Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/570 E. 2021/387 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/570 Esas
KARAR NO : 2021/387
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 10/07/2020
KARAR TARİHİ : 16/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı firma arasında —– imzalandığını, sözleşmede belirtilen bazı maddelerin yerine getirilmediğini, eksik veya hatalı takvimlerin olduğunu, eksikliklerin giderilmesi amacıyla davalı firmaya—– yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderildiğini, ayrıca, sözleşme gereği teslimat sürelerine de uyulmadığını müvekkili tarafından davalı firma hakkında eksik veya hatalı işler karşılığı olarak — eksik teslim bedeli olarak — geç teslim bedeli olarak ise — olmak üzere toplamda — tarihli temel fatura tanzim edildiğini, bahse konu tutarın firmanın müvekkilinde bulunan hakkedişinden mahsup edildiğini, ayrıca —– tarihli faturanın davalı firmaya noter kanalıyla ihtarname gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini, tüm bu nedenlerle fazlaya ve faize ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile teminatsız veya teminat karşılığında İİK 72/2 maddesi uyarınca müvekkili hakkında icra takibi başlatılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulü ile taraflarca akdedilen sözleşme uyarınca müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davanın ticari dava olduğunu, bu nedenle arabuluculuya gidilmesinin zorunlu olduğunu, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, davacı taraf aleyhine müvekkilinden kaynaklı bir icra takibi olmadığı gibi bir icra takibi tehdidi veya olasılığı dahi bu aşamada söz konusunu olmadığını, müvekkilini uyuşmazlığı anlaşma yolu ile çözme konusu ısrarı ve kararlı olduğunu, matbaa basım işleri ile iştigal eden müvekkil taraflar arasındaki sözleşme ve kesin kabul tutanağına göre sözleşme konusu takvimleri basıp imal ederek davacıya teslim ettiğini ancak basım ve imalat bedelini dava konusu edilen miktar kadar eksik aldığını, ilgili yasal düzenlemeler ve taraflar arasındaki sözleşmeler ve tutanak gereğince dava konusu bedelin müvekkile ödenmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan/sunulan deliller, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde davalının söz konusu alacak nedeniyle davacı hakkında herhangi bir icra takibi başlatmadığı anlaşılmıştır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır.
—————- kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma ihtiyacı da denir. Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan ——– düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez —————–
Uyuşmazlığın çözümünde, hukuki yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesinde yarar vardır.Bilindiği üzere mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
Tespit davaları ise bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup, konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesidir.
Tespit davasında sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu kesin olarak hükme bağlanır.
Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının hukuki yararının bulunması gerekir.
Tespit davasında, eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde hukuki yararının varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır.
Yukarıda açıklanan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı taraf alacağın tahsili yönünde icra takibi veya dava yoluna gitmediği, böylelikle davacının hukuki açıdan bir tehdit altında olmadığı, dolayısıyla davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla; davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı (HMK m. 114/1-h) olup, davanın her aşamasında ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğinden, davanın hukuki yarar bulunmadığından usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- HMK’nın 114/1-h ve 115/ 2 maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL harcın peşin yatırılan toplam 1.465,96 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 1.406,66 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —– Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/04/2021