Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/761 E. 2021/562 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/761 Esas
KARAR NO: 2021/562
DAVA: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2020
KARAR TARİHİ : 22/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine yapılan icra takibine, itiraz üzerine—- tarihinde takibin durduğunu, davalının eşitlik ilkesi uyannca akçeli sorumluluğunun devam ettiğini,— tarihli genel kurulda alınan karara dayalı olarak davalı-borçlunun —-olduğu, genel kurulca belirlenen temerrüt faizi oranının yıllık— olduğunu, — kapsamında belirlenen ve kooperatif genel kurulu tarafından da ayrıca kararlaştırılan — davalı tarafından ödenmediğini, davalının —sermaye pay bedeli, — hesaplanan aidat gecikme faizi, —ermaye pay bedeli gecikme faizi olmak üzere davacı kooperatife —- borcunun bulunduğunu beyanla, likit olan alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı borçlunun icra inkar tazminatını ödemesi gerekliğini, itirazın iptali kararının verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretini karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı yan kendisine yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—–takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,—– takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya — tarihinde tebliğ edildiği; borçlunun tarafından takibe —- tarihinde itiraz edilerek takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın —- tarihinde yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” davacı kooperatifin —– tarihli hazirun cetvelinin ortaklar listesinin incelenmesinde —– ortak —– adı ve soyadının mevcut olduğu, daire sahibi ortaklar için —-tarihli hazirun cetvelinde davalını adının yazılı olduğunun görüldüğü, — olduğu,— sermeye —- defteri borç bakiyesinin — görüldüğü, yevmiye defterinin incelenmesinde, davalı-borçlu — davacı kooperatifin diğer ortakları ile eşdeğer toplam —- yaptığı, davacı kooperatifin inşaat imalat için ortaklarından topladığı aidattan yüklenici firmaya İntikal ettirdiğinin anlaşıldığı, Davalı-borçlunun bu suretle kendisine tapuda taşınmaz intikalinin sağlandığı, ortaklıktan ayrılmış olsa bile bu nedenle genel yönetim giderleri adı altında oluşan tasfiye masraftanndan davalı- borçlunun sorumlu olacağı sonucuna varıldığını, davalı vekilinin İcra dosyasındaki dilekçesinde; Müvekkilim her ne kadar alacaklı kooperatife daha önce üye idiyse de, şeklindeki ifadesi tasfiye masraftan konusundaki akçeli sorumluluğu sona erdirmemekte olduğunu, davalı borçlu kooperatif ortağı sıfatını kaybetse bile konut sahibi olduğuna göre, konutunu davacı kooperatife iade etmediği sürece tasfiye masraflarından başka bir deyişle genel yönetim giderlerinden payı oranında sorumlu bulunduğunu, gecikme faizi yönünden yapılan incelemede, — tarihli — ana para alacaklarının —arihine kadar defaten ödenmemesine, bu ödemelere — tarihinden itibaren aylık—- oranında faiz uygulamasına oy birliği ile karar verildiği, —- tarihli genel kurul toplantısında aidat gecikme temerrüt faizinin yıllık — belirlenmesine oy birliği ile karar verildiği, icra takibinde esas alınan faiz oranının yasal olduğu, davacı — ödenmeyen sermaye payı, — aidata işlemiş gecikme —ödenmeyen sermaye payına işlemiş gecikme faizi olmak üzere davalı- borçlu ——-dan toplam —-alacağı bakımından yapılmış bulunan icra takibindeki itirazın iptali taleplerinde haklı olacağı ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davalının– nolu ortak olarak kooperatif üyesi olduğu, — tarihli——- alınmasına ilişkin karar alındığı, toplantı hazirun cetvelinde davalının da isminin yazdığı, davalının ortaklıktan ayrılsa bile tasfiye giderlerinden sorumlu olacağı, bilirkişi raporunda ödenmeyen —– borcunun bulunduğu, davacı —– genel kurullarında üyelerden tahsiline karar verilen alacaklar olduğu, genel kurulca alınan bu karar, yasal şartlara haiz ve davalı veya herhangi bir başka üye tarafından dava yoluyla iptal ettirilmediğinden, geçerli ve davalı dahil tüm üyeleri bağlayıcı bir karar niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda —- kurulda aidat temerrüt faizinin yıllık —– olarak belirlendiği, genel kurulda belirlenen faiz yasal mevzuata uygun olduğundan faiz hususunda yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır.
—– kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi haizdir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda,—- karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranı, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Taraf beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davacı kooperatif üyesi olduğu, kooperatif ortağı olan davalının genel kurulda karar altına alınan aidatlardan/borçtan sorumlu olacağı, borcun belirlenebilir, hesap edilebilir ( likit alacak ) nitelikte olduğu dikkate alınarak davanın kısmen kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.—-
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-Davalının —–dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 286,52-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan -54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 232,12-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 108,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 115,50 -TL tebligat ve müzekkere gideri, 700,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 815,50-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı asilin yüzüne karşı kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2021