hedeflenen ticari kazancın gerçekleşmeyeceğini gördüğünü ve ortaklık hukukuna yakışmayan davranışlar sergilemeye başladığını kurucu ortaklar ——yapmış olduğu toplantıda pandeminin etkisinin uzun bir süre daha devam edeceğinin anlaşıldığını ve bu süreç içinde iş bu şirketin tabiri caizse bir ölü yatırım olduğunu, kar edeceği düşüncesiyle girmiş olduğu iş bu ortaklığın düşündüğü şekilde karlı bir iş olmadığını ve ayrılmak istediğini söylediğini, kurucu ortaklardan —– davacıyı ikna çabaları neticesiz kaldığını, bu görüşmeden sonra davacının, artık şirkete uğramadığını, kendisine ulaşıldığında “Ben son sözümü söyledim. Bundan sonrasını avukatımla konuşursunuz” dediğini, devamında vekili vasıtasıyla şirket ortaklarından —- yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ettiğini, bu ihtarnameye —— numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiğini, devamında davacı tarafın arabulucuya başvurmuş ve bu görüşmelerde taleplerinin haksız ve soyut iddialara dayandırması nedeniyle uzlaşı gerçekleşmediğini, bunun üzerine —— kararı alındığını ve şirket ana sözleşmesinde belirtilen usul ve esaslar dahilinde — edildiğini, yapılan—- devrettiğini, davacı, iş bu konuda bilgilendirilmiş ise de ısrarla şirkete gelmeyi ve görüşmeyi kabul etmediğini, bunun üzerine pay hisse devri ve müdür değişikliği —– edildiğini, müvekkili olan şirketin kurucu ortaklardan—— sporcu bir kimliğe sahip olmaları ve uzun yıllardır — —- işleri ile faaliyetlerde bulundukları için şirketin iş ve işlemleriyle bizzat ilgilendiğini, — —- gerekli teknik ekipman ve aletleri kiraladıklarını, şirketin giderlerini ——- davacıdan bağımsız olarak şahsi olarak borçlandıklarını ve kısmende ödediklerini, dolayısıyla davacının diğer kurucu ortakların yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiası soyut ve mesnetsiz olduğunu, ayrıca davacı tarafın, diğer kurucu ortakların “kendisine karşı saldırgan tutum ve davranışlar sergilediklerini——- etmekte olduğunu, bu iddianın da soyut ve mesnetsiz olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu işlemlerle ilgili olarak yapılan ödemelerin finansı tüm kurucu ortaklar tarafından birlikte hisse payları oranında karşılandığını, davacı haricinde ki kurucu ortakların hisseleri oranında paylarına düşen harcama tutarlarını davacıya elden teslim ettiklerini, kaldı ki, taşınmazın işleyen kirası, —– davacı dışındaki diğer kurucu ortaklar tarafından karşılandığını veya kiralandığını, davacının açmış olduğu davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce——-tarihinden itibaren hesap dökümü celp edilerek incelenmiş, tarafların tanıkları dinlenmiş ve bilirkişi heyetinden hüküm kurmaya ve denetime elverişli rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili tarafından —- üzerinden elektronik imzalı olarak gönderilen dilekçesi ile; — kar payı talebini bilirkişi raporu doğrultusunda—- olarak ıslah etmiş olup, ıslah dilekçesi duruşma günü yakın olduğundan davalı tarafa tebliğ edilememiş, davalı vekili e-duruşma vasıtası ile katıldığı —– tarihli duruşmada bedel artırım dilekçesini celse arasında gördüklerini, taraflarına tebliği taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
Dava; davacının davalı şirketin ortaklığından çıkma, ayrılma akçesi, kar payı ve şirket adına yapmış olduğu masrafların tazmini istemlerine ilişkindir.
Davacının çıkma talebi —– dayalı olup, davacı, çıkma için haklı sebeplerin mevcut olduğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Anılan maddede haklı sebeplerin neler olduğu tanımlanmamış ve sayılmamıştır. Hangi sebeplerin haklı sebep olduğu konusunda kollektif şirketlere ilişkin —- tanımdan kıyasen yararlanmak mümkündür. Anılan maddedeki tanımlamaya göre, haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır. Aynı maddede örnek kabilinden bazı haklı sebep halleri sayılmış olmakla birlikte bunlar sınırlı değildir. Burada sayılan örneklere göre bir ortağın şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, bir ortağın uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı üstüne aldığı şirket işlerini yapamayacak duruma gelmesi gibi haller haklı sebepler olarak sayılmıştır. Ancak asıl tanım yukarıda açıklandığı şekilde birinci fıkrada yapılmıştır.
Bu hukuki açıklama ışığında somut olayda, davacının diğer ortakların yükümlülüklerini yerine getirmedikleri ve davacıya karşı saldırgan tutum ve davranışlar sergiledikleri, ortaklığın devamının kendisi için imkansız hale geldiği, gönderdiği ihtarnameye rağmen olağanüstü genel kurul toplantısının yapılmadığı iddialarına dayanarak ortaklıktan çıkma talebinde bulunduğu, davalı vekilinin —– tarihli beyan dilekçesinde açıkça davacının ortaklıktan çıkma talebini kabul ettiklerini beyan ettikleri, davayı kabul de tıpkı feragat gibi davanın esasına ilişkin ve talep sonucunun kabulü nedeniyle HMK 308-309 md kapsamında davayı sona erdiren inşai kurucu irade beyanı niteliğinde olup, tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının ortaklıktan çıkma talebi yönünden davayı açıkça kabul beyanı da dikkate alınarak, mahkememizce kabul beyanı doğrultusunda davanın kabulüne dair karar vermek gerekmiştir.
Bir sermaye ortaklığı olarak kabul edilen limited ortaklıkta, bir ortağın çıkmasına karar verilmesi için mahkemeye başvurulması durumunda talep edilmezse bile ayrılma payının tespiti yapılmalıdır. Zira, Bu pay bir nevi tasfiye payıdır. Yani çıkan ortak için tasfiye payının yerine geçmektedir. Bu nedenle bu hak, farazi tasfiye payı olarak ifade edilmektedir. Çıkma ile ortaklık, sadece çıkan ortak için sona erdiğinden, ona düşen payın verilmesi amaçlanmaktadır, zira diğer ortaklar için ortaklık ilişkisi devam etmektedir. Bu bağlamda ayrılma payını, ortaklıktan ayrılan ortağa esas sermaye payını ve bu payın ona sağladığı ortak sıfatını kaybetmesine karşılık kendisine ödenmesi gereken değer olarak kabul etmek gerekir.
Davacı ortaklıktan çıkma ile birlikte ayrılma akçesi ödenmesi talebinde bulunmuş ise de; mahkememizce alınan—- tarihli bilirkişi raporuna göre, şirket öz varlığının eksi olarak ortaya çıkması nedeniyle rapor tarihi itibariyle davacının ayrılma payı bulunmadığı, bu durumda, şirketin borca batık olması nedeniyle çıkma sonucunda davacı ortağın payına ekonomik anlamda herhangi bir değer isabet etmediği, nitekim ——–ilamının da aynı doğrultuda olduğu sonuç ve kanaatiyle davacının ayrılma akçesi ödenmesine dair talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının kar payı istemi yönünden yapılan değerlendirme yönünden;
Ticaret şirketlerinin nihai amacı kâr elde edip ortaklarına dağıtmaktır. Şirketin bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. Şirketin kâr elde etmek ve dağıtmak nihai amacından doğan kâr payı vazgeçilmez bir haktır. Şirketin nihai amacının kâr elde edip ortaklara dağıtmak esas olmakla birlikte ana sözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler bu genel ilkenin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu istisnaların en önemlisi 6762 Sayılı TTK’nın 469/2 (6102 Sayılı TTK’nın 523/2). maddesindeki düzenlemedir. Bu düzenleme gereğince şirketin devamlı inkişafı ve mümkün mertebe istikrarlı kâr dağıtımını temin bakımından ana sözleşmede zikredilenlerden başka başka yedek akçeler ayrılmasına şirket genel kurulunda kurulunca karar verilebilir. Müktesep hak olan kâr payı hakkı ile bu hakkın istisnasını oluşturan 6762 Sayılı TTK’nın 469/2 (6102 Sayılı TTK’nın 523/2). maddesindeki hüküm arasında hassas denge kurulması zorunludur. 6102 Sayılı TTK’nın 608. maddesinde de, limited şirketlerde kar payı dağıtımına ilişkin esaslar belirtilmiş olup, 616/1-e maddesinde de kar payı hakkında karar verilmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu belirtilmiştir.
Dava dosyasına sunulan bilirkişi raporu içeriğinde; kar payı dağıtımına ilişkin alınmış bulunan herhangi bir —— bahsedilmediği gibi, şirketin zarar etmiş olması nedeniyle olmayan bir kar payının talebinin mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, davacının kar payı talebine ilişkin davası reddedilmiştir.
Davacının şirket adına yapmış olduğu masraflara ilişkin taleplerin yönünden yapılan değerlendirme yönünden ise; her ne kadar davacı şirketin kuruluşu esnasında birtakım masraflarda bulunduğunu beyanla bir kısım çek ve ödeme dekontlarına delil olarak dayanmış ise de, delil olarak dayanılan çeklerin şirket adına yapılan masraflara dair verildiğinin usulünce ispatlanamadığı, kira ve depozito yatırdığına dair sunduğu —— tutarlı dekontlar incelendiğinde de dekontların birinde açıklama bulunmamakla birlikte, diğer iki dekontta kira depozitosu açıklaması bulunduğu, depozitoların iki parça halinde farklı kişilere gönderildiği, ancak hangi kiralanana ait olduğu yönünde dekontta açıklama bulunmadığı, dolayısıyla sunulan dekontların tek başına davalı şirketin kira ve depozito bedellerinin ödendiğini ispata yarar delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla davacı tarafın yaptığı masraflara ilişkin iddiasını yazılı ve kesin delil ile ispatlayamadığı, —– ilamında belirttiği üzere davacı açıkça yemin deliline dayanmadığından yemin delili de hatırlatılamadığından, davacının şirket adına yapmış olduğu masraflara ilişkin taleplerinin de reddi yönünde karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM (Yukarıda açıklanan nedenlerle) :
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, TTK’nın 638/2 maddesi uyarınca davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına,
2-Davacının ayrılma akçesi, kar payı ve şirket adına yapmış olduğu masraflara ilişkin taleplerinin REDDİNE,
3-Davacı tarafça dava açılırken yatırılan ve ıslah harcı toplamı harçtan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu harcın mahsubu ile arta kalan 656,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan 206,20 TL dava açılış masrafı ile 1.167,10 TL yargılama masrafı toplamı 1.373,30 TL yargılama giderinden kabul ve redde göre hesap olunan 343,32 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davacı vekili için tayin olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davalı vekili için tayin olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden kabul ve red oranına göre hesap olunan 330,00 TL’sinin davalıdan, 990,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ———- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/10/2021