Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/715 Esas
KARAR NO: 2023/131
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 16/09/2020
KARAR TARİHİ: 07/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacağına karşılık davalı-borçlu aleyhine —– Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, taraflarınca yapılan takibe davalı tarafın itiraz ettiğini, takibe dayanak alacağın ——–Sayılı ilamı gereği ödenmiş olan toplam 34.142,26-TL’nin müvekkiline ait hisse payı olan %10’unun çıkarılması sonucu belirlenmiş olan rücuen tahsilat alacağı olduğunu, anılan kararın işçilik alacağına ilişkin bir karar olup karara dayanılarak açılan——–sayılı dosyasında müvekkiline ödeme emri gönderildiğini, müvekkili tarafından dosyaya 34.142,26-TL ödeme yapıldığını, ödenen miktarın kararda müvekkili yönünden belirlenen miktarlara ilişkin dosya hesabı yapılması sonucu elde edildiğini, mahkemece verilen kararda müvekkili yönüde hisse oranı açısından sorumluluk kısıtlaması yapılmamış olup yalnızca ortak olunan döneme ilişkin bir süre sınırlaması getirilerek hüküm tesis edildiğini,—– verilen karara karşılık ——–dosya ile verilen kesin kararın gerekçe kısmında ”Davalı vekillerinin istinaf başvuruları yönünden yapılan inceleme neticesinde, davalıların hisseleri oranında sorumlu olduklarını beyan ettikleri ancak hisse oranında sorumluluğun kendi aralarında açacakları rücu davasında söz konusu olabileceği—— belirtildiğini, ——sayılı dosyasında müvekkili açısından hükmolunan tutarın icra dairesine yatırıldığını, müvekkilinin hisse payı olan %10 dışındaki tutarı rücu edebilmek adına ——– da belirtildiği üzere huzurdaki davaya konu icra takibinin başlatıldığını, davalı tarafça itiraz edildiğini, müvekkilinin ödediği tutardan hisse oranı düşüldükten sonra kalan 30.728,03-TL’nin diğer davalılara rücu edildiğini, müvekkilinin davalı-borçlunun da hissedarı olduğu işyerine bir dönem ortak olduğunu, sonrasında——– —- dosya ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verildiğini, müvekkilinin işçi alacağından sorumluluğu ortaklık payı oranında olduğundan——- kararında belirtildiği gibi ödenmiş olan miktarın müvekkilinin hisse payı düşüldükten sonra kalan kısmı olan 30.728,03-TL’nin davalıdan tahsili gerektiğini, davalının açılmış olunan takibe haksız itirazı ile müvekkilinin mağduriyetinin arttığını, davalının icra takibine yönelik itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacının beyanlarının aksine davaya konu İş Mahkemesi nezdinde görülen davanın kararının icra takibine konu edildiği ——- sayılı dosyasının dosya borcuna ilişkin olarak 19.000,00-TL ödeme yapmış olup müvekkilinin ortaklık ilişkisi kapsamında ödemesi gereken hiçbir borç kalmadığını, müvekkilinin davacı ve —- ortak olarak —–işyerine sahip olduklarını, bu büfede çalışan—– isimli şahıs tarafından işçilik alacaklarına ilişkin olarak dava açıldığını ve davasının kısmen hüküm altına alındığını, işbu kararın —–dosyasından icra takibine konu edildiğini, takip borçlularının müvekkili, davacı yan ve —- olduğunu, ——- Sayılı dosyasının takip çıkış rakamının 42.517,15-TL olup müvekkilinin 04.10.2017 tarihinde derhal dosya alacaklısının vekili ile görüşerek hissesine düşen rakamın tamamı olan 19.000,00-TL ödemeyi alacaklı vekili —– hesabına yolladığını, davacı yanın müvekkilinden herhangi bir alacağının olmasının bu nedenle mümkün olmadığını, müvekkili ve davacının bir diğer ortağı olan —- tarafından——– sayılı dosyası kapsamında hiçbir ödeme yapılmamış olup bunun sorumluluğunun davacı yan tarafından hukuka aykırı olarak müvekkiline yüklenmeye çalışıldığını, davacı yanca İş Mahkemesi nezdinde görülen dava istinaf edilerek sürecin uzamasına sebebiyet verildiğini, davacı yanın işbu nedenle yaptığı ödemeler, işleyen faiz ve sair giderler nedeniyle müvekkilinden bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından —— dosyası kapsamında müvekkiline gönderilen ödeme emrinde müvekkili dışında borçlu olarak ——- bulunmakta olup takibe konu alacağın tamamının müvekkilinden istenemeyeceğini, davacı yanın ortaklık hissesi oranında bir alacak talebinde bulunmuş olup yapılan takipte sorumluluk sınırlarının gösterilmediğini, ortaklık hissesi oranlarında ödeme talep edilmesine rağmen yapılan takibin olmayan müşterek ve müteselsil borçluluk varmış gibi yapıldığını, müvekkili ile diğer takip borçlusu——-davacı yana karşı müşterek ve müteselsil olarak borçlu olamayacaklarından yapılan takibin usule ve yasaya aykırı olduğunu, düzenlenen ödeme emri ve yapılan takip hukuka aykırı olduğundan yapılan takip ve açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafından yapılan takipte 30.728,03-TL alacak talebinde bulunulduğunu ve işbu alacak rakamının tamamının müvekkili ve diğer takip borçlusu —- istendiğini, davacının %10 oranında ortak olduğunu iddia ettiğini, kalan %90 lık kısmın müvekkili ve ——- ait olduğunu ifade ettiğini, hal böyleyken hisse oranında bir talepte bulunmasının zorunlu olduğunu, davacının ortaklık hissesinin %10 olduğunu belirttikten sonra ödediğini belittiği paradan %10 oranında bir indirim yaparak alacak talebinde bulunmakta olduğunu, işbu yapılan hesaplamanın doğru olmadığını, davacı tarafından alacağa %21.25 oranında bir temerrüt faizi işletilmesi istenmişse de istenen faizin türünün belirtilmediğini, taraflar arasındaki dava ticari bir alacak davası olmayıp ticari faiz ya da temerrüt faizi talep edilemeyeceğinden yapılan takibin bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu iddia ederek haksız davanın reddine, yapılan takip haksız ve kötü niyetli olduğundan davacı yanın %20 ‘den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —— icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——– sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda,—– sayılı dosyasında alacaklının —– borçluların —– olduğu, işbu dosyada gönderilen 05.09.2017 tarihli ödeme emrinin para borcuna veya teminat verilmesine veya bir işin yapılmasına veya yapılmamasına, irtifak hakkının veya gemi üzerindeki intifa hakkının kaldırılmasına ilişkilerin ilamların yerine getirilmesi olduğu, 14.393,87-TL kıdem tazminatı, 13.092,66-TL, 3.525,82-TL ihbar tazminatı, 4.500,00-TL yıllık izin ücreti, 5.470,00-TL fazla çalışma ücreti, 473,00-TL genel tatil ücreti, ——-, 3.521,12-TL ilam vekalet ücreti, 328,17-TL yargılama gideri, 9.325,17-TL işlemiş faiz alacağıyla birlikte birlikte işbu takibin toplam 42.5157,15-TL üzerinden açıldığı, davalı —— yönünden —– kısmıyla sorumlu olacağı kaydının konulduğu,— tarihli kapak hesabında borçlu —- yönünden bakiye borç miktarının 31.002,26-TL olarak hesaplandığı, 21.09.2017 tarihinde borçlu —–tarafından 31.002.26-TL yatırıldığı,19.08.2019 tarihli kapak hesabında borçlu —– yönünden 3.087,56-TL bakiye borç miktarının hesaplandığı,19.08.2019 tarihinde borçlu —– tarafından 3.140,00-TL’nin yatırıldığı, —- tarafından toplamda 34.142,26-TL ödeme yapıldığı, taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğu,—— dayalı Alacak konulu dosyasından davacı —- adi ortaklıktaki payının %10 olduğunun tespit edildiği,——– borçlarından (adi ortaklığın işçi borçları da dahil) müteselsil sorumlu olduğu, alacaklının ortaklardan herhangi birinden alacağın tamamını tahsil etme hakkına sahip olduğu, ödemeyi yapan ortak, diğer ortaklara, ortaklık sözleşmesindeki hükümlere göre rücu edebileceği,yani ödediği tutarın ortaklıktaki diğer ortağın payına karşılık gelen kısmını ortaktan talep edebileceği, ortaklık sözleşmesinde hüküm yoksa genel kaidelere gere—— rücu imkanı bulunduğu, Taraflar arasında akdedilen ortaklık sözleşmesinin dosyada bulunmadığı,—— dayalı Alacak konulu dosyasından davacı———- adi ortaklıktaki payının %10 olduğunun tespit edildiği ancak diğer davalıların adi ortaklıktaki pay oranlarının tespit edilemediği, Borçlar Kanunu 623. Maddesi doğrultusunda – Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.” şeklinde olduğu, İşbu doğrultuda:——— dayalı Alacak konulu dosyasından davacı—— adi ortaklıktaki payının %10 olduğunun tespit edildiği,ancak diğer davalıların adi ortaklıktaki pay oranlarının tespit edilemediği, ortaklık sözleşmesinde hüküm yoksa genel kaidelere gere ——– rücu imkanı bulunduğu, B.K. 167.maddesinde; Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.” şeklinde olduğu, İşbu doğrultuda;Dosya kapsamında mevcut bulunan bilgi ve belgelerden,—— diğer ortaklar—– dava dışı——– eşit oranda rücu edebileceği hukuki nitelendirme Mahkemeye ait olmak üzere tespit edildiği, dosyada mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde hazırlanan raporumuzun ” 6.Değerlendirme ve Hesaplama” bölümünde belirtilen gerekçelerle takdir ve değerlendirmesi Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; davalı —– tutarın yarı oranından——–sorumlu tutulması gerektiği kanaatine varılmıştır.” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; “Yürürlükte bulunan Bilirkişilik Kanunu ve bağlı mevzuat gereğince bilirkişinin hukuksal konularda görüş bildirmesi yasal olarak mümkün olmadığından; tarafların hak kazanma koşullarının belirlenmesi vb hususlar hukuksal değerlendirmeyi gerektirdiğinden delillerin takdiri ve hukuksal niteleme Mahkemeye ait olmak üzere davacının iddia konusu taleplerine hak kazandığının Mahkemece kabul edilmesi olasılığı kapsamında dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde kök bilirkişi raporunda yapılan hesaplama ve tespitlerin yerinde olduğu kanaatiyle; Davalı————sorumlu tutulabileceği ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Tarafların itirazı üzerine yeni bir nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiden yeni bir rapor tanzimi istenilmiştir.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ” Davacı, davalı ve dava dışı ——— arasında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520. vd. hükümlerince ——- ilişkisinin kurulduğu; ancak——— tarihinde kesinleşen kararı ile (bu davada davacı ——– davalılar ise—– unvanlı adi şirketin feshine ve tasfiyesine karar verildiği; adi şirkette davacı ——– payının olduğunun kararda belirtildiği, ——- işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” şeklinde olması nedeniyle uyuşmazlıkta, davacının ve davalının sorumluluğunun kapsamının belirlenmesinde uygulama alanı bulacak kanunun 818 sayılı Borçlar Kanunu olduğu kanaatine varılabileceği, takdirin Mahkeme’ye ait olduğu, eğer Mahkemece uyuşmazlıkta davacının ve davalının sorumluluğunun kapsamının belirlenmesinde uygulama alanı bulacak kanunun 818 sayılı Borçlar Kanunu olduğu kabul edilir ise bu halde BK m. 520 vd. hükümlerinin irdeleneceği; BK m. 523/1 hükmü “Hilafina mukavele olmadıkça her şerikin, kar ve zarardan hissesi, inin kıymeti ve mahiyeti ne olursa olsun müsavidir.” şeklinde olup hükümde, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payının, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşit olduğunun kabul edildiği,——- tarihinde kesinleşen kararda adi şirkette davacı —- payının olduğu belirtilmesine rağmen davalının ve dava dışı —– payına ilişkin bir bilgiye yer verilmediğinden BK m. 523/1 hükmü gereğince davacının %10’luk payı haricindeki kısım bakımından davalının ve dava dışı——- eşit paya sahip olduğu kanaatine varılabileceği; takdirin, elbette mahkeme’ye ait olduğu, dosyaya sunulan mali bilirkişi raporlarında——- sayılı icra dosyasının kapak hesabında bakiye borç miktarının 51.672,27TL. olduğu; davacı —–tarafından —–sayılı icra dosyasına toplamda 34.142,26TL.lik ödemenin yapıldığı; davalı —– tarafından ise alacaklının vekilinin banka hesabına 04.10.2017 tarihinde 19.000TL.nin yatırıldığı; davacı tarafından ödenen 34.142,26TL.den kendi payına düşen 1/10 kısım çıkartıldığında geriye 30.728,03TL kaldığı; davalı —— oranında sorumlu olduğu” beyan edilmiş olup ——- mali bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın yerinde olduğu kanaatine varılabileceği; ancak bununla birlikte davalı——-tarafından ise alacaklının vekilinin banka hesabına 04.10.2017 tarihinde 19.000TL.nin yatırıldığı anlaşılmakla birlikte (mali bilirkişinin raporlarında hesaplanan) 15.363,01TL. yönünden artık davalının borçlu olmadığı, bu kapsamda davalının borcunun “ifa ile” sona erdiği kanaatine de varılabileceği; takdirin, Mahkeme’ye ait olduğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; ” tarafların kök rapora itirazları incelendiğinde: ——tarihli, adi yazılı şekilde düzenlenmiş belgede davacının ve davalının imzasının bulunduğu; davacının “alan hissedar”, davalının ise “satan hissedar” olarak anıldığı; belgede —— satılmıştır. İş bu belge tarafımızdan tanzim ve tatkik edilmiştir.” şeklindeki irade beyanlarına yer verildiği, b. Bununla birlikte —–tarihli, adi yazılı şekilde düzenlenmiş belgede davalı,—— aramızdaki özel anlaşma ile %75’i bana ait olmak üzere ve bana ait hisse üzerinden %10’u — ait olmak üzere ortak oldum.—- şeklindeki irade beyanlarına yer verildiği, – ——-sunulmuş 28.01.2010 tarihli, el yazılı dilekçede özetle —- yılında tamamen güvene dayalı olarak ve hiçbir. sözleşme yapmadan —- ortak aldım—– aldıktan sonra paranın arkadaşı olan —- geldiğini ve —- kendine ait %75 hissesinden %10 hisse verdiğini söyledi. —- yılında geri kalan %25 hisseyi de —- ayrıldım. ——— anda resmi olarak işyerinin %100’ü benim üzerimde gözüküyor. Buna rağmen sadece — karşılıklı güvene dayanarak %100’ü ——- olarak devam ediyor. ——-şeklindeki irade beyanlarına yer verildiği —— gereğince ödenmeyen borç için —- tarihinde asıl alacak ve işlemiş faiz için toplam 42.517,15TL.nin ödenmesinin borçlular ——- talep edildiği ve fakat icra takibinde “… bakımından 19.035,60TL.lik kısmıyla sorumlu olmak kaydıyla” ibaresine yer verildiği) icra takibinin başlatılması üzerine (dosyaya sunulan mali rapordaki tespitler dikkate alındığında) davacı tarafından ——- ödendiği; davalı —–tarafından ise alacaklının vekilinin banka hesabına 04.10.2017 tarihinde 19.000TL.nin yatırıldığı (davacının talebinin, davacının 9610’luk hissesine düşen tutar düştükten sonra geriye kalan 30.728,03TL.nin ödenmesine yönelik olduğu) anlaşılmakla eğer Mahkemece 2006 yılından 01.03.2008 tarihine kadar davalının %75,—— %25 hissesinin olduğu; 01.03.2008 tarihinden sonra ise davalının %90, davacının %10 hisseye sahip olduğu; yukarıda anılan belgelerde yer alan irade beyanlarının tarafları bağladığı kabul edilir ise bu halde davacı tarafından ödenen 34.142,26TL.den davacının %10’luk hissesine tekabül eden kısım olan —– olarak gösterilmiştir) istenebileceği kanaatine varılabileceği; takdirin, Mahkeme’ye ait olduğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Somut olayda davacı taraf adi ortaklık ilişkisine konu işyerinde çalışan dava dışı işçi —- işçilik alacaklarına ilişkin olarak———– sebebiyle başlatılan icra takibi dosyasına yaptığı ödemenin ortaklık payının düşülmesinden sonra kalan bakiyenin davalıdan tahsilini talep etmektedir.
—— Sayılı dosyasında dava dışı işçinin işçilik alacaklarının davacı ve davalı ile dava dışı ortak —— müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin ve adi ortaklık paylarının tespiti ve yorumunda toplanmaktadır.
Adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir——- Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları ——-ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.
Buna göre adi ortaklığın unsurları; kişi, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba ——— katılım payı —- ve sözleşme bağı şeklinde belirtilebilir. Bu nedenle, her olayda bu unsurların var olup olmadığının araştırılması gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nun kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
——Sayılı dosyasında davacı— tarafından davalı ve dava dışı ortak—– davalı gösterilerek adi ortaklığın feshi ve tasfiyesini talep ettiği, ilgili dosyada alınan bilirkişi raporunda davacının hissesinin % 10 olarak tespit edildiği, davalı———-ise gizli ortak olduğu, hisse oranlarının tam ve net olarak tespit edilemediği, davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının tespit edildiği, mahkemece de bu rapor hükme esas alınarak adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile davacının alacak talebini karar bağladığı, tarafların ilgili kararı temyiz etmediği ve kararın bu şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında da davalının ortaklık payı net olarak tespit edilememiş olup mahkememiz dosyasında ve——- —— dosyasında da davalının ortaklık payının tam ve net olarak tespitine elverişli bir delil bulunmamaktadır. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda mahkememizce de davalı ve dava dışı ortak —– davacının %10’luk payı dışındaki paylar yönünden eşit paya sahip oldukları kabul edilmiştir. Davacı tarafından icra dosyasına 34.142,26 TL ödeme yapıldığı, % 10 ‘luk kendi payı düşüldükten sonra diğer ortaklara rücu edebileceği kısmın 30.728,03 TL olduğu, davalının sorumluluk miktarının ise yukarıdaki açıklamalar ışığında 15.364,01 TL olduğuna kanaat getirilmiş olup davalı ——tarafından davacı vekili hesabına icra dosyası borcu için 04/10/2017 tarihinde 19.000 TL ödeme yapıldığı dosya kapsamındaki dekonttan anlaşmıştır. Hal böyle olunca davalı tarafın sorumluluk miktarını ifa ettiği anlaşıldığından ve fazlaya ilişkin kısım yönünden davalı sorumlu olamayacağından davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Karar harcı 179,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 371,12 TL harcın mahsubu ile artan 191,22-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 1.000,00 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca——- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/03/2023