Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/541 E. 2023/71 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/541 Esas
KARAR NO: 2023/71
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/06/2020
KARAR TARİHİ: 07/02/2023

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı olan şirket ile —–numaralı sözleşmeyi imzaladığını, —— ürününün müvekkili şirket tarafından temini konusunda anlaştıklarını, —— numaralı sözleşmedeki ürün bedelli toplamının %15’inin peşinen, %15’nin mal geldiğinde gümrük aşamasında, %70’nin ise 90 günlük vadeli çek ile ödeneceğini, ——- numaralı sözleşmedeki ürün bedellerinin ise fatura bedelinin %30’unu peşinen, %15 peşinen, %15 mal geldiğinde gümrük aşamasında, %70’nin ise 90 günlük vadeli çek ile ödenmesi konusunda anlaşma yaptıklarını, davalı şirket ile imzaladıkları sözleşmedeki taahhütler gereği müvekkilinin ürünleri temin ederek teslime hazır hale getirdiğini, davalı şirket tarafından imzalanan ve kabul edilen —– sözleşmelerin imzalandığı tarihte taahhüt edilen peşin ödemelerin yapılmadığını, sözleşmeler gereği müvekkilli olan şirket tarafından edimlerin ifa edilmesi maksadıyla ürünlerin temin edilmesine başlandığını, temin edilen ürünlerin depolama maliyetleri ve diğer masraflar sebebiyle müvekkilinin her geçen gün maddi zararının oluştuğunu, bu sebeple davalıya —–Yevmiye numaralı ihtarının gönderildiğini, —-tarihinde de davalı şirkete tebliğ edildiğinin, davalı şirketin bu ihtara cevap verilmediği gibi sözleşmelerin gereğini de yerine getirilmediğini, teslime hazır bulunan ürünlerin de teslim alınmaması sebebiyle müvekkilinin zararının arttığı ve müvekkili tarafından bu zarar katlanılamayacak duruma gelindiğini, bundan dolayı —–yevmiye numaralı ihtarı ile—— tarihli sözleşmelerin feshedildiğini, sözleşmenin feshedilmesinde davalı şirketin kusurlu olduğunu, müvekkilli tarafından malların temini maksadıyla demuraj bedeli olarak —— sipariş verilen ürünlere ödenen gümrük vergileri olarak da—– miktarı olmak üzere toplam —- ödeme yapılmış olduğunu, davalı tarafın kusurlu olduğunu, müvekkilleri tarafından yapılan ödeme ve masrafların tahsili için—– sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça —- tarihinde başlatılan takibi müvekkillerinin alacağını tahsil etmesini geciktirmek maksadıyla itiraz edilmiş olmasından dolayı icra takibini durdurduklarını, davalı tarafın alacağı geciktirmek maksadıyla yaptığı, itirazın kaldırılarak takibin devamına, alacağın likit olması nedeniyle %20’den az olmamak kaydı icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmişlerdir.

CEVAP:Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle,—— icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konusu —– dosyası esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi raporundan özetle ; Davacı takip alacaklısı şirket, davalı takip borçlusu şirket aleyhine —–Sayılı dosyası ile———- olmak üzere—– olmak üzere toplamda —-alacaklarının, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık —–ticari faizi ile birlikte tahsili için ilamsız takip yoluyla icra takibine başvurulmuş olduğunu, davalı takip borçlusu Şirketin ise ödeme emrini —– tarihinde tebellüğ ettiğinin, ilgili İcra Md.’ ne yetkilileri aracılığıyla —— gününde sundukları itiraz dilekçeleriyle, takip alacaklısına herhangi bir borçlarının bulunmadığının beyanını, borcun tamamına, faiz ve faiz oranına itirazda bulunarak takibin durdurulmasını talep ettiklerinin, Davacı şirkete ait ticari defterler Ve Kayıtlarının —— İncelemesi yapılması kararı verildiğinin, Davacı Şirketin Yerinde İnceleme Talebinde bulunduğunun, Ticari Defter ve Kayıtları ile Dayanak Belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı şirket tarafından ibraz edilen —– Defterlerinin Noter Açılış ve Yasa Gereği yaptırılmış olduğunun, Kayıt nizamı bakımından V.U.K. Md.215-219 Md. İle Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine uygun ve dayanak belgeleriyle uyum içinde olduğunun, davacının ticari defterlerinin HMK 222 uyarınca sahipleri lehine delil niteliği oluşturacağının kanaatine varıldığı, davacı şirketin incelenen Ticari, Defter ve kayıtlarında, Davalı Şirketle Cari ilişki kurulmamış olduğunun, davacı şirket ticari defterlerinde davalı şirket adına bir Cari Hesap kaydının bulunmadığının, davacı tarafından davalı Şirket adına duzenlenen ve —–beyan edilen —-aylık depo ücreti içerikli faturanın Açık Fatura olarak düzenlendiğinin, cari hesap kayıtlarına intikal ettirilmediğinin, davalı şirketin—–beyanlarında da yer almadığının, ve davacı şirketçe takip dayanağı yapılan ve huzurdaki davaya konu edilen faturaların ise davalı şirkete yansıtmalarının yapılmadığının tespitine varıldığını beyan etmiştir, davalı şirkete ait ticari defterler ve kayıtları: —– İtibarıyla davalı şirket yetkilisinin hazır bulunmamış olduğunun , herhangi bir mazeret ve yerinde inceleme talebinde bulunmadığının, ticari defter ve dayanak belgelerini de ibraz etmediğini bildirmiştir, Davacı Şirket ve davalı Şirket arasında, —- açıklamalı, —- geldiğinde ——- Vadeli Çek ile —–Sözleşmesini imzalamış olduklarını ve bu Sözleşmeler kapsamında Davacı Şirketçe Davalı Şirket adına Sözleşme —— düzenlemiş olduğunun, —- hem davacı şirket hem de davalı şirket tarafından kaşelenerek imza altına alındığının, davacı şirketin belgelerde yer alan —– hesaplarına kaydederek şirketin ödeyeceği kdv’den mahsup etmiş olması veya devreden kdv olarak şirket aktifinde kaydetmiş olması nedeniyle gider olarak değerlendirilemeyeceğinin , Dolayısıyla munzam gider talebine konu edilecek tutarların —arındırılması gerekeceğinin izahtan vareste olup, davacının—- munzam zarar konusu yapabilmesinin açıklanan gerekçelerle mümkün olmadığının, TBK md. 112 hükmü dikkate alındığında, davacı yanın munzam zarar isteminin orada yer alan esasla uyumlu olduğunun tespitinin mahkemeye ait olduğunun, davacı şirketin —- arındırılmış olarak yüklenmiş olduğu giderler toplamının;—– olabileceği sonucuna varıldığının, davacı —- tarafından davalı Şirkete———aracılığıyla keşide edilmiş olan, —–numaralı sözleşmelerin imzalanarak sözleşme ile talep edilen ürünlerin ithal edilmek suretiyle temin edilerek teslime hazır hale getirildiğinin, sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle muhataba——– tarihinde muhataba teslim edilmiş olduğunun, bu ihtara rağmen ihtarname tarihine kadar sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirmemiş bulunulduğunun, taahhüt edilen ödemelerin yapılmamış olmaması nedeniyle —— tarihli sözleşmelerin feshedildiğinin, taahhüt edilen yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması nedeniyle şirket tarafından yapılan —–gümrük vergileri olmak üzere toplam —– müspet zararlarının ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödenmesinin ve sözleşmelerin fesih edildiğinin ve ihtaren bildirildiğinin ihtarnamenin —– tarihinde davalı şirkete tebliğ edildiğinin, sonuç olarak davacı şirketin ticari ——— olduğunun değerlendirildiği, zarar miktarının belirlenmesi konusunda ise; TBK md.114/1i atfıyla ilkeler TBK md. 50-52 arasında yer bulmakta olduğunu, TBK md. 50; 1. fıkrada genel ispat ilkesini ortaya koyarken, 2. fıkrasında hakimin belirleme yetkisine işaret etmekte olduğunu, zarar görenin zararı azaltma yükümünün TBK md. Si/i ve 52/l’de yer almakta olduğunun, davacı yanın her ne kadar dilekçelerinde, çekişmeye temel ürünlerinin davalıya münhasır olduğunu zikrediyorsa da, bu ürünlerin 3. Kişilere satılması imkânının olup olmadığının, satılması imkânı varsa, ürünün özelliğine göre olması gereken ürün değerinin tam olarak belirlenip o saptamanın davacının o alana ilişkin savları ile kıyaslanması ve ayrıca gümrük/ depo/antrepo giderlerinin/işlemlerinin/operasyonlarının davacının savladığı içeriğiyle muhik ve uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, bu belirlemelerin kendisi tarafından yapılamayacağı üzerine bilirkişi heyetine gümrük uzmanı ve kahve ticaret sektörü alanında uzman bilirkişi eklenmiş ek bilirkişi raporundan özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği sözleşmeye konu ürünlerin teslim yerinin davacı —-olduğunun görüldüğü, bu durumda konu emtialar davalı yana tüm masraflar dahil bedel üzerinden satılmış olduğunun, davacı yanın sözleşmeye konu eşyaların ithal edildiğine ilişkin dosyaya sunmuş olduğu belgelerinin incelendiğinde; tüm belgelerin TEMMUZ ve EYLÜL 2018 tarihinde yani davacının sözleşmeyi feshinden sonra yapılmış harcamalar olduğunun, kesilmiş faturalar kapsamı harcamalar ve ——dekontlarına ilişkin olduğunun, ancak iş bu belgeler üzerindeki kısıtlı bilgilerin, sözleşmeye konu eşyalar ile ilişkilendirilemediğinin, işbu belgelerin sözleşmeye konu eşyalara ait olduğunun kabul edilmesi halinde dahi, eşyaların vergilerinin yatırıldığının—–yani fiili ithalinden sonra akıbeti hakkında dosya ekinde somut belge/bilgi bulunmadığından, davacı yanın zarar iddiası hakkında değerleme yapmanın mümkün olmadığının, —- soğutulmasına gerek olmadığının ve buzdolabının olmadığı yerlerde kullanılabilir ve saklanabilir olduğunun, raf ömürlerinin ortalama 12 ay olduğunun, davaya konu ürünlerin—– kalana kadar piyasada satışının oldukça kolay olabildiğinin, ancak raf ömrü %75 ni tükettikten sonra yani son 3 ay kaldığında satışı yapılabilinilse de, böylesi bir durumda, piyasada alıcı bulunabilmesi oldukça güç olacağından ancak yüksek fiyat indirimleri %50 ve üzeri ile satışı yapılabilineceğini, dosya muhteviyatında davaya konu ürünlerin üretim tarihleri bilinmediği için davalı firma
tarafından ürünlerin alınmayacağının anlaşıldığı tarih itibariyle 3.kişilere satış yapılıp
yapılamayacağının tespitinin mümkün olmadığının, ancak sözleşme tarihini üretim tarihi olarak baz alınacak olunursa —- Davalı şirkete ——– numaralı ilk bildirim tarihi itibariyle raf ömrünün %25 ni tüketilmiş olduğu ve 3. kişilere satışının yapılabilineceğini, davacı yanın ileri sürdüğü zararın oluşumu yönünden davacının —-ihtarı baz alınacak olunur ise ürünlerin raf ömrünün yaklaşık %70 ni tüketmiş olacağının ve davacı şirketin %50 oranında zararından söz edilebilineceğinin, osya muhteviyatı incelendiği ürünlerin raf ömürlerinin 24 ay olması hasebiyle ürünlerin 3. kişilere satışında davacı şirketin herhangi bir kaybının olmayacağının, taraflar arasında imzalanan sözleşmede/sözleşmelerde, konu ürünlerin teslim yeri davacı —- olarak belirlendiğinin , bu durumda eşyaların teslim öncesinde yapılan
masrafların sözleşmede belirlenen bedele dahil olduğunun , öte yandan bulunmasının zorunlu olmadığına işaret edilmek kaydı ile…) sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlık durumunda cezai şart veya nasıl ve ne gibi müeyyide uygulanacağı hakkında bilgi bulunmadığının, davacı yanın sözleşmeye konu eşyaların ithal edildiğine ilişkin dosyaya sunmuş olduğunun belgeler incelendiğinde tüm belgelerin —- tarihinde yani davacının sözleşmeyi feshinden sonra yapılmış harcamalar olduğunun, kesilmiş faturalar kapsamı harcamalar ve —– ait —- ilişkin olduğunun ancak işbu belgeler üzerindeki kısıtlı bilgilerin, sözleşmeye konu eşyalar ile ilişkilendirilemediğinin, gümrük tatbikatıyla sınırlı olarak meseleye bakıldığında, sözkonusu donelere nazaran işbu belgeler sözleşmeye konu eşyalara ait olduğu kabul edilecek olsa dahi, eşyaların vergilerinin yatırıldığının —
yani fiili ithalinden sonra akıbeti hakkında dosya ekinde somut belge/bilgi bulunmadığının, bu halde davacı yanın zarar iddiasının (bu yönüyle) afaki ve soyut kaldığı hususunda rapor sunmuşlardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/2. Maddesinde Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi —yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.——. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Bilirkişi incelemesi yapılarak davacı tarafın ticari defterleri incelenmiş oluh davalı taraf defterlerini davalının ticari defterleri sunmadığından incelenememiştir.
Somut olayda taraflar arasında —– tarihli satış sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede satıma konu malların teslim yerinin davacının——- deposundan teslim edileceği, davacı taraf sözleşmeye konu ürünleri teslime hazır hale getirmesine rağmen, davalı tarafın sözleşmedeki peşin ödemeleri yapmadığını, temin edilen ürünler sebebiyle depolama masraflarının arttığını, zarara uğradığını bu sebeple de —– tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini dolayısıyla da demuraj bedeli, depolama ve nakliye bedelleri ile ——— davalıdan tahsilini talep etmektedir.
Davacı tarafından davalıya gönderilen —- yevmiye numaralı, —- tarihli ihtarnamede “Sözleşmedeki taahhütler gereği müvekkil ürünleri temin ederek teslime hazır hale getirmiştir.” şeklindeki beyanın yer aldığı, bu beyana göre de davacının malları —- tarihinde temin ettiği anlaşılmaktadır. Ancak davaya konu edilen gümrük bedelleri, demuraj bedeli ve nakliyeye ilişkin faturaların malların temin edilip teslime hazır hale getirildiğinin beyan edildiği —–tarihinden sonraki aylara ilişkin ilişkin olduğu, hayatın olağan akışına göre de mallar temin edilmiş ise faturalandırmanın da hazır geldiği tarih veya öncesine ait olması gerektiği, faturaların temmuz, ağustos ve eylül aylarında çeşitli günlerde düzenlendiği bu hali ile davaya konu malların demuraj, gümrük ve nakliye bedelleri olduğu hususunda bir illiyet bulunmadığı gibi mahkememizce de inandırıcı bulunmamıştır. Taraflar arasındaki satım sözleşmesinde sözleşmeye konu malların teslim yeri davacının deposu olarak belirlendiğinden depolama bedeli de satış bedeline dahil edilerek bir anlaşma sağlandığı anlaşıldığından davacının depolama bedeli olarak ayrıca bir talepte bulunması mümkün değildir. Taraflar arasındaki sözleşme satım sözleşmesi olup tedarik sözleşmesi niteliğinde değildir. Kaldı ki davalının malların teslime hazır hale getirildiği ihtarından sonra ve öncesinde de ödeme yapmaması , malları teslim almaması karşısında davacının ihtardan sonra fesih ihtarına kadar aradan geçen yaklaşık beş ay daha malların teslim alınacağı düşüncesi ile beklememesi, satışa konu malların bozulabileceğini de öngörmesi ve basiretli bir tacir gibi davranması gerekmektedir. Depoda bulunan malların son kullanma tarihleri dikkate alındığından raf ömürlerinin dolmadığı sektör bilirkişisi raporu ile sabit hale geldiğinden davacının şirketin bu hususta da bir zararının doğmadığı belirlenmiştir. Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında davacının talepleri yerinde görülmeyerek davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 179,90-TL’nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.396,37 TL’den karşılanarak 1.216,47 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
6-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —— Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/02/2023