Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/837 E. 2021/225 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/837 Esas
KARAR NO : 2021/225
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 27/07/2020
KARAR TARİHİ: 05/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından —- bulunan—–adresindeki dairenin davalı ———üretilen su arıtma cihazının hortumunun patlaması sonucu akan sular nedeniyle; sigortalı daire ve ortak alan otopark ve spor salonu tavanının hasara uğradığını, bu olay sebebiyle müvekkil şirketin eksper marifetiyle hasar tespiti yaptırarak sigortalısına sigorta tazminatı ödediğini, gerek sigortalının tespit ve beyanı, gerekse mezkur olay nedeniyle hazırlanan ekspertiz raporunda davalı şirketin ilgili bulunduğu su arıtma cihazı hortumunun patlaması sebebiyle daireden akan suların müvekkil şirketin sigortalısının ilgili bulunduğu daire ve ortak alan otopark ve spor salonu tavanının hasarlanmasına neden olduğunu, dava konusu olayın davalı şirketin ilgili bulunduğu su arıtma cihazından kaynaklanmış olduğu, gerek üretim sürecindeki yetersizlikler gerekse yeterli teknik hizmet verilememesi sebebiyle hem sözleşmesel hem de doktrinde yer alan ve haksız fiil hukukunda da kabul edilen esaslarca sözleşme dışı sorumluluk hükümlerince ve tüm bu hukuki müesseselerin bir arada ve ayrıca birbirleriyle yarışan nitelikteki sorumluluk biçimlerince işbu zararın tazmininden davalının sorumlu olacağını, müvekkil şirketin TTK md. 1472. v.d. Gereğince sigortalısının haklarına halef olduğundan davalı şirketin kusur/kusursuz sorumluluğunu karşılayan alacak için rücu hakkı doğduğunu, yapmış olduğu ödemeyle sigortalıdan dava/talep haklarını b.k. düzenlemesi içinde yer alan alacağının temliki hükümleri gereğince ivazlı temlik/alacak talep haklarını temellük ettiğini, işbu dava açılmadan önce, davalı şirket aleyhine ———– dosyasıyla icra takibi açıldığını, davalı şirket tarafından takibe itiraz edildiğini, işbu itiraz üzerine hukuki uyuşmazlığın taraflarca müzakere edilmesi amacıyla arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, anlaşma olmamasından dolayı işbu alacak davasının açıldığı ve davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davacı ———– tarafından su arıtma cihazının hortumundan kaynaklandığı iddia edilen zarardan müvekkil şirketin sorumlu tutulması mümkün olmadığını, davalı taraf, dava dışı sigortalının dairesinde meydana gelen olaylara ve zararlara ilişkin somut ve denetime elverişli bir delil sunamadığı gibi yalnızca kendi firmaları tarafından yaptırılan —–tarihli ekspertiz raporunu dosyaya sunmakla yetindiğini, olayın ne şekilde meydana geldiği, kusurun kimde olabileceği yönünde de herhangi bir tespit bulunmadığını, hasarın gerçekleştiği iddia olunan —-tarihinden bu yana sigortalı dava dışı ——— tarafından müvekkil şirkete yapılan herhangi bir başvuru bulunmadığını, müvekkil şirkete bildirilmeyen ve kullanıcı hatasından dahi kaynaklanması mümkün olan arızadan müvekkilin sorumlu tutulması açıkça hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, gelinen aşamada dava dışı sigortalı —— tarafından müvekkil şirkete arıtma cihazından kaynaklı herhangi bir başvuruda bulunulmadığını, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, davacı tarafından ihtiyati tedbir talebinin sebebi de açıkça belirtilmediği gibi, dava konusu taleplerini aşar şekilde tedbir talebinde bulunulduğunu, ihtiyati haciz talebi yönünden; Davacı tarafça müvekkil şirketin mallarının ihtiyaten haczi talep edilmişse de; İİK m. 257 kapsamında ihtiyati haciz talebinin koşulları oluşmadığını, . Madde metninden hareketle müvekkil şirketin davacı şirkete karşı muaccel olan bir borcu bulunmadığını, Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla ve tüm bu nedenlerle davanın davacı tarafından sunulan ekspertiz raporunda da bildirilen Suviss Su Arıtma Sistemleri’ne ihbar edilmesini, davanın reddine yargılama gideri ile vekâlet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Tazminat davasıdır
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK.’nun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, re’sen incelenir.
6502 sayılı Yasa’nın 73/1. maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilmek suretiyle—— Mahkemelerinin görevi belirlenmiştir. Davanın konusunu, davacı —–davalı şirkete karşı açmış olduğu rücuen tazminat istemine ilişkin olduğu davaya konu sigorta poliçesi inceleniğinde dava dışı sigortalının gerçek kişi olduğu poliçe ekindeki fotoğraflar ve dava dışı sigortalının ——başvuru dilekçesi bir bütün halinde incelendiğinde sigorta konusunun konut niteliğinde olduğu ticarethane vasfı bulunmadığı ,davacı —- kuralları gereğince, sigortalısının haklarına halef olduğundan ve uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığı anlaşılmakla 6502 sayılı Yasanın 1, 2, 3/1-k,l bentleri, 70/3, 73/1. Maddeleri gereğince taraflar arasındaki ihtilafın çözümünde Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Hal böyle olunca 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddesine göre mahkememizin karşı görevsizliğine ve davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN GÖREVSİZLİK NEDENİYLE DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin—-olduğunun tespitine,
3-Mahkememiz ile ——-arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından mahkememizce verilen karar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği taktirde HMK’nın 22/2 maddesi gereğince görevli mahkemenin belirlenmesi için DOSYANIN —– ADLİYE MAHKEMESİ ——– GÖNDERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK md. 331/2 uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzene karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ———– Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/03/2021