Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/845 E. 2022/707 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/845 Esas
KARAR NO: 2022/707
DAVA: Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ: 05/11/2020
KARAR TARİHİ: 18/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı ——Sözleşmeleri imzalandığını, adı geçen firmaya— yapıldığını ve işbu sözleşmelere; Davalılar —— müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dava dışı asıl borçlu firma ile aralarında davalıların da bulunduğu müşterek borçlu-müteselsil kefil diğer borçlular tarafından müvekkili bankadan çekilen kredilerin ödenmediğini, davalılara —— yevmiye no.lu ihtarnamesi keşide edilerek hesap özeti gönderildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapmayan davalı/borçlu-borçlular hakkında,—– sayılı dosyasından, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, —– dayanak belge suretleri davalılara tebliğ edildiğini, davalılar tarafından vekili aracılığıyla icra dosyasına sunulan dilekçe ile yetkiye, borca, işlemiş faize, faiz oranına, imzaya ve borcun tüm ferilerine itiraz edildiğini, işbu itirazların, haksız ve yersiz olduğunu, söz konusu itirazların reddi gerektiğini, davalı borçluların borca ve icra takibine itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının açılması zorunluluğunun doğduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını beyanla; Borçlular hakkında açılmış sair kredilerden kaynaklanan risklere ilişkin tüm hakları ile kanun, sözleşme, teşvik mevzuatı ve sair mevzuattan doğacak hakları ve fazlaya dair talep hakları ile dava ve icra takibi açma hakları, saklı kalmak kaydıyla davalı/borçlunun ——- haksız ve kötü niyetle yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı/borçlulardan takip tarihi itibariyle (harç, masraf ve vekalet ücreti hariç) faiziyle —— alacaklı olduğunun tespitine, davalı/borçluların %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya yetki ve görev itirazı bulunduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkisiz icra müdürlüğünde icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davalı —–tebliğ edilmediğini, dava konusu icra dosyası incelendiğinde ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edildiğine dair bir tebligat parçası dahi görülemediğini, takibe konu borcun zaman aşımına uğradığını, dava dosyasına sunulan —— eklerindeki imzalar ile kefil tarafından elle yazılması gereken kefalet türü, kefalet limiti, kefalet tarihi yazıları müvekkili ——ait olmadığını ve sahte nitelikte olduğunu, bu sebeple ilgili imzalara ayrıca ve açıkça imza inkarları bulunduğunu, yapılacak imza incelemesi neticesinde genel kredi sözleşmesi ve ekinde yer alan imzaların müvekkile ait olmadığının ortaya çıkacağını, davalılar dava konusu yapılan—- imza koymamışsa da aksi durumda bile dava konusu — kaynaklı borçtan sorumlu tutulamayacağını, müvekkillerin davacı bankaya—– —— kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığını, dava dışı asıl borçlunun imzaladığı —– de müvekkillerinin sorumlu olmadığını, davacının davasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalıların dava dışı —- asıl borçlu ile birlikte müteselsil kefil olarak sorumlu tutulduğunu, —— borçlu takip edilmeden müteselsil kefilin takip edilebilmesi için borçlunun ifada gecikmiş olması ve ihtarın sonuçsuz kalması veya borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiğini, bu şartlardan hiçbiri sağlanmadan davacı banka tarafından müvekkili aleyhinde icra takibi başlatıldığını, müvekkillerinin borçtan müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu tutulabilecekse de ilgili kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere önce müteselsil kefil takip şartlarının oluşmuş olması gerektiğini, bu davada müteselsil kefil takip şartlarının oluşmuş olması için: borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması gerektiğini, davacı banka tarafından düzenlenen hesap kat ihtarnamesinin borçluya tebliğ edilmiş olmasına bağlı olduğunu, hesap kat ihtarnamesi borçluya tebliğ edilmeden ihtarın sonuçsuz kalmasından da bahsedilemeyeceğini, somut uyuşmazlıkta da davacı bankanın ——-no.lu hesap kat ihtarnamesine ait dava dosyasına sunulan tebligat parçasından söz konusu ihtarnamenin asıl borçlu —- adresine tebliğe çıkartıldığı ancak adreste ihtarnamenin —- tarihinde iade olduğunun anlaşıldığını, dava konusu —– koşullarını da içinde barındırdığını, ———- olarak tanımlandığı, buna göre ticari bir kuruluş olan bankanın önceden tek başına hazırlayarak ve karşı taraf ile müzakere etmeksizin matbu şekilde karşı tarafa sunduğu sözleşme koşullarının yine benzer nitelikte başka —- kullanıldığı bilindiği üzere dava konusu edilen —– hükümleri—– niteliğinde olduğunu, öncelikli olarak mahkemece —–koşulları yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini, müvekkili—- ve dava dışı —– olmadığını, dava dışı —– sebebiyle müvekkilinin maddi bir yükün altında kalmamak ve kendi itibarını zedelememek adına her iki şirketteki hissesini ve yetkisini devrettiğini, müvekkilinin sadece emekli maaşıyla geçindiğini, müvekkilinin ticaretten herhangi bir kazancının bulunmadığını beyanla; davanın reddi ile birlikte davacı banka aleyhinde %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—– davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,——dosyası takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlular aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği; davalı borçlular tarafından—– itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” Davalılar; ——- yazılarak, müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olup, sorumluluk üstlendiğini, ancak davalı yan imza inkârında bulunmuş olup, Mahkemenin takdirlerinde ——- edildiğini, davacı banka’nın, davaya konu olan, —- esas sayılı dosyadan; — takip talep tarihi itibariyle; dava dışı—— davalı müteselsil kefil;—yönünden, yapılan hesaplama sonucunda; —- olarak hesaplandığını, diğer davalı müteselsil kefil; —— hesaplandığını, Davacı banka tarafından, dava konusu olan icra takip dosyasında, her iki davalı tarafından talep edilen alacağın tamamına itiraz edildiğinden, yapılan hesaplamanın Mahkemece benimsenmesi halinde, davalı Müteselsil kefil ——tutar üzerinden, itirazın iptali ile icra takibine devam edilmesinin Mahkemenin takdirinde bulunduğu diğer taraftan, —– kabul edilip, ——Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir. Hükmü gözetilerek, takip tarihinden itibaren, borç ödeninceye kadar, —– sözleşme hükmüne göre de, faizin —- istenebileceği ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; ” Dava açılış tarihi —- hesaplanan toplam alacak tutarının dosyaya sunulmamış masraf belgeleri dahil edilmeden ——- adı altında talep edilen—–belge sunulmadığından alacak hesabına dahil edilmediği, yine davacı kurumca icra takibinden sonra yapılan masraflara ilişkin ispatlayıcı belge sunulmadığından bunların da dava açılış tarihi itibariyle yapılan hesaplamaya dahil edilmediği, davacı kurumca söz konusu tutara ilişkin ispatlayıcı nitelikte harcama belgesinin sunulması halinde söz konusu tutarın,— başlığı haricinde tutularak kurumun toplam alacak tutarına dahil edilmesi gerekeceği, davacı tarafından—- tarihinde işbu davanın —olarak açılmış olduğu, aracın satışından gelen bedelle borcun kapanmamış olduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davalılar vekili tarafından imza inkarında bulunulduğundan, davalıların ıslak imza örnekleri alınarak, ve davalılar vekilince belirtilen imza örneklerinin bulunduğu evrak asılları celp edilerek alanında uzman bilirkişi tarafından imza incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ——– başlıklı diğer sayfasında ve —- atfen atılmış imzaların aynı zamanda davalı şirket yetkilisi konumundaki davalı —- eli ürünü olduğu, İnceleme konusu sözleşmenin ——başlıklı sayfasında yer alan— içerikli yazılarla —ürünü olduğu, Sözleşmenin—- içerikli yazıların ise mevcut mukayese imzalarına kıyasla davalı —-olmadığı kanaatine varıldığını,—– davalının sadece —– şeklinde yazıları yer aldığından—— dışındaki diğer yazı ve rakamların sağlıklı bir şekilde tespiti için diğer yazı ve rakamların davalıya dikte ettirilmesi ile edinilecek yazı ve rakam örneklerinin mevcut belgelerle birlikte tevdii halinde ek rapor tanzim edilebileceğini ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; ——–medeni durumuna ilişkin diğer tüm yazı ve rakamların aynı zamanda davalı şirket yetkilisi konumundaki diğer davalı —- eli ürünü olduğu” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen 2. Ek raporda özetle; ” Davalı —— içerir kaşe izleri üzerine —– bulunmayan ancak ilk sayfadan sonra gelen ve —– başlıklı sayfanın alt bölümünde yine davalı şirket ünvanını içerir kaşe izi üzerine atılmış bir adet imzanın davalı şirket yetkilisi—- ürünü olduğu, Davalı —— sayfasında adı geçen davalıya atfen atılmış iki adet imzanın ve sözleşmede sayfa numarası yazılı bulunmamakla birlikte ilk sayfadan itibaren—- sayfada adı geçen davalıya atfen atılmış imzanın davalı —- eli ürünü olduğu, Sözleşmede tespiti yapılan ——- kefalet tarihine ve sözleşmenin teslim tarihine ilişkin yazı ve rakamlar, sözleşmede sayfa numarası yazılı olmayan ilk sayfadan sonra gelen ikinci sayfada —–sayfada tarihler, kefil olunan şirket ———- tarihi, kefil olunan şirket ünvanı, sözleşme tarih ve numarası ile alt bölümdeki tarih ve——- rapor sunulmuştur.
TBK’nın 586. Maddesine göre alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden müteselsil kefili takip edebilmesi için asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Kredi sözleşmesinden doğan borçların muaccel olabilmesi için kredi hesabının kat edilmesi yeterli ise de müteselsil kefilin kredi borcundan dolayı takip edilebilmesi için asıl borçluya gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde bulunması gerekir.
İİK’nın 68/b maddesinde, “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda dava dışı asıl borçlu —–adresine tebliğe çıkartıldığı tebligatın iade geldiği görülmüş olduğundan adres değişikliği var ise bunu bildirmeyen asıl borçluya tebliğ edilmiş sayılması gerekir. Yani, asıl kredi borçlusuna hesap kat ihtarı hukuken tebliğ edilmiş hükmündedir. TBK 586/1.maddesi uyarınca, müteselsil kefil olan borçluya alacaklının müracaat edebilmesi için gerekli olan “ihtarın sonuçsuz kalması” koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Hesabın kat edilmesiyle birlikte banka alacağı muaccel hale gelmiş, ihtarın hükümsüz kalmasıyla da müteselsil kefile müracaat koşulu gerçekleşmiştir. Dolayısıyla davalı tarafın asıl borçluya kat ihtarı şartı yerine getirilmediği dolayısıyla kendilerine başvurulamayacağı itirazlarına itibar edilmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583/1 maddesine göre, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Eldeki davada davalılar——, sorumluluğa ilişkin azamî miktarın, kefalet tarihinin ve kefalet tüüne ilişkin yazının davalıların el ürünü olmadığına ilişkin ——- uzmanınca hazırlanan bilirkişi raporunda yapılan mukayeselerde imza ve yazıların davalı olan aynı zamanda davalı şirketin de yetkilisi olan —— ait olduğu tespit edilmiştir.
Davalılar vekili ödeme emrinin davalı-borçlu——- tebliğ edilmediğini, davalıya tebliğ yapılmadığından ödeme emrine itirazın geçersiz olduğunu, bu davalı yönünden davanın usulden reddine talep ettiği görülmüş ise de davalı-borçlunun borca itiraz ettiği tarih itibariyle takipten haberdar olduğu kabul edilerek ödeme emrine yapılan itiraz geçerli sayılmıştır.
Her ne kadar davalılar tarafından mahkememizin görevsiz ve yetkisiz olduğu ve takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığı yönünde itirazlar ileri sürülmüş ise de uyuşmazlık konusu sözleşmenin genel kredi sözleşmesi olduğu dikkate alındığında uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğu ve ticaret mahkemesinin görev alanına girdiği, talep konusu olan para borçlarının, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri icra daireleri ve mahkemelerinde de talep edilebileceği gözetildiğinde davalıların görev yetki ve icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlarını reddetmek gerekmiştir. Ayrıca davalılar zamanaşımı defini de ileri sürmüş iseler de borcun —- yılında muaccel olduğu, takibin ——- yılında başlatıldığı, eldeki davanın ise —– yılında açıldığı anlaşıldığından zamanaşımı defi de reddedilmiştir.
—- tarafından takip tarihinden sonra dava tarihinden önce—- açıklamalar da dikkate alınarak, anılan hükümler karşısında ——yapılan kefalet ödemesi bulunması halinde bankanın icra takibine devam ederek tahsil ettiği bedelden tazmin edilen kefalet miktarını —— tarafından ödenen miktarlar tüm borçtan mahsup edilmeksizin değerlendirme yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kefalet sözleşmesine dayalı kredi ilişkisinin mevcut olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine ——- takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve temerrüt faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıları itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.
Eldeki davada, dava konusu nakdi kredi alacağı likit (belirlenebilir) olup, hükme esas asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına kabulüne karar verilen kabulüne karar verilen toplam alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.——–
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen KABULÜ ile kısmen REDDİNE,
1-Davalı takip borçlularının —–dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile;
-Tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı —devamına, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren —– oranında faiz ve faize —— uygulanmasına,
-Tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı —– olmak üzere toplam —– üzerinden devamına, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren %39 oranında faiz ve faize—– uygulanmasına,
-Fazlaya ilişkin istemlerin reddine,
2-Kabulüne karar verilen takibe konu toplam alacak miktarının %20 si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 16.323,89 TL harcın ve 54,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 16.378,29 TL harcın davalılar —- müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydı yapılmasına, +
4-Davacı tarafından yapılan 158,20 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.758,20 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.747,81 TL sinin davalılar——– müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 36.455,50 TL nispi vekalet ücretinin davalılar —– müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 1.504,67 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.312,20-TL.sinin davalılar —– müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 7,80 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalılar vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——– Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/10/2022