Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/430 E. 2022/259 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/430 Esas
KARAR NO : 2022/259

DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/03/2020
KARAR TARİHİ : 05/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından————- dosyasında —- esas sayılı dosyasından —- bedelli çek;—-bedelli çek nedeniyle müvekkili aleyhine haksız olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığını, işbu icra takiplerinin sonucu olarak müvekkili şirket tarafından ——–esas sayılı dosyası;—-sayılı dosyası ile menfi tespit davasının açılmış olduğunu, işbu dava dosyalarının — sayılı dosyasında birleştirilmiş olduğunu, — sayılı dosyasında yapılan yargılama kapsamında “müvekkil ile davalılardan —-salonunun– kaplaması işi ile ilgili olarak sözleşme imzalandığını, sözleşme konusu işin karşılığı olarak toplam 33.500 TL miktarının — — peşin kalan 28.500 TL için çekler verildiğini, davalı şirketin sözleşmeyi ihlal ettiğini, teslim edilmesi gereken malları teslim etmediğini, davalı— teslim edilen 3 adet çekin bedelsiz kaldığını ve müvekkile iade edilmediğini, derdest davanın davalısı — gerçek bir — işlemi ile çeki devir ve temlik aldığımı ispat edemediğini bu nedenle davanın kabul edilmesi gerektiğini ” Şeklinde iddialarını ortaya koyduklarını, yapılan yargılama sonucunda — müvekkilin açmış olduğu menfi tespit davasının davalı– reddine diğer davalılar yönünden kabulüne karar verildiğini söz konusu kararın müvekkili tarafından temyiz edildiğini, ancak yerel mahkeme kararı sonucunda yukarıda belirtilen icra daireleri tarafından menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenmeden müvekkili şirketin icra dosyalarında yatırdığı teminat bedellerinin davalıya ödenmiş olduğunu, menfi tespit davalarının mevzuat gereğince kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, müvekkilin menfi tespit davası devam ederken hakkında icrai işlemlerin yapılmamasını temini amacıyla yatırmış olduğu teminat bedelinin alacaklıya usulsüz şekilde ödendiği tarihten bu yana ciddi hak kayıplarına uğradığını, müvekkilin temyiz başvurusu üzerine haksız ve hukuka aykırı olarak verilen mahkeme kararının– karar sayılı kararı ile müvekkil lehine bozulduğunu, bozmanın sonucu olarak — tarihli kararı ile bozma kararına uyarak menfi tespit davasının tüm davalılar yönünden kabulüne karar verdiğini, bu kararın kesinleştiğini, icra takip borçlusu olarak açılmış olan menfi tespit davası sonucunda ilgili icra müdürlüklerine başvurulduğunu, ve — esas sayılı icra dosyalarından İİK m. 40/2 ve 72/5 hükümleri gereğince dosyaya teminat olarak yatırılan ancak hukuka aykırı bir şekilde icra dosyası alacaklısını ödenen paranın icranın eski hale iadesi yoluyla taraflarına ödenmesi için karşı tarafa muhtıra yazılmasını talep edildiğini, bu çerçevede söz konusu icra müdürlükleri tarafından 3 adet muhtıra gönderildiğini, ancak karşı tarafın muhtıralara karşı şikayet yoluna müracaat ettiğini, ancak söz konusu şikayet taleplerinin reddedildiğini, bu karara karşı istinaf yoluna müracaat edildiğini, şikayet başvurusunun— kararıyla kesin olarak reddedildiğini, her ne kadar— gönderilen muhtıralar için davalı tarafından yapılan şikayet ve istinaf başvuruları reddedilerek işbu dosyaları için ödeme yapılmış ise de, dava konusu olan—dosyası ile yapılan şikayet hukuka aykırılık içeren bir karar –kabul edilmiş ve muhtıranın iptal edildiği, bu karar sebebiyle istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, — tarihli kararı ile muhtıra bedelinin istinaf sınırını geçmediğinden bahisle kararının istinaf kabiliyeti olmadığına kesin olarak karar verdiği, muhtıra bedeninin — olduğuna ve istinaf kabiliyeti olmadığına karar veren bölge adliye mahkemesinin kararının temyiz edildiğini, —temyiz kabiliyetinin olmadığına karar verildiğini, davalı tarafın öncelikle icra iflas kanunu olmak üzere kanuna aykırı bir şekilde müvekkiline ait alacağı yedinde bulundurmakta olduğunu, dava konusu muhtıra bedeli olan —muhtıranın davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren ticari faizleri de birlikte müvekkili şirkete ödenmesinin gerektiğini, davalı tarafın —- sayılı icra dosyalarından gönderilen muhtıralar sonucu dosyalara ödemelerin geç yapıldığını, muhtıraların davalıya tebliği tarihinden ödemelerin icra dosyalarına yatırıldığı tarihe kadarki işlemiş ticari faizlerin ödenmesinin lazım geldiğini beyan ederek, davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere—dosyasından davalıya ödenen ——– müdürlüğü tarafından düzenlenen 15.01.2019 tarihli muhtıranın davalıya tebliği tarihinden itibaren işletilecek ticari faizleri ile birlikte davalı taraftan alınarak müvekkile ödenmesine,— dosyalarından davalıya gönderilen muhtıraların tebliğ tarihleri tespit edilemediğinden buna ilişkin alacak talepleri belirsiz alacak olarak talep etmek zorunda olup işbu muhtıralarda verilen sürelerin bitiminden davalı tarafça icra dosyalarına ödemelerin yapıldığı tarihe kadarki, muhtıra bedellerine işlemiş ticari faizlerin hesaplanarak işbu alacak kalemlerinin ticari faizleri ile birlikte davalı taraftan alınarak müvekkile ödenmesine, Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Derdest dava hakkında maddi bir şekli anlamda kesin hüküm bulunduğundan yeniden dava konusu yapılabilmesinin mümkün olamayacağını, davacı tarafından iddia edildiği gibi icrai bir mahkeme kararı bulunmadığından ve icra takibine konu borcu ödemesi gerektiği tüm dosya kapsamından anlaşıldığından davacının bir alacak hakkından söz edilmesinin mümkün olamayacağını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle alacak davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ” Somut olayın incelenmesinden uyuşmazlığın, davalı tarafından davacıya karşı başlatılan 3 ayrı icra takibi sonucu davacı tarafından açılan menfi tespit davası sebebiyle davacı tarafından ödenen teminat bedelinin menfi tespite ilişkin mahkeme kararın kesinleşmeden davalıya icra müdürlüğü tarafından ödenmesi sebebiyle muhtıranın davalıya tebliğinden itibaren arada geçen zaman nedeniyle davacının faiz alacağına hak kazanacağı tespit edilmekte olduğu, Ancak dosyada muhtıralarının hangi tarihte karşı tarafça tebellüğ edildiği, icra müdürlüğü tarafından bu muhtıraların gereği olarak ödemenin yapılması için davalı tarafa ne kadarlık bir süre verildiği (faiz, icra dairesi tarafından verilen sürenin bitiminden itibaren hesaplanmalıdır), anlaşılamadığından hesaplama yapılamadığını, Menfi tespit davası borçlu lehine sonuçlanmadan önce, icra veznesindeki para alacaklıya ödenmiş olursa menfi tespit davasının kabulü kararının kesinleşmesi üzerine icra dairesi ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek olmadan alacaklıya ödenmiş olduğu parayı alacaklıdan zorla geri alarak borçluya ödemek ve böylece icrayı eski haline iade etmek zorundadır (İİK m.72/S, c.2). Dolayısıyla somut olay yönünden takip devam ederken açılan menfi tespit davasının devamı sırasında paranın ödenmiş olması sebebiyle davanın istirdat davasına çevrilmemiş olması ve bu arada 1 yıllık hak düşürücü süresinin geçmiş olmasının somut olay yönünden herhangi bir etkisinin olmadığı, somut olay bakımından mesele icranın eski hale iadesi olup, bunun için bir mahkeme kararı ihtiyaç bulunmadığını, Dolayısıyla somut olay yönünden davacının davalıdan olan alacağa ilişkin bir hak düşümü süresinden söz etmenin mümkün olmadığını, ayrıca bir istirdat davasından söz edebilmek için ödemenin takibin devamı sırasında borçlu tarafından (somut olayda davacı) cebri icra tehdidi altında yapılmış olması lazım geldiği, Oysa somut olayda ödeme borçlu tarafından yapılmış Olmayıp; onun iradesi dışında icra müdürlüğü tarafından gerçekleştirildiği şeklinde” rapor sunulmuştur.
Davacı taraf dava açmadan önce arabulucuya başvurduğu, davalı tarafından da arabuluculuk görüşmelerine katıldığı 24/02/2020 tarihli arabuluculuk son tutanağından anlaşıldığı için davalı tarafın arabuluculuğa yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.
İİK’nın 72. maddesi “Menfi Tespit ve İstirdat Davaları” başlığını taşımaktadır.
Bu maddenin 4. fıkrasında; ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir, dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” düzenlemesine,
Aynı maddenin 5. fıkrasında ise; ”Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” düzenlemeye yer verilmiştir.
Kural olarak ilama dayalı icra takibi yapılabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Bazı istisnai durumlarda ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu istisnaların bir bölümü HMK.’nın 367/2. maddesinde belirtildiği gibi bir bölümü de özel yasalarında gösterilmiştir. Bu istisnai hükümlerden biri de İİK.’nın 72/4 ve 72/5 maddelerinde düzenlenmiş ve açıkça ifade olunmuştur. Buna göre menfi tespit konulu ilamın kabul veya redde ilişkin olması kesinleşmesi gerektiği sonucunu değiştirmez. Anılan ilamlardaki yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümler davanın kabulü yada reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalem alacakların infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. —–Karar Sayılı ilamının kesinleşmesi beklenilmeden ilgili İcra Müdürlükleri tarafından davacı tarafından teminat olarak yatırılan bedeller davalıya ödenmiştir. Kesinleşme beklenilmeden paraların davalıya ödenmiş olması sebebiyle icranın tamamen eski hale iadesi gerekmektedir. Davacı tarafından ilgili icra müdürlüklerinden eski hale iade için muhtıra gönderilmesine ilişkin talepte bulunulduğu, muhtıraların davalıya gönderildiği, muhtıraların iptali için davalı tarafça İcra Hukuk Mahkemesine başvurduğu, İcra Hukuk Mahkemesince muhtıraların iptaline karar verildiği, İcra Hukuk Mahkemesi kararının istinaf edildiği, muhtıra bedelinin istinaf sınırını geçmemesi sebebiyle istinaf isteminin kesin olarak reddedildiği, İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile mahkememiz dosyasının tarafları aynı olsa da, iki davanın vakıa ve konu yönünden— bulunmadığından İcra Hukuk Mahkemesinin kararının kesin hüküm oluşturmayacağı, ilgili icra müdürlüklerince davalılara muhtıra tebliği tarihinden sonra verilen sürenin bitimi ile davalı tarafından geri ödeme tarihleri arasında işleyecek faizi davacının talep edebileceği anlaşılmıştır.
—-. Dosyasından davalıya —tarihinde muhtıra tebliğ edildiği, muhtırada ödeme için belirli bir süre verilmediği ancak İİK 32. Maddesi kıyasıyla 7 gün içerisinde davalının ödeme yapması gerektiği, 7 günlük sürenin — tarihinde dolduğu, davalı tarafından ödeme yapılmadığı dolayısıyla 24/01/2019 tarihinden dava tarihi olan — kadar işleyecek avans faiz 3.101,57 TL olduğu; — muhtıra tebliğ edildiği, muhtırada ödeme için 7 günlük süre verildiği, davalı tarafından — tarihinde ödeme yapıldığı, 7 günlük sürenin bitiminden— ödeme tarihi olan—— kadar işleyecek avans faizinin 100,37 TL olduğu; — davalıya — muhtıra tebliğ edildiği, muhtırada ödeme için 7 günlük süre verildiği, davalı tarafından –tarihinde ödeme yapıldığı, 7 günlük sürenin bitiminden—) ödeme tarihi olan— kadar işleyecek avans faizinin 66,17 TL olduğu yani davacının davalıdan İİK 72/5 kapsamında 3.268,11 TL alacağının bulunduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
İşlemiş faizin dönemler halinde anaparaya eklenmesi suretiyle bulunan tutara yeniden faize faiz yürütülmesi şeklindeki işletilen faize bileşik (mürekkep) faiz denir. Adi işlerde faize faiz yürütülmesi yani bileşik faiz uygulanması TBK m. 388/3 hükmü ile açıkça yasaklanmıştır.
Türk Ticaret Kanununda sadece üç istisnai halde bileşik faizin uygulanabileceği kabul edilmiştir. Söz konusu istisnai haller şunlardır;
– Üç aydan aşağı olmamak üzere cari hesaplarda, taraflar tacir ise faize faiz yürütülmesi mümkündür (TTK m. 8/2).
– Üç aydan aşağı olmamak üzere her iki taraf bakımından ticari iş niteliğini haiz olan ödünç sözleşmelerinde taraflar tacir ise faize faiz yürütülebilir (TTK m. 8/2).
– Kambiyo senetlerinde müracaat hakkının kullanılması sebebiyle ödeme yapan müracaat borçlusu, kendinden önce gelen kişilere rücu ederken ödediği faizlere tekrar faiz isteyebilir (Türk Ticaret Kanunu m. 726, 778/1-d, 818/1-l)42.
Türk Ticaret Kanununda sayılan sadece üç istisnai hal dışında gerek anapara faizine ve gerekse de temerrüt faizine tekrar faiz yürütülmesi yani bileşik faiz yürütülmesi mümkün değildir. Eldeki davada sayıla üç istisna içinde yer almadığından davacının faize faiz işletilmesi talebi yerinde görülmemiştir.
—- Sayılı dosyasının—- tarihinde kesinleştiği, muhtıraların —tarihinde davalıya tebliğ edildiği, arabulucuya — tarihinde başvurulduğu, eldeki davanın da — açıldığı, İstirdat davası için öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin eldeki davada uygulanmasının mümkün olmadığı, davacının iradesi dışında dava dışı icra müdürlüklerince ödeme yapıldığı dikkate alındığında TBK da düzenlenen genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden davalı tarafın zamanaşamı itirazı yerinde görülmemeiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; — davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davacının kabulüne karar verilen alacağa faiz işletilmesine yönelik talebinin reddine,
3-Karar harcı 223,24 TL harçtan başlangıçta peşin olarak yatırılan 258,01 TL harcın mahsubu ile artan 34,77 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 223,24 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 277,64 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 49,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 949,50 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 205,39 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 3.268,11 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli — esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk —– haklılık oranına göre 285,54 -TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, — davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.