Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/577 E. 2022/222 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/577 Esas
KARAR NO : 2022/222

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/07/2020
KARAR TARİHİ : 25/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı Şirket ile müvekkili şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, 15.930,00-TL olan borç davalıdan tahsil edilemediğinden müvekkili tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini takibin durduğunu, davalı ile müvekkil şirket arasında bulunan ticari ilişkiye istinaden davalı tarafından müvekkilinin şirketine 14.03.2018 tarihinde —numaralı İrsaliyeli faturanın kesildiğini, müvekkil şirket tarafından yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde kesilen İrsaliyeli faturaya konu hizmetlerin veya malların verilmediğinin tespit edildiğini, davalıya borcunu ödemesi için ihtarname keşide edildiğini ve söz konusu sebepsiz zenginleşme sebebiyle kazandığı haksız bedellerin geri ödenmesinin talep edildiğini, davalının borcunu ödemeye yanaşmadığını, sebepsiz zenginleşmenin geri ödenmesi amacıyla davalı aleyhine —-. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını davalının takibe iriza ettiğini takibin durduğunu arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, tüm bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davacı arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, Müvekkili şirketin, davacı şirkete —- karşılığında hizmet vermiş olduğunu ve
bahse konu hizmet karşılığında, müvekkilince davacı yana —bedelli İrsaliyeli faturayı tanzim edilmiş,—- müvekkili şirkete faturaya konu meblağın ödenmiş olduğunu taraflar sözleşme akdetmiş ve her iki taraf da sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirerek sözleşmenin ifa sebebiyle sona ermiş olduğunu, fakat sonrasında davacı yan tarafından müvekkil şirkete—-yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edildiğinin iddia edildiğini, müvekkil şirkete bu ihtarnamenin tebliğ edilmediğini, kesilen İrsaliyeli faturadan dolayı söz konusu hizmetin fatura tanzimi esnasında verildiği husunun izahtan vareste olduğunu, davacı şirketin faturaya ve fatura içeriğine itiraz etmemekle birlikte faturanın tanzim tarihinden sonraki 7. Günde fatura bedelini müvekkili şirkete ödemiş olduğunu, bu hususunda müvekkil şirketin verdiği hizmet karşılığında bedelin ödendiğin yönünde karine teşkil etmekte olduğunu , tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—- Sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konusu — dosyası iesas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davacı Şirketçe Davalı Şirket adına ——-faturanın, ——formu beyanlarıyla herhangi bir mutabakatsızlığa sebebiyet vermeyecek şekilde —- karşılığı —- üzerinden birbirlerinden mal alım/satımı olarak beyan edildiği, söz konusu fatura üzerinde davacı şirket çalışanı/yetkilisi —- yapıldı, —-kullanılıyor, hangi araç göreve çıkarsa ona takıyorlar, yani — çalışan araçların plakalarının ortak gideri olabilir” açıklamasının yapılarak —- şeklinde yapılmış olduğunun tespit edildiği, davacı şirket vekilince davalı şirkete —- aşkın süre sonrasında —-İhtarnamenin keşide edildiği ve ihtarnamenin keşide edildiği, davalı vekilince taraflarına tebliğ edilmediği iddia olunan işbu ihtarnamenin tebliğ şerhinin dosya kapsamında yer almadığı, davalı Şirketin davacı şirket adına düzenlemiş olduğu 14.03.2018 Tarihli,— tutarlı irsaliyeli faturanın yasal bir itiraza konu edilmeksizin ticari defterlere kaydedildiği, —- tarihinde Banka aracılığıyla davalı şirkete ödendiği, yaklaşık 1(Bir) Ay sonra — formu ile davalı şirketten mal/hizmet alımı olarak beyan edildiği ve tespit edilen bu hususlar yönüyle taraflar arasında bir çekişme bulunmadığı da dikkate alındığında, davacı şirketin ticari defterlerine kaydettiği ve bedelini davalı şirkete ödediği irsaliyeli fatura içeriği mal/hizmetin kendisine teslim edilmediği iddialarının ve bu iddialara dayalı olarak fatura bedeli olan 15.930,00 TL’ yi davalı şirketten talep edip, edemeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu beyan ve rapor etmiştir
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde)yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde). Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı tarafın —- incelenmek üzere sunduğu anlaşılmıştır. Vergi kayıtları incelendiğinde ; davaya konu faturanın davacı tarafından —- hizmet/mal alımı olarak———– ) bildirildiği tespit edilmiştir. Bu nedenle faturaya konu malların/hizmetin davacıya teslim edildiği kabul edilmiştir—— davacı şirket adına düzenlemiş olduğu —– irsaliyeli faturanın yasal bir itiraza konu edilmeksizin davacı ticari defterlerine kaydedildiği,—- tarihinde Banka aracılığıyla davalı şirkete ödendiği, yaklaşık—–ile davalı şirketten mal/hizmet alımı olarak beyan edildiği dikkate alındığında davacı yanın basiretli tacir olduğu gözetildiğinde vergi dairesine yapılan bildirimin de davaya konu hizmetinin davacı yana verildiği hususunda karine teşkil ettiği hususu, dikkate alındığında davacı yanın malın/hizmetin teslim edilmediğine ilişkin üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği anlaşılmakla usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu da hükme esas alınarak ispatlanamayan davanın reddi yolunda hüküm kurulmuştur.
İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum — değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle de davalı taraf lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 191,76 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 111,06‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —- esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7—— karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin HMK 331. Maddesi uyarınca davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.