Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/511 E. 2022/885 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/159 Esas
KARAR NO: 2022/812
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/01/2020
KARAR TARİHİ:25/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili —–yana faaliyet gösteren, alanında dünyanın —-şirketi olarak ——- üretim yapan, aynı zamanda pazarlama ve dağıtım hizmeti sunan çok uluslu bir şirket olduğunu, davacı müvekkili —– davalı şirket arasında akdedilmiş bulunan satış noktası sözleşmesinden mütevekkil cari hesaptan kaynaklı olarak —– cari hesap alacağı oluşmuş bulunduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı yürütülen faaliyetler neticesinde, davalının cari hesaba dayalı oluşan borçları müvekkil şirkete ödenmemiş, işbu borçların ödenmesi amacıyla defalarca şifahi görüşmeler yapılmış olmasına rağmen davalı taraf borçlarını ödemeden imtina ettiğini, cari hesap alacağının ödenmemesi nedeniyle —— ilamsız icra takip dosyası açıldığını davalı tarafça takibe, borca ve faize haksız surette itiraz edildiğini, müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtlarda da görüleceği üzere, davalı tarafın müvekkili şirkete borçlu durumda olduğunu, icra dosyasına yaptığı itiraz ile kötüniyetli hareket ederek borçtan kurtulma ve alacağın tahsilini geciktirme çabası içerisine girmiş olduğunu tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı tarafından takibe yapılan vaki itirazın iptali ile takibin devamına, %20′ den az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, davacının dava dilekçesi ile ileri sürdüğü iddialar ve taleplerinin haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ile davacı —-arasında ticari anlamda bir ilişki bulunmamakta olup, müvekkili ile davacı arasındaki cari hesap ilişkisinin — tarihinde sona erdiğini, — tarihinde müvekkili tarafından —-dosya ile davacıya takip başlatılmış olduğunu, ilgili faturalar ve cari hesap alacaklarından kaynaklı —- çıkışlı takip başlatılmış ve bu takip sonucu davacı tarafından ödeme protokolü ve ibraname başlıklı bir protokolü imza altına alınmış, bu şekilde borç sona ermiş olup bu tarihten sonra davacı ile herhangi bir cari hesap ilişkisinin kalmamış olduğunu, İş bu protokole istinaden takip açan taraflarına —— alacaklarının kalmış bulunmakta olduğunu, bu ödemenin de yapılacağına dair protokole şerh düşülmüş olup, İcra takibi ve cari hesap alacağımız iş bu protokolle ve protokole istinaden yapılan ödemelere binaen takipsiz bırakılmış olduğunu, davacının bahsettiği söz konusu alacağı olmuş olsaydı protokol tarihinde mahsup ilişkisine gidileceğini, Kaldı ki —- borcu olan davacının bu borca karşı müvekkile —– alacaklı olmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağını, zira — davacının kendi borcunu ödeyip protokolü imzalamış olduğunu tüm bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz ve iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak ikame edilen davanın reddine, %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak müvekkile verilmesine, yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesin beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—–takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——– esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Taraflar arasında ——- Tarihi sonrası oluştuğu tespit edilen ve ihtilafa sebep oldukları taraflar arasındaki—– kaynaklanan işlemlerin tasfiyesi niteliğinde sadece iade işlemlerini kapsadığı, hatta Davacı kayıtlarında yer almayan —- Davacı Kayıtlarına alınması halinde, Alacak iddiasında bulunan Davacı Şirketin aksine Davalı Şirkete —-Borçlu duruma geçeceği, ancak Tarafların —- Tarihli——- kaynaklanan işlemleri nedeniyle —– birbirlerini ibra etmiş olmaları karşısında, tarafların distribütörlük Sözleşmesinin tasfiyesine yönelik İadeleşmelerinden kaynaklanan bu işlemleri nedeniyle birbirlerinden borç/Alacak talebinde bulunup, bulunmayacağı hususların mahkemeye ait olduğunu beyan ve rapor etmiştir
Bilirkişi tarafından alınan ek raporlar da özetle; Davacı Şirketin daha önce kabul etmediği Davalı Şirket iadelerini —-öncesi kabul ederek kendi tasarrufları ile aleyhine sonuç doğuracak şekilde, bir diğer ifadeyle bu fatura kayıtları öncesi davalı şirkete —- olan —- tarihinde ticari defterlerine kaydederek —-Tarihli Protokolü imzalayarak aynı tarihte —- ödediği dikkat edilirse —-açıklamasıyla Müvekkili Davacı Şirket defterlerine kaydı yapılan işlemlerin ———-numaralarının belirli bir davalı şirket faturasına dahi karşılık gelmediği, bir diğer ifadeyle yer alan açıklamaların numarasız faturalar oldukları sadece protokole uygun mutabakat sonucu davacı tarafından kabul edilmiş ve kendi tasarrufları ile ticari defterlere yapılmış faturasız kayıtlar oldukları, davacının Ticari Kayıtlarında —- başlıklı sütunda——- olarak belirtilmiş bu kayıtların davalı şirketin geçmiş tarihli hangi hizmet iade faturalarını kapsadığını davacı Şirket Muhasebesinin daha evvel kayıtlarına almadığı Davalı—- davalı şirketle aralarında yapılan bu ibra protokolü kapsamında kabul ederek yapılacak — ödemede mahsuplaşmak üzere kayıt altına alınan işlemler olduğu ve Toplamı —- davalı şirket lehine yapılan bu iade işlemi kayıtlarında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı Şirketçe —- imzalandığı ve bu protokol kapsamında —- ödeme yapıldıktan sonraki tarih olan —–ödeme yapıldığı ve bu ödemenin her iki tarafın ticari defter kayıtlarında yer aldığı, dolayısıyla taraflar arasında gerçekleşen son işlem tarihinin —— tarihi olmadığı ve kendi kayıtlarına göre —-Alacaklı olan Davacı Şirketin, alacaklı olduğu halde— tarihinde neden — ödeme yaparak Davalı Şirketten olan Alacağını ——- yükseltmiş olduğunun da izaha muhtaç olduğu, dolayısıyla ödemenin yapıldığı tarihte davalı şirketçe davacı şirket adına düzenlenmiş olan ve elektronik ortamda tebliğ edilen —- tutarlı iade faturalarının keza müvekkili şirketin —-tarihinde yine kendi ticari defter kayıtlarında Davacı Vekilinin Davalı Şirket aleyhine işbu davanın dayandığı takipte takip konusu yaptığı —— açıklamasıyla — olduğu, bir başka ifadeyle müvekkili şirket ticari defterlerine dayanılması gerektiğini beyan eden Davacı—– bulunmadığı hususunu da dikkate almadığı görüldüğü, tarafların —- mevcut olduğu tespit edilen —— dayanılarak belirtilmiş olup, bu bakiyelere yapılan itirazlarının tarafların sunulan ve dosyaya kazandırılmış bulunan —— karşısında yerinde olmadıkları, hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Takip tarihi itibariyle TTK. 101 maddesi uyarınca cari hesaba konu alacak kalemleri yönünden zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmıştır.
HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi —–yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.—–Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü gereğince davaya konu somut olayda tarafların ticari defterlerini incelenmek üzere bilirkişinin raporunu sunduğu, tarafların kendi lehlerine delil niteliğine sahip olduğu tarafların cari hesap kayıtları incelendiğinde davacı şirketin, protokolün yapıldığı —Tarihi itibarıyla davalı şirkete —borçlu durumda bulunduğu ve—- Tarihli protokolde aralarında borç/alacak tutarı mutabık kaldıkları —ödemeyi —- tarihinde yapmış bulunduğu, — olarak, davalı şirketin protokolün yapıldığı —–Tarihinde, davacı şirketten —- alacaklı durumda bulunduğu, protokol gereği bu alacağına karşılık tarafların — protokol tarihinde ödenmesi halinde tarafların birbirlerini —- sözleşmesinden kaynaklanan borç ve alacakları için birbirlerini ibra ettikleri davacı şirketin —- tarihinde ödemeyi yaparak ifa yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğu, tarafların birbirlerini ibra ettikleri ve borç/alacak bakiyesini — olarak kabullendikleri tarafların ticari defterleri arasındaki mutabakatsızlığın ; —- Tarihinden sonra davacı şirket ticari defterlerinde yer alan —- tarihli iki kalem işlem nedeniyle davacı şirket defterinde davalı taraftan—– alacak bakiyesinin oluştuğu davalı şirket kayıtlarında ise davacı yana elektronik ortamda tebliğ edilmiş;
——- Turalı iade faturalarının davacı şirket kayıtlarında yer almamasından
kaynaklandığı, anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı tarafın—-dosyasında mübrez ibraname ve sulh protokolü kapsamında —– sözleşmesinden kaynaklanan alacakları ve borçları yönünden ibra etmiş oldukları anlaşılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un ispat yükü başlıklı 6.maddesinin düzenlemesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadelerini içerir .6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ispat hakkı başlıklı 189/1.maddesinin düzenlemesi “Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.” şeklindedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ispat yükü başlıklı 190.maddesinin düzenlemesi “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Somut olayda davalı tarafta usul ve yasaya uygun olarak tutulan ticari defterlerini incelenmesi amacıyla ibraz ettiği ve davacı taraf davaya konu edilen alacak bedellerine konu işlemleri usul ve yasaya uygun olarak ispatlayamadığı kaldı ka davalı tarafından düzenlenip elektronik ortamda davacıya tebliğ edilen bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak bildirilen —— tarihli faturalara kendi ticari kayıtlarında yer vermediği tüm bu hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacı yanın ticari defterindeki tek taraflı kayıtları hükme esas alınmamıştır. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Somut olayda ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı taraftadır.Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif eder. Yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen taraf yapar. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Dosya kapsamına göre davacının sulh ve ibra protokolünden sonra davalı aleyhine borç olarak düzenlediği ——— ödeme açıklamalı işlemleri, davacı ve davalı ticari defterleri uyarınca ve mevcut dosya kapsamına göre ispat edemediği anlaşıldığından ve dava dilekçesinde davacının aynı zamanda yemin deliline de dayandığı görüldüğünden davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış davacı taraf yemin deliline dayanmayacağı yazılı olarak beyan etmiştir. Hal böyle olunca davacı taraf usulüne uygun delilerle davasını ispat edemediğinden davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. alınan- usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu da kayıtlar hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. —– uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle de davalı taraf lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Davalı tarafın şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3- Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 104,70 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 24‬,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 8.668,47 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/11/2022