Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/848 E. 2021/872 K. 12.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/848 Esas
KARAR NO: 2021/872
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 29/11/2019
KARAR TARİHİ: 12/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı/borçlu— müvekkilim —- ticari iş ilişkisi bulunduğunu, Müvekkil şirketin görev ve sorumluluklarını yerine getirdiğini, hizmetlerin faturalandırıldığını ve cari hesap açığında davalının edimini yerine getirmediğini, — tarihinde davalının ödemediği — borcun muaccel hale geldiğini, — tarihinde ——— sayılı dosyasındaki icra takibi başlattığını, davalının itiraz ettiğini, bunun üzerine takibin durdurulduğunu, itirazın iptalini ile takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;—- şirketin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığını, aksine müvekkil şirketin davacı şirketten alacaklı olduğunu, bu sebeple davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, vekalet ücreti de dahil olmak üzere tüm yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME VE GEREKÇE;Dava hukuki itibariyle İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır.
Celp ve tetkik edilen — sayılı dosyasında; davacı takip alacaklısı tarafından — tarihli takip talebi ile davalı takip borçlusu hakkında ilamsız takip başlatıldığı, takibin borçluya — tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun — tarihinde borca ve ferilerine karşı itiraz ettiği ve bunun üzerine takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacı takip alacaklısına tebliğ edilmediği, eldeki davanın —-yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök raporda özetle; Davacı tarafından ibraz edilen —- ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yapıldığı, davacı ——— bulunduğu, davalı şirket tarafından ibraz edilen —yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yapıldığı, davalı şirket lehine delil kabiliyetinin bulunduğu, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten — alacaklı olduğu,— dosya ile davacı alacaklı, davalı borçlu aleyhine —– bulunduğu, İcra takibine konu alacak hakkının dayanağı olarak ise —tutarlı cari hesap alacağı gösterildiği davacının takip öncesi — faiz talep etmişse de dava dilekçesinin netice ve talep bölümünde——- Sayılı içra dosvasına davalının yaptığı haksız itirazın iptaline, takip ve değişen oranlardaki faizi ile” takibin asıl alacak üzerinden devam edilmesini talep ettiği, ancak takip öncesi işlemiş faiz talep etmediği, bu sebepten ötürü takip öncesi işlemiş faiz yönünden hesaplama yapılmasına gerek olmadığı, takip sonrası işlemiş faiz miktarının infaz aşamasında icra dairesince hesap edilebileceği, Bilirkişi tarafından alınan ek rapor da özetle ; Kök raporunda davalı şirket tarafından, davacı şirkete — numaralı tahsilat makbuzu ile — ödeme yapıldığı, söz konusu tahsilat makbuzunun imza bölümünde dava dışı — imzası bulunduğu, söz konusu tahsilatı dava dışı şirketin —- havale ile iade ettiği, davalı şirket tarafından yapılan ödemenin dava dışı—–kaldığı, ancak hatalı yapılan bu işlemlerde davalı şirketin bir kusurunun bulunmadığı, davalı şirketin borcundan —-düşülmesi gerektiği, yönünde görüş beyan ettiğini Ancak davacı tarafın dava dışı—– olan ticari münasebet kayıtlarını incelediğimde, davacı şirketin —- hizmet vermediği aksine bu şirketten hizmet aldığı tespit edildiği, Yine tahsilat makbuzu tarihi — olduğu, bu tarihte davalı şirketin davacı şirkte — borcu göründüğü, — bakiyenin de davalı tarafından — tarihinde banka havalesi yoluyla davacıya ödenmiş ve bakiye kapatıldığı, aradan —- geçtikten sonra taraflar tekrardan çalışmaya başlamışlardır. Bu sebepten ötürü bu tahsilat makbuzunun davacının borcundan düşülmemesi gerektiği, makbuzun aslında dava dışı — davacı şirket ticari kayıtlarında yer aldığı tespit edildiği, davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi — olduğu tespit edildiği hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Somut olayda davalı tarafın da ticari defterlerini incelenmek üzere sunduğu, tarafların ticari defterlerinin kendi lehlerine delil niteliğine sahip olduğu, ticari defterlerin birbiriyle uyumlu olduğu davacının, davalıdan alacağının — olduğu HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi —–yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. —– Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünün düzenlenmiştir. davacı şirket tarafından davalı şirkete hizmet verildiği ve bunun akabinde davacı tarafın düzenlendiği faturaların davacı şirket tarafından ticari defterlerine kayıt edildiği, davalı şirketin ticari defterleri incelendiğinde davalının davacı şirkete— borçlu konumda olduğu, anlaşılmıştır davacı şirketin ise davalıdan kaydi olarak —- alacaklı olduğu ticari defterlerin incelenmesi neticesinde bilirkişi tarafından tespit edilmiştir taraflar arasında mutabakatsızlığa neden olan işlemleri sırasıyla; davalı tarafından düzenlenen —– fazla kesilen faiz iadesi faturasının ,davacı şirket tarafından kabul edilmediği ve ticari defterlerine işlenmediği bilirkişi kök raporunda tespit olmuştur. Diğer bir işlemin ise —–numaralı tahsilat makbuzu ile davalı şirketin davacıya —— ödemenin bulunduğu ancak söz konusu tahsilat makbuzunun imza bölümünde dava dışı şirketin imzasının bulunduğu dosya içerisinde mübrez tahsilat makbuzundan anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu makbuz incelendiğinde her ne kadar başka bir şirkete ait kaşe basılmış ise de tahsilat makbuzunun davacı şirkete ait olduğu ve davacı şirketin basiretli tacir olduğu dikkate alınarak söz konusu ödemenin davalı şirket borcundan düşülmesi gerekmiştiği kaanatine varılmıştır ayrıca ——- tarihinde davalı şirkete düzenlenen faturanın davalı şirket tarafından düzenlenme tarihinde işlenmemiş olması sebebi ile tekrar düzenlendiği faturanın mükerrer olduğu bu nedenle söz konusu fatura bedelinin —- olduğu söz konusu borcunda davacı alacağından mahsup edilmesi gerektiği kanaatine varılarak ;bilirkişinin kök raporda belirtmiş olduğu hususların hükme esas alınmasına; bilirkişinin ek raporunda bildirmiş olduğu hususların ise dava dışı şirket kayıtlarının incelenerek sunulduğu ancak dava dışı şirket kayıtlarının ,tarafların delillerinde yer almadığı bu nedenle hükme esas alınamayacağı gözetilerek bilirkişinin ek raporda belirtmiş olduğu hususlar hükme esas alınmamıştır Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun kök bilirkişi raporu hükme esas alınarak ve kabulüne karar verilen alacağın varlığına kanaat getirerek davanın kısmen kabulü yolunda hüküm tesis edilmiştir.Dosya kapsamında davalıyı temerrüde düşürücü bir ihtar bulunmamaktadır. Takip öncesi temerrüt faizi talep edilebilmesi için davalının —-uyarınca temerrüt ihtarnamesi ile temerrüde düşürülmesi ya da borcun ödeneceği günün tarafların anlaşmasıyla kesin olarak belirlenmesi—- şarttır. Takibe kadar işlemiş faize yönelik davalı itirazının haklı olduğu değerlendirilerek takibe kadar işlemiş faiz tutarı bakımından davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “ Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. —- uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle de davalı tarafın kötüniyet tazminatının da reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davalının —- Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile, takibin — asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Şartları oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatı verilmesine yer olmadığına
4-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 1.547,55 TL’den dava açılırken yatırılan 366,48 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.181,07 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına
5-Davacı tarafça yatırılan 366,48 TL peşin harç, 44,40 başvurma harcı, 6,40 TL vekaletname harcı olmak üzere toplam 417,28 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti, 57,25 TL posta gideri olmak üzere toplam 857,25 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %74,66 oranında olmak üzere 640,02 TL’ sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenecek 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 985,53 TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 334,47 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
11-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde———— Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/11/2021