Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/281 E. 2022/74 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/281 Esas
KARAR NO: 2022/74
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/01/2020
KARAR TARİHİ: 08/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait garanti kapsamındaki —-aracın; — —— nedeniyle — boyunca serviste kaldığını, müvekkiline -gün boyunca davalılar tarafından herhangi bir araç kiralanmamış ve fatura bedeli olan — karşılanmadığını, dava konusu araçtaki bu ayıp; gizli ayıp olup fatura bedelinin karşılanması ve müvekkiline — günlük bir aracın kiralanması gerekmekte olup davalılar tarafından bunların da yapılmadığını, müvekkilinin hem faturadan kaynaklanan — zararı hem de —- ticari zararı olmak üzere toplam —maddi zararı bulunduğunu, işbu zarardan dolayı davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, —yevmiyeli ihtarnamesi ile davalılara —plakalı aracın gizli ayıp zararı ödemeleri için ihtarda bulunulmuş olup davalılar tarafından işbu ihtarnameye karşılık herhangi bir ödeme de yapılmadığını, alacağın tahsili için hukuk uyuşmazlıklarındaki arabuluculuğa başvurulmuş ancak —- dosya numaralı kararı ile “Anlaşma sağlanamadığını beyan ile, davanın kabulünü,—- plakalı garantili araçtaki toplam — maddi zararın tespiti ile—– tarihinden başlayacak ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı —–vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkemede görülmekte olan davada, davanın ikame edildiğini —- tarihinde öğrenmiş bulunduklarını, davanın reddini talep ettiklerini, kabul anlamında gelmemek kaydıyla, davacının aracında meydana gelen arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığını, davacının aracının periyodik bakımlarını süresinde yaptırmadığını, davacının iddia ettiği —-eksiltme sorunu periyodik bakımların davacı kusurundan dolayı zamanında yapılmadığından, yapılması zaruri olan bakımların yapılmamasından kaynaklandığını, yapılan inceleme sonucunda araçta üretimden kaynaklanan herhangi bir sorun olmadığının tespit edildiğini, ayrıca periyodik bakımlarının zamanında yapılmamasından dolayı da aracın onarımı garanti kapsamından değil, ücretli olarak yapıldığını, buna ilişkin iş emirlerini dosyaya —– sunduklarını, davacının ihtarnamesine karşılık olarak müvekkili şirket tarafından da —— tarihinde ihtarname keşide edildiğini ve arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığının belirtildiğini, davacının müvekkili şirkete aracının onarımı sonrasında ihtarname keşide ettiğini, müvekkili şirketin de davacıya ihtarname keşide ederek arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığını açık bir şekilde izah ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketten talep edilen kiralık araç bedeli ve kazanç kaybı bedelinin fahiş olduğunu, davacı, dava dilekçesinde kiraladığı aracın — olduğunu, kazanç kaybı bedelinin de —- olduğunu belirttiğini, belirtilen bu rakamlar fahiş olup, emsal bedel araştırması yapılması gerektiğini, davacının aracında meydana gelen arıza aracının periyodik bakımlarını süresinde yaptırmadığından dolayı kendi kusurundan kaynaklandığından bu bedellerin müvekkilinden tahsili talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı kendi kusurundan dolayı neden olduğu zararını müvekkili şirkete yönelttiğini, bu durumun da açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davacının aracında herhangi bir ayıp bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla süresinde ve geçerli herhangi bir ayıp ihbarı da yapılmadığını, davacı aracında gizli ayıp olduğunu iddia ettiğini, fakat yapılan servis incelemesinde de tespit edildiği üzere araçta herhangi bir ayıp bulunmamakta olup, aracın periyodik bakımlarının yapılmaması nedeniyle davacı aracında arıza meydana gelmiş ve bu arıza da servis tarafından davacının rızası alınarak giderildiğini, aracın yağ eksiltmesi basit bir muayene ile belli olabilecek bir durum olduğunu ve derhal ihbarı gerektiğini, araçta meydana gelen yağ eksiltmesinin gizli ayıp olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, davacı tarafından müvekkili şirkete usulüne uygun ve süresinde yapılan bir ayıp ihbarı bulunmadığını, davanın, davacının aracının üretici firması olan — ihbarını talep ettiklerini beyan ile, davanın —– ihbarını, haksız ve kötü niyetli olarak açılmış olan davanın esastan reddini, tüm yargılama giderleri ile ücret-i vekâletin davacı karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Daval—— kendisine yapılan usule uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Araçta meydana gelen hasar nedeni ile oluşan zararın tazmini için açılan alacak davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle;” Dava konusu — plaka sayılı aracın — bakımından sonraki bakımlarının uzun süre geciktirilerek yaptırıldığı, — yaptırıldığının anlaşıldığını, dosya kapsamında mevcut servis belgelerine göre—–azalmanın olduğunun görüldüğünü, araçlarda aşınmayı ve aşınmaya — probleminin ana nedenlerinden birinin zamanında değiştirilmeyen yağın vasfını kaybetmesi sonucu araçta motor aşınmasına neden olması ve aşınarak ölçüsünü kaybeden motorun yağının yanma odasına karışarak azalmasıdır. Motor yağının zamanında değiştirilmemesi, —-içine karışan aşınma ürünleri—— gittikçe daha fazla aşınmaya neden olduğunu, mevcut belgeler çerçevesinde, dava konusu araçta oluşan sorunun periyodik bakımlarının zamanında yaptırılmamasından kaynaklandığı, zira periyodik bakımların zamanında yapılması halinde araçtaki —– özelliğinin bozulmasına bağlı motor yıpranmasının ve aşınmasının önlenebileceği ve dolayısıyla motor aşınmasına bağlı yağ eksiltme probleminin ortaya çıkmayacağı, zamanında —- yapılmaması sonucu yağın vasfını kaybetmesi nedeniyle motor aşınmasına bağlı olarak —artarak devam ettiğinin anlaşılmış olduğunu, teknik yönden yapılan değerlendirmede, aracın peryodik bakımlarının çok geciktirilerek yaptırılması sonucu motor aşınması nedeni ile yağ eksiltme arızasının meydana geldiği, dolayısı ile araçtaki arızanın bakım eksikliğinden ve dolayısı ile kullanım hatasından kaynaklandığı, davalı şirkete kusur yüklenmesinin mümkün olamayacağı ve araçta gizli bir ayıptan bahsedilmesinin mümkün olmadığı sonuç itibari ile; Dava konusu aracın —– model araç olduğu, dava konusu araçta yapılan motor revizyonunun aracın yağ eksiltme-yağlama yetersizliği sonucu gelişmiş olduğu ve kullanım hatasından kaynaklandığı, araçta bir gizli ayıptan söz edilemeyeceği, davacının davalı şirketten talep edebileceği bir maddi zararının olmadığı ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen ek raporda özetle; “Dosya kapsamında dava konusu —- bulunmadığını, Kök Raporun tanziminden sonra dosyaya sunulan bilgi-belge-taraf itiraz ve beyanları ile —- ekindeki dava konusu —–araca ait servis evrakları içeriği sayın mahkemece tarafımıza verilen ek görev çerçevesinde yapılan yeniden değerlendirmede, söz konusu servis evrakları içeriğindeki veriler ile, Kök Rapordaki Tablo 1 içeriğindeki verilerin birbiri ile uyumlu olduğu, Kök Rapordaki tespitleri değiştirecek nitelikte yeni bir bilgi-belgenin dosyaya eklenmediği, Kök Raporumuzdaki tespitlerimizin isabetli olduğu kanaatine varılmıştır.” şeklinde rapor sunulmuştur.
Uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır —-Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır—- Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir ——-Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. Maddesine göre Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ——–
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir.
Somut olayda davacı taraf ——— plaka sayılı aracın üretiminden kaynaklanan ayıp sebebiyle aracın yağ eksilttiğini ileri sürülmüş ise de mahkememizce alının kök ve ek raporda söz konusu araçtaki arızanın üretimden kaynaklanmadığı, aracın periyodik bakımlarının zamanında yaptırılmamasından kaynaklandığını tespit edilmiştir. Ayrıca davacı taraf aracın tüm servis bakımlarının zamanında yapıldığını, araca ait tüm servis kayıtlarının gönderilmediğini iddia etmiş ise de ispat yükü üzerinde olan davacı taraf iddiasına ilişkin delilleri dosyaya sunamamıştır. Servis kayıtlarına ilişkin olarak basiretli tacir gibi davranarak kendisinin de ilgili bakım evraklarını elinde bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmediği, evrakları mahkemeye sunamadığı ve bilirkişi raporları dikkate alındığında davacı yanın iddiasını ispat edememesi sebebiyle davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 153,01 TL harcın mahsubu ile artan 72,31-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak —– verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde İlgili tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı —ekilinin yüzüne karşı davalı —Araçların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde——— Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/02/2022