Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/681 E. 2021/592 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/681 Esas
KARAR NO: 2021/592
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/11/2019
KARAR TARİHİ: 29/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde özetle; davalı borçlu hakkında —– sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, icra takibine davalı tarafından böyle bir borçlarının bulunmadığının beyanı ile takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, davalı borçlunun borcunun, —– — ——-tutarlı fatura alacağına ilişkin olduğunu, davalı borçlunun fatura bedelinin bir kısmını ödediğini, kalan kısmının ise talep edilmiş olmasına rağmen bugüne kadar ödenmemiş olduğunu, davalı borçlu tarafından takibe yapılan itiraza ilişkin olarak herhangi bir ödeme belgesi veya dekont sunulmadığı gibi herhangi bir sebepte bildirilmediğini, ticari davalarda dava şartı olan arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını ve anlaşma sağlanamadığını, davacı müvekkili şirket ile davalı tarafça ——- tarihinde imzalanmış olan sözleşme gereğince her iki tarafın tacir olması ve sözleşme konusunun ticari malın satışına yönelik olmasından ötürü fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için olumsuz bir şart olarak “faturayı alan muhatabın sekiz gün içinde faturaya itirazda bulunmamış olması” aranmakta olduğunu, davalı tarafın faturayı teslim aldığı tarihte itiraz etmemesinden dolayı faturada yazan borcun kesinleşmiş olduğunu, davalı şirketçe, müvekkiline ayıp ihbarında bulunulmamış olduğunu, müvekkili şirketin ürünlerin bedelini davalıdan tahsili için icra takibi başlattığı anda davalı tarafından tespit yaptırılmış ve ihtarname gönderilmiş olduğunu, yapılan tespit ve ihtarname içeriklerinin gerçeği yansıtmamakta olduğunu, hali hazırda ———— davalı tarafından kullanılmakta olduğunu, —– standartlar dahilinde üretildiğini, kullanılan motor, panel elektrik gücü ve sair hususlara göre de çeşitlilikler göstermekte olduğunu, davalı yanın sipariş verdiği ürünlerin tamamını kendisinin seçtiğini ve talepleri doğrultusunda ürünlerin birleştirilmesi ve montajının müvekkili firma tarafından yapılmış olduğunu, montaj yapılırken ——– diğer ünitelerin yerleştirileceği yerler davalı müşteri tarafından belirlenip gösterildiğini, davalı şirket içinde gösterdikleri yerlerde ve talep/sipariş ettikleri ürünlerin montajı yapıldığını ve çalışır halde tesliminin sağlanmış olduğunu, davalı şirketin dış ünitenin çatı üzerine yapılmasını bizzat kendisinin talep ettiğini, ayrıca ürünlerden bir kısmının da davalı tarafından başka bir renk ile boyanmış olduğunu, —— diğer standart belirleyicilerin hiçbirinde——- ulaşılması gerekliliğinden bahsedilmemekte olduğunu, böyle bîr süre standardının da mümkün olmadığını, ——- doğrultusunda ulaşılacak dereceler ve sürelerin tamamının farklılıklar göstermekte olduklarını, önemli olanın ———- ulaşmadığı hususu olduğunu, davalının almış olduğu ürünlerde kabin içi sıcaklıkları —— dereceye ulaşmış ve ulaşmakta olduğunu, kullanıcıların —- açması, —— sürede ürün alıp çıkması bile sıcaklığa etki ettiği ve beklenen derecelere düşme süre ve motor gücünü etkilediği gerçeğinin kabulü gerekmekte olduğunu, davalı şirket çalışanları ve yetkililerinin ara ara kabinin—– dereceye ulaşmadan malzeme almak için kabin kapılarını açtıklarını ve malzemeleri aldıklarını kontrol ve bakıma giden müvekkili şirket çalışanları teknik ekibe belirtmiş olduklarını, davalının sipariş verdiği — ——- paslanmaz ürünler olmadığını, davalının fiyat dengesini göz önünde tutmuş ve ürünlerini —- ettiğini, dolayısıyla ürünlerde paslanma olduğu vs. iddialarına itibar edilemeyeceği açık ve sabit olduğunu, gerekli hijyen koşullarını taşıyan ürünlerde hijyen koşullarının kalıcı olmasını ve devam ettirilmesini kullanıcıların sağlamakla görevli olduklarını, alacak dava konusu ürünlerin —– tarihli teslim tutanağı İle “bakır boru ile elektriği çekilerek dış ünitesi müşteri tarafından istenilen yere koyularak gazı verilip çalışır durumda eksiksiz teslim edilmiş olup,” davalı yetkili/çalışanı ——- imzalattırılmış ve tesliminin sağlanmış olduğunu, teslim öncesi ve sonrasında geç teslim yada ayıp ihbar ve sair hususlara ilişkin müvekkili şirkete ulaşmış bir talep, şikayette bulunmamakta olduğunu, çatıya dış ünitenin konulmasını davalı müşterinin istediğinin tutanakla sabit olduğunu, —- tarihli teknik servis raporunda; ——- oluşan buzlanmanın giderildiği cihazın çalışır durumda teslim edildiği”—- tarihli teknik servis raporunda; “fan arızasının yenisi ile değiştirilerek cihazın çalışır durumda teslim edildiği” ——tarihli teknik servis raporunda; —- yapıldığı buzlanmanın giderildiği cihazın çalışır durumda teslim edildiği——tarihli teknik servis raporunda; “Mevcut odanın dijital parametre ayan yapılmış ve cihazın çalışır durumda teslim edildiği” nin belirtilmiş olduklarını, davalı şirketin ——– —–ünitesinin kabin sıcaklığının ——– ulaşmadığına dair bugüne kadar hiçbir şikâyet, arıza kaydı ve ihbarı olmadığını, davalı şirket tarafından ——— tespit talep ve davası sonucunda hazırlanan bilirkişi tespit ve raporunu kabul etmediklerini, yapılan inceleme ve hazırlanan rapor gerçeği yansıtmamakta ve yapılan değerlendirmeler hatalar barındırmakta olduğunu ve bilirkişinin davalının taleplerinin haricinde değerlendirmeler yapmış bulunduğunu, davalı şirketin delil tespit talepli dava dilekçesinde, ——— düşüp düşmediği, ——- kolay temizlenebilir ve bakteri oluşumuna izin vermeyen pürüzsüz yüzeylerden olup olmadığının, ürünlerin söküm ve nakliye maliyetinin” tespitini talep etmiş olduğunu, hazırlanan bilirkişi raporunda ise, —-odası kabın sıcaklığının——- dereceye düşüp düşmediği, ne kadar süreyle cihazların takibi ve kontrolünün sağlandığı. hangi sürede hangi sıcaklık değerlerine ulaşıldığı ve sair hiçbir teknik ve donanımsal göstergelere bakılmamış olduğunu, müvekkili tarafından açılan davanın itirazın iptali davası olup, davalı borçlunun yapmış olduğu itirazında böyle bir borcunun olmadığını beyan etmiş fakat borcu ödediğine dair bir dekont ve belgede sunamamış olduğunu, yapılan incelemeler ve davalı beyanlarıyla da fatura karşılığı alacak miktarı ve bu alacak kaleminin varlığının sabit ve ortada olduğunu, davalı şirketin ürünler» kullanmakta olup, iddia ve savunmalarının bunun ispatı niteliği taşımamakta olduğunu, İtirazın iptaline konu davada malın iadesi ayıp ihbarı ve sair hususlarla borcun ödendiği yada ödenmeyeceğine dair karar verilemeyeceğinin açık olduğunu beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20.den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin talebine binaen davacı şirketin ——- tarihli teklif mektubunu müvekkili Şirkete iletmiş olduğunu, söz konusu teklifin müvekkiline iletilmesi sonrasında müvekkilinin ——- ödeme yaparak söz konusu sistemi sipariş ettiğini ve taraflar arasında bahse konu ——— gerçekleştirilmesi için sözleşme ilişkisi kurulmuş olduğunu. söz konusu sözleşme uyarınca ———- gerçekleştirilmesi, sözleşme ile taahhüt edilen teslim ve montaj tarihinden sonra yaklaşık——- bulmuş olduğunu, yaşanan gecikme sebebiyle müvekkili şirket zor durumda kaldığını, bahse konu sistem içerisinde yer alan ——–, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kabul görmüş olan ve gıda üretimi yapanlarca uygulanması zorunlu olan —–standartlarım sağlamadığının tespit edildiğini, —— odalarındaki kabin içi sıcaklıklarının ——- sıcaklığındaki gıda ürünlerinin —– ulaşması ve ——- özelliklerinin şart olarak yer aldığını, müvekkili şirkete kurulumu yapılan odanın içine sadece ——- yapılmasına rağmen; bu —– sağlayamadığı, defalarca tekrarlanan ve hatta bir kısmına davacı tarafın çalışanlarının da refakat ettiği üretimlerde de tespit edilmiş olup, bunun yanı sıra söz konusu odanın sağlanması gereken objektif hijyen şartlarını da sağlayamadığını, odanın iç yüzeylerinde paslanmalar ve panel birleşim yerlerinde ayrılmalar olduğu da görüldüğünü, sözleşme gereği bahse konu emtianın, taşıması gereken objektif nitelikler ile halihazırdaki mevcut özellikleri arasındaki fark sebebiyle emtiadaki mevcut ayıplar, montaj ve kurulum sonrası derhal ve gecikmeksizin davacı tarafa bildirildirildiğini, bu çerçevede müvekkili şirketin sayısız kez gerek yazılı gerekse de sözlü olarak davacı ile iletişime geçmiş olduğunu, müvekkili şirketin söz konusu talebine istinaden davacı emtiadaki ayıpların giderilmesi için sayısız kez servis yönlendirmişse de emtiadaki ayıplar ve eksikliklerin bugüne kadar giderilememiş olup, bu durumun müvekkili şirketin mağduriyetinin katlanarak artmasına sebebiyet vermiş olduğunu, sözleşmeye konu sistem içerisinde yer alan ——– ilişkin olarak taahhüt edilen objektif niteliklerin bulunmamasının yanı sıra, müvekkili şirketsin söz konusu emtiadan beklediği faydaları ortadan kaldıran ve önemli ölçüde azaltan ayıplar söz konusu olduğundan davacının bu ayıplardan ve eksiklerden sorumluluğunun bulunduğunun açık olduğunu, müvekkili şirketin, bu ayıpların giderilmesi için iyiniyetli bir şekilde gerekli işlemlerin davacı tarafça yapılmasını sabırla beklemiş olmasına rağmen; davacı şirketin yetkilileri tarafından müvekkili şirketin üretim tesisine, —– tarihinde sözleşme konusu ürün ve hizmetlere dair —-tutarında fatura bırakılmış olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli davranışı üzerine müvekkili şirketin, —– numaralı ihtarnamesi ile yukarıda belirtilen ayıp ve eksikliklerin yanı sıra; ayrıca davacının akde aykırılık nedeniyle de müvekkili şirket’in doğmuş ve doğacak zararlarına ilişkin tüm talep ve dava haklarını saklı tutmak kaydıyla, sözleşmeye konu sistem içerisinde yer alan ——– ayıplı olması sebepleriyle ——- tutarındaki fatura muhteviyatına süresi içinde itiraz ettiğini ve faturayı davacıya iade ettiğini, fatura tutarının toplam —olduğunu, müvekkili şirketin, davacı şirkete keşide ettiği —— ihtarnamesi ile yukarıda belirtileri kalemleri davacı şirkete iade etmeye hazır olduğunu, münhasıran bu kalemlere ilişkin olarak sözleşmeden dönme hakkını kullandığını, bu kapsamda ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren (beş) İş günü içinde söz konusu —–odasının sökürn işlemlerinin yapılarak kalem kalem belirtilen malların geri alınmasını ve söküm işlemleri sonrasında da mekana verilen zararın da giderilerek mahallin eski haline getirilmesi ve ödenen bedelin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 5 (beş) iş günü içinde müvekkili şirkete iadesinin talep edilmiş olduğunu, davacı tarafın ayıplı malların söküm işlemlerinin yapılması ile ayıplı mallardan doğan sorumluluktan kaçınması ve buna karşın müvekkil şirketin söz konusu ayıplı mallar nedeniyle her geçen gün zararının katlanarak artması sebebiyle; tevdi mahalli tayini başta olmak üzere ileride açılacak olan davanın maddi temelinin ispatına imkân vermesi için ilgili ürünün standartlara uygun çalışmadığının tespiti ve söküm masrafı ve nakliye maliyetlerinin belirlenmesi amacıyla —– tespiti yapılması talep edildiğini,
söz konusu dosya kapsamında alman —- tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespitlerde; “Dosya içeriğinde bulunon ve karşı tarafça, tespit isteyen firmaya sunulan —- tarihti teklif mektubu ve eki teknik şartnameye göre; —– montajı hususunda anlaşmış olduktan ancak ——–mevcut olduğu, mevcutta çalışamadığı,——— kısmında—- edilmiş olup teklif mektubunda belirlenen kapasite ve özellikte olmayarak ——–olarak yapıldığı, —— topraklamasının yapılmadığı, ——- mevcut çelik akşamlarda korozyonlor, panellerde deforme ve çizilmeler olduğu, panel birleşmelerinde izolasyon eksikliği ile hava sızıntıları hatalarının olduğu, boşlukların yeterince izole edilmediği bu nedenle gerekli ——şoktamamn sağlanamayacağı, panellerin üzerindeki —— boyanın uygun yapılmadığı bu nedenle gerekli hijyen ve temizleme şartlarını sağlamayacağı, ———–sisteminin dış ünitesi uygun konumda olmayarak çatı üstünde monte edildiği ve gerekli bakım ve servis işleminin yapılamayacağı, boru izolasyonlarının üstü korunmayarak zarar görebilecek şekilde izole edildiğinin”tespit edildiğini, bu itibarla davacı şirketin bilgisi dahilinde olan işbu işlem sonrası müvekkili şirket aleyhine icra takibinin başlatmış olması son derece kötü niyetli olup; davacının müvekkil şirketten faturaya konu alacağı talep edebilmesi hukuk ve hakkaniyet gereği mümkün olmadığını, sözleşmeye konu emtiaya ilişkin müvekkiline usulüne ilişkin tebliğ edilmiş herhangi bir fatura bulunmamakta olduğunu, sözleşmeye konu emtianın mahale kurulumundan sonra, sistemin taahhüt edildiği gibi çalışmaması üzerine sistemdeki ayıplarının giderilmesi için davacıya mütemadiyen ayıp bildiriminde bulunmuş ve ayıpların giderilmesinin talep edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin ayıpların giderilmesini bekliyorken; davacı şirketin yetkilileri tarafından müvekkil şirketin üretim tesisine, —- tarihinde sözleşme konusu ürün ve hizmetlere dair —— tutarında faturanın gelişi güzel bir şekilde bırakılmış olduğunu, davacı tarafın bu denli kötü niyetli davranışı üzerine müvekkili şirketin, ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile emtiada belirtilen ayıp ve eksikliklerin yanı sıra; ayrıca davacının akde aykırılık nedeniyle de müvekkili şirketin doğmuş ve doğacak zararlarına ilişkin tüm talep ve dava haklarını saklı tutmak kaydıyla, sözleşmeye konu sistem içerisinde yer alan ——– ayıplı olması sebepleriyle —— muhteviyatına süresi içinde itiraz etmiş ve faturayı davacıya iade etmiş olduğunu, sözleşme uyarınca ——-ve montajının gerçekleştirilmesi, sözleşme ile taahhüt edilen teslim ve montaj tarihinden sonra yaklaşık ——- tarihini bulmuş olduğunu, davacının, halen daha ısrarla, sözleşmede teslim tarihinin kararlaştırılmadığına yönelik iddiasının soyut bir iddiadan öteye gitmeyeceğini belirtmek istediklerini, bahse konu sistem içerisinde yer alan —— tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kabul görmüş olan ve gıda üretimi yapanlarca uygulanması zorunlu olan —–standartlarını sağlamadığı tespit edilmiş ve davacı ile sayısız kez paylaşılmış olduğunu, sözleşmeye konu sistemin pek tabi müvekkili şirketin kendi tercihine bağlı olarak satın alınmış olduğun, davacının da, müvekkili şirketin satın almış olduğu işbu sistemi sözleşmede taahhüt edilen vasıflara haiz olarak satmayı ve kurulumunu gerçekleştirmeyi müvekkili şirkete taahhüt etmiş olduğunu. dolayısıyla sistem salt müvekkili şirketin arzu ve isteği doğrultusunda seçildi diye davacı tarafça emtiadaki taahhüt edilen yararın sağlanmayacağının savunulmasının taraflarınca anlaşılamamış olup, seçilen emtiadaki taahhütlerin bizzat davacının kendi taahhütleri olduğunu, müvekkili şirketin taleplerine istinaden davacı emtiadaki ayıpların giderilmesi için sayısız kez mahale servis yönlendirmiş olup, servis formlarından da teyit edilebileceği üzere hiçbir zaman sistemin tam ve eksiksiz olarak çalıştığı kayıt altına alınmadığı gibi; müvekkili şirketin de bu yönde hiçbir beyanı olmadığını, davacının, “davalıya satışı ve montajı yapılan ürünlerin tamamı beklenilen özelliklerde ve beklenen faydayı verdiğinin kabulü gerektiği kanaatindeyiz” şeklindeki sübjektif değer yargısını kabul etmediklerini, sistem taahhüt edildiği gibi çalışmayan ayıplı bir sistem olduğu için söz konusu tespite katılabilmenin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere sözleşmeye konu emtia ayıplı bir emtia olup; dosya kapsamında yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile iddialarının bir kez daha teyit edileceğini, davacının soyut, dayanaktan yoksun beyanlarına itibar edilemeyeceğini beyanla, davanın reddine, davacının en az %20 icra tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —— takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,—–takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından —– borca itiraz edildiği, takibin durduğu, boca itirazın alacaklı tarafa tebliğ edilmediği, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan kök raporda ,”Davacı yanın —– yıllarına ait ticari defterlerin incelemeye tabi tutulduğunu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, yapılan hesap incelemesinde davacı şirketin ticari defter ve kayıtları itibar ile takip ve dava tarihinde davalı şirketten faturalara dayalı açık —–asıl alacaklı durumda olduğu, davalı şirketin incelenen ticari defter ve belgeleri kayıtları itibari ile takip ve dava tarihinde davacı şirketten —- avans alacaklısı durumunda olduğu, ——- tutarlı faturanın, davalı şirketçe kabul edilmeyerek ve Noter aracılığıyla davacı şirkete iade edilerek ticari defterlerinde kayıt altına alınmamış olmasından kaynaklandığı tespit edildiği, iki ——ünitesinin yapımı ve montajı için —- tarihinde onaylandığı, teklife göre işbedelinin toplam iskonto dahil kdv hariç —– olduğu, teslimatın resmi sipariş ve ön ödemeyi müteakip—-ön ödeme olarak —- yapıldığı, teslim irsaliyeli faturasının — tarihinde kesildiği, yaklaşık—–geç teslim edildiği, ancak alıcının geç teslimi kabul ettiği görüldüğü, davalının, ——- ilgili fonksiyonel yönden herhangi bir şikayeti olmadığı, —— fonksiyonel yönden görevini yapamadığını, ve oda iç duvarlarında köşeleri birleştiren plastik şeritlerde birleşme yerlerinde açıklık olduğu, az sayıdaki bağlama civatalarının paslanmaz olmaması nedeni ile civatalarda paslanmalar tespit edildiği, başka da bir şikayet belirtilmediği, dosyaya delil olarak sunulan arıza formlarının davaya konu ——- olmadığı, davacının bakım anlaşması gereği firmanın daha önceden sahip olduğu diğer cihazlara yapıldığı, davaya konu ——- bir arıza servisi yapılmadığı, davalının —–kabin sıcaklıklarının— dakikalık bir sürede — dereceye düşmesi ve —– derece çekirdek sıtakhlığma ulaşılması gerekliliğinden bahseden —– tarafımdan davalıdan talep edilmiş ancak bilirkişiye verilmediği, davalı ve davacı bu durumu ünitenin kabulü esnasında test etmemiş olup durumu kesinleştirmediği, yerinde inceleme yapılması esnasında da test gerçekleştirilemediği, çatıda bulunan şok odası dış ünitesi üzerinde yapılan incelemede evaporator kompresörünün proje gücünden daha düşük seçilmiş olduğu anlaşıldığı,—- gücünün proje değerinden—–düşük tutulması —– yeterli çalışmamayı yapamamasına ve sürekli çalışmasına neden olduğu, bu nedenle davalının şikayetinde haklı olabileceği, kurulan şok odası ünitesinin sağlıklı çalışmayacağı, istenilen performansı sağlamayacağı ve kurulan —— ayıplı olduğu , ihbar görüşmelerinin —- tarihinde olduğu eserin bir tesis olması nedeni ile ayıbın ortaya çıkması için birkaç kere denemek gerektiği, bu nedenle ihbar tarihinin uygun olduğu, kanaatine varıldığı, davacı şirketin itirazın iptali davasında, kurulan ——- ayıplarının civata paslanmaları ve köşe şeritlerinin kısa yapılışının küçük maliyetler ile giderilebileceği,—- takdir edildiği. ancak kurulan şok odası ünitesinin fonksiyonel olarak sağlıklı çalışmayacağı, istenilen performansı sağlamayacağı ve kurulan —— müşteri beklentilerini karşılamadığı, ayıplı olduğu, gizli ayıplı olmadığı, olağan kullanım ile ortaya çıkabilecek ayıp olduğu, ayıbın üretim hatasından kaynaklandığı, ihbarın zamanında yapıldığı, ayıplı hali ile kullanıma hizmet etmeyeceği, ayıbın proje değerlerine getirilerek giderilebileceği, bunun için şok odasına ait ——cihazlarının komple değişmesi gerektiği, sökülme ve yenisinin takılması işletmeye alınma maliyeti olarak —-nefaset kesilmesi, bu durumda davacının alacağı —– olduğu, davacının alep edebileceği bakiye alacağının ——- şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen ek raporda özetle; ——- paslanma nedeni ile ilgili olarak ise malzemelerin davalı şirketçe seçildiği, bu nedenle paslanma olduğu, paslanmaz malzeme kullanılmasına ilişkin herhangi bir zorunluluk veya standart olmadığı, tamamen müşteri tercihine göre yapıldığı konularındaki iddiaların ispata muhtaç olduğu, bu konuda dosyada herhangi bir görüşme, yazışma, farklı fiyat teklifi ve işsahibinin bunu reddettiği yönünde belge olmadığı, evaporatör kompresör nominal gücünün proje değerinden %10 daha düşük tesis edildiği hususunun müşteri İsteği karşısında yapıldığı yönündeki iddiaların ispata muhtaç olduğu, bu konuda dosyada herhangi bir görüşme, yazışma, farklı fiyat teklifi ve işsahibinin bunu reddettiği yönünde belge olmadığı, ayrıca yüklenicinin teklifinde evaporator nominal gücünün —kayıl altına alındığı ve yüklenicinin — sahibinden Ödeme talep ettiği, ayrıca —–istemesinin hatalı olacağını iş sahibine yazılı olarak bildirmesi gerekirken bu konuda da dosya kapsamında herhangi bir belge görülemediği, üniteye ait servis formlarının olmadığı göz önüne alındığı, davacının itiraz dilekçesinde sunduğu —– örneğindeki kaporta parçası gibi olayın basit bir ayıp olmadığı, üretimi etkilediği, bu nedenle ayıp indirimi uygulanamayacağı, ——-mevcut hali ile ayıplı olduğu, müşteri beklentilerini karşılamayacağı, ancak —–ünitesinin, sunulan proje teklifindeki değerlere getirilmesiyle veya sisteme yetecek güçte yeni bir kompresör ile değiştirilmesi halinde düzelebileceği, bu nedenle kompresörün ve gerekirse yardımcı aksesuarlarının değiştirilmesi ve istenen performanslara getirilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, söz konusu —–ünitesi birden fazla sistemin birleşimi olup sistem bir bütün olarak değerlendirildiğinde esas amacı olarak —–vazifesini yerine getiremediği, bu sebeble sistemin parçalara ayrılarak bir hesaplama yapılması kabul edilemeyeceği, davaya konu —–ünitesi bir bütün olarak değerlendirilmeyip teklif edilen proje şartlarına göre düzenleme yapıldığında —–ünitesinin görevini yerine getireceği, ayrıca —sistemi ile alakalı olmayan civataların paslanmaz cıvata ile değişimi, köşe plastik şeritlerinin tadilatının yapılması ile müşteri beklentilerinin karşılanacağı, bunun haricinde ——-ünitesinin hijyenik başka bir sorunu olmadığı, davacı ve davalı vekillerinin itiraz dilekçelerinin değerlendirildiği, kök raporun değişimi yönünde bir kanaate varılamadığı, kök raporun aynen geçerli olduğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Taraflar tacir olup, uyuşmazlığa ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK m. 207 vd) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 25/1, 3). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 25/I hükmü de uygulanacaktır.
Satım sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinde “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Satım sözleşmesi synallagmatik, başka deyişle tam iki tarafa karşılıklı borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Tam iki yanlı sözleşmelerde, her iki yan birbirine karşı birer asli edim ile çeşitli yan ve tali edimler yüklenirler. Eş deyişle bu sözleşmeler nitelikleri gereği yanlardan her birini zorunlu olarak alacaklı ve borçlu kılar. Yanlardan her biri karşı edimi elde etmek için borç altına girer. Satıcının malın teslimi ve mülkiyetinin alıcıya geçirilmesi yükümlülüğü yanında satılanın ayıplardan ari olmasını sağlama yükümlülüğü de bulunmaktadır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır —- Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır —- —- iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir —— Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. Maddesine göre Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 25/3. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 25/3. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 223. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Türk Borçlar Kanunun 223. Maddesine göre; alıcının, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorunda olduğu, alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227 ve 228. maddelerinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
Ayıp ihbarının yasal sürede yapılıp yapılmadığını kimin kanıtlaması gerektiğini bulabilmek için hukukumuzda “ispat yükü”nün nasıl düzenlendiğine bakmak gerekmektedir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ——-
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayda davacı tarafından davalı———imal edildiği, ispat yükü üzerinde olan davacının malı eksiksiz ve ayıpsız olarak davalı tarafa teslim ettiği olgusunu ispat edemediği, —– bulunduğu ve bu ayıpların küçük maliyetler ile giderilebileceği, ——– fonksiyonel olarak sağlıklı çalışamayacağı, istenilen performansı sağlamayacağı, gizli ayıplı olduğu, müşteri beklentilerini karşılamadığı, ayıbın üretim hatasından kaynaklandığı, ayıplı hali ile kullanıma hizmet edemeyeceği, sökülen ——grubunun iadesi ile davacının alacak miktarının —— olduğu, davacının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunduğu, delil tespiti dosyasında da davaya konu malların ayıplı olduğunun tespit edildiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulü yolunda hüküm kurmak gerekmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda sökülen ——–grubunun iadesi gerektiği tespit edilmiş ise eldeki davanın itirazın iptali davası olması sebebiyle bu hususta bir hüküm kurulmamıştır.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden ve alacak miktarının bilir kişi raporu ile tespit edilmesi nedeniyle mahkemece koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davalının—- Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile, takibin —– asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin ve işlemiş faiz talebinin reddine,
2-Şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 3.462,47 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.658,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.803,62 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 1.658,85 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 1.703,25 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 96,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 896,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 330,60 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinin haklılık oranına göre 504,77 TL sinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 7.389,59 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 12.066,19 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 487,13-TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 832,87 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde——- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/06/2021