Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/839 E. 2021/927 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/839 Esas
KARAR NO: 2021/927
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/11/2019
KARAR TARİHİ: 26/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilin —– olduğunu, davalı ile ticari ilişkilerinin bulunduğunu, —- kredi kartını kullanmakta iken ve hiç borcu yokken —- tarafından kapatıldığını öğrendiğini, banka ile temasa geçtiğinde kendisin borçlu olarak göründüğü —- bulunan bir senet nedeniyle bu durumun meydana geldiği bilgisini verdiklerini, bunun üzerine — gittiğini, bankanın müvekkiline senet gösterilip ayrıca bu senet gibi —-adet sıralı senet olduğunu öğrendiğini, müvekkilin yaptığı araştırmada, bir kişi tarafından; borçlusu müvekkili olan —- senetler düzenlendiğini, senetlerin vadelerinde ödendiğini, ancak bazı senetlerin vadesinde ödenmeyince kredi kartı ile ilgili sorun gündeme geldiğini ve haberdar olduğunu, ayrıca bu sahte senetlerin ———- tarafından düzenlendiğini öğrendiğini, adreslerin sahte yazıldığını, bu nedenle bankalar nezdinde itibar kaybettiğini ve sıkıntılar yaşadığını, davalı şirketin de bu eylemlerden sorumlu olduğunu, imzaların müvekkiline ait olmadığını, davalıya borçlu olmadığının tespitine ve aleyhe olan protestoların kaldırılmasına, kredi kartı nedeniyle itibarı zedelendiğinden, —– manevi tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil firma, davacı tarafa ait hiçbir bir senedi protesto etmediğini, davacı tarafın eklerde sunduğu evraklar da düzenlenen protestonun müvekkil firma ile bağlantısı olmayan başka bir firma tarafından —- edildiğinin görüldüğünü, ayrıca —- evrakının —– adlı banka üzerinden düzenlendiğinin görüldüğünü, müvekkil firmanın adı geçen banka ile ticari bir ilişkisi ve bağlantısı bulunmadığını, arabuluculuk görüşmelerinde de karşı tarafın bahsettiği hususun müvekkil firma ile alakası bulunmaması sebebiyle konu anlaşılamamış ve herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, ticari iş sebebiyle açılan menfi tespit davasında manevi tazminat talep edilemeyeceğini, —- adlı şahıs şirketin çalışanı olmadığını, davacı tarafından —-ile olan yazışmaların bu dava içerisinde müvekkil firmaya yönelik olarak sunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkil firmanın bağlantısı olmayan senetler ile alakalı olarak ne bir protesto düzenlenmesi ne de bir icra takibi başlatılması hususu söz konusu olmadığını, davacının —-edilmiş bazı senetlerden bahsetmiş bulunsa da müvekkil firmanın davacı tarafından düzenlenen ve —– etmediğini, —- müvekkil firma tarafından gerçekleştirilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME VE GEREKÇE;
Uyuşmazlık; davacının keşideci, davalının lehdarı bulunduğu, senetlerdeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit ve manevi tazminat taleplerine ilişkin davadır.
Mahkememizce —- — Görülmüştür.
——-unvanıyla — bağlı —- listelerinde dava dışı —– isimli bir çalışan tespit edilemediği hususu mahkememize bildirilmiştir.
—— düzenleme tarihli senet çıktısına ilişkin bilgi gönderilmiştir.
—– yazıları ekinde mahkememize bildirdiği anlaşılmıştır.
— tarihli müzekkeremiz ile bankanın vermiş olduğu cevaplar ve refarans numaraları müzekkeremiz ekine ek yapılarak bankadan senet asılları tekrar istenilmiş; ——-keşidecisi olduğu —- ilişkin senet asıllarının bankaları nezdinde araştırması yapılmış olup yapılan araştırma neticesinde senet asıllarının bulunmadığı hususu tespit edilerek mahkememize bildirilmiştir.
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milletiadına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan/sunulan deliller, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde davalının söz konusu alacak nedeniyle davacı hakkında herhangi bir icra takibi başlatmadığı anlaşılmıştır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta —- bir çıkarının bulunmasıdır.
——- kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma ihtiyacı da denir. Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan —— dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez ——-
Uyuşmazlığın çözümünde, hukuki yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesinde yarar vardır.Bilindiği üzere mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
Tespit davaları ise bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup, konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesidir.
Tespit davasında sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu kesin olarak hükme bağlanır.
Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının hukuki yararının bulunması gerekir.
Tespit davasında, eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde hukuki yararının varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır.
Yukarıda açıklanan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın davaya konu olduğu iddia edilen senet bilgilerini mahkememize ibraz edemediği ve davalı taraf alacağın tahsili yönünde icra takibi veya dava yoluna gitmediği, böylelikle davacının hukuki açıdan bir tehdit altında olmadığı, dolayısıyla davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla; davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı (HMK m. 114/1-h) olup, davanın her aşamasında ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğinden davacının davaya konu taleplerinin HMK m. 114/1-h uyarınca hukuki yarar bulunmadığından davaya konu taleplerinin usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 170,78 TL harçtan karşılanarak bakiye 111,48 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı asilin ve davalı vekilinin yüzüne, karşı davacı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde———-Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/11/2021