Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/978 E. 2022/20 K. 14.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/978 Esas
KARAR NO : 2022/20

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 11/12/2019
KARAR TARİHİ : 14/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında —- nolu taşıma anlaşmasına göre; —– ağırlığına sahip ihracat malının —– adresine ulaştırılmak üzere davalı şirket tarafından teslim alındığını, taşıma konu malın mutad ve normal taşıma süresinin alınan tarihten itibaren yaklaşık 10-15 gün olmasına rağmen 1 aya yakın zamanda müvekkilinin ——— bulunan müşterisine teslim edilmemesi üzerine davalı şirket ile davacı arasında bir takım yazışmalar yapıldığını, sonuç alınamayınca—– yevmiye numaralı ihtamamenin çekilerek malın bulunarak iade edilmesinin istenildiğini, davalının ise —- numaralı ihtamamesi ile taşımaya konu malın kayıp olduğunun kabulüyle malın varış noktasında davacıya sağlayacağı menfaatin kendilerini ilgilendirmediğini, — sorumluluk sının miktarınca bir ödeme yapacaklarını bildirdiklerini,—–Esas sayılı icra takip dosyası ile başlatılan icra takibine davalının itirazı nedeni ile takibin durduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik davacının itirazının 1.000,00 TL’lik kısmının iptaliyle takibin devamına, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafin—-yevmiye no’lu ihtar namesine müvekkilinin —- yevmiye no’lu ihtamamesi ile cevap verildiğini ve —- Sözleşmesi 22. Maddesi ile sınırlı olmak üzere —- ödeme yapılabileceğinin bildirildiğini, —-. Sayılı dosyasından gelen ödeme emrine müvekkili şirket tarafından sınırlı sorumluluk kapsamında ödeme yapıldığını, davacının gönderiye ilişkin olarak değer beyan etmediğini, herhangi bir özel fayda beyanında da bulunmadığını belirterek davanın reddine, davacı aleyhine takip konuş alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—- sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir. Uyuşmazlık temelde—- ile taşıma sözleşmesi kapsamında taşınan emtianın kaybı nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,—dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler tarafından alınan raporda özetle; Dava konusu —– davacıya —- —- taşıma sırasında zayi olduğunun taraflar arasında çekişmesiz olduğu, davalı taşıyıcı firmanın —–taşımacılığı sırasında meydana gelen zayi nedeniyle —- Konvansiyonu 18’inci madde kapsamında sorumlu olduğu, davalı taşıyıcının—- sorumluluğunun sınırlı olacağı, davalı taşıyıcının sorumlu olduğu sınır kapsamında meydana gelen zayi nedeniyle davacı takip alacaklısının —-Esas sayılı dosyasına ödeme yaptığı ve zayi nedeniyle ödemesi gereken tazminattan dolayı bir borcunun bulunmadığı, davacı firmanın —- Esas dosyası ile başlattığı takibe davalının vaki itirazının yerinde olduğu, Ayrıca —-“Gerçekten de —- 18/3 üncü maddesi uyarınca, —– taşıma süresi — dışında kara, —- —–yoluyla yapılan bir taşımayı kapsamaz ancak belirtilen taşımalar — taşıması sözleşmesinin ifası zımnında yükleme, teslim veya aktarma amacıyla yapılmış ise meydana gelen her türlü zarar, aksi sabit olmadıkça — süresinde meydana gelmiş farz olunur. Bu karinenin aksini ispat her zaman mümkündür —- Somut uyuşmazlıkta da ziya,— taşıması sırasında meydana gelmemiş olsa bile hava taşıması sözleşmesinin ifası zımnında yapılan —- sırasında meydana geldiğine göre, uyuşmazlığa —- hükümlerinin uygulanması gerekeceğini beyan ve rapor etmişlerdir.
Somut olayda; dosya kapsamında sunulan bilgilere göre, emtianın—- tarafından alındığı,—- vardığı, — oradan hareketle — vardığı, — yüklendiği, daha sonrasında ise akıbetinin bilinmediği, — itibarı ile gönderinin kayıp olarak görüldüğü, gerekli araştırmaların yapıldığı,—- gönderilen mail ile ——– muhtevası kargonun kayıp bilgisinin teyit edildiği tespit edilmiştir.
Taşımanın güzergahı itibariyle uygulanması gereken —- Konvansiyonunun 18/1. maddesine göre; taşıyıcı, yükün mahvolması, zıyaı veya hasarı halinde maruz kalınan zararlardan dolayı, sadece zararı doğuran olayın hava yoluyla taşıma esnasında gerçekleşmesi şartıyla sorumludur. Konvansiyonun 22. maddesine göre ise; yük taşımasında, yükün mahvolması, zıyaı, hasarı veya gecikme halinde taşıyıcının sorumluluğu, gönderen tarafından yükün taşıyıcıya teslim edildiği esnada, gerekirse ek bir ücret ödenerek, yükün varış yerinde tesellümünde menfaati bulunduğuna dair özel bir bildirim yapılmadığı takdirde, —- sınırlıdır. Böyle bir bildirimin yapıldığı hallerde, söz konusu tutarın gönderenin varış yerinde yükü tesellümünden elde edeceği hakiki menfaati aştığını ispatlamadığı müddetçe, taşıyıcı, bildirilen tutarı geçmeyecek bir miktarı ödemekle sorumlu olacaktır.
Bu kapsamda somut olayda davacıya ait emtianın kaybı nedeniyle oluşan zarardan, davalı taşıyıcı sorumludur. Taşıyıcının sorumluluğu Konvansiyonun 22/3. maddesine göre sınırlı olup, sınırlı sorumluluk halinin istisnası ise,—- taşıyıcıya verilirken, göndericinin, varış yerinde teslim anındaki menfaatine ilişkin özel bir bildirimde bulunması ve gerekiyorsa ek bir meblağ ödemesi” halidir. Göndericinin bu şekilde bir özel bildirimde bulunması halinde, taşıyıcı, bildirilen meblağın göndericinin varış yerinde teslim anındaki gerçek menfaatinden büyük olduğunu ispat etmedikçe, bildirimi yapılan meblağa kadar ödeme yapmakla sorumludur. Ancak somut olayda davacı tarafından özel değer bildirimi yapılmadığı anlaşılmıştır. Dava konusu —-, davacıya ait —–taşıma sırasında zayi olduğunun taraflar arasında çekişmesiz olduğu, Davalı taşıyıcı firmanın —-taşımacılığı sırasında meydana gelen zayi nedeniyle —- Konvansiyonu 18’inci madde kapsamında sorumlu olduğu, davalı taşıyıcının — kapsamında sorumluluğunun sınırlı olacağı, davalı taşıyıcının sorumlu olduğu sınır kapsamında meydana gelen zayi
nedeniyle davacı takip alacaklısınına , —Esas sayılı dosyasına davalı tarafça sınırlı olduğu sorumluluk miktarı üzerinden ödeme yapıldığı tespit edilmekle , davalı yanın takibe itirazında haklı olduğu kaanatine usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu hükme esas alınmakla varılmakla açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir——-
İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın—– aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır.— uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle de davalı tarafın kötüniyet tazminatının da reddine karar verilmiştir
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davalı lehine kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 80,70 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —— esaslara göre belirlenen 1.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7—–arabuluculuk ücretinin HMK 331. Maddesi uyarınca davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda, kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.