Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/933 E. 2021/129 K. 09.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/933 Esas
KARAR NO : 2021/129

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2019
KARAR TARİHİ : 09/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin—— alacaklı olduğunu gösteren mutabakatı davalıya gönderdiğini, davalının da mutabık olduğunu bildirdiğini, davalı tarafa yapılan ödemeler sonunda davalının 28.327,86 TL borcunun kaldığını, alacağın tahsili amacı ile İstanbul Anadolu —-. İcra Müdürlüğünün ——- Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, borçlunun yapılan takibe itiraz ederek takibin durdurulduğunu, yapılan arabulculuk görüşmelerinin sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında mevcut sözleşmenin 2.16. Maddesine göre her ay düzenli olarak operasyon değerlendirme ———– düzenlendiğini, Davacının arama raporları ve değerlendirme toplantılarında ———–düşmesi halinde müşteri temsilcisi adedini düşürmesi gerekirken arama adedine göre gereken temsilci sayısını azaltmadığını beyanla davanın reddine, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, İstanbul Anadolu ——–. İcra Müdürlüğünün —– sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğünün ——- esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 06.11.2019 tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya 08.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca 13/11/2019 tarihinde itiraz edildiği, icra müdürlüğünce itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın 09.12.2019 tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,”Davalı yanın defterleri ibraz edilmemiş olup, davacı yanın —–yılına ait ticari defterlerin incelemeye tabi tutulduğunu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, davalı yan ile arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, yapılan inceleme ile davacı tarafın dava ve takip tarihi itibari ile davalıdan 28.327,86 TL alacaklı olduğu, davacının davalı adına 2018 yılında düzenlediği faturalardan beyan sınırını aşan 8 faturayı vergi dairesine —- bildirdiğinin, davalı tarafından ise bu 8 faturadan 6 tanesine vergi dairesine ——- ile bildirdiği, bildirmediği 2 fatura bedeli toplamının 18.204,00 TL olduğunun , 2019 yılında da tarafların 4 adet faturayı vergi dairesine bildiklerinin ve tarafların 28/02/2019 tarihinde 33.327,86 TL miktar üzerinde mutabık kaldıklarının tespit edildiği ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Somut olayda davalı tarafın usulüne uygun tebligata rağmen ticari defterlerini incelenmek üzere sunmadığı, davacı tarafın ticari defterlerini incelenmek üzere sunduğu görülmüştür. dHMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde)yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde). Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünün düzenlediği, hüküm doğrultusunda davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi durumunda davacı yanın ticari defterlerinin lehine delil olacağı değerlendirilmiştir.
Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi kapsamında, davacının sözleşmeye konu çağrı hizmetini davalıya sunduğunun bizzat davalı tarafından vergi dairesine sunulan ——- formları ile sabit olduğu, davalının sunulan hizmete ilişkin olarak davacı tarafından düzenlenen faturaları kayıtlarına işleyerek ilgili vergi dairesine bildirdiği, hizmetin sunulduğunun kural olarak kabul edilmesi gerektiği, davalının süresinde defterlerini ibraz etmemesi karşısında 2019 yılında başka ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturaların vergi dairesine bildirdiğini kanıtlayamadığı dolayısıyla davacı tarafından hizmetin sunulduğu kabul edilmiştir. Her ne kadar 2018 yılında davacı tarafından vergi dairesine bildirilen 8 faturadan 2 tanesi davalı tarafından vergi dairesine bildirilmediği görülmüş ise de davalının hizmetin sunulmadığına ilişkin bir iddiası yoktur. Davalı taraf çağrı sayısı düşmesine rağmen personel sayısının azaltılmamasına itiraz etmektedir. Ancak davalı personel sayısının azaltılamaması sebebiyle borçtan sorumlu olmadığı iddia etmesi kabul edilebilir bir itiraz olarak görülmemiştir. Fazla personel çalıştırıldığını düşünen tarafın davacı tarafından kesilen faturaları vergi dairesine bildirmesi ve bu faturalara iade faturası kesmemesi. 28/02/2019 tarihinde hesap mutabakatı imzalaması, hesap mutabakatından sonra da 23/10/2019 tarihinde 500 TL ödeme yapması itirazlarının haklı olmadığını göstermektedir. Ayrıca dosya içerisinde yer alam mailleşmelerin incelenmesinde de davalı tarafın 28/02/2019 tarihinde davacıya oprasyonu 2 ay süre ile durdurma kararı aldıklarını bildirdikleri, fatura ödemelerinin de ödeme takvimlerine aldıklarının beyan edildiği, fatura bedellerine ilişkin bir itiraz olmadığı, durdurma kararından sonra da davacı tarafından fatura kesilmediği, tarafların mutabakat imzaladıkları anlaşılmıştır. Tüm bu açıklamalar bağlamında davalının fatura bedellerinden sorumlu olduğu kanaati ile davanın kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının İstanbul Anadolu ——. İcra müdürlüğü—— Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 1.935,07-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 342,13-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.593,04-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 342,13 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 386,53 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 81,25 -TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 881,25-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—–esaslara göre belirlenen 4.249,18-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.