Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/935 E. 2023/35 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/935 Esas
KARAR NO: 2023/35
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2019
KARAR TARİHİ : 17/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; —– bedelli çekteki imzaların müvekkili şirketin el ürünü olmadığını, çekin, imzasız olarak kaybedildiğini, kaybolan çek davalı tarafça tahsil amaçlı olarak ——-dosya ile icra takibine konulduğunu, davalı tarafından çekin—- bedelli olarak doldurulduğunu müvekkili şirketlerden ——yetkili temsilcisi, yani çek keşide etmek de dâhil, her türlü temsil ve ilzam yetkisi münferiden, şirket ——- ait olduğunu, müvekkili şirkette——— dışında hiç kimsenin temsil ve ilzam yetkisi bulunmadığını, müvekkili şirketlerin davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi ve borcu da bulunmadığını, yapılan arabuluculuk görüşmeleriden de bir sonuç alınamadığını beyanla, dava konusu çek üzerindeki keşideci ve lehtar-ciranta imzasının müvekkili şirketlerin yetkililerine ait olmadığının ve bu nedenle müvekkil şirketlerin davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti ile söz konusu çekin müvekkil şirketler açısından iptaline, davalı tarafın %20 kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların müvekkili şirket ile arasında ticari bir ilişki ve borcu olmadığına ilişkin itirazlarının kabul edilemez olduğunu, davaya konu icra takibine ilişkin, ——- dosyasında açmış olduğu takibin iptali davasında da söz konusu borcun inkar edilmediğini, borca ilişkin itirazın olmadığının mahkemece de hüküm altına alındığını, müvekkili şirket ve davacılar arasında ticari bir iş ilişkisi mevcut olmakla, davacı ——–tarafından —— keşide edilen çekin, ——— tarafından söz konusu ilişki neticesinde meydana gelen borca karşılık olarak müvekkiline ciro edildiğini, müvekkilince bahse konu borca karşılık olarak bankaya ibraz edilen çekin karşılıksız işlemine tabi tutulmasının ardından icra takibine başlandığını beyanla, davanın reddini, kötü niyetli söz konusu dava uyarınca davacıların %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yan üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, kambiyo senetlerine özgü başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak açılan menfi tespit davasıdır
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış, davacılar tarafından imza inkarında bulunulduğundan davacı şirket yetkilisinin imza örneklerinin bulunduğu belgeler celp edilmiş ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından verile raporda özetle;” Tetkik konusu Tetkik konusu —-bedelli çekte keşideci ——- atfen atılmış imzanın, dosyada mevcut mukayese imzalara kıyasla, şirket yetkilisi —-eli ürünü OLMADIĞI, Tetkik konusu —– bedelli çekte ciranta —–atfen atılmış imzanın dosyada mevcut mukayese imzalara kıyasla, şirket yetkilisi —— eli ürünü OLMADIĞI” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; “Tetkik konusu —— bedelli çekin bir kez daha yapılan incelemesi sonucunda, söz konusu çekteki keşideci —–atfen atılmış imzanın, dosyada mevcut mukayese imzalara kıyasla, şirket yetkilisi —- eli ürünü OLMADIĞI, Tetkik konusu — bedelli çekte ciranta —– atfen atılmış imzanın dosyada mevcut mukayese imzalara kıyasla, şirket yetkilisi ———şeklinde rapor sunulmuştur.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının —- tespiti için açılan davaya menfi — tespit davası denir ————
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir———
Ayrıca, adi senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır ———
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer ———-
Senet borçlusu tarafından senette yer alan imzanın kendisine ait olmadığının iddia edilmesi halinde çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının ———-taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve ———- denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler,———– sayılı kararında da benimsenmiştir.
Davacı tarafından gösterilen deliller toplanmış, davacı şirketler yetkililerinin imza örnekleri getirtilmiş, imza örnekleri alınmış, dava konusunun uzmanlık alanına girmesi nedeni ile bilirkişiden rapor tanzim edilmesi istenilmiş, bilirkişi tarafında verilen raporda çek üzerinde yer alan keşideci ve ciranta imzalarının davacı şirketlerin yetkililerinin el ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Dosya kapsamı, deliller ve bilirkişi raporu birarada değerlendirildiğinde çek üzerindeki keşideci ve ciranta imzalarının davacı şirket yetkililerinin el ürünü olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğu dolayısıyla takip alacaklısına karşı sorumlu olamayacağı kanaatine varılarak, usul ve yasaya uygun olarak hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacının menfi tespit talebi yönünden davanın kabulü yolunda karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi, menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır.
Başka bir ifadeyle; İİK.nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Somut olayda davalının kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, —– sayılı dosyasında takibe konulan—- bedelli, keşidecesi davacı —- lehtarı davacı———- olan çek nedeniyle başlatılan icra takibinden dolayı davacıların davalıya borcu olmadığının tespitine,
2-Koşulları bulunmadığından davacıların kötüniyet tazminatı isteminin reddine,
3-Karar harcı 9.373,97-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 234,34-TL peşin harç ile 2.109,16 tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 7.030,47 -TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 234,34 TL peşin nispi harc ve 2.109,16 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 2.387,90 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 220,95-TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.220,95-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 21.584,05 -TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—— Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/01/2023