Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/820 E. 2022/804 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/820 Esas
KARAR NO : 2022/804

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 23/10/2020
KARAR TARİHİ : 24/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı borçlu ——arasında akdedilen 02.10.2014 tarihli sözleşme gereği kredi kullandırıldığını, diğer davalı—— borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, kredinin geri ödenmemesi üzerine kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın——Noterliği’nin 10.06.2019 tarihli ve ——yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalılar hakkında ———– Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalıların icra takibine itiraz ettiğini, yasa gereği arabulucuya başvurulduğunu, ancak herhangi bir anlaşmaya varılamadığını bildirdiğinden bahisle davalıların ———-Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazlarının iptali ile takibin aynen devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar eldeki davaya herhangi bir cevap vermemiş, HMK 128 madde hükmü uyarınca davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılmışlardır.
———- Esas sayılı dosyası dosyamız arasına alınmıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle,———- Esas sayılı dosyası icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, ——-Esas sayılı dosyası takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlular aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği; davalı borçlular tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” Mahkememizce aldırılan 25/04/2022 tarihli bilirkişi raporu ile taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği davacı bankaca davalı firmaya kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine, davalılar aleyhine —— Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiği, davalının itirazı nedeniyle işbu davanın açıldığı, davalının—— Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 10.574,63 TL Asıl Alacak, 121,43 TL Faiz ve 6,07 TL—— olmak üzere toplam 11.197,46 TL üzerinden iptalinin gerekeceği, davacının asıl borçlu davalı firmadan çek depo talebinde bulunabileceği ancak davalı müteselsil kefilden çek depo talebinde bulunamayacağı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Davacı vekilince aldırılan rapora itiraz edilmiş, davacı itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla dosya önceki bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından sunulan 03/06/2022 tarihli bilirkişi raporu ile davacı vekili tarafından sunulan ve 25.04.2022 tarihli kök raporda belirtilen 02.10.2014 tarihli 1.000.000.- TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmelerde GKS’nin 10.9. Kredinin Müteselsil Kefalet Karşılığı Kullandırılması ve Müteselsil Kefillerin Sorumluluğu başlıklı maddesinde: “Müteselsil Kefiller; BANKA’nın merkez ve tüm Şubelerinde MÜŞTERİ lehine açılmış veya açılacak her türlü krediler ile bu kredilere ilişkin doğmuş ve doğacak tüm borç ve taahhütlerinden, mevzuattan kaynaklanan ve çek garanti tutarlarından Çek Kanunu uyarınca Bankanın ödemekle yükümlü olduğu yasal ödeme tutarlarından ve gerek yalnız olarak gerekse diğer kişilerle birlikte asaleten veya müteselsil kefil sıfatıyla krediler sebebiyle doğmuş ve doğacak bütün borçlarından Bankaya karşı aşağıda her bir müteselsil kefilin el yazısı ile belirtmiş oldukları kefalet limitlerine kadar, limit artırımı halinde ise ilgili limit artırım sayfalarında yazılı tutarlar dahil olmak üzere hesaplanacak toplam tutara kadar müteselsil kefil sıfatıyla imza tarihinden itibaren 10 yıl süreli olarak sorumlu olduklarını azami miktarı ve kefalet tarihlerini kendi el yazılarıyla belirtmek suretiyle ve imzalarıyla TBK’nun ilgili hükümlerine uygun olarak aşağıda kabul etmişlerdir.” şeklinde—– açık hüküm bulunduğu,——kefili ve davalı ——- belirtilen sözleşmede isim ve soy isminin, açık adresinin, yazı ve rakamla kefalet tutarının ve sözleşme tarihinin el ürünü bir kalemle yazılarak imzalandığı, kefil——-asıl borçlu ile birlikte tüm borçlardan sorumlu olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
TBK’nın 586. Maddesine göre alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden müteselsil kefili takip edebilmesi için asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Kredi sözleşmesinden doğan borçların muaccel olabilmesi için kredi hesabının kat edilmesi yeterli ise de müteselsil kefilin kredi borcundan dolayı takip edilebilmesi için asıl borçluya gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde bulunması gerekir. İİK’nın 68/b maddesinde, “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.
TBK 586/1.maddesi uyarınca, müteselsil kefil olan borçluya alacaklının müracaat edebilmesi için gerekli olan “ihtarın sonuçsuz kalması” koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Hesabın kat edilmesiyle birlikte banka alacağı muaccel hale gelmiş, ihtarın hükümsüz kalmasıyla da müteselsil kefile müracaat koşulu gerçekleşmiştir. Dolayısıyla davalı tarafın asıl borçluya kat ihtarı şartı yerine getirilmediği dolayısıyla kendilerine başvurulamayacağı itirazlarına itibar edilmemiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583/1 maddesine göre, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kefalet sözleşmesine dayalı kredi ilişkisinin mevcut olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine —— sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan kök ve ek raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve temerrüt faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıları itirazında haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın iptaline karar verilmiştir.İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.Eldeki davada, dava konusu nakdi kredi alacağı likit (belirlenebilir) olup, hükme esas asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına kabulüne karar verilen kabulüne karar verilen toplam alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. ——
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; davalının——sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline takibin devamına,
2-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 ‘si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine
3-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 4.092,96 TL’den dava açılırken yatırılan 723,66 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 3.369,30 TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 723,66 TL peşin harç, 54,40 başvurma harcı olmak üzere toplam 778,06 TL harcın davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 900,00 TL bilirkişi ücreti, 2.271,09 TL ilanen tebligat bedeli, 456,40 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.627,49 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan ——- davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —— Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.