Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/907 E. 2022/177 K. 14.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/907 Esas
KARAR NO: 2022/177
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/11/2020
KARAR TARİHİ: 14/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili—- bulunan hemen hemen her makinenin çalışma sisteminin kalbi olan —- yapım, tamir ve bakımının yapılması işi ile uğraşmakta olduğunu, müvekkilinin davalı borçlu —— verilen tamir bakım hizmeti verdiğini, işbu —–hizmetine ilişkin olarak müvekkili tarafından davalı borçlu firmaya fatura düzenlendiğini, tanzim edilen faturalara davalı şirket tarafından herhangi bir itiraz söz konusu olmamış olup faturalara istinaden müvekkiline herhangi bir ödeme de yapılmamış olduğunu, işbu alacak davalı şirketten defaatle talep edilmesine rağmen davalı şirket tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu fatura bedellerine dayalı alacağının davalı şirket tarafından ödenmemesi üzerine—– icra dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İtirazın iptali dava açma süresi bir yıl olup davacı taraf işbu davayı bir yıllık süre geçtikten sonra açtığını, geçersiz bir sözleşmeye —–içinde itiraz etmeme, muteber olmayan sözleşmeye geçerlilik de sağlamadığını, buna dayalı bir faturaya itiraz edilip edilmemesinin de bir kıymeti olmadığını, taraflar arasında varılan bir hakediş icmali olmadığı için usule uygun bir fatura düzenlenmediğinin sabit olduğunu, söz konusu fatura dahi müvekkil şirkete mevzuata uygun olarak tebliğ edilmediğini, faturanın müvekkil şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğünün davacı tarafın kanıtlaması gerektiğini, davacı taraf yapımını üstlendiği işleri hukuken müvekkil şirkete teslim etmediğini, , yapılan işlerde de eksik ve hatalar olması sebebi ile şirketimizin hem gecikmeden hem de eksik ve hatalı imalatlar nedeni ile zarar görmesine neden olduğunu, davacı taraf Hmk M.194 gereğince üzerine düşen somutlaştırma yükünü yerine getirmediğini tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —– icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —–takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davaya konu ihtilafın; Davacı Firmanın Davalı şirketten Takip konusu yaparak talep ettiği — Adet Faturaya Dayalı —-alacağın miktarı hususlarında toplandığı, davacı yanca —— Faturaların düzenlendiği ve düzenlenen bu faturaların davacı firmanın usul ve yasaya uygun tutulmuş ticari defterlerinde davalı şirket adına borç kaydedilmiş oldukları, davalı — yapılmış bulunan işbu —-yapılmış herhangi bir ödeme kaydına rastlanılmadığı, davacı firmanın ticari defter kayıtları itibarıyla; davalı şirketten işbu — adet irsaliyeli faturaya dayalı— asıl alacağı bulunduğu, davacı alacağının dayanağı işbu—- Davalı şirkete teslimi ve faturaların tebliğine ilişkin herhangi bir teslim/tebliğ şerhinin faturalarda yer almadığı gibi başkaca bir teslim/tesellüm belgesinin de dosya kapsamında yer almadığı davacı yanın işbu faturalara dayalı —- asıl alacak talebinin mahkemenin takdirinde olduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Yargı yetkisini,—- adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda—- toplanan/sunulan deliller, bilirkişi raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı davaya konu —– şirkete teslimi ve faturaların tebliğine ilişkin herhangi bir teslim/tebliğ şerhinin faturalarda yer almadığı gibi başkaca bir teslim/tesellüm belgesinin de dosya kapsamında yer almadığ bilirkişi raporu ile sabit olduğu ; davalı tarafça borç inkar edildiğine göre ispat yükünün davacıya düştüğü, davacının da faturalara konu malların davalıya teslim edildiği hususunu ispat edemediği ve ayrıca davacıya yemin delilinin hatırlatıldığı ancak yemin deliline dayanmayacağının beyan edilmesi karşısında açılan davanın ispat yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştirAyrıca Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. —– uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle davalı lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Karar harcı 80,70 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 62,32 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,38 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 3.817,30 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin HMK 331. Maddesi uyarınca davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/03/2022