Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/858 E. 2022/173 K. 14.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/858 Esas
KARAR NO : 2022/173

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/12/2019
KARAR TARİHİ : 14/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilin faturalar ilişkin davalıdan olan alacıağı için —- Sayılı dosyası ile icra takibine başladığını, takibe, davalının takibe itiraz ettiğini arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ve söz konusu malzemeleri gereği gibi teslim etmiş sözleşme gereğini ifa ettiğini, Müvekkili şirketçe sözleşmede kararlaştırılmış tüm edimler yerine getirildiğini, hizmetlerin usulüne uygun ifa edilmiş olup, bu durum davalı yanında kabulünde olduğunu, söz konusu faturaların açık fatura olduğu görünmekte tarafların ticari defterlerine de işlenmiş olmakla birlikte müvekkili sirketin tüm şifai uyarılarına ve çabasına rağmen söz konusu alacağını tahsil edemediğinden, yasal yollarla alacağını tahsili yoluna gittiğini, davalı şirketçe müvekkil şirkete ne işin yapımı sırasında nede sonrasında herhangi bir eksiklik veya ayıp ihbar etmediğini, müvekkil ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava ve takibe konu edilen, faturalara ilişkin müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin, davacı ile 2-3 yıl süre ile ticari ilişki içerinde bulunduğunu, davacıya fason işler yaptırıldığını, bu süreçte davacı ile cari hesap olarak çalışıldığını, ödemelerin bir kısmının Makbuz karşılığı nakit olarak, bir kısmının banka havaleleri bir kısmı da çek olarak yapıldığını, cari hesaba ilişkin elden yapılan ödemelerin çok az bir kısmımın makbuzu sonradan kesilip verileceği sözüne güvenilerek yapıldığını ve bunların makbuzlarının tüm aramalara ve maillere rağmen verilmediğini, Davacı şirketin o dönemde çalışanı ve temsilcisi olan —— yapılan ödemelerle — tarihinde “—– borcunuz bulunmamaktadır.—- şeklinde belgeyi —- müvekkili şirkete verildiğini. Davalının —görüşmelerin de anlama sağlanamadığını, davacıya — yaptırdığı birçok işte sonradan üretim hatası olduğu ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, — icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök ve ek raporda özetle; Davacınım incelemeye ——- açılış onamalarının 6102 sayılı TTK. Madde 64, 66 (Eski TTK. Madde 69, 70/son 72/3) ve V.U.K, madde — uyarınca yasal süreler içinde tasdiklerini yaptırdıkları, davacının — yıllarına ait ticari defterlerinden —-Defterlerinin hesap dönemi sonunda 6762 sayılı TTK’nın 70. maddesinin son fıkrası ve 6102 sayılı TTK’nın 6473 md. uyarınca “Görülmüştür” tasdiki yapılması gereken defterlerden sayılmadığından “Görülmüştür” tasdikinin yapılmadığı, davacımın ibraz ettiği ticari defterlerinin HMK 222. Md. Göre kendi lehine kesin delil teşkil ettiği, davacının ticari defter ve belgelerinin incelenmesinde; —– defterlerinin tutulma şeklinin gider ve gelir şeklinde tutulması nedeni ile , davacı ve davalı arasında yer alan borç alacak ilişkisinin tespitinin mümkün olamayacağı, ilgili yıllarda sadece davacı tarafından davalı adıma düzenlenmiş olan satış faturalarının davacının defter kayıtlarında yer alıp almadığı tespit edilebilmekte olduğu, davacı—her hangi bir kayıt yer almayıp boş olarak ibraz edildiğinden, 2016 yılı kebir defteri üzerinden incelemc yapılamadığı, 2014 yılı işletme defterinde davacı tarafından davalı adına düzenlenen —- tutarında 22 adet satış faturasının kayıtlara alındığı, davalının ticari — yılında davalı —–ödeme yapıldığı, davacının —– 15.486,20 TL alacak bakiyesi verdiği, Davacının, davalıdan 15.486,20 TL alacaklı olarak bakiyenin bir sonraki yıla devrettiği, 2015 yılında davalı, davacı .— yaptığı, davacının—- buna karşın—-tutarında çeki iade ettiği, — hesabın—verdiği, davacının, davalıdan 6.923,50 TL alacaklı olarak bakiyenin bir sonraki yıla devrettiği, 2016 yılında davalı, davacı …—- ödeme yaptığı, davacının 2016 yılında buna karşın 4 adet toplam 25.765,30 TL tutarında fatura düzenlediği, 2015 yılı sonunda hesabın 17.048,80 TL alacak bakiyesi verdiği, davacının, davalıdan 17.048,80 TI alacaklı olarak bakiyenin bir sonraki yıla devrettiği, davacı … ile davalı —– ilişkinin ticari ilişki olduğu, davalı —kayıtlarının usulüne göre yapıldığı, davalı — yapılan———- borçlu olduğu, dava dosyasında bulunan ve Davalı kayıtlarında bulunmayan makbuzların dikkate alınması durumunda, Davacı —–davacı ve davalının kayıtları karşılaştırıldığında, davacı tarafından düzenlenen faturalar yönünden yapılan incelemede, 2014 yılında davalı tarafından düzenlenen faturalar birbirini teyit ettiği davacı ve davalının kayıtlarında — faturasının karşılıklı olarak yer aldığı 2015 yılında davalının işletme defteri kayırlarının— tutulduğu davalı davacı adına tarafından düzenlenen 26.715,20 TL tutarında 7 adet faturanın eksik olduğu, davalı tarafından ibraz edilen 2016 yılı defteri kebir defterinde herhangi bir kaydın yer almadığı, dolayısı ile 2015 ve 2016 yılı defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığı, davacı tarafından ibraz edilen defterler 2014 ve 2015 yıl defterleri işletme defteri olması nedeni ile kayıtlar Gider ve Gelir olarak tutulduğundan ve 2016 yılı kebir defteri boş olarak ibraz edildiğinden 2016 yılı yevmiye defteri ise ibraz edilmediğinden, davacı ..— arasındaki borç alacak ilişkisi hakkında oluşturulmadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir
4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un ispat yükü başlıklı 6.maddesinin düzenlemesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadelerini içerir .
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ispat hakkı başlıklı 189/1.maddesinin düzenlemesi “Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.” şeklindedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ispat yükü başlıklı 190.maddesinin düzenlemesi “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklindedir.
Her ne kadar mahkememizce alınan bilirkişi raporunda davacının davalı yanın ticari defterlerine göre davacı tarafın alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de davacı yanın defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı ayrıca davacının 2016 yılı kebir defterinde herhangi bir kaydın yer alamadığı boş ibraz edildiği görülmekle , davacı yan basiretli tacir olarak ticari defterlerini usulüne uygun tutmamış olmakla ve ticari defterleri uyarınca alacağının ispat edemediği görülmekle davalı yanın kayıtları dikkate alınmamıştır. Ayrıca davacının delil listesinde yemin deliline dayanmadığı görülmekle ispatlanamayan davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 1.118,81 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 1.038,11‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli — esaslara göre belirlenen 12.750,37 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7—- karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin HMK 331. Maddesi uyarınca davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.