Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/535 E. 2022/160 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/535 Esas
KARAR NO: 2022/160
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ: 08/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —-tarihlerini kapsayan—-akdedilmiş olduğunu, —- incelendiğinde ödeme şartları ve süresinin açıkça belirtilmiş olduğunu, —– belirlenen koşullara uymayarak ödemede temerrüde düşen davalı bayi hakkında; —- dosyalarının tesis edilmiş olduğunu, anılı icra dosyalarının davalı aleyhine tesisinin ardından tarafların karşılıklı olarak anlaşmaya vararak —- tarihli protokol ile gerek anılı icra dosyalarının gerekse ticari diğer borçlarının —- tasfiyesini kararlaştırmış olduklarını, hem bayi —- maddesinin son cümlesi gereğince; davalı-borçlu yanın ödemelerini, belirli vadelerle ve ödeme günündeki —- üzerinden hesaplanacak olan kur farkı vb. alacaklarını yine — ödemesi gerekmekte olduğunu, ancak davalı yan, —– yılında nakden ödeyerek itfa etmesi gereken borçlarının bir kısmını nakden, önemli miktardaki bakiye kısmını ise —- kıymetli evraklarla peyder pey ödemiş olduğunu, bu ödemelerin yalnızca icra dosyalarının toplam borcu olan —- tarihine kadar tahakkuk etmiş olan —- alacaklarını kapsamakta olup, dava konusu vade farkı bedellerini kapsamamış olduğunu, dolayısıyla bu alacakların ödenmemiş olduklarını, Bayilik sözleşmesinde belirtilen ve taraflarca mutabık kalınan geç ödemelere ilişkin vade farkı oranları dikkate alınarak bilirkişi marifetiyle vade farkı alacaklarının —- belirlenmesi gerekmekte olduğunu, bu şekilde hesaplanacak olan vade farkı alacaklarına ticari temerrüt faizi de yürütülmesinin gerekmekte olduğunu, Vade farkının hukuki niteliğine ilişkin——Vade farkı alacaklının gecikmeden kaynaklanan zararını karşılamayı amaçlar. Ne var ki, temerrüt faizinde olduğu gibi alacaklının uğradığı zararı telafi eder fonksiyonu ile temerrüt faizine benzerlik göstermekte ise de vade farkı hem kendine özgü yapısı hem de temerrüt faizi sözleşme ile başka bir usul kararlaştırmış değilse borçlunun temerrüde düşmesi tarihinden başlayacağı halde; vade farkı vadeden itibaren başlar. vade farkı, mal bedelinin geç ödenmesinden dolayı yapılması gereken fer’ i bir ödemeyi değil, bu bedelin vadesinden sonra ödenmeye kalkışılması halinde, mal bedelinin belirlenmesine esas teşkil eden bir unsur —– olmaktadır. İşte bu sebepledir ki ana alacağın unsurunu teşkil eden vade farkı miktarına da BK. nun 101.” nci maddesi uyarınca temerrüt faizi yürütülebilmektedir. O nedenle birbirlerinden ayrı hukuki statüye tabidirler” içtihattan da anlaşılacağı üzere, vade farkına faiz yürütülebileceğinden; vade farkı alacağımızın yanında vade farkı miktarının ödenmesinde temerrüde düşüldüğünden ayrıca —- temerrüt faizi de talep etmekte olduklarını, davalı borçlunun vadeye bağlanarak ödeme yapacağı kararlaştırılan borçlarının vade tarihleri ve fiili ödeme yapılan tarihlerin cari hesap özetinde yer almakta olduklarını, taraflarınca anılı hususa istinaden davalıya—- tarihli ihtarı keşide edilmiş ve zorunlu arabuluculuğa başvurulmuşsa da anılı borç inkâr edildiğinden olumlu bir neticeye varmanın mümkün olamadığını beyan ve iddia ederek, Fazlaya ilişkin hak ve alacak talepleri saklı kalmak kaydıyla, şimdilik kısmen —— bedelli vade farkı alacağının temerrüt tarihinden itibaren tahakkuk edecek en yüksek ticari temerrüt reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkili şirkete ödenmesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça davanın yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, dava dilekçesi incelendiğinde davacının taraflar arasında akdedilen — tarihli protokol uyarınca müvekkilinin ödemesi gereken —-ödenmesinden sonra tahakkuk etmiş olan kur farkı ve vade farkı bedelleri olduğunu dile getirmekte olduğunu, bu iddiaları kabul etmediklerini ve davacıya borçlarının olmadığını, müvekkillerinden—- sahibi ve yetkilisi olduğu —– davacı —-rasında daha öncesinden kurulmuş olan ticari iş ve ilişkiler neticesinde doğan borçlar sebebiyle davalı şirket ile davacı şirket arasında —– toplamda borcun ödenmesi hususunda anlaşma yapılarak borcun yenilenmiş olduğunu, —–müvekkili ——-taşınmaz davalı şirket lehine ipotek olarak verilmiş olduğunu, ——- tarihli protokol uyarınca ekte ve sunulan tablodaki şekilde borçlarını ödemiş olup, buna göre ödemelerin; tamamen ödenmiş ve bu durum davalı tarafından———- yer alan ödeme şartları düzenlemesine aykırı olarak gecikmeli yapılan ödemelere ilişkin oluşan vade farkından dolayı tahakkuk etmiş bakiye borcunuz bulunmaktadır” denmek suretiyle protokole konu edilen —- borcun bittiği davalı tarafça açıkça kabul edilmiş ancak; Aynı ihtar ile protokol gereğince —— ödendiği tarihteki kur farkından kaynaklı borcun geç ödendiği bundan dolayı taraflar arasında protokol tarihinden önce akdedilen —–i uyarınca vade farkı alacağı bulunduğu ve — tutarındaki bu alacağın ödenmesinin taraflarına ihtar edilmiş olduğunu, Davalının ihtarının aksine protokole konu —— borç yukarıda ve ek tabloda sunulan kambiyo senetleri ile vadesinde ödenmiş olup, bu durum gerek ödemelerin yapıldığı bankalar gerekse resmi olarak müvekkilinin ve karşı yanın resmi ticari defterlerinde sabit olduğunu, davalının bu ihtarına —– tarihli protokol uyarınca borçların ödendiği, bu durumun kendilerince de kabul edildiği, vade farkından kaynaklanacak bir alacak bulunmadığı belirtilip müvekkili —— üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasının ihtar edilmiş olduğunu, davalı firma tarafından ihtar üzerine ipotekler fek edilmediği gibi müvekkili ile de iletişime geçilmemiş davalı taraf borcun sona ermesine rağmen edim yerine getirilmemiş ve ayrıca iş bu davanın açılmış olduğunu, taraflarınca anılan ipoteklerin kaldırılması için dava açılacak olup, o dosyada işbu mahkeme dosyasının birleştirilmesi istenecek ve bu konuda gerekli beyanda bulunulacağını, Mahkemenin de takdir edeceği üzere taraflar arasında akdedilen ——- konusunda bir ihtilaf olmadığını, davalının da çekmiş olduğu ihtarda bu hususun ikrar edildiğini, davalı ile müvekkili arasında akdedilen protokol borcun yenilenmesi niteliğinde olup, Borcun yenilenmesinde taraflar aynı kalsa da eski borcun ortadan kalkacağını ve yerine yeni bir borcun doğduğunu, bunun en önemli sonuçlarından birisinin de borcun yenilenmesiyle eski borca bağlı olan bütün teminatların ve sözleşmeden kaynaklı borçların ortadan kalkacağını, davalı tarafın borcun yenilenmesi anlaşmasıyla ortaya çıkan borcu ve borcun ödeme günündeki —– doğan tutarın ödendiğini kabul etmiş olduğunu, ancak davalı taraf, müvekkil ile kendisi arasında yapılan protokol ile borç yenilenmiş olduğu halde eski borcun kaynaklarından olan bir sözleşmedeki maddeye dayanarak borcun ödenmiş olmasına rağmen fazladan para talep etmekte olup yasal olarak bunun mümkün olmadığını, tarafların aralarında yapmış olduğu— protokol ile bayilik sözleşmesinden kaynaklı borcun ortadan kalkmış ve —– bedelli yeni bir borç doğmuş olduğunu, İpotek ile güvence altına alınan bu borcun ise müvekkili tarafından ödenmiş olup, davacı taraf her ne kadar taraflar arasında daha öncesinden kurulmuş olan bayilik sözleşmesine dayanmak istese de, ortadaki uyuşmazlığın davacı tarafından da kabul edilen ——ödendiğini de davalı gönderdiği ihtarlarda ve dava dilekçesindeki beyanlarla da açıkça kabul etmiş olup, davacının iddia ettiği gibi vade ya da kur farkından dolayı herhangi bir alacağı kalmamış olup, bu husus sunulan deliller ve tarafların ticari kayıtları, banka kayıtları ve bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını savunarak, Yetkili Mahkemelerin —–, yapılacak yargılama sonucunda açılan davanın Reddine, Dava masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibari ile taraflar arasında kurulan sözleşme kapsamında oluşan alacağın tahsili amacı ile açılan alacak davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ” Davacı şirketin—- ticari defter ve belgelerin incelendiğini, defterlerin açılış kapanışlarının yasaya uygun olarak yapıldığını, Davacı Şirketin davalı şirkete —- adet fatura düzenlenerek davalı şirket adına borç kaydedildiği, —- tarihinde davalı adına borç olarak tahakkuk ettirilen —- baliğ olduğu, buna mukabil davalı şirketçe protokol kapsamında yapılan—- ödeme sonucunda tahakkuk ettirilen—– dahil olmak üzere, —- bakiyesinin sıfırlandığı tespit edildiğini, — yazılmak suretiyle dosyaya kazandırılan ve —— üzerinde dava kapsamıyla sınırlı olarak İnceleme yapmak suretiyle —- tarafından hazırlanarak dosyaya sunulan —- davalıya ait ticari defter kayıtlarına göre; —– dava tarihinde davacı şirketin davalı şirketten alacak bakiyesinin bulunmadığı, davalı şirketin vade farkına ilişkin fatura ve borcunun bulunmadığı yönünde görüş ve kanaat belirttiğini, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının davacı şirketin ticari defter kayıtlarını teyit ettiği ve tarafların ticari defter kayıtları çerçevesinde —- olduğu hususunda mutabık oldukları tespit edildiğini sonuç olarak; —- tarihinde davalı adına borç olarak tahakkuk ettirilen ——- olduğu, taraflar arasında — tarihinde akdedilen —- alacaklıya teslimi karşılığında ve bu kambiyo senetlerinin tamamı tahsil edildiğinde —- üzerinden oluşacak —- ödeyerek kapatacağının ve bu şekilde borcun tamamen ödenmiş sayılacağının belirlendiği, buna mukabil davalı şirketçe protokol kapsamında yapılan —- ödeme sonucunda tahakkuk ettirilen —–bakiyesinin sıfırlandığı, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının davacı şirketin ticari defter kayıtlarını teyit ettiği ve tarafların ticari defter kayıtları çerçevesinde—– olduğu hususunda mutabık oldukları, ödemelerin vadelerinde yapılmadığı, Mahkemece, davacı şirketin huzurdaki davaya konu ettiği vade farkı alacağının yerinde olduğu yönünde hüküm kurması halinde, davacı yanca talep konusu yapılabilecek vade farkı alacağı —– olabileceği, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davalı şirketin faaliyet alanının — nedeni ile—-davalı yanın ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporunda özetle; ” Davalı şirketin—- ticari defter ve belgelerin incelendiğini, defterlerin açılış kapanışlarının yasaya uygun olarak yapıldığını, İncelenen davalıya ait —- defterlerinin defter beratlarının süresi içinde verildiği, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu ve defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığını, delil vasfı taşıdığı, davalıya ait ticari defter ve kayıtlarına göre; — tarihinde —-alacağının bulunmadığı, Davalı—- ticari defter ve kayıtlarına göre; —– vade farkına ilişkin fatura ve borcun bulunmadığı,” şeklinde rapor sunulmuştur.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki — —- borcun yenilenmesi olarak kabul edilip edilmemesi ve bu kapsamda davacının davalıdan vade farkı talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6098 Sayılı TBK’nın 133. maddesine göre, yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesinin, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olacağı, özellikle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi veya yeni bir kefalet senedi düzenlenmesinin, taraftarın açık yenileme iradeleri olmadıkça, yenileme sayılmayacağı açıktır.
Başka bir ifadeyle, taraflar yeni bir borç meydana getirirken eskisini ortadan kaldırma iradesine sahip olmalıdırlar; aksi takdirde taraftarın ya ikinci ve bağımsız bir borcu kurduğu, ya da taraftarın birinci borçta bir takım değişiklikler yapılmasını istedikleri anlaşılır. Taraflar arasında ikinci bir borç ilişkisinin kurulması veya mevcut bir borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılması yenileme için birer karine sayılamaz. Şüphe ve tereddüt halinde asıl borç ilişkisinin devam ettiği, taraftarın buna son vermek istemedikleri kabul edilecektir.
Borcun yenilenmesi dar anlamda borcu sona erdiren nedenlerden biridir. Kambiyo senedine bağlı bir borcun süresi salt yeni bir senet ile uzatılırsa bu yenileme değildir. Ne var ki, eski bononun iadesi karşılığında daha uzun süreli yeni bir kambiyo senedinin düzenlenip verilmesi yenileme mahiyetindedir. Zira kambiyo hukuku kurallarına göre eskisinin yerine geçmek üzere yeni bir senedin imzalanması, eskisinden tamamen bağımsız bir borç doğurur. Bununla birlikte davalı ile dava dışı şirket arasında, davacı lehine yapılan sözleşme borcun nakli sözleşmesidir. Borcun nakli müessesesi sözleşme tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 195 ila 204. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Borcun nakli müessesini borcun iç yüklenilmesi ve borcun dış yüklenilmesi olarak ayırmak gerekir. Borcun iç yüklenilmesi; asıl borçlu ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade eder. Böyle bir sözleşmenin geçerliliği herhangi bir şekle tabî olmadığı gibi, alacaklı bakımından sonuç doğurabilmesi için ise alacaklının açık muvafakatı gerekmektedir. Borcun dış yüklenilmesi ise, aynı Kanun’un 196. maddesinde düzenlenmiş olup, alacaklı ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade etmektedir. Borcun dış yüklenilmesinin gerçekleşmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi yeterli olup, geçerliliği için herhangi bir şekil şartına gerek yoktur. Şu halde, borcu nakil alan üçüncü kişinin icabının alacaklı tarafından kabul edilmesiyle borcun nakli sözleşmesi kurulur. Alacaklının kabulü açıkça olabileceği gibi zımni de olabilir. Borcun yüklenilmesi, borç ilişkisinde taraf değişimine yol açan hukuksal bir kurumdur. Borcun yüklenilmesinde, borç ilişkisinin konusu değişmediği halde, taraflarında bir değişim meydana gelmektedir. Borcu üstlenen kişi, alacaklı ile borcun dış yüklenmesini yaptığı anda, artık asıl borçlu borçtan kurtulur, onun yerini borcu yüklenen kişi alır. Buna göre, borcu üstlenen kişi borçluya karşı borcun iç yüklenilmesi anlaşmasından doğan edimini, alacaklı ile borcun dış yüklenilmesi anlaşmasını yaptığı anda ifa etmiş olur. Bu itibarla, borcun dış yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmasından sonra alacaklı alacağını ancak, borcu yüklenen üçüncü kişiden isteyebilir, borcu nakleden asıl borçludan isteyemez —–
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde: Davacı şirket ile davalı taraflar arasındaki — tarihli protokole göre, davalının —–Dosyaları kapsamında davacıya —– borçlu olduğunda mutabık kalırdığı, sözleşme metninde yenileme ibaresi açıkça bulunmasa bile protokolde ödemelerin hangi tarihlerde ne ile yapılacağının belirlendiği, protokolde ilgili borçlar için yeni vadeler öngörüldüğü, icra takiplerinin harçlarının belirlendiği,—– borç ödenmediğinde güncel bakiyenin ödeceğinin yazıldığı, yeni vadeler belirlendiği, protokolün ihlali halinde önceki borcun avdet edeceğine dair bir koşulun getirilmediği dikkate alındığında, tarafların borcu yenileme iradelerinin bulunduğu gibi, borcun yenilenmesi olarak kabul edilemeyeceği şeklinde protokolde herhangi bir hükme de rastlanılmadığı gözetildiğinde, protokolün yenileme sözleşmesi ve borcun naklini de içeren sözleşme olduğu, protokolde vade farkına ilişkin düzenleme yer almadığı dolayısıyla davacının vade farkı talebinde bulunamayacağı kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir. —-
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 657,49 TL harcın mahsubu ile artan 576,79-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.775,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——— Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.