Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/716 E. 2022/377 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/716 Esas
KARAR NO: 2022/377
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 16/09/2020
KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların, davacı banka ile dava dışı —— imzalanan —– müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, müvekkili banka ile karşılıklı varılan mutabakat sonucunda kredi sözleşmesi imzalanmak suretiyle anılan sözleşme içeriğinde yer alan koşullar çerçevesinde müvekkili banka tarafından sözleşme gereğinin yerine getirildiğini ve dava dışı —- akdedilen —–kapsamında kredi kullandırıldığını,——edildiğini ve ek hesap açıldığını, dava dışı şirketler ve davalı taraf ile davacı banka arasında akdedilen sözleşme çerçevesinde müvekkilinin üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini ancak gerek dava dışı şirketlerin gerekse müteselsil kefiller tarafından gerçekleştirilmesi gereken ödemelerin yapılmadığını, ödemelerin tahsili amacıyla —– sayılı dosyalarıyla icra takibine geçtiğini, davalılardan— tarafından her iki icra takibine, davalılardan ——- sayılı dosya üzerinden başlatılan icra takibine itiraz ettiğini, takibin itirazlar sebebiyle durduğunu bildirdiğinden bahisle icra dosyalarına davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile her iki takibin de aynen devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı banka nezdinde müvekkilleri tarafından kullanılan kredinin, kredi garanti fonu tarafından güvence altına alındığını, bankanın tüm kredi bedeli üzerinden icra takibi başlatma yetkisi olmadığını, bu hususun—– numaralı ihtarda dile getirildiğini, dava konusu asıl kredi borçlusu —— bulunan müvekkillerinin eşlerinin ilgili borca kefil olmalarına ilişkin muvafakatnamelerinin dosyada mevcut olmadığını, davacı banka nezdinde müvekkillerine ait kesinleşmiş bir borcun bulunmadığını bildirdiğinden bahisle eldeki davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mahkememizce aldırılan—- tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava dışı kredi asıl borçlusu ; —- kullandığı krediler ile ilgili olarak;—- dosyasından yapılan hesaplamada belirlenen; davalı müteselsil kefil; —- davalı müteselsil kefil; —-dava dışı kredi asıl borçlusu ; — kullandığı krediler ile ilgili olarak; —- dosyasından yapılan hesaplamada belirlenen; davalı kefil ——- tutar üzerinden itirazların iptali ile icra takibine devam olunması gerektiği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan —- tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; davalılar tarafından davacı bankaca keşide edilen kat ihtarnamesine —–içerisinde itiraz edildiği, böylece hesap katının gerçekleşmediği iddia edilmiş ise de herhangi bir delil ile ispatlanmadığı, davacı banka tarafından kullandırılan kredinin —– kullandırılmadığının bildirildiği, dava konusu kredi kapsamında eş muvafakatinin de aranmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, icra takiblerine davalı kefilleren yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- takip dosyasının,——- incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı kefilller aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda; dava dışı kredi asıl borçlusu — —- kullandığı krediler ile ilgili olarak;—- dosyasından yapılan hesaplamada belirlenen; davalı müteselsil kefil; —- kullandığı krediler ile ilgili olarak;—- dosyasından yapılan hesaplamada belirlenen; davalı kefil ——tutar üzerinden itirazların iptali ile icra takibine devam olunması gerektiği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ——-
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez ———
TBK 586. maddesi uyarınca alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.Bu nedenle davalı yanın konkordato dosyasının sonucunun beklenilmesi yönündeki itirazı dikkate alınmamıştır.
Somut olayda, dosyada bulunan kredi sözleşmeleri incelendiğinde, davalıların müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede imzasının, azami miktarın ve kefalet tarihinin yer aldığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına göre, davacı ile dava dışı —— arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, davalılar tarafından verilen kefaletin geçerli olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine—– takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davalıların davacı bankaya borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen KABULÜ ile kısmen REDDİNE,
1-Davalı müteselsil kefillerin —-takip dosyasına yapmış olduğu itirazlarının kısmen iptali ile; — masraf olmak üzere toplam —-üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren —– oranında faiz ve faize —- uygulanmasına, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davalı— müteselsil kefilin—- takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile; —-üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren — oranında faiz ve faize —-oranında—uygulanmasına, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davalı —- kefilin —- dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile; —– üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren— oranında faiz ve faize —– uygulanmasına, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Kabulüne karar verilen asıl alacakların %20 si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalıların kötüniyet tazminatı talebinin reddine
4-Harçtan muaf davacı bankaca dava açılırken harç yatırılmadığından 1.650,63 TL peşin harç ile 80,70 TL başvurma harcının davalılardan sorumlulukları oranında alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 900,00 TL bilirkişi ücreti, 112,90 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.012,90 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %93,65 oranında olmak üzere 948,58 TL sinin davalılardan sorumlulukları oranında tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan sorumlulukları oranında tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 1.637,25 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
9-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davada haklı çıktığı %93,65 oranında olmak üzere 86,36 TL tutarlı kısmının davacıdan, davada haklı çıktıkları %6,35 oranında olmak üzere 1.273,64 TL tutarlı kısmının sorumlulukları oranında davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı , kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——– Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/05/2022