Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/810 E. 2021/416 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/810 Esas
KARAR NO : 2021/416
DAVA : İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2020
KARAR TARİHİ : 27/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- dönemlerde davalı borçlunun davacı kooperatifin ortağı olduğu, aidatların tahsili için —– ile icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerininde sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı tarafından süresinde cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; Müvekkilinin genel kurul toplantılarına çağrılmadığını, alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, genel kurul kararlarının müvekkilinin katılmadığı toplantılarda alındığını ve müvekkile bir bilgi verilmediğini, müvekkilinin hem harici olarak yazı ile hem de noter aracılığı ile üyeliğinin düşürülmesi için yazı gönderdiğini, müvekkile alacak konusunda noterlikten ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnamelerden önce hiç bir ihtarname gönderilmediğini, faiz başlangıç tarihinin ihtarname tebliğ tarihi olduğunu beyanla, davanın reddine, davacının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle—— icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,—— sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlunun tarafından takibe itiraz edilerek takibin durduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,”hazirun cetvellerinin incelenmesinde, —- yıllarında ortak sıfatı ile davalının adının yanında imzasının olmadığı ve toplantılara katılmadığı, —- imzasının mevcut olduğu, davalının davacı kooperatiften —-ortaklığından —- döneminde davalının — aidat borcunu ödemekten sorumlu olacağı, davacı kooperatifin tahakkuk ettirdiği—-aidatın davalı borçlu tarafından ödenmediği, davacı kooperatifin icra takibinde talep —- faizin yasal mevzuata aykırı olarak aylık %10 üzerinden hesaplandığının anlaşıldığını, davacı kooperatifin —– ana para ve —gecikme faizi olmak üzere toplam —– davalı borçludan alacağı bakamından icra takibindeki itirazın iptali taleplerinde haklı olacağı ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davalı tarafa dava dilekçesi —- tarihinde tebliğ edilmiş olup davalı vekili tarafından —– tarihinde süresinden sonra cevap dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır. İtirazın iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava ise de ; takip hukukundan kaynaklanan bir dava olmayıp genel mahkemede görülen tespit ve tahsile yönelik hükümler içeren özel bir dava türüdür. Takibe bağlı oluşu davanın takipteki talep edilen alacak miktarı ve dayanakları ile bağlılıktan ibarettir. Onun dışında diğer davalardan ayrılan ve özel yargılama yöntemine tabi bir dava değildir. Bu nedenle itirazın iptali davasının vekile değil asile tebliğ edilmesi zorunludur. Eğer taraf kendini vekille temsil ettirmek istiyor ise vekilin ilgili dosyaya ayrı bir vekalet sunarak görevi benimsemesi gereklidir. Dolayısıyla davalı vekilinin asile tebligat çıkarılmasına yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalının —- yıllarında kooperatif üyesi olduğu, takip tarihi itibariyle üyeliğinin devam ettiği, bilirkişi raporunda ödenmeyen ortaklık giriş bakiye borcunun bulunduğu, ——– üyelerden tahsiline karar verilen alacaklar olduğu, genel kurulca alınan bu karar, yasal şartlara haiz ve davalı veya herhangi bir başka üye tarafından dava yoluyla iptal ettirilmediğinden, geçerli ve davalı dahil tüm üyeleri bağlayıcı bir karar niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda aylık % 10 gecikme faizi uygulanmış ise de talep edilen faiz genel kurullarda belirlenen faiz ile ve yasal mevzuata aykırı olduğundan yasal faizinin yüzde yüz fazlası olarak yıllık % 18 üzerinden yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi haizdir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. —— maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranı, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere dava konusu olayda temerrüt faizi olarak yasal faiz uygulanmış olup, yasal faizin yüzde yüz fazlasını aşamayacağından yıllık %18 oranı dikkate alınarak hesaplama yapılmış ve hesaplama doğrultusunda karar verilmiştir.
Davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi sunulmadığından süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı defi nazara alınmamıştır.
Taraf beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, ilk derece mahkemesince davalının davacı kooperatif üyesi olduğu, kooperatif ortağı olan davalının genel kurulda karar altına alınan aidatlardan/borçtan sorumlu olacağı, borcun belirlenebilir, hesap edilebilir ( likit alacak ) nitelikte olduğu dikkate alınarak davanın kısmen kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. —–
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davalının —–dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile, takibin —–işlemiş faiz olmak üzere toplam — üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık —oranında faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 716,08 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 413,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 302,75 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 413,33 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 467,70 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 43,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 743,50 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 227,75 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 404,34-TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 915,66 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/04/2021