Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/699 E. 2021/793 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/699 Esas
KARAR NO: 2021/793
DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 09/09/2020
KARAR TARİHİ: 13/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkili olan —-kuruluşundan bu yana —hisse sahibi olduğunu, şirket ortaklarından, — sahip müvekkilinin murisi/babası—- sahip müvekkilinin ağabeyi/murisi —- vefat ettiğini, şirket ortaklarından —–hukuku ilkeleri gereği sahip oldukları şirketteki hisseleri terekelerine dahil olduğunu, böylelikle tüm mirasçılar hep birlikte külli halefiyet esasları uyarınca terekeye dahil bu hisseler üzerinde elbirliği mülkiyet şeklinde hak sahibi olduklarını, bugüne kadar da terekeye dahil olan bu şirket hisselerinin, mirasçılar arasında derin uyuşmazlık ve fikir ayrılığı nedeniyle henüz paylaşılmadığından terekede elbirliği halinde mülkiyet esasları uyarınca mevcudiyetini korumakta olduğunu, ne var ki aynı zamanda kendileri de ortak olan diğer iki mirasçı, bu gerçeği tamamen göz ardı ederek mirasçı—- hiçbir katılımı, rızası ve onayı olmaksızın, sanki tereke aralarında paylaşılmış gibi —- ortaklar pay defterindeki hisse dağılımı bu yüzden yanılgılı olduğunu ve kesinlikle gerçeği yansıtmadığını, bugüne kadar her fırsatta özellikle —- halen paylaşılmadığı ve müvekkilinin diğer mirasçılarla aynı yönde hareket etme iradesinin olmadığını, bu yüzden de şirket hisselerinin temsilen tereke temsilci atanması gerektiğini ve —- gelen hisselerin —- bulunmadığı yönünde ihtar ve itirazlarını sürekli ve ısrarla ileri sürmelerine rağmen hiçbir hukuki bir karşılık bulmadığı için mecburen dava yoluna gidilmek zorunda kalındığını, sonuç olarak diğer mirasçı/pay sahibi — hayatının içinde hiç bulunmadığını ve —hükümlerine hâkim olmadığı halde tüm uyarılara ve ihtarlara rağmen de organsız kalan —yılından bu yana — yılı aşkın bir süredir usul ve yasaya aykırı bir şekilde yasal olmayan şekilde yönetmeye çalışmakta ve zarara uğratmakta olduğunu, bu konudaki ihtar ve davalara hiç kulak asılmayarak şirketin bugün bile usul ve yasaya aykırı bir şekilde yönetilmeye çalışılmakta olduğunu, son olarak —- tarihli usulsüz genel kurulda da bir kez daha diğer hisse sahipleri ve aynı zamanda diğer mirasçılara,—– yasaya ve gerçeğe aykırı kayıt yapıldığını, bağlantılı olarak hazır bulunanlar listesinin de yanılgılı olduğunu, bu şekilde olağan genel kurul yapılamayacağını, terekeye dahil şirket hisselerine temsilci atanıncaya dek —–yapılmaması gerektiği yönünde muhalefet edildiğini, bu itirazlarının hiçbir şekilde dinlenilmeyerek yasanın açık hükmü ve yerleşik —- kararlarının aksine terekeye dahil payların toplantıya hiçbir şekilde iradesi yansıtılmadan, yokluğunda ve bağlantılı olarak karar nisapları oluşmadan genel kurul kararları alındığını, bu yüzden de —- hükümsüzlüğünün tespiti ve alınan kararların iptali için dava açılmak zorunda kalındığını, anonim şirket hisselerinin hissedarın ölümü ile doğrudan mirasçılara paylı bir şekilde intikal etmeyip mirasçıların şirketteki bu paylara halen elbirliği ile sahip olduğu gözetilerek yasaya açık aykırılık teşkil eden —-henüz elbirliği halindeki –payına ilişkin elbirliği mülkiyeti kurallarına uyulmaması ardından da şirketin son — yasanın emredici hüküm ve esaslarına aykırı bir şekilde yönetilmeye çalışılması nedeniyle yasanın emredici hükümlerine aykırı bir şekilde yapılan —-hükümsüzlüğünün tespiti ve alınan kararların iptali gerekmekte olduğunu tüm bu nedenlerle dava sonuçlanana dek söz konusu kararların icrasının geri bırakılmasına ve şirket taşınmazlarına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, — — bu toplantıda alınan kararların hükümsüz olduğunun tespitine, mahkemece hükümsüzlüğüne karar verilmemesi halinde iptal nedenlerinin göz önünde bulundurularak ——- edilmesini ve yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ölen şirket ortaklarının mirastan doğan hisseleri, veraset ilamı doğrultusunda şirket pay defterine tam ve eksiksiz işlendiğini ancak davacı bunu kabullenmemekte, sırf husumet yaratmak amacıyla veraset ilamına göre herkesin payı eksiksiz ve tam olarak pay defterine işlenmesine rağmen bu paylaştırmanın yönetim kurulu tarafından yapılamayacağı, mahkeme tarafından yapılacağı ve mahkeme tarafından paylaştırmanın yapılması gerektiği noktasında olduğunu, davacı tarafın bu hususta kötü niyetli olduğunu, özetle kendisine zaten verilmiş bulunan bir hakkın gerek bulunmamasına rağmen mahkeme aracılığıyla verilmesini talep etmekte olduğunu, —-olup iki şirket ortağı kardeş bulunmakta olduğunu, yani mevcut durumda son —- seçilen şirket yönetim kurulu, toplamda şirketin —- sahibinden oluşmakta olduğunu, ayrıca davacı da zaten kendisi artık murahhas azalık ve yönetim kurulu üyeliği görevlerini ilk genel kurulda bırakacağını ihtarname ile şirkete bildirdiğini davacı tarafın iş bu davayı açmakta haksız olduğunu tüm bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış,— kuruluşundan bu yana tüm — kayıtları, ayrıca davalı şirketin —- tarihinde yapılan —- ilişkin çağrı kayıtları, — — tutanağı celp edilmiş, —Talimat sayılı dosyasında bulunan — sayılı dosyası,——–üzerinden istenilerek incelenmiştir.
Mahkememizce davalı şirketin ticari defterleri incelenmek suretiyle bilirkişi heyetinden hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava; davalı şirketin —- tarihinde yapılan —- alınan kararların hükümsüz olduğunun tespiti, aksi halde iptali istemine ilişkindir.
— uyarınca —— iptali davasının iptali talep edilen — alınma tarihinden üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmektedir. İşbu davada iptali talep edilen kararlar —–açılmış olmakla, davanın üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.
—-maddesinde — iptalinin kimler tarafından talep edilebileceği açık biçimde düzenlenmiştir. Maddeye göre, — toplantıda bulunup karara olumsuz oy veren bu durumu toplantı tutanağına geçirten pay sahipleri ile —- toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, (iii) yönetim kurulunun ve (iv) kararlatın yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, toplantıya katılan pay sahipleri açısından iptal davası açabilmenin şartı -eğer pay sahibi çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia etmiyorsa- karara olumsuz oy kullanmak ve bu durumu toplantı tutanağına geçirtmek olarak düzenlenmiştir. Dava konusu —– tutanağının altında davacının alınan kararlara muhalefet şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının talebinin ve itirazlarının temelinde davalı şirket ortaklarından— vefatı nedeniyle şirkette bulunan hisselerinin terekeye dahil olması ve terekenin hukuken taksim edilmiş olup olmadığı hususunun yer aldığı, mirasçılar arasında iki farklı miras bırakandan dolayı iki farklı miras ortaklığının bulunduğu; her bir miras ortaklığından kaynaklanan elbirliği ile hak sahipliğinin aynen devam ettiği; elbirliği ile hak sahipliği söz konusu olduğu için ilgili ortaklığa ilişkin kararların mirasçılar tarafından oy birliği ile alınması gerektiği; mirasçılar arasında terekenin henüz paylaşılmadığı; veraset ilamında belirlenen payların dava konusu ortaklık paylarında yapıldığı gibi; oransal bir şekilde her bir mal varlığına dağıtılması ile paylaşımın yapılamayacağı kanaatine ulaşılmıştır.
—-maddesi uyarınca bir pay, birden çok kişinin ortak mülkiyetindeyse, bunlar içlerinden birini veya üçüncü bir kişiyi, genel kurulda paydan doğan haklarını kullanması için temsilci olarak atayabilirler. Bu hükme göre, bir paya birden fazla kişinin malik olması halinde, —- hakkının kullanılabilmesi için maliklerin bir ortak temsilci tayin etmeleri zorunludur. Temsilci olarak maliklerden biri veya üçüncü bir kişi de atanabilir. Her iki hâlde de temsilci, bütün paydaşların temsilcisi sıfatıyla oy hakkını kullanacağı için onların müşterek talimatına uygun hareket etmesi gerekir.
Bu tespitin sonucu olarak; ölen pay sahiplerinin ölümü ile birlikte mirasa konu olan payların malikleri elbirliği ile mirasçılarına aittir. Bu kapsamda ilgili mirasçıların pay sahipliğinden doğan haklarını kullanabilmeleri için, ya bir mirasçının ya da üçüncü bir kişinin temsilci olarak atanmış olması veya daha sonra ölen pay sahibinin terekesine ilişkin olarak yapıldığı gibi; mahkeme tarafından bir temsilcinin atanmış olması gerekmektedir. Bu kapsamda; ortaklık yönetim kurulu tarafından veraset ilamında yer alan oranlara nispetle pay sahiplerinin pay oranının artırılması ve bu şekilde bir hazirun cetveli çıkarılması —— yukarıda belirtilen ve kural olarak emredici bir niteliği haiz paylaşım ve elbirliği ile mülkiyete ilişkin normlarına açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bu durumda hazırlanması gereken hazirun cetvelinin


— olması gerektiği hükme esas alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
— hukuka aykırı bir şekilde hazırlandığına ilişkin tespite rağmen,—- başına hazirun cetvelinin hukuka aykırılığı, alınan kararlarının hükümsüzlüğü veya iptali gerektiği sonucunu doğurmayacağından, genel kurulda alınan kararların nisaplar, kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılık yönlerinden ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.
—–İlişkin kararlar yönünden: Davacı tarafça dava dilekçesinde finansal tabloların onaylanmasına,bağımsız denetçi raporunun onaylanmasına, kar dağıtımı ve kazanç paylarının dağıtımına ve yönetim kurulu ile bağımsız denetçi seçimine ilişkin kararların yalnızca nisap bakımından geçersizliği ileri sürülmüş olup, buna ilişkin yapılan incelemede; —maddesine göre, Toplantıya katılmış olsun olmasın, ret oyu versin vermesin, toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmadığını veya gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, toplantıya katılma yetkisi bulunmayanların toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia eden pay sahipleri, bu aykırılıkların, kararın alınmasında etkili olduğunu da öne sürerek iptal davası açabilecekleri, ilgili kararlarda çoğunluk pay sahibi —kullandığı, dolayısıyla pay sahibi —-tarafından, hüküm kapsamında oy hakkından daha fazla bir oyun kullanılmasının söz konusu olduğu, bu gibi durumlarda—-olarak da nitelendirilen hususun gündeme geldiği, bu anlamda; ilgili hukuka aykırılık olmasaydı da karar alınabilecek ise; ilgili hukuka aykırılık sebebiyle alınmış olunan genel kurul kararının iptaline gerek bulunmadığı, anonim ortaklıklarda —- kapsamında genel kurulun, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı ve bu nisabın toplantı süresince korunmasının şart olduğu, toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmayacağı, kararların toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verileceği, bu durumda hazirun cetveli yanlış hazırlanmış olsa da; toplantıya sermayenin %64’üne sahip pay sahiplerinin katıldığı ve bunun % 40’ının ilgili karara olumlu oy verdikleri, bu kapsamda toplantı ve karar nisapları bakımından —- maddesine uygun karar alındığı, bu yüzden yalnızca pay oranlarının fazla gösterilmiş olmasının; ilgili kararların alınmasında doğrudan bir etkisi bulunmadığı ve dolayasıyla hükümsüzlüğü veya iptaline gerek olmadığı kanaatine varılarak bu maddeler yönünden davacı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
—– verilen karar yönünden: Ortaklık merkezinin değiştirilmesi bir esas sözleşme değişikliği niteliğinde olduğu, esas sözleşme değişikliklerinin — açısından farklı bir toplantı ve karar nisabına bağlandığı, bu kapsamda —-“Kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır. İlk toplantıda öngörülen toplantı nisabı elde edilemediği takdirde, en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabilir. İkinci toplantı için toplantı nisabı, şirket sermayesinin en az üçte birinin toplantıda temsil edilmesidir. Bu fıkrada öngörülen nisapları düşüren veya nispi çoğunluğu öngören esas sözleşme hükümleri geçersizdir.” şeklinde olup, buna ilişkin yapılan incelemede; —– maddesine göre, Toplantıya katılmış olsun olmasın, ret oyu versin vermesin, toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmadığını veya gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, toplantıya katılma yetkisi bulunmayanların toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia eden pay sahipleri, bu aykırılıkların, kararın alınmasında etkili olduğunu da öne sürerek iptal davası açabilecekleri, ilgili kararlarda çoğunluk pay sahibi— olmasına rağmen toplantıda — oy kullandığı, dolayısıyla pay sahibi — hüküm kapsamında oy hakkından daha fazla bir oyun kullanılmasının söz konusu olduğu, bu gibi durumlarda —- olarak da nitelendirilen hususun gündeme geldiği, bu anlamda; ilgili hukuka aykırılık olmasaydı da karar alınabilecek ise; ilgili hukuka aykırılık sebebiyle alınmış olunan genel kurul kararının iptaline gerek bulunmadığı, yukarıda bahsedilen —kapsamında genel kurulun, sermayenin yarısını karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı ve bu nisabın toplantı süresince korunmasının şart olduğu, toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmayacağı, kararların toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verileceği, bu durumda hazirun cetveli yanlış hazırlanmış olsa da; toplantıya sermayenin — sahip pay sahiplerinin katıldığı ve bunun — ilgili karara olumlu oy verdikleri, bu kapsamda toplantı ve karar nisapları bakımından — maddesine uygun karar alındığı, bu yüzden yalnızca pay oranlarının fazla gösterilmiş olmasının; ilgili kararların alınmasında doğrudan bir etkisi bulunmadığı ve dolayasıyla hükümsüzlüğü veya iptaline gerek olmadığı kanaatine varılarak bu madde yönünden davacı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
—-Davacı tarafça dava dilekçesinde yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkına ilişkin kararın da yalnızca nisap bakımından geçersizliği ileri sürülmüş olup, buna ilişkin yapılan incelemede de; — maddesine göre, Toplantıya katılmış olsun olmasın, ret oyu versin vermesin, toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmadığını veya gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, toplantıya katılma yetkisi bulunmayanların toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia eden pay sahipleri, bu aykırılıkların, kararın alınmasında etkili olduğunu da öne sürerek iptal davası açabilecekleri, ilgili kararlarda çoğunluk pay sahibi — olmasına rağmen toplantıda — oy kullandığı, dolayısıyla pay sahibi — hüküm kapsamında oy hakkından daha fazla bir oyun kullanılmasının söz konusu olduğu, bu gibi durumlarda — olarak da nitelendirilen hususun gündeme geldiği, bu anlamda; ilgili hukuka aykırılık olmasaydı da karar alınabilecek ise; ilgili hukuka aykırılık sebebiyle alınmış olunan genel kurul kararının iptaline gerek bulunmadığı, anonim ortaklıklarda ——- maddesi kapsamında genel kurulun, sermayenin —– karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı ve bu nisabın toplantı süresince korunmasının şart olduğu, toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmayacağı, kararların toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verileceği, bu durumda hazirun cetveli yanlış hazırlanmış olsa da; toplantıya sermayenin %64’üne sahip pay sahiplerinin katıldığı ve bunun % 40’ının ilgili karara olumlu oy verdikleri, bu kapsamda toplantı ve karar nisapları bakımından — maddesine uygun karar alındığı, bu yüzden yalnızca pay oranlarının fazla gösterilmiş olmasının; ilgili kararların alınmasında doğrudan bir etkisi bulunmadığı ve dolayasıyla hükümsüzlüğü veya iptaline gerek olmadığı, bunun yanı sıra anonim şirketlerde oydan yoksunluk—-düzenlenmiş olup, yönetim kurulunun huzur hakkına ilişkin kararlar pay sahibinin kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme ilişkin olmadığından şirket ortağı —- bu kararlarda oydan yoksunluk hali bulunmamaktadır. Alınan kararlar bu ortağın olumlu oyu ile —-öngörülen oranda oy çokluğu ile alınmış olduğu kanaatine varılarak bu madde yönünden de davacı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Önemli —- görevleri arasında —-saymakta olup, yasa koyucu şirket varlıklarının önemli bölümü kavramı hakkında bir oran ya da tanım vermeyerek, devredilen varlığın bütün içindeki öneminin takdirini hâkime bırakmıştır. Davacı tarafın, olağan genel kurulda alınan son kararın gerek nisaplar gerekse yönetim kuruluna bu şekilde bir yetki verilmesinin kanuna aykırı olmasından bahisle geçersiz olduğunu iddia ettiği, —–getirilen sistem ile anonim ortaklığın zorunlu iki organı olan genel kurul ve yönetim kurulu arasında bir iş bölümü ilişkisi kurulduğu, getirilen sistem ile birlikte; şirketin temsil ve yönetiminin kural olarak yönetim kuruluna bırakıldığı; çok istisnai bazı durumlarda yönetim kurulunun şirketi temsili sonucunda yapılan işlemin hüküm ve sonucu doğurması; genel kurulun bu yöndeki iradesinin varlığı şartına bağlandığı, nitekim bu durumun, — maddesinde açık bir şekilde hüküm altına alındığı, yine bu kapsamda kural olarak işletme konusu içerisinde; anonim ortaklığa ait varlıklar üzerinde tasarruf etme yetkisinin de yönetim kuruluna ait olduğu, nitekim bu durumun da— maddesinde düzenlendiği, bu kapsamda alınan genel kurul kararı yukarıda yer verilen esaslar çerçevesinde değerlendirildiğinde, alınan kararda önemli nitelikte olmayacak ölçüde ortaklık taşınmazlarının satılması için yönetim kuruluna yetki verilmekte olduğu, bu şekilde bir yetkinin verilmesi ya da buna ilişkin genel kurul tarafından bir karar alınmasına gerek bulunmadığı, ilgili yetkinin zaten Kanun tarafından —bahşedildiği, dolayısıyla alınan kararın hukuk dünyasında herhangi bir değişiklik meydana getirmeyeceği ve bu sebeple iptali ya da geçersizliğinin söz konusu olmavacağı kanaatiyle bu madde yönünden de davacı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM (Yukarıda açıklanan nedenlerle):
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 59,30TL harçtan peşin yatırılan toplam 54,40 TL hacın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-)Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-)Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-)Davalı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—– Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/10/2021