Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/300 E. 2021/1012 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/300 Esas
KARAR NO: 2021/1012
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2020
KARAR TARİHİ: 21/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; —- arasında —- — imzalanmış olduğunu, akdedilen —–gereği, sözleşmede —–adet senedin şahsı tarafından imzalanarak davalı tarafa teslim edilmiş olduğunu, sözleşmeye konu markaların şahsı tarafından —- —- üretilmesi amacıyla devir alınmış olduğunu, fakat üretimin gerçekleştirilebilmesini için markaların — bulunması gerektiği, aksi halde doğabilecek riskler ile cezai yaptırımların kabul edilmesi gerektiğinin öğrenildiğini, buna ilişkin —— tarihli belgenin dilekçe ekinde sunulduğunu ve ilgili markaların yalnızca —bulunmasının şahsı tarafından söz konusu üretimlerin yapılmasını imkânsız kılmakta olduğunu, davalı devreden tarafından yanlış ve eksik bilgilendirme ile iradesinin yönlendirildiğinin açık olduğunu, devreden —– ilgili markalara ilişkin kremlerin kendileri tarafından üretilip satıldığı gerek internet gerekse fiziki satışların tatmin edici olduğu ve cironun beklenenin çok üzerinde olduğunu söylemesinin ilgili markaların devir alınmasında büyük etken olduğunu, ilgili markaların —- tescilinin yanında — de bulunması zorunlu olup, bu hususun ilgili markaların kullanımını ve üretimini imkânsız kıldığını, bu durumun davalı şirkete iletildiğini ve nasıl bir çözüm bulunacağı konusunun görüşülmesinin istendiğini, fakat ilgili hususta davalı tarafından herhangi bir öneri getirilememiş olduğunu, uzlaşma sağlanamadığını, devreden davalının TTK.18 md.’ ye aykırılık oluşturan bu sorumsuz hareketlerin kötü niyetinin açık göstergesi olduğunu, davalının haksız şekilde elinde bulundurduğu ve sebepsiz zenginleşmeye yol açan —– iptalinin gerektiğini, devir alınan markalardan beklenen menfaatin sağlanamayacak olmasının hem maddi hem de manevi zarara sebebiyet verecek olup, piyasadaki mevcut itibarını da büyük oranda zedeleyeceğini, satış sözleşmesine dayanak toplam —değerindeki —- vadesinin gelmiş olduğu ve her an takibe konulabileceği endişesiyle borçlunun hukuki durumunun tehlikede olduğunun açık olduğunu iddia ederek, davanın kabulü ile, — değerindeki senetler sebebiyle borçlu bulunulmadığının tespitine, %20; den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gider ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA
Davalılar —- vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilleri hakkında neden menfi tespit davası açıldığını, taraflar kısmında isimlerinin yazılması dışında anlamanın mümkün olmadığını, dosyada, müvekkilleri hakkında ara buluculuk tutanağı mevcut olmayıp, dava şartı yokluğundan müvekkilleri hakkındaki davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dava dilekçesinde bahsedilen, dava konusu olan markalar ve marka devir sözleşmesinin tarafı olmadıklarını, müvekkilleriyle ilgili bu konuda bir beyanın da mevcut olmadığından, bu anlamda da davanın reddini talep ettiklerini, davaya konu, —- sayılı dosyasının tarafı olmadıklarını, dava konusu —-senetler ile ilgili yapmış oldukları icra takibinin bulunmadığını, davacılar hakkında müvekkili ——- sayılı dosyaları ile icra takibi yaptıklarını, iki dosyanın icradan infaz edildiğini, diğer dosyada taraflarından yatırılan harç ile bir diğer dosyada borçlunun yatırması gereken tahsil harçlarının kalmış olduğunu, davacıların ıslah dilekçesi vermiş ve devamında da —–senetler ile ilgili tedbir talep etmiş olduklarını, taleplerinden davanın bahsedilen —- üzerinden davaya devam etmek istemekte anlamının çıktığını, bu senetlere ilişkin —– dosyasından yapılan icra takibinin tarafı olmadıklarını, haklarındaki davadan da feragat edildiğini, bu sebeple haklarındaki davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacıların icra takipleriyle alakalı imza itirazları ve diğer birçok dava açmış olduklarını, imza itirazlarından dosyanın bir tanesinin ret olduğunu, İhtiyati haciz dosyasına borcumuz yok itirazında bulunulduğunu, taşkın haciz vs. birçok dava açmış olduklarını, bu dosyalarında celbini talep ettiklerini,——— sayılı dosyaları, diğer dosyaların öğrenildiğinde Mahkemeye bildirileceğini, müvekkillerinin davacılarla ticari ilişkileri bulunmadığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda olduklarını, bu anlamda da davanın reddinin gerektiğini savunarak, açıklanan nedenlerle, imza itirazları ret olan, kötü niyetli oldukları açık olan, davacıların davasının reddi ile %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmeleri ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Diğer davalı —– yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
Davacı vekili — tarihli ıslah dilekçesi ile davasının dava değerinin —ıslah etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak çalın menfi tespit davasıdır. Ancak uyuşmazlık konusu senet bedellerinin yargılama sırasında ödenmesi nedeniyle İİK 72/VI gereği istirdat davasına dönüştüğü anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle; ” Taraflar arasında —– sayı ile düzenlenerek imzalanmış marka devir sözleşmesinin konusunun —–karşılığında ——devri olduğu, —-incelendiğinde devir sözleşmesinde yer alan tüm markaların —- davacı şirket adına devri ve tescilinin yapılmış olduğunu, Davacının, davalı tarafa —- yevmiye sayılı ihtarnameyi keşide ederek;—- tarihinde yapılan satış sözleşmesinde yer alan şartların yerine getirilmediği, bu sözleşmeye ilişkin para ve bonoların kendilerine iadesini talep ettiklerinin görüldüğünü, yapılan mali incelemelerde; davacı şirketin—- yıllarına ait ticari defter ve belgelerinin incelendiğini, defterlerin usul ve yasaya uygun tutulduğunu, İlgili davacı şirketin incelenen ticari defterlerinde, dava konusu yapılan senetlere ilişkin olarak şirket hesaplarından yapılan toplam ödemenin — olduğu ve—–hesabında kayıtlı bulunduğu, sonuç olarak; Dosya kapsamı, davacılardan —- ticari defter ve kayıtları üzerinden yapılan incelemeler, dosya —- yer verdiğimiz tespitler muvacehesinde; —–ilgili bilgilerin yer aldığı —— —- yukarıda anıldığı üzere,—- arz etmesi, buna bağlı olarak, somut işlemde gündeme getirilen markaların hangi sınıfta olduğunun belirlenmesi açısından, satım ve devir İşlemi öncesinde alıcının markalarla ilgili bilgi edinmesinin mümkün bulunması; —– bir sonucu olmak üzere, davacı yanın satım ve devre konu edilen markaların mahiyetini bilmesinin mümkün ve hatta TTK md. 18 hükmünde yer bulan esas karşısında gerekli olması, satım ve devir sürecinde satıcının, davacının sağladığı anlamda özel bir —- bulunmamış olması hususları gözetilerek, davacı yanı oluşturanın davadaki isteminin kabul koşullarının oluşmadığının düşünüldüğünü, Bundan başka, devir için noterde yapılan işlemde belirtilen devir bedelinin sözleşmede açıklıkla yazılması karşısında, takdirin yargı makamına ait kalarak, davacının davada andığı bonoların devir işlemi ile ilgili olarak verilip verilmediğinin takdiri de —–a- bonolar üzerinden davacının savını kanıtlayacak nitelikte bir kayıt görülmemekle bu cihetin, b- ilgili davalılar yönünden “iyiniyetli 3. kişi statüsünün takdiri yargısal değerlendirmeyi gerektirmekle bu yönün ve c- “kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi” ile ilgili kanuni konstrüksiyonun mahiyeti de ayrıca Mahkemece gözetilmek mevkiinde bulunmakla Mahkemeye ait olacağı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Menfi tesbit davalarının arabuluculağa tabi olup olmadığı konusunda uygulamada farklı hükümler verilmesi nedeniyle uyuşmazlığın giderilmesi için yapılan başvuru neticesi ——“H.M.K’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İ.İ.K. m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa Arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda Arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını Arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır… denilerek ticari dava niteliğindeki menfi tesbit davalarında Arabulucuya başvurunun zorunlu olmadığı”belirtilmiştir. Anılan ilam 2797 Sayılı Kanunun 45. maddesi gereği mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir.
Eldeki davanın menfi tespit davası olarak açılıp yargılama esnasında istirdat davasına dönüştüğü bu hali ile arabuluculuğun dava şartı olmadığı anlaşıldığından davalı —-vekilinin arabuluculuk dava şartı itirazı yerinde görülmemiştir.
6100 Sayılı HMK.’nın 178/1 Maddesinde;” (1) Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararları karşılamak üzere hâkimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aksi hâlde, ıslah yapılmamış sayılır,”hükmü düzenlenmiştir.
Davacının talep sonucunu azaltması, daraltması davayı değiştirme sayılmaz. Bu nedenle davacının talep sonucunu azaltması için kural olarak davalının muvafakatine ihtiyaç olmadığı gibi ıslah yoluna başvurmasına da gerek yoktur. Davacı, talep sonucunu kısmi feragat yolu ile daraltabilir. Müddeabihin azaltılması ıslah kavramı kapsamında değil, davadan feragat müessesesi içinde mütaalaa edebilir. Her ne kadar davacı vekili tarafından — tarihli ıslah dilekçesi ile davasının dava değerinin —- ıslah edilmiş ise de açıkça feragat edildiğine ilişkin beyan sunulmadığı, feragat beyanının da açık, koşulsuz ve kesin olması gerektiği dikkate alındığında davacı vekilinin — dışındaki taleplerinden feragat ettiğinin kabul edilemeyeceği, eksik harcın da tamamlandığı görüldüğünden dava değeri —kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Somut olayda davalı — davalı —- imzalandığı, marka devir sözleşmesi gereği, sözleşmede devrine karar verilen — markanın devrine karşılık toplam —-senedin davacı tarafından imzalanarak davalı tarafa teslim edildiği, davacı vekilinin dava dilekçesinde devrine karar verilen markalar ile üretim yapabilmeleri için markaların — bulunması gerekirken — bulunmadığı, —-markalarının kullanımının ve kremlerinin üretiminin yapılamayacağını, marka devri için verimen —- adet senet sebebiyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, alınan bilirkişi raporuna göre de devri yapılan markaların —yer aldığı, davacının markalarının tescilli olmasını istediği sınıfın —– olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
6769 sayılı Fikri Sınai Haklar Kanunun Tescil, Koruma Süresi ve Yenileme başlıklı 22. Maddesinde; “(1) Başvurusu eksiksiz yapılmış veya eksiklikleri giderilmiş, 16 ncı madde uyarınca incelenmiş, yayımlanmış, hakkında itiraz yapılmamış veya yapılan itirazların tümü nihai olarak reddedilmiş ve tescil ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi de dâhil olmak üzere eksik evrakı, süresi içinde Kuruma sunularak bütün aşamaları tamamlanmış bir başvuru tescil edilerek sicile kaydedilir ve bültende yayımlanır.
(3) Sicil alenidir. Talep edilmesi ve ücretinin ödenmesi şartıyla sicil örneği verilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu m.12 “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını,——- ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini —– tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” şeklinde düzenlenmiş ve “tacir”in tanımı yapılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu m.18/2 ise “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” denilmektedir. Kanun koyucu burada tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi davranmalarını emretmektedir. Tacirler basiretsizliklerini bir mazeret olarak ileri süremezler ve ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinin tümünde basiretli davranmak zorundadır. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü tacir olmanın sonuçları arasında yer almaktadır. Tacir, tacir sıfatına sahip olmayan kişiye göre ticari hayatta daha bilgilidir, sorumluluk sahibidir. Çünkü tacir ticaret alanıyla ilgili, bu alanda sıradan bir insandan çok daha fazla tecrübe ve bilgiye sahiptir. Öngörü yeteneği bu bilgi ve tecrübe birikimi dolayısıyla daha yüksektir. Bu nedenle tacir bilgisizliğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
TBK’da belirtilen iradeyi sakatlayan hallerden hata (yanılma), hile (aldatma), ikrah (korkutma) gibi bir sebebe dayalı olarak yapılan sözleşmenin saptanması halinde, anılan iradenin hukuki bir netice doğurmayacağı, böylesi bir iradeye de hukuki sonuç bağlanamayacağı kabul edilmekle birlikte tacir olan tarafın basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği göz önüne alındığında tacirin iradesinin fesada uğraması için daha somut ve teknik şartların oluşması gerekir. Somut olayda konusu olan markalar da —— kayıttı tescilli markalardan olup davacının aleni olan —– ulaşması mümkündür. Alenilik ilkesinin sonucu olarak davacının devre konu markaların mahiyetini bilmesi, basiretli bir tacir gibi gerekli araştırmaları yapması gerektiği, davalı — sözleşmede nitelik taahhüdünde bulunmadığı birlikte değerlendirdiğinde mahkememizce yapılan yargılamada davacının iradesinin fesada uğradığı iddiasının T.T.K m.18/2 uyarınca basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne uygun olmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Ayrıca davalılar —-davaya konu sözleşmenin tarafı olmayıp, uyuşmazlık konusu senet sebebiyle açılan takiplerde alacaklı konumunda olup ticari ilişkinin tarafı olmayan iyiniyetli üçüncü kişiler olup, iyiniyetli olmadıkları hususu da davacılar tarafından ispat edilememiştir.
Davacıların kötüniyetli oldukları da ispat edilemediğinden davalılar —- kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı —– kötüniyet tazminatı taleplerinin REDDİNE,
3-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 5.407,80 TL peşin harç ile 2.735,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 8.142,8‬0 TL harçtan mahsubu ile artan 8.083,5‬0 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar — tarafından yapılan 50.00 TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak, davalılara ödenmesine,
6-Davalılar —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 41.050,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar —- verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair; davacılar vekili ile davalılar —- vekilinin yüzüne, diğer davalıların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/12/2021