Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/492 E. 2021/639 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/492 Esas
KARAR NO: 2021/639
DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı), Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 03/06/2020
KARAR TARİHİ : 07/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı), Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı—— sermaye ile ortak olduğunu, davalı — iştigal alanını, ——— olduğunu, bu kapsamda üretimler ve———- noktasında satışlar yapmakta olup, Davalılar adına kayıtlı onlarca gayrimenkul ve araç bulunduğunu, davalı Şirketlerin —— olup, ——— azınlık pay sahiplerinin ise,—– kardeşleri ve yakın akrabaları olduklarını, müvekkili—— sonrasında fikir ayrılıkları başlamış ve ——– sonrasında fikir ayrılıkları derinleşerek devamında husumet oluşmuş olduğunu,——— karşı duruşu sebebiyle, yapılanma ile irtibatı olabilecek kişilerin tespitinin yapılmasını ivedilikle şirket ile ilişiğinin kesilmesini, bu konuda şirketler bünyesinde araştırma ve değerlendirme yapılmasını talep ettiğini, ancak bu konudaki taleplerinin olumlu karşılanmadığı gibi şirketlerden dışlanmaya başlandığını ve yapılan müzakereler sürecinde darp edilmiş olduğunu, Müvekkilinin, davalı şirketin mali kayıtlarından ve işlemlerinden uzak tutulmaya başlandığını ve Müvekkilinin davalı şirketlerin işleyişine dair yıllardır bilgi alamamakta olduğunu, müvekkilinin, şirketlerin işleyişinden endişe etmesi sebebiyle, hakim pay sahibi ortağın hareketleri ve söz konusu tutum ve davranışların engellenmesi cihetiyle, şirket içinde müzakere etmek istemesi ve bu hususlara dikkat çekmeye başlaması üzerine, hakim ortak ——- yapılacağı ve müvekkilinin şirket müdürlük görevinden alınması hususlarının istişare edileceğini bildirdiği —– muhtelif tarih ve yevmiye numaralı ihtarnamelerinin keşide edilmiş olduğunu, ardından yaşanan olayları kronolojik olarak izah etmek gerekirse; ——— herhangi bir gerekçe olmaksızın, haksız olarak müvekkilinin müdürlük görevinin sona erdirilmesine ve şirketleri temsil ve ilzam yetkilerinin kaldırılmasına karar verilmiş olduğunu, bu şekilde, müvekkilin şirketlerden irtibatının kesilmesine yönelik somut adım atılmış ve ortaklık içerisindeki husumetin daha da derinleşmiş olduğunu,——– diye ifade de bulunduğunu, müvekkilinin azline dair kararın akabinde, ——– keşide edilerek müvekkilinin azlinin haksız olarak yapıldığı, müvekkilinin şirketten ayrılmasına yönelik yapılan eylemler nedeniyle ortaklık ilişkisinin çekilmez olduğunu, ancak henüz ayrılma akçesine yönelik mutabakat sağlanamadığını ve mali kayıtlar üzerinde şeffaf davranılmadığını, bu şekilde müvekkilinin ivedilikle irtibatının kesilmeye çalışıldığını ve müvekkili tarafından ancak bir kısım veri üzerinden yapılan araştırma ile usulsüzlük tespit edildiğinin ihtar edilmiş olduğunu, ardından, yapılan işlemlerden şirketleri ve diğer ortakları haberdar etmek cihetiyle, ——– edildiğini, ortaklık içerisinde gelinen durum itibariyle, davacının ortağı olduğu şirketlerden azli ile ortaklığın birlikte devamının mümkün olamayacağı sabit hale geldiğinden, müvekkilinin şirketlerden ayrılmasına dair esaslar hakkında sulh ile mutabık olabilmek adına görüşmelere başlamış olduğunu, müvekkilinin, ortaklıktan ayrılma hususunu sulh ile çözme niyetinde olmasına karşın yapılan görüşmelerde,——— tarafından darp edilmiş olduğunu, müvekkilinin darp raporunu dilekçe ekinde ibraz ettiklerini, müvekkilinin yaralamaya ilişkin savcılık şikâyeti hakkını saklı tutmakla birlikte, davacının, uyuşmazlığı sulh ile çözme niyetinden ödün vermek istemediğinden avukatların müzakereleri sürdürmesini istemiş olduğunu, müvekkilinin ortaklıktan ayrılması konusunda anlaşılmış olmasına karşın bedel konusunda mutabık kalınamadığından son olarak ——- yukarıda izah edilen hususların görüşülmesi, ayrılma esasının belirlenmesi ve mali kayıtların verilerek inceleme yaptırılması taleplerini içeren ——— keşide edildiğini, ancak söz konusu ihtarnameye müdürler tarafından cevap dahi verilmemiş olduğunu, davalı şirketlerin, yıllık —–civarında ciro yapmakta ve izah edildiği üzere, aktifinde onlarca gayrimenkulü ve menkulü bulunmakta olduğunu, müvekkilinin çıkma payının yasal usul izlenerek gerçek değerinin hesabı için şirketlerin resmi ve gayri resmi kasa hareketleri, mali bilançoları, stok bilgileri, gerçekleşen satışları ve ileriye dönük hedefleri dahil olmak üzere —– mali işlemleri üzerinde bağımsız denetçi vasıtasıyla tespit yaptırılması talep edilmiş ancak taleplerinin kabul görmemiş olduğunu, buna karşılık istedikleri verilere nazaran sadece—– verdiği bir kısım kayıtların gönderilmiş olduğunu, Keza, müvekkilinin müdürlük görevi kağıt üzerinde bırakıldığından, —— dair yıllardır bilgi alamamakta ve mali kayıtları üzerinde inceleme yapamamakta olduğunu, ortaktan ileriye dönük çıkar beklentisi kalmamış bir hukuki ilişkiyi zorla sürdürmesi beklenemeyeceğinden dava açma yoluna başvurulmuş olduğunu, sunulacak usulsüz işlemlerin yoğun yapıldığının bilirkişi incelemesi neticesinde de net olarak ortaya çıkacağını, birkaç örneğin dahi yaşananlarla birlikte değerlendirildiğinde aslen özünde güven ilişkisinin ortadan kalkarak ortaklık ilişkisinin çekilmez hale geldiğinin ispatı olduğunu, bu kapsamda tespit edilebilenlerin; şirketler üzerinden hâkim ortak———— adına bedelsiz hisse devri gerçekleştirmiş olup, ——— soruşturma dosyasıyla dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma sebebiyle suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, grup şirket ——— projesini gerçekleştirme kapsamında kurulmuş olduğunu, görüldüğü üzere, milyonlarca liralık bir projeyi icra eden ——– olması sebebiyle, müvekkilinin de yüksek miktarlarda gelir etmesinin planlanmakta olduğunu, ancak —–imza yetkisine dayalı olarak ———- hisselerini karşılıksız olarak şirkette çalışan —- şahsa devretmiş ve akabinde,—— üzerinden —– gibi kısa bir süre sonra yine bedelsiz olarak hisseleri kendi üzerine devralarak şirket paylarını zimmetine geçirmiş ve detaylıca belirtildiği gibi ——- usulsüz menfaat elde etmiş olduğunu, muvazaalı işlemin tespitine dayalı müvekkilinin payına isabet edecek haklar konusunda müvekkilinin talep ve haklarını saklı tuttuklarını, hisselerin devrinin tespit edildiği —– tutanaklarını ibraz ettiklerini, bu şekilde—— ticari alana denk gelmekte olduğunu, Projenin yapıldığı muhitteki emsal dairelerin rayiç bedellerinin ise, ortalama—–haksız kazanım sağlamış olduğunu, hakim pay sahibi ——- şirketlerden finansman sağlayarak kendi adına, şirket müdür ve çalışanları ile kardeşleri adına şirketler kurarak rekabet yasağına aykırı şekilde, hem ortaklığın iştigal alanına giren işleri yaparak karı bu şirketler üzerinde bırakmış hem de piyasadan teklif dahi almaksızın kazanç sağlama cihetiyle ortaklığın işlerini bu firmalara yaptırmış olup, bu şekilde —– süreklilik arz edecek şekilde haksız menfaat ederken müvekkilinin ve ortaklığın haklarının kısıtlanmış olduğunu, Söz konusu şirketlerle yapılan işlemlerin; ——- firmaları, şirketlerin bağımsız denetçisi ———-olduğunu, müvekkilinin yapılan işlemlere muttali olması ile —-tüm bu usulsüz durumu kabul etmiş ve usulsüzlüğü düzeltmek için müvekkil ile—— olacak şekilde hisse devri yapacağını kabul, taahhüt ve beyan etmiş olduğunu, görüldüğü üzere, —– işbu protokol ile kağıt üzerinde hissedar dahi gözükmediği şirketlerin de hisse devrini yapacağını taahhüt ederek şirketlerin muvazaalı kurulduğunu aslen ——– tarafından idare edildiğini kabul ve ikrar etmiş olduğunu, İşbu protokolün, usulsüz işlemlerin belgesi ve ispatı olup dava süresince, özellikle bu şekilde işlemler ile şirketlerin özvarlığında oynamalar yapılmaması adına kayyım atanmasını talep etmekte olduklarını, kaldı ki, —— protokoldeki edimlerini de sadece kısmi olarak yerine getirmiş olup, İşbu protokolün kayyım atanması tedbirinin uygulanması gerektiğinin de ispatı olduğunu, aynı saikle kurulan şirketlerden ———-aralarında ticari ilişki olmamasına karşın ———– alımına ilişkin fatura kesildiği ancak karşılığında mal alınmadığının tespit edilmiş olduğunu, ——–iştigal alanı gereği çok az miktarda —– alımı yapmakta olup, —— sonra fatura kesilerek hesapların kapatıldığı, ödemelerin aylarca bu şirketlerde kalmasına karşın herhangi bir adatlandırmanın yapılmadığı ve yukarıda izah edilen gibi fiktif fatura işlemlerinin sıklıkla yapıldığı ve bilançolarla oynanarak işlemlerin gizlendiğinin tespit edildiğini, Kaldı ki, ——–alacak kaydı olduğunun tespit edilmiş olduğunu, yukarıda belirtilen şirketlerin faaliyet alanına giren işleri icra eden grup şirketi olmasına karşın bu şirketler kurularak işler grup şirketleri yerine bu şirketlere yaptırılmış ve böylece şirketlerin geliri kısıtlanmış olduğunu, örneğin —— ortak olduğu ——– iştigal alanında olup genel anlamıyla et ve et ürünleri ticareti yapmakta olduğunu, ——-şekilde bilinçli olarak rakip yaratılarak kazancının kısıtlanmış olduğunu, şirketlerde, —— tutulmakta olduğunu, Kayıtlar incelendiğinde de, görüleceği üzere, sadece müvekkilinin tespit edebildiği kısmında, ——- hesaplarından şahsi para iktisapları yapmış ve bu makbuzsuz harcamalarını da ——-ulaştığında da kapatmak için yukarıda saydığımız firmalardan faturalar almış olduklarını, —— paraların çıkışının yapıldığı tarihe denk gelecek şekilde faturaların alındığının tespit edilmiş olduğunu, keza, yine yukarıda bahsedilen şirketlerden ——-şirketten —— olan ———– kesildiği ancak karşılığında mal alımı gerçekleştirilmediği tespit edilmiş olduğunu, Mahkemeye sunulanlar doğrultusunda, sadece ortaklık görüşmesinde incelenebilen bir kısım kayıttan bu şekilde şirketlerin bilançolarının makyajlandığı ve hileli muhasebe işlemleriyle kasıtlı olarak zarar ettirildiğinin tespit edildiğini, hakim ortak —– üzerinden sağladığı finansman ile yatırımlar yapmış olduğunu, ——- davalı şirketlerin de yer aldığı grup şirketler arasında, hisse çoğunluğunun olduğu grup şirketler esas alınarak gelir ve kar transferi yapmakta olduğunu, —– dahil diğer azınlık hissedarları da zarara sokacak ve sadece hakim ortak lehine olmak üzere haksız kazanım elde edecek nitelikte işlemler yapılmakta olup, ——alışveriş dışındaki yapılan para alış/verişlerinde, adat hesabı ile faiz işletmemekte ve ——-olduğunu, bu şekilde işlem yapılmasının kendi kaynaklarından——- usulsüzlüğü doğmasına sebep olmakta ve cezalı vergi tarhiyatı yapılması sonucunu doğurmakta olduğunu, Şirket üzerinden yüklü miktarlarda kurum ve kuruluşlara yardımlar yapıldığı tespit edilmiş ancak hangi kurum ve kuruluşlara bu yardımların aktarıldığının da belirsiz olduğunu ve —— edildiğinde de verilmediğini, somut örneklerden de anlaşıldığı üzere, müvekkili ile ortaklık arasında oluşan ciddi şekilde fikir ayrılıkları, fiziki şiddet ve uyuşmazlık davacı yönünden ortaklığın devamını mümkün kılmamakta olup, bu cihetle, taraflar arasında sulh müzakereleri akabinde ise, zorunlu arabuluculuk görüşmeleri yapılmış ve çıkma konusunda mutabık kalınmışsa da müvekkilinin çıkma ve kâr payı bedellerinde mutabık kalınamadığından huzurdaki davanın ikame edilmiş olduğunu, —– ele alınan haklı sebebi oluşturan koşullar ve ——ilişkin aynı minvalde verdiği kararlarında bahsi geçen “şirket ortaklığını çekilmez kılacak nitelikteki husumet, şirketin işleyişi, yönetim ve faaliyetleri hakkında bilgi vermemenin süreklilik kazanması, ortakların şirketten dışlanması, şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket etmesi” gibi haklı sebeplerin davalı ortaklık işleyişinde mevcut olduğunu, müvekkilinin kuruluşundan beri olmak üzere, idari işlere ilişkin müdürlüğünü yaptığı şirketlerin müdürlük görevinden haksız olarak kayıtlara ulaşmasını engellemek için azledildiğini, hakim ortak —– tarafından darp edilmiş olduğunu, davacıya bilgi ve belge verilmemekte, —–aralarında yapılan protokol gereği taahhüt ettiği hisse devrini yapmamakta, —— hakim pay sahipliğini kullanarak şirketler üzerinden haksız ve usulsüz kazanımlar sağlamakta olduğunu, sayılan belli başlı birkaç somut durumun dahi ortaklar arasındaki güven ilişkisinin bozulduğunu, ortaklığın çekilmez hale geldiğini, davacının şirket ortaklığını sürdürme imkanının kalmadığını, davacının şirketten dışlandığını, dolayısıyla haklı sebeplerin mevcudiyetini göstermekte olduğunu, Müvekkilinin ortaklıklardan çıkma ile esas sermaye payını ve payın sağladığı hakları kaybettiğinden, bu kaybın ekonomik olarak denkleştirilmesi için esas sermaye payının gerçek değerini içeren miktarda ayrılma akçesi hakkının verilmesi gerekmekte olduğunu, Ancak davalı ortaklıklarda, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, mali kayıtların tutulması gerçeğe uygun yapılmadığından, ——- alınarak, davacının, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesinin hesaplanmasının gerektiğini, esas sermaye payının gerçek değeri hesaplanırken, yaşayan işletme içindeki piyasa değeri esas alınmalı ve bu değerin objektif olması, bunun sonucu olarak sadece ortaklığın payının değeri değil, ayrıca ortaklığın geleceğe ilişkin görünüşü gibi payın değerini etkileyen diğer hususların da hesaplamada dikkate alınması gerektiğini, davalı ortaklıklar adına kayıtlı gayrimenkul, menkuller bulunmakta —– olduğunu, ayrıca şirketlerin marka değerinin de nazara alınması gerekli olup, bu cihetle, iştigal alanı esas alınarak uzmanlardan oluşan bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme ve hesaplama yapılmasını talep etmekte olduklarını, ——- rayiç satış bedellerinin tespit edilerek esas alınması gerekmekte olduğunu, şirketler adına kayıtlı gayrimenkuller kapsamında, arsa, işleme tesisleri ve içerisinde yer alan demirbaşlar ve makinelerin, Şirketler adına kayıtlı araçların ve menkullerin, Şirket stoklarındaki ürünlerin, şirketlerin marka değerinin, şirketin —- faktörlerinin dikkate alınarak belirlenen güncel öz varlık değerinin tespitinden sonra davalı şirketler —– tek olması, aynı kulvarda ticaret yapan rakip firma olmaması, piyasadaki müşteri portföyü, piyasadaki işlem hacminin büyüklüğü sebebiyle, uzun süreli karlılık gösterdiğinden geleceğe dönük kazancı da dikkate alınarak —— kriterleri çerçevesinde, şirket değerleme uzmanları tarafından yaşayan şirket değerinin hesaplanmasını ve buna bağlı olarak ayrılma akçesi belirlenmesini talep ettiklerini, mahkeme tarafından müvekkilinin çıkma payının hesaplanması noktasında, ortaklığın muvazaalı işlemler yaptığı ve —– verdiği hususlarının nazara alınması gerekmekte olduğunu, yargılama sürecinde, müvekkilinin hak ve alacağını kısıtlamak adına, muvazaalı borçlanma işlemlerinin yapılacağı kanaatinde olduklarını, Dava tarihinden sonraki borçlanmaların hesaba dahil edilmemesini, bu şekildeki borçlanmaların davacının alacağını azaltma saikiyle yapıldığından gerçek durumunu yansıtmayacağını mahkemenin bilgilerine sunmak istediklerini, şirketlerde, gerçek dışı harcamalar defterlere kaydedilerek şirketlerin özvarlık payının olduğundan düşük gösterilmekte olduğunu, bu nedenle, yapılacak incelemenin sadece bilançolar üzerinden değil faturalar ve diğer kayıtlar üzerinden uzman bilirkişi heyeti tarafından yapılmasını talep etmekte olduklarını, davalı şirketlerin ortağı olduğu şirketlerin özvarlığı da hesaplamada doğrudan esas alınacağından ve şirketlerin kayıtlarında iştirak olunan bu şirketlerin malvarlığı değerleri gerçek değeri üzerinden gösterilmediğinden bu —– araç listelerinin, bilanço varlıklarının, marka değeri ve —– faktörlerin dosyaya alınmasını ve bilirkişilerce rayice göre kıymetlerinin tespit edilmesini talep ettiklerini, İştirak Şirketlerinin—— Olduğunu,——– düzenlenmesi doğrultusunda kâr payı, sadece net dönem karından ve bunun için ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabilir olduğunu, —— karından kastı, genel hatlarıyla o dönemde elde edilen kardan masraflar vergiler ve özellikle bilanço zararı düşüldükten sonra elde kalan kar miktarı olduğunu, ancak davalı şirket kayıtlarında var olan gerçek dışı borçlanmalar ve harcamalar, doğrudan müvekkilin hakkı olan kar payı miktarını etkilemekte olduğunu, Keza, bu cihetle, hakim ortak—— duyurusunda da bulunulduğunu, bu cihetle, müvekkilinin kar payının hesabında bu hususların dikkate alınmasını ve Karar tarihine en yakın bilançolara göre kar payının hesaplanmasını talep ettiklerini, Davacının bir kısım kayıt üzerinden yaptığı hesaplamalara göre müvekkilinin, —— olduğunu, telafisi imkânsız zararların doğmaması adına ihtiyati tedbir talebimiz kapsamında, şirketlere yönetim kayyımı atanmasını şirketler adına kayıtlı gayrimenkuller üzerine tedbir şerhi işlenmesini talep ettiklerini, Müvekkilinin alacağı bedelin yüksek olması ve dilekçeye ek sunulan kayıtlardan, somut tehlikenin varlığı yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğundan ve şirketlerin grup şirket olması sebebiyle, —– ile özvarlığının azaltılabileceğini,—– —– tarafından şirketler üzerinden haksız menfaat elde etmeye yönelik işlemler yapıldığından ve bu doğrultuda bedelsiz hisse devirleri dahi gerçekleştirildiğinden şirketler adına kayıtlı özvarlığın azaltılmaması adına ihtiyati tedbir verilmesini talep ettiklerini, görüldüğü üzere, şirketler adına kayıtlı onlarca gayrimenkul ve araç olduğundan ve bu malvarlığı değerlerinin hesaplamaya gerçeğe uygun olarak dahil edilmesi ve hesaplama zamanında muvazaalı olarak devredilmemiş olması için hukuken koruma altına alınması gerekmekte olup, Müvekkilinin alacağının ve dosyanın kapsamlı olduğu nazara alınarak tedbir isteminin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak ve bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilecek alacak miktarları üzerinden peşin harcı tamamlamak kaydıyla şimdilik öncelikle, teminatsız olarak aksi halde, makul bir teminat bedeli üzerinden, tensip zaptı ile birlikte tedbir taleplerinin kabulüne karar verilerek, davalı şirketlerden —– atanmasına, şirketlerin adına kayıtlı gayrimenkul malların kaydına şirketlerin günlük işleyişini de etkilemeyeceğinden ihtiyati tedbir şerhi işlenmesi taleplerinin kabulüne ve—– davalı şirketlerin vergi kimlik numarasıyla sorgulanarak tespit edilen araçları üzerine ihtiyati tedbir şerhi işlenmesini, davacının ortaklıktan doğan yükümlülüklerinin tümünün dondurulmasına, davanın kabulü ile, müvekkilin ortağı olduğu davalı şirketlerden haklı neden ile çıkmasına karar verilmesine, davacıya, ayrılma akçesi ve kâr payı bedelleri olarak şimdilik—– dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline, davacıya, ayrılma akçesi ve kâr payı bedelleri olarak şimdilik —- —- dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline ve yargılama masrafı ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın sadece ortak yapıları bakımından birbirine benzeyen, ancak bunun dışında birbirinden tamamen bağımsız iki ayrı olan müvekkilleri ——- şirketine karşı ve yine hukukça birbirinden tamamen farklı iki ayrı talebi aynı dosya içinde yöneltmiş olduğunu, başka bir anlatımla davacının aynı dilekçede ileri sürdüğü esas itibariyle dört ayrı dava bulunmakta olduğunu, “HMK”) ın 167 ye göre; huzurdaki davaların ayrılmasına karar verilmesinin yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için isabetli olacağını, davacının huzurdaki davada ileri sürdüğü taleplerden birinin, —— haklı sebeple çıkmasına karar verilmesi ve bu talebin yerinde görülmesi olasılığına bağlı olarak ——-ayrılma akçesinin belirlenmesi olduğunu, davacının ileri sürdüğü ikinci talebin, kâr payı bedellerinin ödenmesine karar verilmesi olduğunu, oysa davacının “kâr payı bedeli “talebi ile “haklı sebeple çıkma ve ayrılma akçesi ödenmesi” talebinin birbirinden tamamen farklı hususlara ilişkin olduklarını, o nedenle bu iki talebin, dolayısıyla iki ayrı davanın birlikte görülmesinde de bir yarar olmadığı gibi bu talebe yönelik yargılamanın daha sağlıklı ve süratli olarak yapılması için anılan davaların ayrılmasının da uygun olacağını, ——- sermaye ile kurulmuş olup, ——- ortaklara devrederek ortaklıktan ayrılmış olup, Hali hazırda şirketin —– davacı —— ait olduklarını, gelişen süreçte şirketin üretim ve pazarlama faaliyetlerini birlikte yürütmesinin şirkete zarar vermesi, rekabet gücünün arttırılmasına engel olması, maliyet hesapları, üretim kapasitesinin büyütülmesi ihtiyacı ve benzeri gerekçelerle alınan kararla aynı ortaklık yapısı ve sermaye miktarı korunarak ——- birlikte üretim ve pazarlama faaliyetinin birbirinden ayrılmış olduklarını, halihazırda —— tatbik kabiliyeti bulan——- ölçüleri aştığından bağımsız denetime tabi şirketlerden ——yılından itibaren bağımsız denetim şirketlerince denetlenmekte olduklarını, şirketin kuruluşundan itibaren davacı ——, kendisinin müdür olarak seçilmesini sağlayacak bir esas sermaye payı ve dolayısıyla oy gücüne sahip olmadığı halde, diğer ortakların genel kurul toplantılarındaki olumlu yöndeki oyları ile uzun yıllar müdür olarak görev yapmış olduğunu, Davacının müdür sıfatını taşırken esas itibariyle şirketin idari kurum ve kuruluşlarla olan ilişkilerinde şirketi temsil görevini yerine getirmiş olduğunu, şirketin sektörel faaliyetlerindeki bu bağlamda şirketin yatırımlar, şube açılışı vb. konularda tüm kararlarda ise ticari tecrübesi, itibarı, ticari portföyü nedeni ile müdürlerden —— belirleyici olduğunu, belirtildiği üzere davacının gerek —— bir süreye kadar müdür olarak görev yapmış olduğunu, davacının müdür-ortak olarak görev yaptığı bu süre içinde hiçbir ihtilaf vuku bulmamış, davacı diğer ortaklara veya müdürlere karşı herhangi bir hukuka aykırılık iddiası gündeme getirmemiş, gerek müdür sıfatından, gerek ortaklıktan kaynaklanan hiçbir hakkına ulaşmakta güçlük çekmemiş olduğunu, nitekim şirketlerin —- faaliyet yılı olağan genel kurul toplantıları Covid-19 Pandemisi ‘nin etkisiyle henüz yapılmamakla birlikte, —- iki şirket bakımından da en son yapılan——faaliyet yılı olağan genel kurul toplantısında ve ondan önceki tüm olağan genel kurul toplantılarında şirketin bilançoları, kar – zarar hesapları, müdürlerin ibrası vb. tüm konulardaki kararların davacının da olumlu oy kullanması suretiyle hep oybirliğiyle alınmış olduğunu, olağan genel kurul toplantı tutanaklarından da anlaşılacağı üzere ne davacı ne de diğer müdürler, görev yaptıkları süre içinde müdürlük sıfatı nedeniyle hiçbir zaman maaş da almamışlar, Halihazırdaki müdürler bakımından da bu uygulamanın geçerli olduğunu, Ortakların şirketlerden elde ettikleri maddi kazanım, ortak sıfatıyla şirket karından aldıkları ile sınırlı olageldiğini, şirketin işleyişi uzun yıllardır bu şekilde sorunsuz devam ederken davacının, ani bir kararla ——- şirketlerden ayrılma isteğini yönelttiğini her ortağın şirketten ayrılma arzusu duyabileceğini, o nedenle diğer ortakların davacının bu arzusuna olumsuz da yaklaşmadıklarını, davacının nasıl bir beklentisi olduğunu anlamak istediklerini, ne var ki bu konuda yapılan görüşmeler sonucunda davacının hiçbir şekilde makul görülemeyecek bir takım talepler peşinde olduğu görülünce talebe olumlu yanıt verilemeyeceğinin davacıya bildirilmiş olduğunu, bu aşamadan sonra davacının, müdür sıfatı devam ettiği için şirket içinde huzursuzluk oluşturmaya başlamış, manasız bir takım sürtüşmeler çıkarmış, isteğine ancak haklı sebeple çıkma davası ile ulaşabileceği düşüncesiyle, açmayı kurguladığı açık olan davasına delil oluşturabilmek için anlaşılmaz tavır ve davranışlar içine girmiş olduğunu, davacının şirketlerin yönetiminde ortaya çıkardığı bu huzursuzluğun şirketlerin işleyişine yaptığı olumsuz etki nedeniyle zorunlu olarak müdürlük görevinden uzaklaştırılması gündeme gelmiş ve ——– tarihinde yaptığı olağanüstü genel kurul toplantısında davacının müdürlük görevine son verilmiş olduğunu, davacının müdürlük görevine son verildikten sonraki süreçte şirketin işleyişine herhangi bir farklılık olmadığını, davacının ortaklık sıfatından kaynaklanan her hakkını rahatlıkla kullanmaya devam etmiş olduğunu, bu bağlamda, zaten bağımsız denetime tabi olan şirkette davacının şirketin mali durumuna yönelik talep ettiği tüm bilgilerin kendisine sunulmuş davacıya kanunen ortağa tanınan bilgi alma hakkının çok ötesinde bilgi alma imkânı tanınmış olduğunu, nitekim davacının ——sayılı ihtarnamesi ile davalı şirketlere ait bilgi ve belge taleplerinin şahsına—— yevmiye sayılı cevabi ihtarıyla davacıya bildirilmiş olduğunu, yine davacının ———- davalı şirketlerin de içinde bulunduğu şirketlerin kayıtlarını talep etmiş, kayıtların talebi üzerine——— yevmiye sayılı cevabı ihtarıyla davacıya bildirilmiş olduğunu, bunun yanında davacının, payın tüm mali getirilerinden de yararlanmaya devam ettiğini, davacının talebine uygun olarak şirket tarafından kar payı alacağından veya ileride kar payı alacağından mahsup edilmek üzere, talep ettiği ödemelerin kendisine yapıldığını ve yapılmaya devam etmekte olduğunu, dilekçe ekinde sunulan banka dekontları, davacı adına düzenlenen çekler ve muhasebe kayıtlarından görüleceği üzere davacıya,—– ödeme yapıldığını,——- —– ortaklarının haklı sebeplerin varlığı halinde ortaklıktan çıkma talebinde bulunabileceği düzenlenmiş, ancak kanunda haklı sebepten anlaşılması gerekenin ne olduğu tanımlanmamış olduğubu, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiğinin öğreti görüşleri ve yargı kararları ile belirlenmekte olduğunu, genel bir tanımlamayla haklı sebep, sürekli bir ilişki olan ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kuralına göre ortak açısından ilişkinin devamının beklenemeyeceği nedenler olup, ancak bu belirleme yapılırken kuşkusuz limited ortaklık özelinde şu hususların da göz önünde tutulması gerektiğini; Her ne kadar ortakların kişisel nitelikleri, özellikle esas sözleşmelerine konulacak bir takım hükümlerle ki —— önem taşıyabilir hale gelebilirse de limited ortaklıkların birer——– olduklarını, Sermaye ortaklığı olarak ortağın bir şirkete katılmaktaki beklentisi sermayenin çalışması neticesinde şirketin kar elde etmesi ve ortak olarak bu kardan istifade edilmesi olacağını, Bunun dışında esas sermaye payının değerinin tamamından bir seferde istifade edilmesinin yolunun ise esas sermaye payının üçüncü bir kişiye satılması olduğunu, haklı sebeplerin objektif nitelikte olabileceği gibi sübjektif nitelikte yani ortakların kişiliğinden doğan sebepler de olabileceğini, bu bağlamda ortaklar arasında örneğin şirketin faaliyetini engelleyen niteliğe ulaşan, artık şirkete zarar verir hale gelen kişisel çekişmelerin de haklı sebep oluşturabileceğini, ne var ki hangi sebep olursa olsun, netice de bunların —— kanıtlara dayanması gerektiğini, bir ortağın ayrılma arzusunun neticesi, bir pastanın ölçülüp kesilerek herkese payının verilmesi gibi basit bir işlem olmadığını, O nedenledir ki haklı sebeple çıkma davasının yerindeliğini tespitte tüm bu menfaat sahiplerinin çıkarlarının göz önünde tutulması gerektiğini, Haklı sebeple çıkma davası bir son çare mahiyetinde olup, başka bir deyişle haklı sebeple çıkma istisnai ve son çare olarak görülebilecek bir yol olduğunu, —— kapsamında haklı sebebin varlığından söz edilebilmesi için ortağın öncelikle diğer ortaklık haklarını kullanması suretiyle hakkını elde etmeye çalışması aranmakta, ancak süreklilik kazanır şekil alan hak ihlalleri bir çıkma sebebi olarak görülmekte, ayrıca haklı sebebin somut, nesnel verilere dayanması gerektiği, davanın kabulü için afaki iddiaların yeterli olmayacağının vurgulanmakta olduğunu, somut olaya bu bilimsel bilgiler ve —– uygulaması ışığında bakıldığında, davacının tamamen keyfi mahiyette olmak üzere ortaklıktan ayrılmak arzusu taşıdığı, bunun için hiçbir nesnel dayanağı olmayan bir takım afaki iddialara dayandığını; oysa kanunen limited ortak sıfatıyla kendisine tanıdığı tüm haklardan istifade edebildiği, dolayısıyla ortada haklı sebep teşkil edebilecek hiçbir vakıanın bulunmadığını, dolayısıyla davanın reddi gerektiğinin söylenebileceğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın gelişimi bölümünde de dile getirildiği üzere gerek —— hakkında da tatbik kabiliyeti bulan —— denetime tabi olduğunu, dolayısıyla davacının, müvekkili olan şirketin kayıtlarında usulsüzlük olduğu, birden fazla kayıt tutulduğu vb. afaki, nesnel en küçük bir kanıta dayanmayan iddialarının hukuken hiçbir değeri bulunmadığını, davacının haklı sebep oluşturduğu iddiasıyla dile getirdiği tek somut vakıa,—— devredilmesi suretiyle haksız bir kazanç elde edildiği iddiası olduğunu, davacının —– olarak dile getirdiği tek somut vakıa, ancak anılan şirketi ilgilendireceğini, bu iddianın, diğer davalı —–oluşturamayacağını, gizli kapaklı şekilde değil, aleni biçimde gerçekleştirilen söz konusu hisse satış işleminin yapıldığı—– tarihinde davacının da —– müdür sıfatını taşımakta olup, İşlemin yapılmasında şirketi temsil eden kişinin ise ——- olduğunu, davacının ne işlemin yapıldığı tarihte, ne de daha sonraki bir zamanda işlemin geçersizliğini konu edilen bir talepte bulunmadığını, şirketi zarar uğrattığı iddiasıyla işlemi yapan müdür aleyhine bir sorumluluk davası da açmış olmadığını, esasen böyle bir davayı açsaydı bu davanın redde mahkûm olacağının da tartışma götürmez olduğunu, zira işlemin gerçekleştirildiği —– faaliyet yılı olağan genel kurul toplantısında müdürlerin, davacının da kullandığı olumlu oyla, oybirliği ile ibra edilmiş olduklarını, dahası, yapılan işlemle —— zarar uğraması, şirketin herhangi bir şekilde menfaatini haleldar etmek suretiyle —- malvarlığı nakledilmesinin de söz konusu olmadığını,—— oranındaki payını satın alarak anılan şirkette pay sahibi olmasının sebebi de bir ticari kazanç sağlama amacı olmadığını, Anılan şirkete ortak olunmasının amacının, şirketin sosyal sorumluluk kapsamında aldığı ve davacının da katıldığı karar uyarınca şirket çalışanlarının konut ihtiyaçlarının karşılanması olduğunu, söz konusu projenin, ortak olunan şirketin büyük oranda bankalardan aldığı krediler ile sürdürülmekteyken —— inşaat sektöründe başlayan durgunluk nedeniyle projenin fiilen müteahhitliğini yapan ve aynı zamanda —— ve müvekkili şirketlerle veya ortaklarıyla başkaca hiçbir ilgisi bulunmayan——olduklarını, bunun sonucunda da inşaatların tamamlanamaz duruma geldiğini, Bankaların, —– satın aldığı payları ——–satmış olduğunu, işlemin yapılış neden ve aşamalarının tamamıyla bu —–üzerine yürüdüğünü ve davacı da bu konudan bütünüyle bilgi sahibi olduğu için anılan işlem dolayısıyla davacının ne işlemin geçersizliği ne de sorumluluk doğurucu mahiyet taşıdığı iddiasıyla bugüne kadar hiçbir hukuki işlemde bulunmamış olduğunu, davacının haklı sebep oluşturduğunu ileri sürdüğü bir diğer hususun, müvekkili şirketlerde hâkim ortak konumunda bulunan —— şirketlerden finansman sağladığı, kendi adına, şirket müdür ve çalışanları ile kardeşleri adına şirketler kurarak rekabet yasağına aykırı şekilde kazanç sağladığı, böylelikle haksız menfaat temin etmek suretiyle davacının ortaklık haklarının kısıtlanmasına neden olduğu hususu olup, bu iddianın da hiçbir gerçekliği bulunmadığını, davacının,—– tarafından kurdurulduğunu ve bu şekilde haksız menfaatler temin ettiğini söylediği şirketlerin, müvekkili olan şirketlerden farklı iştigal konularıyla uğraşan, ticari faaliyet olarak iştigal konuları içinde ürünleri satan, çoğuna ise doğrudan —— olması nedeniyle dolaylı olarak kazancından istifade ettiği şirketler olduğunu, buna göre, davacının dilekçesinde zikrettiği; —- iştiraki mahiyetinde, — —– tarafından kurulmuş,—– gösteren, müvekkili şirketlerin ortakları ile herhangi bir ilgisi bulunmayan bir şirket olduğunu, —– tarafından kurulmuş, kuruyemiş ürünleri tedarik eden bir şirket olduğunu,—– iştigal eden bir şirket olduğunu,—– kurulmuş, şirketin iştiraki mahiyetinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, —— şirket olduğunu, görüldüğü üzere davacının bu konuda da yalnızca afaki iddialar ileri sürmekte, şirketin nasıl zarara uğratıldığı konusunda en küçük bir açıklama dahi yapamamakta olduğunu, anılan şirketlerin müvekkili olan şirketleri herhangi bir şekilde zarara uğratması söz konusu olamayacağı gibi bunların bir kısmı zaten — iştiraki olduğundan elde edilen kazançtan —– ortağı sıfatı ile dolaylı surette davacının da istifade etmekte olduğunu, —– hiçbirinin iştigal konusunun müvekkili şirketlerin esas iştigal konusu ile örtüşmediğinden herhangi bir şekilde müdürün “ rekabet yasağına aykırı davranması” olasılığının bile bulunmamakta olduğunu, nitekim davacının da kendi aile bireyleri ile kurduğu —– şirketlerin iştigal konusu dışında bir faaliyet göstermektedir ki müvekkili olan şirketler tarafından müdür sıfatını taşıdığı dönemde anılan faaliyeti nedeniyle davacıya herhangi bir sorumluluk ithamı yöneltilmiş olmadığını, davacının —— tarihinde bir protokol akdettiği, bu protokol ile tüm usulsüzlüklerin kabul edildiği yönündeki iddiasının da hiçbir haklılığı olmadığı mezkûr yazılı metnin sadece düzgün bir şekilde okunmasıyla anlaşılacağı gibi anılan metnin —–açılan haklı sebeple çıkma talebiyle bir bağlantısının da olmadığını, ilkin davacının dosyaya sunduğu söz konusu yazılı metin okunduğunda, hukuki niteliği itibariyle bir niyet beyanından, bir centilmenlik anlaşmasından fazla bir değerinin bulunmadığının görülmekte olduğunu söylemek gerekeceğini, ikincisi, anılan protokol metninin hiçbir yerinde ——aykırı birtakım kazanımlar elde edildiğini söylememekte, aksine şirket hesaplarında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından hareketle, tüm geçmiş şirket hesaplarının incelenmesini bile kabul etmekte olduğunu, protokolde, şirket yapılarının değiştirilmesinden söz edilmekle birlikte bunların bedelsiz şekilde, birer bağışlama mahiyetinde olacağının protokolde dile getirilmemekte olduğunu, başka bir deyişle protokolde söz konusu olanın, ortaklık yapısının değiştirilmesi niyetinden ibaret olduğunu, nitekim bu niyet gereğince ileride kurulacak olası ortaklıkların ne tür bir yapıda olacağı konusundan da yine söz konusu metinde söz edilmekte olduğunu, nihayet davacının, müdür sıfatına sahip bulunduğu sürede olduğu gibi müdür sıfatına son verildikten sonra da ortak sıfatıyla şirketten talep ettiği tüm mali ödemelerin kendisine yapıldığını, şirketten sürekli ve düzenli şekilde kâr payı aldığını, aynı şekilde istediği her türlü bilginin kendisine ulaştırıldığını, zaten bağımsız denetime tabi olan müvekkili olan şirketlerin, kayıtlarının hukuka uygunluğu bakımından son derece rahat olduğunu hatırlatmak gerektiğini, nitekim davacının bugüne kadar herhangi bir genel kurul kararına karşı iptal davası, müdürlere karşı sorumluluk davası veya şirkete karşı bilgi alma hakkını kullanamadığı gerekçesiyle bilgi alma konulu dava açmış da olmadığını, dolayısıyla davacının tüm haklı sebep iddiaları, afaki, nesnel hiçbir kanıta dayanmayan sübjektif birtakım savlardan ibarettir ki TK m. 638/2’nin düzenlediği haklı sebeple çıkma davasının böyle bir haksız talebi korumak amacıyla getirilmediğinin açık olduğunu tüm bu nedenlerle davacı tarafından açılan davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce —— davalı şirketlerin ve iştiraki olan şirketlerin kuruluşundan bugüne kadar ki tüm —– davalı şirketlerin ve iştiraki olan şirketlerin adlarına kayıtlı tüm taşınmazların tapu kayıtları ve imar bilgileri, davalı şirketlerin ve iştiraki olan şirketlerin adlarına kayıtlı araçların ruhsat ve tramer bilgileri, davalı şirketlerin ve iştiraki olan şirketlerin detaylı mizanları ayrı ayrı celp edilerek incelenmiştir.
Mahkememizin —– tarihli ara kararı ile, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için davalının kar payı talebine ilişkin davasının HMK’nın 167. Maddesi uyarınca iş bu dosyadan ayrılmasına ve mahkememizin yeni bir esasına kayıt ediilmesine karar verilmiş, kar payı yönündeki istem mahkememizin —- almıştır.
Davacı tarafın bildirdiği tanıklar davet edilerek mahkememizce dinlenmiş olup;
Davacı Tanığı —“Tanıklık yapacağım hususu anladım. Ben— yılından beri davalı şirketlerle bağlantısı olan — görevlisi olarak çalışmaktaydım, —-yılında yapmış olduğum görevimden ayrıldım, benim bildiğim kadarıyla davacı, davalı şirketlerden yaklaşık —- senedir ayrılma safhasındaydı, şirketler çoğaldıktan sonra, sonradan kurulan bir takım şirketlerde davacı ortaklığı olmadığını düşündüğünden ve tespit ettiğinden sürtüşmeleri başladı, bu hususta aralarında protokol düzenlediklerini biliyorum, ancak protokol haricinde de başka şirketler kurulduğunu ve bu şirketlerde ortaklığı bulunmadığını davacı öğrendi, son yıllarda ise davacı ile davalı şirket ortağı —- arasında anlaşmazlıklar arttı, tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte — gibi davacı ve şirket ortağı —- arasında mal paylaşımı sebebiyle kavga yaşandı, ben kavgalarına bizzat şahit oldum, bahsettiğim olay tarihinde ben duyduğum sesler üzerine yukarıya çıktığımda——— davacının odasında davacının üzerinde olduğunu, birbirlerine kenetlenerek kavga ettiklerini bizzat gördüm, benim bildiğim kadarıyla taraflar uzunca süre önce ayrılmaya karar verdiler ancak bir türlü uzlaşma sağlayamadılar ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı Tanığı — : “Tanıklık yapacağım hususu anladım. Ben —— yılından beri davalı şirketlerle bağlantısı olan — görevlisi olarak çalışmaktaydım, —- yılında yapmış olduğum görevimden ayrıldım, benim bildiğim kadarıyla davacı, davalı şirketlerden yaklaşık —– senedir ayrılma safhasındaydı, şirketler çoğaldıktan sonra, sonradan kurulan bir takım şirketlerde davacı ortaklığı olmadığını düşündüğünden ve tespit ettiğinden sürtüşmeleri başladı, bu hususta aralarında protokol düzenlediklerini biliyorum, ancak protokol haricinde de başka şirketler kurulduğunu ve bu şirketlerde ortaklığı bulunmadığını davacı öğrendi, son yıllarda ise davacı ile davalı şirket ortağı—- arasında anlaşmazlıklar arttı, tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte —yılı gibi davacı ve şirket ortağı —-arasında mal paylaşımı sebebiyle kavga yaşandı, ben kavgalarına bizzat şahit oldum, bahsettiğim olay tarihinde ben duyduğum sesler üzerine yukarıya çıktığımda —– davacının odasında davacının üzerinde olduğunu, birbirlerine kenetlenerek kavga ettiklerini bizzat gördüm, benim bildiğim kadarıyla taraflar uzunca süre önce ayrılmaya karar verdiler ancak bir türlü uzlaşma sağlayamadılar ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı Tanığı —–: “Tanıklık yapacağım hususu anladım. Ben davacının oğlu olurum, davacı —- yılından bu yana davalı şirketlere ortak olup, —– ana şirketleri büyüttükten sonra alt şirketler kurulamaya başlandı, diğer ortak —- söz konusu şirketleri kendi üzerine kurmaya başlayınca davacı ile aralarında bu hususta anlaşmazlıklar oldu, bu anlaşmazlıklar üzerine —– aralarında protokol düzenlediler, protokol gereği şirketlerin bir kısmı bedelsiz olarak davacının da ortak olduğu şirketlere devredildi, ancak bir kısmının devredilmemesi üzerine anlaşmazlıkları sürünce taraflar oturup ayrılma kararı aldılar, bu süreçte bize bir kısım mali veriler verildi, bunlar üzerinde yaptığımız incelemede ise karşılığında mal alınmadan bir takım faturalar kesildiği, bazı kurumlara paralar gönderildiği tespit edildi, davacının bunlara itiraz etmesi üzerine anlaşmazlıkları arttı, bu sebeple aralarında kavga çıktı ve diğer ortak —– davacıyı darp etti, taraflar yaptıkları müzakerelerde anlaşamadıkları için dava yoluna gidildi, taraflar arasındaki müzakere yaklaşık— sene sürmüş olup bu sebeple yaklaşık — bir araya geldiler, taraflar arasında yapılan protokol sonrasında benim bildiğim kadarıyla —- davacının hissesi olmaksızın diğer ortak —- hissesi bulunmaktadır, bunun dışında davacının hissesinin bulunup diğer ortak — hissesinin bulunmadığı tek şirket şuan — olup, esasında bu şirkette—- önceden hissesi vardı, ancak kendi hissesini kardeşine devretti ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin —- tarihli ara kararı ile dosyanın mahkememizce resen seçilecek iki mali müşavir ile bir nitelikli hesap uzmanı bilirkişiden oluşan heyete tevdii ile, bilirkişilerden davacının davalı şirket ortaklıklarından çıkma talebine ilişkin rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava, haklı nedenle limited şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi ve çıkma payının tahsili istemine ilişkindir.
—–maddesinde, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği düzenlenmiştir. Buna göre ortak, haklı bir sebebin varlığı hâlinde, diğer ortakların rıza ve muvafakatlerine lüzum olmaksızın şirketten çıkmasına müsaade edilmesini mahkemeden talep edebilmekte ve mahkeme kararı ile şirketten çıkabilmektedir. Ancak kanunda haklı sebebin tanımı yapılmamıştır. Bu durumda haklı sebebin varlığı somut olayın özelliğine göre tespit edilmelidir. Bunun yanı sıra haklı nedenler somut olarak kanıtlanmalıdır.
Haklı sebep ile kast edilen örneğin; şirket ortaklığını çekilmez kılacak nitelikteki husumet, şirketin işleyişi, yönetimi ve faaliyetleri hakkında bilgi vermemenin süreklilik kazanması, ortakların şirketten dışlanması, şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket edip şirketi borca batık hale sürüklemesi, şirkete ihanet etmesi olarak sayılabilir.
Davalı şirketlerin ana sözleşmelerinde, bir ortağın tek taraflı iradesi ile şirketten çıkabileceğine dair hüküm öngörülmediğinden TTK’nun. madde 638/2 hükmü uyarınca ancak haklı sebeplerin varlığı halinde, şirketten ayrılma hakkı doğan ortak, şirketten ayrılmasına izin verilmesini mahkemeden isteyebilmektedir.
Bilindiği üzere, limited şirket bir sermaye ortaklığıdır. Ancak, anonim şirketlerden farklı olarak, ortakların kişiliklerinin de önem arz ettiği ve kişisel unsurları da bünyesinde barındıran bir ortaklık türü olarak Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bir ortağın haklı sebebe dayanarak şirketten çıkma hakkı, mutlak ve vazgeçilmez bir hak olup, bütün ortaklara eşit olarak sağlanmıştır.
Haklı sebepler, limited şirket ortaklarının bir araya gelmelerini sağlayan maddi ve kişisel sebepleri ortadan kaldıran böylece şirketin amacına ulaşmasını imkânsız kılan ya da ciddi bir şekilde güçleştiren ya da amacını tehlikeye sokan nedenlerdir. Doktrinde de haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim ve dava yolu ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur şeklinde tanımlanmıştır.
Yukarıda arz ve izah edilen sebepler, tüm dosya kapsamı, dinlenen tanık beyanları ve hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, incelenen —– gibi kayıtlara göre; davacının davalı şirketlerde bulunan ortaklığından ayrılmak için ileri sürdüğü sebepler tek tek incelendiğinde;
Öncelikle davacının, davalı şirketlerin hakim ortağı—– sürecinden sonra ihtilaflar çıktığı yönünde sebep öne sürdüğü, ancak bu sebebin davacının soyut iddiasından öteye gitmediği, yargılama sırasında bu iddianın somut delillerle ispatlanamadığı, her ne kadar —-yılında yaşandığı düşünüldüğünde, dava tarihine ve davacının müdürlükten azledildiği — tarihine kadar davalı şirketlerde yönetici sıfatıyla görev aldığı, yapılan genel kurul toplantılarında ibra oyu kullandığı ve geçen —– süreçte davalı şirketlere yönelik herhangi bir dava yoluna gitmediği hususları dikkate alındığında bu iddianın ortaklıktan çıkma için haklı sebep oluşturmayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacının müdürlükten azlinin haksız olduğuna ve azilden sonra şirket ortaklarına ihtarname gönderdiğine yönelik iddiasının ise; ortaklıktan çıkma için haklı sebep sayılamayacağı, kaldı ki davacının müdürlükten azline ilişkin —- tarihli —– bu kararın iptali yönünde üç aylık yasal sürede dava yoluna da gitmediği, ortaklıktan çıkma iradesini şirket ortaklarına beyan eden davacının müdürlükten azledilmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, sırf bu sebeple çıkma talep edilmesinin mümkün olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacının bilgi alma ve inceleme hakkını kullanamadığı, şirketlerde bazı usulsüzlüklerin tespit edildiği ve ortaklığın çekilmez hale geldiğine dair iddiasınan ise; yönelik iddiada bulunduğu, —– gereğince müdürün şirket işleri ve hesapları hakkında bilgi vermemesi halinde ortağın şirket genel kuruluna başvurması, genel kurulun karar vermemesi halinde de mahkemeden karar alması gerektiği, davacının bilgi almak için genel kurula ya da mahkemeye başvurduğu yönünde bir iddiada bulunmadığı, ortağın bilgi almak için her seferinde genel kurula ve mahkemeye başvurmak zorunda kalması halinde bu durumun şirketten çıkma talebi için haklı sebep oluşturabileceği, ayrıca mahkememizce atanan mali müşavir bilirkişiler marifetiyle incelenen davalı şirket mali kayıtlarında herhangi bir usulsüzlüğün tespit edilmediği, dolayısıyla davacının bu iddialarının da soyut bir iddiadan öteye gitmediği anlaşılmıştır.
Davacı ortağın ortaklıktan çıkma isteğine diğer ortaklar tarafından sıcak bakıldığı ancak ayrılma akçesinin müzakeresinde anlaşmazlık yaşanmasını da ortaklıktan çıkma talebi için haklı sebep olarak öne sürdüğü, ancak bu hususun haklı sebep olarak sayılması mümkün görülmemiştir.
Davacı ortaklıktan çıkma için, davalı şirketlerin hakim ortağı —– tarafından darp edildiği iddiasını da ortaya koymuş olmakla beraber bu hususta ilgili birimlere yapılmış bir şikayet ve açılmış bir soruşturma bulunmadığı, Mahkememizce, dinlenilen tanıkların beyanlarının da davacının bu husustaki haklılığını kanıtlamaya yeterli görülmediği, dolayısıyla darp olayının karşılıklı olup olmadığı, kim tarafından başlatıldığı hususları ve kesinleşmiş bir ceza mahkumiyeti bulunmadığı hususu birlikte değerlendirildiğinde ortaklıktan çıkma için inandırıcı ve yeterli bir sebep olarak görülmemiştir.
Davacının davalı şirketlerin hakim ortağı—- münferiden imza yetkisine dayalı olarak —- kullanmak suretiyle —- olarak şirkette çalışan—- ay gibi kısa bir süre sonra bedelsiz olarak hisseleri ondan kendi üzerine devralarak şirket paylarını zimmetine geçirmek suretiyle usulsüz menfaat elde ettiğine yönelik iddiaların ise; davacının söz konusu işlem sebebiyle şimdiye kadar şirket müdürü olan —- uyarınca sorumluluk davası açma yoluna gitmediği, aynı zamanda işlemin gerçekleştirildiği ——- toplantısında davacının da kullandığı olumlu oyla müdürlerin ibra edilmiş oldukları, bu sebeple davacının bu yöndeki iddiasının mahkememizce inandırıcı ve iyi niyetli bulunmadığı dolayısıyla davacının bu iddiasının da ortaklıktan çıkma için haklı sebep oluşturmayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacının davalı şirketlerin hakim ortağı —– diğer şirket ortaklarının rekabet yasağına aykırı işlemler yaparak, şirket müdürü ve denetçisi adına şirketler kurarak bunların finansmanını davalı şirketler üzerinden yaptığı ve süreklilik arz edecek şekilde davalı şirketlerin zararına olacak şekilde örtülü kâr transferi yaptığı ve bunların ortaya çıkması üzerine bazı şirketlerden davacıya bedelsiz hisse deviri yapılmasına dair protokol imzalandığını iddia ederek çıkma talebinde bulunduğu, ancak öncelikle söz konusu protokolün davacının imzalamak suretiyle söz konusu hususlara muvafakat etmiş olduğu ayrıca şirketin dava dışı ortak ve yöneticilerin bahsedilen eylemlerine ilişkin şimdiye dek herhangi bir sorumluluk davası açmadığı, bu sebeple söz konusu iddiaların da mahkememizce iyi niyetli olarak görülmediği ve davacının ortaklıktan çıkması için haklı sebep sayılamayacağı kanaatine varılmıştır.
Bunların yanı sıra davacının davalı şirketlerin hakim ortağı tarafından resmi ve gayri resmi —– tutulmakta olduğu, dava dışı şirket ortaklarının şirket hesaplarından şahsi paralar aldığı bunları kapatmak için para çıkış tarihlerine denk getirecek şekilde bazı firmalardan gerçek dışı faturalar alındığı ve bu şekilde şirket kaynaklarından para kullandıran grup şirketi açısından vergi usulsüzlüğü doğmasına sebep olduğu, şirket üzerinden yüklü miktarlarda kurum ve kuruluşlara yardımlar yapıldığı ancak hangi kurum ve kuruluşlara yardımların aktarıldığının belirsiz olduğu yönünde ortaklıktan çıkma talebine ilişkin sebepler öne sürdüğü, ancak davacının bu iddialarına yönelik dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı ve alınan bilirkişi raporu ile davalı şirketlerin kayıtlarının muhasebe ilkelerine uygun tutulduğunun tespit edildiği, davacının bu iddialarının ispata muhtaç olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç itibariyle her ne kadar bilirkişi raporunun davacının haklı sebep iddialarına ilişkin değerlendirmesinde davacının davalı şirketlerin ortaklığından çıkmak için ileri sürdüğü sebeplerin her birinin tek başına yeterli olmadığı ve iddialarının doğrultuğunun ispata muhtaç olmakla birlikte karşılıklı iddia ve savunmaların çeşitliliği ve yoğunluğu ile davacı ile şirketlerin hakim ortağı arasındaki görüş aykırılıkları ve darp boyutuna varan tartışmaların soruşturma ve davalara konu edilmiş olması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının şirketten çıkması için yeterli haklı sebeplerinin oluştuğu değerlendirilmiş ise de mahkememizce davacının ileri sürdüğü haklı sebeplerin tek tek incelenmesi neticesinde davacının haklı sebep olarak ileri sürdüğü hiçbir iddiasını somut olarak ispatlayamadığı, davalı şirketlerin hakim ortağı —— hakkında yaptığı savcılık şikayetlerinin iş bu dosyanın dava tarihiyle eş zamanlı olduğu, dava tarihi öncesinde davacının ne davalı şirketlere yönelik herhangi bir sorumluluk, genel kurul kararlarının iptali, bilgi alma ve inceleme haklarının kullanılması davası açmadığı, ne de aralarında husumet bulunduğunu iddia ettiği — hakkında herhangi bir şikayette bulunmadığı, kaldı ki dava dışı şirket ortağı hakkında suç duyurusunda bulunmuş olmasının şirketten çıkmak için haklı sebep teşkil etmediği, nitekim— ilamıyla aynı doğrultuda olduğu, davacının —– tarihine kadar davalı şirketlerde müdür olarak görev yaptığı, davalı şirketlerden kâr payı aldığı, pay sahipliği haklarının kullanmasına yönelik herhangi bir engelle karşılaşmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının —– maddesi gereğince haklı sebeplerin ispatlayamadığı kanaatiyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM (Yukarıda açıklanan nedenlerle):
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu harçtan başlangıçta alınan peşin harcın mahsubu ile bakiye 170.597,10 TL harcın istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 188.325,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
7-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Dair; davacı vekilleri ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ———— Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/07/2021