Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/740 E. 2022/718 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/740 Esas
KARAR NO : 2022/718

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/09/2020
KARAR TARİHİ : 27/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;—- sayılı takip dosyaları üzerinden başlatılan takiplere konu kambiyo senetlerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığı ile —— takip dosyaları üzerinden başlatılan takipler dolayısıyla müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile icra dosyalarına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarının asılsız ve gerçekdışı olduğunu, davacı iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için takip — üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı düşünülse dahi müvekkil aleyhine tazminat, para cezası, yargılama ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davaya konu —– sayılı takip dosyaları ile—- dosyası celp edilmiştir.
Davacıya ait imza örneklerinin alınmış, davacıya ait imza asıllarının bulunduğu kurumlara yaza yazılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME ve GEREKÇE:
Mahkememizce; tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, delil olarak dayanılan dosyalar —— üzerinden ayrı ayrı celp edilerek incelenmiş, —— konusu senet üzerindeki imzanın … ait olup olmadığı hususunda rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi —- alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, —- dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir——–ulaşmak istemektedir. İşte bu— kambiyo senedinde —- doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “—- ismiyle anılmaktadır. —- vermek suretiyle borç altına giren borçlu —- bulunmuş olur. — ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. —- senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. —- senedinden doğan talep hakkına — hukuku, —– bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır.——— şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan —- yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir —-
—- içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. —- varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir—–
Bono, bağımsız borç- ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni —- olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalardan sonra; Mahkememizce ilk önce davacının senetteki imzanın sahte olduğu yönündeki iddiasının araştırıldığı, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile — takibe konulan —– sayılı dosyasında takibe konulan ——- keşide tarihli,—- keşide tarihli, ——- ürünü olduğu, sonuç ve kanaati bildirilmiştir.—dosyasında alınan bilirkişi raporları ile çelişmeyen, aynı doğrultudaki bilirkişi raporu ile takip ve dava konusu—-takibe konulan —– bedelli bono eli ürünü olmadığı sabit olmakla —– senetler yönünden ise mahkememiz dosyasında yapılan bilirkişi incelemesine aykırı delil sunulmamıştır. Açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
2004 Sayılı İ.İ.K’ nun 72/5 maddesi uyarınca, menfi tespit davası açan borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da zorunludur. Bir başka deyişle, takibin kötü niyetle yapıldığının iddia ve ispat edilememesi halinde, sadece takibin haksız olması nedeniyle borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi olanaklı değildir. İcra takibinde bulunan alacaklının da kötü niyetli olup olmadığının somut olaya özgü olarak değerlendirilmesi gerekir. Davalının ispat edilemediğinden, davalının alacağı takibe koyduğu için kötü niyetli olduğu varsayılamaz. Bu sebeplerle kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen KABULÜ ile, —- sayılı dosyasında takibe konulan——— bono nedeniyle başlatılan icra takibinden dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine
2—- dosyasında takibe konulan —- keşide tarihli, lehtarı— takibinden dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine, ——- nedeniyle başlatılan icra takibinden dolayı davacının talebinin reddine
3-Davalının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 867,54 TL’nin dava açılırken davacı tarafça peşin olarak yatırılan 274,61 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 592,93 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 274,61 TL peşin harç ve 7,80 TL vekaletname harcı olmak üzere toplam 336,81 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 600,00 TL bilirkişi ücreti, 427,10 TL posta gideri olmak üzere toplam——- yargılama giderinin davada haklı çıktığı %80,89 oranında olmak üzere ———– davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan —-vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde— belirlenen 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
10—— arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.067,75 TL tutarlı kısmının davalıdan bakiye 252,25 TL tutarlı kısmının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
11-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.