Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/51 E. 2021/404 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/51 Esas
KARAR NO : 2021/404
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/01/2020
KARAR TARİHİ : 27/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile dava dışı borçlu —- — kullandırıldığını, — teminatı olarak—-plakalı araç üzerine müvekkil bankaca rehin konulduğunu, davalıların borçtan müşterek ve müteselsil kefl sıfatı ile sorumlu olduklarını, kredinin geri ödenmemesi üzerine kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın —— yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, borcun vade tarihinde ödenmemesi üzerine bütün alacağın muaccel hale geldiğini ve davalıların temmerrüde düştüğünü, ihtarnameye yasal süresinde itiraz etmeyen asıl borçluya karşı —- sayılı dosyasından rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibi geçildiğini, davalılar hakkında ise —–sayılı dosyasından tahsilde tekerrür olmamak üzere takip yapıldığını, davalılarca borca itiraz edilerek takibin durduğunu, yapılan arabulculuk görüşmelerininde sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı banka ile—– kredi hesabının kat edilerek müteselsil kefil olan müvekkiller tarafından ödenmesi için —– dosyasından takibe başlandığını, bahsi geçen takibe müvekkiller tarafından itiraz edildiğini, açılan bu davanın haksız olduğunu, kat edilen kredi hesaplarının farklı bir—- ait olduğunu, ispat yükünün davacıda olduğunu, müvekkillerinin davacı bankaya bir borcunun olmadığını, taraflar arasında düzenlenen —— sorumluluğuna dair açık hüküm bulunmadığından kefaletin hukuka uygun olmadığını, beyanla, davanın reddine, davacının kötü niyetli olması nedeni ile %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ——- icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- sayılı takip dosyasının incelenmesinde, takipte ödeme emrinin davalı/borçlulara — tarihinde tebliğ edildiği, davalıların—- tarihinde takibe itiraz ettiği ve takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği ve huzurdaki davanın —- tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök raporda ,” Davacı banka ile dava dışı borçlu —– sözleşmesinin imzalandığını, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile bu sözleşmeyi imzaladığını, dava dışı firmaya kullandırılan —– para hesabının ödemelerinde aksamalar olması üzerine davacı bankaca —- —–izleme kredisi kullandırıldığı ve bu yeni kullandırılan kredi ile aksama yaşanan kredilerin kapatıldığı, dava dışı borçlu firmaya — ödenmemesinde aksamalar oluşması üzerine davacı bankacı —-kredisinin kullandırıldığı ve bu yeni kullandırılan kredi ile aksama yaşanan kredinin kapatıldığı, dava dışı borçlu firmaya—– tarihinde gönderilen ihtarnamenin iade edildiği, davalı müteselsil kefil firmaya gönderilen ihtarnamenin —tarihinde tebliğ edildiği, diğer borçlu davalı —- adresine gönderilen ihtarnamenin iade edildiği, dava ve takip konusu kredi alacağının —- ödenmeyen borç bakiyelerinden kaynaklandığını, davalı borçlu firma yönünden — tarihi itibari ile temerrüdün oluştuğunu, davalı —- yönünden tebligat yapılamaması nedeni ile temerrüt halinin oluşmadığı, davalıların dava konusu takip yönünden yapılan itirazın — alacak yönünden davalı firma için —-olmak üzere toplam — üzerinden takibin iptalinin gerektiği, —-kaynaklanan alacak yönünden davalı firmanın, ———- üzerinden iptalinin gerektiği, toplam alacağın —- olan asıl alacak kısmına takip tarihi olan —- tarihinden tahsil tarihine kadar geçen günler için davacı bankaca kredilere ilgili tarihte uygulanan en yüksek kredi faiz oranının —- ile bulunan gecikme temerrüt faiz oranı ve bu faizin — birlikte ödenmesinin gerektiği ——-kaynaklanan alacak yönünden davalı firma için ——- üzerinden itirazın iptali gerektiği, Bilirkişi tarafından verilen Ek raporda, davalı vekilinin sözünü ettiği farklı tarihli kefalet sözleşmesi tarihinin sehven yazıldığı, dosyadan bulunan —— limitli tek bir sözleşmenin bulunduğunu, davacı bankada yapılan yerinde incelemede firmaya ait kredi dosyası ve sitem ekran kayıtlarına bakıldığı, yapılan incelemelerde dosyada bulunan davaya konu kredilerin kök raporda belirtilen —- kullandırıldığı bu tarihten sonra firmadan alınan başka bir — dosya ve ekran kayıtlarında bulunmadığının görüldüğü, davalı vekili tarafından sözü edilen kefaletten cayma iradesine yönelik yazılı bir talep yada talimatın dosyada bulunmadığı görüldüğü ” şeklinde rapor sunulmuştur.
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi —verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ——-
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez —-
Dava dışı şirket ile davacı banka arasında —- ———, davalı yanca dava dışı şirkete davacı tarafça kullandırılacak kredi yönünden bu sözleşmelerin müteselsil kefil olarak imzalandığı, kefaletlerinin geçerli olduğu görülmektedir.
İİK’nın 68/b-1. maddesine göre: Sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Dava dışı borçlu ve davalılara çıkarılan kat ihtarlarının usulüne uygun olduğu görülmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun (TBK)’ nın 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesiyle ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Her ne kadar davaya konu kredi borcu için rehinli araç için takip yapılmamış ise de davacının rehinli takip yapmadan kefile takip yapma hakkı bulunmaktadır.
Davalı taraf dava konusu borcun yeni bir genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını ispat edememiştir. Davaya konu kredi borcunun çerçeve nitelikte olan ve davalıların da müteselsil kefil olarak imzaladığı — tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı —– tarihli ek bilirkişi raporu ile de sabit hale geldiğinden davalının bu yöndeki itirazları nazara alınmamıştır.
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine —— sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve temerrüt faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.
Eldeki davada, dava konusu kredi alacağı likit (belirlenebilir) olup, mahkemece hükme esas alınan miktar üzerinden davacı yararına ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir——. Ancak kısa kararda icra inkar tazminatına ilişkin talep sehven değerlendirilmediğinden gerekçeli karar ile kısa karar arasında uyumsuzluk oluşturmamak için gerekçeli kararda da belirtilmemiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen KABULÜNE,
1-Davalı takip borçlularının—— dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile;
A——– talebin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı/borçlu —— üzerinden devamına,
—–talebin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı/borçlu —-üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren — oranında temerrüt faizi ve faizin — yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,
B—– kredinden kaynaklanan talebin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı/borçlu—– üzerinden devamına,
—- kredinden kaynaklanan talebin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı/borçlu——- üzerinden devamına
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren — oranında temerrüt faizi ve faizin—–nolu kredinden kaynaklanan talebin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı/borçlu — -olmak üzere —- kredinden kaynaklanan talebin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı/borçlu—– üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren —- oranında temerrüt faizi ve faizin —- yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Karar harcı 23.215,11 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 4.122,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 19.092,34 TL harcın davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 4.122,77 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 4.167,17 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 172,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.172,50 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.167,31 TL sinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 32.239,46 TL nispi vekalet ücretinin—– müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 1.510,04 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.314,16-TL.sinin davalılardan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 5.84 TL davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde———– Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/04/2021