Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/960 E. 2020/16 K. 02.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/960 Esas
KARAR NO: 2020/16
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ: 10/12/2019
KARAR TARİHİ: 02/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan şirket ile davalı şirket arasında— Noterliği’nin – tarihine–yevmiye numarası ile tasdik ettiği kat karşılığıu inşaat sözleşmesine istinaden —— parsllerinde bulunan — astsubaylar sitesi arsası ve —- yol fazlası arsası olmak üzere toplam — alanlı arsanın üzerine – adet bloktan oluşaacak inşaatın yapımı amacıyla bir araya gelerek – tarih ve – yevmiye numaralı adi ortaklık sözleşmesini akdettiklerini ve bu surette —-adi ortaklığını kurduklarını, ortaklık setmayesinin toplam— TL olduğunu, ortakların hisseleri, hakları, yükümlülükleri kar ve zarara katılma paylarının %50 %50 olarak belirlendiğini, ortaklığın idaresinin yönetim kuruluna bırakıldığını, yönetim kuruluna da müvekkili olan şirket adına – davalı şirket adına —atandığını, ortaklığın temsil ve ilzamı müştereken olmak üzere sınırsız şekilde yine —– bırakıldığını, adi Ortaklığın idaresi her iki şirketin temsilcilerine bırakıldığını, buna göre müvekkili olan şirketin adi Ortaklığın idari işlemlerini yürütmek üzere—-atadığını, davalı şirketin ise temsilci olarak—–‘ı atadığını, adi Ortaklığın kurulma amacını gerçekleştirmek üzere tarafların—–. Noterliğinin — tarihinde — yevmiye numarası ile tasdik ettiği Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesindeki şartlarla inşa ettiklerini, söz konusu inşaat sözleşme şartlara uygun şekilde inşa edilerek tüm kabulleri yapıldığını ve bağımsız bölümler mal sahiplerine teslim edildiğini, mal sahipleri geçici ve kesin kabulleri yaparak inşaatın sözleşmeye uygun şekilde inşa edildiğini tasdik ettiklerini, söz konusu inşaatın yapımı için—— olarak bankalardan kredi kullanıldığını ve borçlanıldığını, inşaat sektörünün son birkaç yıldır içinde olduğu durum herkesçe bilindiğini, arz fazlası nedeniyle satışların düştüğünü, gayrimenkullerin değerini kaybettiğini, ne var ki banka kredilerinin ödenmesi gerekmekte olduğunu, sektörün içinde olduğu durum borçların ödenmesini engellediğini, bu hususta kredilerin yapılandırılması yoluna gidilmesi zarureti doğduğunu,ancak davalı ortağın yetkilisi—- müteaddit defalar kendisinden yazılı ve sözlü olarak talep edildiği halde, banka yapılandırma işlemlerine katılmadığı gibi bankalara adi Ortaklığın bankaya ilettiği belgelerdeki imzanın kendisine ait olmadığını ve sahte imza ile işlem yapıldığını söylediğini, söz konusu asılsız iddia gerek adi Ortaklığın gerekse müvekkil şirketin bankalar nezdindeki itibarını zedelediğini, adi Ortaklığın borçlarının ödenmesi mecburiyeti olduğundan ve müvekkili olan şirketin bu konudaki sorumluluğun yerine getirilmesi gerektiğine inandığından bankalara kefalet sunarak banka kredilerini yapılandırdığını, bu süreç içerisinde adi ortaklık tarafından ödenmesi gereken aylık banka kredi taksitleri müvekkil şirket tarafından ödendiğini, müvekkili olan şirket ve adi ortaklık cari hesaplarında tüm detaylar gözüktüğünü, cari hesaplardan da anlaşıldığı üzere müvekkil şirketin adi ortaklıktan yaklaşık —- TL alacağı bulunduğunu, bu borcun yarısının davalı ortak tarafından ödenmesi gerektiğini, söz konusu hususların görüşülmesi amacıyla müvekkil şirket genel kurul toplantısı çağrısında bulunduğunu ve yapılan toplantıda toplantı tutanağındanda görüleceği üzere davalı şirket yetkilisi—- adi ortaklığın kendi paylarına düşen yükümlülüklerin hiçbirini yerine getirmeyeceklerini beyanları ile ortaya koyduğunu, hal böyle olunca adi ortaklığın devamı imkansız hale geldiğini ve maddi olarak müvekkil şirketi iflasın eşiğine getirdiğini, müvekkili olan şirketin inşaat sektöründe tanınan bir firma olduğunu, şirketler grubu olarak birçok devlet projesinde yüklenici olarak sorumluluklar aldığını, adi ortaklığın içinde olduğu bu durum müvekkil Şirketin itibarına zarar vermekle kalmayıp, adi ortaklık dışındaki işlerini de olumsuz yönde etkilediğini, zira adi ortaklığın borçları nedeniyle müvekkil şirketin hesaplarına, piyasa alacaklarına haciz konulduğunu, müvekkili olan şirketin sadece banka kredileri değil, adi ortaklığın piyasaya olan borçlarını da ödemek durumunda kaldığını, davalı ortak ve temsilcisi hem adi ortaklık kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemekte hem de adi ortaklığa ait dairelerin satılmasına da mani olarak, adi ortaklığın sorumluluklarını yerine getirmesini de kötü niyetle engellediğini, işbu durum adi ortaklıktan daire satın alıp taşınmaz üzerinde bankalar lehine bulunan ipotekler sebebiyle tapuda devirleri yapılamayan üçüncü kişilerin de mağduriyetine sebep olduğunu, daireleri satın alan kişilerin bir kısmı tarafından müvekkil şirket ve davalı aleyhine davalar açıldığını ve açılan davaların halen derdest olduğunu, tüm bunların yanı sıra davalı ortak adi ortaklığın inşa ettiği—– satış sözleşmelerine istinaden 3 adet bağımsız bölüm satın aldığını, söz konusu bağımsız bölümlerin taksitli ödemeleri karşılığında davalı ortak, adi ortaklığa senet verdiğini, davalı ortağın temsilcisi olan diğer davalı———- senetlere kefil olduğunu, bunun üzerine söz konusu taşınmazların tapuları davalı ortağa devir ve temlik edildiğini, karşılığında fatura ve BS formu düzenlendiğini, söz konusu senetler – tarafından cirolanarak, —- alacaklı olan müvekkil şirkete yani …’ne verildiğini, ne var ki davalı şirket ve temsilcisi olan kefili senetlerin vadeleri geldiği halde senetleri ödemediğini, davalı ortağın Adi Ortaklığa ait olan ve satış sözleşmesi ile satın aldığı, tapusu—– üzerine yapılan ve hiçbir senedi ödenmemiş olan yukarıda bahse geçen taşınmazları, müvekkil şirketin bilgisi dışında—— kişilerine satmış ve bedellerini tahsil ettiğini, davalının kötü niyetini ortaya seren bir başka olay ise dava dilekçesi ekinde bulunan e-posta yazışmalarından da açıkça anlaşılacağı üzere davalının asıl niyeti daireleri satmak değil Adi ortaklığın faaliyetlerini engellemek olduğunu, zira dava dilekçesi ekindeki e-posta yazışmasında davalı Şirket temsilcisi,— nolu dairenin ancak —TL bedelle peşin olarak ödenmesi şartıyla satışına muvafakat edeceğini beyan etmiş, söz konusu talebin piyasa şartlarının üzerinde olduğu kendisine izah edilmiş ancak müvekkili olan şirketin uğraşları sonucunda söz konusu şartları kabul eden alıcı bulunduğunu ve fakat davalı şirket söz konusu dairenin satışından yine imtina ettiğini, somut olayla davalı ortak temsilcili —– tarihli genel kurulda adi ortaklığa ait taşınmazların satışına muvafakat etmediğini beyan etmiş ve ancak genel kurul tutanağında yer verilen tutarlarda satış yapılması halinde buna muvafakat edeceğini bildirdiğini, davalının ortaya attığı satış bedeli piyasa gerçekleri ile örtüşmeyen son derece yüksek bir tutar olduğunu, bu şartın satışı engellemek amacıyla öne sürüldüğünün açık olduğunu, davalı —– adi ortaklığa ait taşınmazların satılmaması halinde ortaklığın bankalara olan borçlarının ödenemeyeceğinin ve ödenmemesi halinde müvekkili olan şirketin bankalar nezdindeki kredibilitesinin zarar göreceğinin ve müvekkil şirketin buna engel olmak için mecburen banka kredi taksitlerini ödemek zorunda kalacağının farkında olduğunu, tam da bu sebepten ötürü taşınmazların satışını engellediğini, TBK’nun 639. maddesinde belirtilen haklı sebep müvekkil şirket açısından gerçekleşmiş olduğunu, davalı ortak ve temsilcisi —–, kötü niyetli ve haksız eylemleri ile adi ortaklığın faaliyetlerini engellemekte ve gerek müvekkili olan şirketi gerekse adi ortaklığı zarara uğratmakta olduğunu tüm bu nedenlerle öncelikle davalı Şirketin Adi Ortaklığı temsil ve idare yetkisinin sonlandılmasına, işbu taleplerinin ivedilikle değerlendirilip karara bağlanması mümkün olmadığı takdirde,adi ortaklığa İvedilikle tasfiye memuru atanmasına ve adi ortaklığın yönetim ve idaresinin tasfiye memuruna bırakılmasına, taraflar arasında akdedilen —– tarih ve —- yevmiye numaralı Adi Ortaklık Sözleşmesi ile kurulan ——davalı ortaktan kaynaklanan sebeplerle, TBK’nun 639. maddesine istinaden haklı sebebe dayalı olarak feshi ve tasfiyesine, müvekkili olan şirketin adi ortaklık için yaptığı giderler ve adi ortaklığa ödediği avansların tespiti ile bunların davalının payına düşen kısmının Adi Ortaklığa veya Adi Ortaklık adına yapılan her bir ödeme için ayrı ayrı olmak üzere işlem tarihlerinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkili olan şirkete ödenmesine, müvekkili olan şirketin tasfiye sonucu katılma payının tespitine ve tasfiye sonucunda adi ortaklığa ait malvarlığından müvekkil şirkete katılma ve tasfiye payının ödenmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, adi ortaklık ilişkisinin feshi ve tasfiyesi ile davacı şirketin adi ortaklık için yaptığı giderler ve ödediği avansların tespiti ile bunlardan davacı şirketin payına düşen kısmın ödenmesi istemine ilişkindir.
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre;
“Madde 5/A – (1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile,
“Dava şartı olarak arabuluculuk,
Madde 18/A – (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yayımlanan “Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk” kitabının 210. sayfasının “dava şartı arabulucuk kapsamında olanlar” başlıklı bölümde tacirler arası adi otaklığın tasfiyesinden kaynaklanan alacak taleplerine ilişkin davalar örnek olarak gösterilmiştir. iş bu kitabın 210. sayfasında;
Dava şartı arabuluculuk kapsamında olanlar;
“Örnek 1 – Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında — Noterliği’nin—–tarih sözleşmesi ile boru imalatı için adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunu, tarafların dava konusu adi ortaklığın mal varlığının tasfiyesi konusunda anlaşmalarının mümkün olmadığını, müvekkilinin ortak sermaye için — TL koyduğunu, davalının ise halen sermaye koyma yükümlüğünü yerine getirmediğini, davalının ortaklığa ne sermaye ne de emek olarak hiçbir katkı sağlamadığını ve halen yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçındığı gibi davacı müvekkili tarafından konulan sermayenin kaybolmasına, müvekkilinin ve ortaklığın zarara uğramasına neden olduğunu konusu adi ortaklığın talep tarihi itibariyle mal varlığının tespiti ile dava konusu adi ortaklığın malvarlığının tasfiyesine ve tasfiye payı olarak müvekkiline —- TL ödenmesini talep etmiştir. Davalı vekili, adi ortaklığın işleyişinde davacıyı haklı kılacak bir sebep olmadığını, davacının sermaye koyma borcunu ifa etmediği gibi ortaklık hesabından ortaklığı ekonomik zafiyete düşürecek bedelleri kendi ve akrabasının kişisel hesaplarına aktardığını, kişisel harcamalarına sarf ettiğini, davacının davalı müvekkilini suçlayan iddiaları ispatlanabilir olmadığını, davacının ortaklık hesabından kişisel harcamalar yaptığını, kendi hesabına kız kardeşinin hesabına paralar aktardığını, paralar çektiğini, kredi kartlarını ve tüketici kredilerini ödediğini, davalı müvekkilinin ise kendisi üzerinden tüketici kredileri çektiğini ve adi ortaklığın idamesini sağladığını, kişisel kredi kartıyla ortaklık hesabına ödemelerde bulunduğunu, malzeme ve demirbaşlar satın aldığını, mevduat hesabından kira bedellerini ödediğini, icra takiplerine nakit bedeller ödediğini, sonuç olarak tarafların adi ortaklığı devam ettirmelerinin mümkün olmayıp tasfiyesinin gerektiğini, bu nedenlerle adi ortaklığın tasfiyesini talep ettiklerini ve müvekkili için— TL tasfiye payı talep etmiştir.
———
Kanunun amacı ve yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak; eldeki davanın alacak talebini de içerdiği, dolayısıyla arabululuculuk dava şartına tabi olduğu kanaatine varılmakla, mahkememizin – tarihli ara kararı ile davacı vekiline arabuluculuk son tutanak aslını sunmak üzere sonuçları ihtar edilerek usulüne uygun süre verilmiş, davacı vekili tarafından ibraz edilen – tarihli dilekçede arabulucuya başvurmadan davanın açıldığını ve – tarihli ara karardan rücu talep edildiği görülmüş olup davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşılmakla davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin yatırılan toplam 44,40 TL hacın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda verilen kararın tebliinnden tibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 02/01/2020