Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/7 E. 2022/241 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/7 Esas
KARAR NO : 2022/241

DAVA : Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 02/01/2020
KARAR TARİHİ : 31/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı —–imzalamış ve kredi kullandığını,, Davalı ise işbu —- ve Müteselsil Kefil Sıfatıyla imzaladığını, ve kredi borcundan aynı derecede sorumlu hale gelmiş olduğunu, ancak borç ödenmediğinden, kredi hesapları kat edilerek borcun ödenmesi talebiyle, —-keşide edildiğini, davalının ihtarnameyi tebliğ almasına rağmen borcu ödemediğini, bu nedenle —- sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini takibin durduğunu, tüm bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın mükerrer tahsilata yönelik olacak şekilde ipotek ile garanti altına altığı takip yanında ayrıcı işbu kredi sözleşmesine dayalı takibi başlatmak suretiyle müvekkilini baskı altına almaya çalıştığını, müvekkilinin davacı bankaya talep olunan alacağın %80 nine yakın ödediğini, faiz oranlarının tek taraflı olarak müvekkili ve şirketi aleyhinde yükseltilerek borcun sürekli olarak artırıldığının kabul edilemez olduğunu, müvekkilinin davacı bankayla iki aşamalı kredi kullandırıldığını tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——-takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davacı bankanın Dava dışı asıl borçlu —-yapılan Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davalı kefilin imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesine istinaden davacı tarafından kullandırılan ve kullandırılacak olan tüm kredilerden kaynaklı tüm borçlardan 1.1000,000,00 TL ye kadar 10 yıl süre ile iş bu genel kredi sözleşmesindeki hükümler çerçevesinde müteselsil kefil sıfatı ile sorumlu olduğu kabul , beyan ve taahhüt ediyorum hükmünde bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacı bankanın —– için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 205,362, 45 TL alacaklı olduğu, takip tarihinden başlamak üzere 189.728,84 TL asıl alacak tamamen ödeninceye kadar yıllık %39,60 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisinin davalıdan istenebileceği hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gelen müzekkere cevapları, — kapsamındaki bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Davalı kefilin, kefilliğine ilişkin düzenlenen kredi sözleşmesinin 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonra — tarihinde imzalanmış olduğundan, kefaletin şekil şartlarının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesinin birinci fıkrasında; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” düzenlemesinin yer aldığı, davaya konu sözleşmede kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihi ve müteselsilen kefil olduğuna ilişkin açıklamaların kefilin el yazısı ile belirtildiği, kefilin şirket ortağı olduğu ve bu hali ile davalı tarafın müteselsil kefilliğinin şeklen geçerli olduğu, her ne kadar davalı vekili tarafından bahse konu alacağın ipotek ile teminat altına alınması nedeniyle öncelikle ipoteğin paraya çevrilerek rehin açığı belgesinin alınması gerektiğini beyan ederek mezkur davaya ve takibe itiraz etmiş ise de tüm dosya kapsamına göre davalının, dava dışı asıl borçlunun davacıdan kullandığı kredinin müşterek müteselsil kefili konumunda bulunduğu, asıl borçlu tarafından kullanılan bu kredi bedellerinin ödenmediği, TBK’nın 586/1. maddesine göre kefil borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını üstlenmiş ise alacaklının asıl borçluya müracaat ve rehinleri paraya çevirmeden evvel kefil aleyhinde takip yapabileceğinin düzenlendiği, bu doğrultuda davacı tarafın müteselsil kefil sıfatına haiz davalı aleyhine takip yapmasında haklı olduğu, davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu 21/03/2022 tarihli beyanı ile ipoteğe konu dosyada, ipotekli taşınmazın cebri icra yoluyla satılarak ihalenin kesinleşerek dairenin ihale alıcısına tescil edilmesi nedeniyle davacı bankanın alacağın tahsil ettiği dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiği , —-dava dışı asıl borçlu şirket aleyhine takip yapıldığı—- aynı alacak için tahsilde tekerrür olamamak kaydıyla davalı kefil aleyhine takip yapıldığı , —dosyasında dava dışı asıl borçlu şirket lehine verilen ipotekli taşınmazın satılarak dava konusu alacağın karşılandığı, söz konusu takibe konu taşınmazın 03/11/2020 tarihinde satılıp tescil işlemlerinin gerçekleştirildiği, —-Esas sayılı dosyasına yazılan müzekkere cevabıyla anlaşıldığı, her iki takibin asıl alacak ve faiz yönünden aynı olduğu, satış bedelinin asıl borçlu feri ile birlikte karşıladığı tespit edilmiştir. Tüm bu nedenlerle iş bu dava konusuz kalmıştır. Davanın konusuz kalma durumunda yargılama giderlerinin dava açılmasına sebebiyet verme ve davadaki haklılık durumu değerlendirilerek hükme yazılacağı hususları göz önünde bulundurularak davacı tarafın davalı tarafa asıl borçluya müracaat ve rehinleri paraya çevirmeden evvel kefil aleyhinde takip yapabileceği, bu doğrultuda davacı tarafın davalı aleyhine yapmış olduğu takipte haklı olduğu, dava konusu borcun dava dışı asıl borçlu tarafından ödenerek mezkur davamızın konusuz kaldığı, konusuz kalan davalar yönünden usul ve yasaya uygun bilirkişi raporuna göre davadaki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmakla, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde karar vermek gerekmiştir. —-
Arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf, davada haklı da çıksa haksız da çıksa yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Ayrıca davada haklı çıkması halinde lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Bu halde arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf vekalet ücreti alamaz ve yargılama giderini ödemeye mahkum edilir. Davalı taraf usulüne uygun olarak davet edildiği arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından dolayı davanın reddedilen kısmi yönünden de yargılama giderleri üzerinde bırakılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kalması nedeniyle davacının davası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Asıl alacak olarak belirlenen 189.728,84 TL ‘nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 2.519,41 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 2.438,71 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 2.519,41‬ TL peşin harç olmak üzere toplam 2.573,81 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ,
5-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.015,00 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli —göre belirlenen 21.731,02 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafın arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından lehine vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11) maddesi uyarınca—- bütçesinden ödenen —— arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.