Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/821 E. 2021/231 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/821 Esas
KARAR NO: 2021/231
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 27/11/2019
KARAR TARİHİ: 09/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi nezdinde ——————–nolu araç sahibi kaza tarihi itibari————olduğunu, kaza tarihi olan ——— tarihinde müvekkili şirket nezdinde —— plaka nolu aracın —— ilerlerken ters yönden gelen —– plaka nolu aracın — —- bir anda çıkıp sigortalı aracın sol ön tarafına hızlı bir şekilde vurması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, —- plaka nolu araç sürücüsünün ehliyet ve ruhsat bilgilerini vermeden polis çağrıldığında olay yerini terk ettiğini, sigortalı sürücünün çarpan aracın —— plaka nolu olduğunu beyan ettiğini, kaza sonrası hasar ihbarını yapan müvekkili şirketin ——– plaka nolu araç üzerinde ekspertiz incelemesi yaptırdığını, araçta meydana gelen zararın ——–olduğunun tespit edildiğini, bu bedelin —–olarak ödendiğini, bütün bu nedenlerle davalını maliki olduğu ————plaka nolu araç ile tespit edilecek menkul ve gayrimenkullerin kaydına ihtiyati tedbir konulmasını, borca karşı yapılan haksız ve kötü niyetli itirazların iptalini, icra takibinin kaldığı yerden devamını, davalı aleyhine takip konusu alacağın %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tahmilini talep ve beyan etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın hem haksız hem mesnetsiz hem de usule uygun olmayan bir dava olup reddi gerektiğini, öncelikle davacı tarafın iddialarım kesinlikle kabul etmediklerini, beraber açılan davaya zamanaşımı yönünden itiraz ettiklerini, davacı tarafın dava dilekçesinde sigortalı —– plaka nolu araç sahibinin kaza tarihi itibariyle —-olduğunu belirttiğini, ———– hakkında iflas kararı verildiğini, davacı tarafın iddialarını kesinlikle kabul etmemekle beraber müflis firmanın alacakları ve borçları ile ilgili tek yetkilinin İflas Dairesi olması nedeniyle davacı ——— huzurdaki davayı açma yetkisi bulunmadığını, davanın açılmasına gerekçe olarak gösterilen kazanın da o tarihte müvekkili şirkete ait olan ——- plaka nolu aracı kullananın kişinin müvekkili şirketin sigortalı çalışanı olan ——- olduğunu yine davacı tarafından iddiasını kabul etmemekle beraber davanın sadece araç sahibi olan müvekkili şirkete açılmasının aracı kullanan şoföre dava açılmamasının usule uygun olmadığını, kazada tam ve asli kusurlu olan —- nolu aracın sürücüsünün —– olduğunu, müvekkiline ait araç sürücüsü———— olay yerini terk etmesinin söz konusu olmadığını, sürücünün olay yerini terk etmesi için herhangi bir neden olmadığını, bütün bu nedenlerle hukuki ve yasal dayanaktan yoksun ve usule de aykırı davanın reddini, davacının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen trafik kazası nedeni ile yapılan ödemenin rücuen tazminine ilişkin olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine yönelik açılan davalardandır.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış ——– itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——– dosyası takip dosyasının incelenmesinde; — tarihinde başlatılan takibin ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği, borçlu vekili tarafından verilen —– tarihli itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığı, huzurdaki davanın ——- tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda, “davalının maliki olduğu———–sürücüsü —– —- araç trafiğini dikkate almadan ters yönde hızlı seyrettiğini, kontrolsüz kavşağa yaklaştığında yavaşlamadığını,———-doğrudan geçen sürücünün aracına ilk geçiş hakkını vermeden aynı hızla hızlı kavşağa girdiğini bu sebeple araca çarptığını kazaya neden olduğu sabit olduğunu, bu duruma göre meskun mahalde hız kuralını ters yönde seyretmeme kuralını , kavşaklara yaklaşma kuralını ve kavşaklarda geçiş önceliği kuralını ihlal ettiğini dikkatsiz ve tedbirsiz davranması nedeniyle, söz konusu olayda birinci derece , tam kusurlu ( %100) olduğu, otomobilin hasarlı kısımları ile değişen parçaların uyumlu olduğu, piyasa araştırmasına göre malzeme ve işçilik giderlerinin kaza tarihi itibariyle uygun olduğu,——- bedelinin tamamından davalının sorumlu olduğu şeklinde ” görüş bildirildiği görülmüştür.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun—— başlıklı 1472. maddesinde ” (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” hükmü bulunmaktadır.
Anılan hükümden de anlaşılacağı üzere, Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal edeceğinden, sigortacı ancak, sigortalısının zarar veren kişiden isteyebileceği kadar ve yaptığı ödemeyle sınırlı olarak rücu talebinde bulunabilir. Sigortalının zararını talep hakkı bulunmadığı durumlarda, sigortacı da halefiyetle talepte bulunamaz.
———————-Kararında, bu tür rücu davalarında sigortacının tabi olduğu zamanaşımının, sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sigortacı, sigorta ettiren bakımından işlemeye başlayan zamanaşımı süresinden geriye kalan süre içinde rücu davasını açmak durumunda olup, ekspertiz raporu veya sigortalısına yaptığı ödeme ile zamanaşımı kesilmez ve kendisi için yeni baştan işlemeye başlamaz.
Somut olayda kazanın —— tarihinde meydana geldiği, davacı —kazaya karışan sigortalısına — tarihinde tarihinde ödeme yaptığı, —- tarihinde arabulucu sürecine başvurduğu, arabuluculuk sürecinin—- tarihinde sona arediği, eldeki davayı——— tarihinde alacağı zamanaşımına uğramadan açtığı görülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir ————
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Usul ve yasaya uygun bilirkişi raporunda meydana gelen kazada davalıya ait aracın sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, davacı sigortalısına ait aracın sürücüsünün kusursuz olduğu, davacı tarafından sigortalısına ödeme yapıldığı, hasarın ile ödemenin uyumlu olduğu, davacı tarafından davalıya ——– tarihine ihtar gönderildiği, temerrüde düşürüldüğü, temerrüt tarihinden itibaren faiz hesaplanması gerektiği hususu dikkate alınarak tüm dosya kapsamı, usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın kısmen kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Somut olayda tazmini gereken alacak miktarı bilirkişi raporuyla belirlendiğinden bu halde likit alacaktan sözetmek mümkün olmadığından inkar tazminatının reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;.
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davalının ——— takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile, takibin —– işlemiş faiz olmak üzere toplam——- üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-Koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 434,99 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 79,06 TL harcın mahsubu ile bakiye 355,93 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 79,06 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 123,46 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 241,25 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.041,25 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.013,09 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 176,99 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.284,30 TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 35,70 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili yüzüne , davalı tarafın yokluğunda verilen karar gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——– Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2021