Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/646 E. 2019/89 K. 15.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/544 Esas
KARAR NO: 2019/84
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/10/2019
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle: Müvekkilinin davalı şirkette satın alma direktörü olarak çalışmakta olduğunu, ancak satın alma konusunda nihai kararı verin kişi olmadığını, davalı şirkette böyle bir yetkisi bulunmadığını, müvekkilinin davalı şirketin satın alacağı mal veya hizmetler il e ilgili haleleri düzenlediğini, yapılan ihaleler ile ilgili nihai karar davalı şirketin bu hususta imza yetkisi olan yetkililerin olduğunu, ancak davalı şirket tarafından müvekkilini şirkete zararı uğratan satın alma işlemleri yaptığını, uğrattığı zarar karşılığına baskı altında —- tanzim tarihli ve— vade tarihli —– TL bedelli senet ile beraber yine baskı ile bir itirafname aldıklarını, yine baskı ile müvekkili ve eşi tarafından davalı şirket hesabına — TL para gönderildiğini, davalı şirketin maaşlı işçisi olan müvekkilinin davalıya hiçbir borcu olmamasına rağmen söz konusu senedi ve senede karşı ödediği — TL vermek zorunda kaldıklarını, söz konusu senedin vadesinin –tarihi olduğunu ve henüz icra takibine konulmadığını, İİK 72/2 gereği söz konusu senet ile ilgili olarak icra takibinden önce açılan menfi tespit davası kapsamında senedin icra takiben konulması halinde takibin durdurulması kararı hususunda ihtiyat tedbir kararı verilmesini ve müvekkilinin senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; dava dilekçesinde davacının davalı şirkette satın alma direktörü olarak çalıştığı, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğu, davacının işi sebebiyle kendisinden talebe konu senedin alındığı belirtilerek, senetten dolayı borcu olmadığının tespiti istemiyle mahkememizde dava açılmış ise de; dava konusu uyuşmazlığın işçi ve işveren arasındaki ilişki içinde verilen senetten kaynaklandığına göre, 4857 sayılı iş kanunu ve 5221 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun ilk maddelerinde belirtildiği üzere davanın iş mahkemesinde görülmesi gerekir. ————
Tüm bu yapılan açıklamalar neticesinde, görev hususu dava şartı olduğundan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun —- Esas, ——– Karar sayılı ilamı doğrultusunda doya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddesine göre mahkememizin görevsizliğine ve davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair tensiben aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) DAVANIN GÖREVSİZLİK NEDENİYLE DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN REDDİNE,
2-) Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ANADOLU NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-) 6100 sayılı HMK md. 331/2 uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına ancak Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi ve bu durum belirtilerek Mahkememizden talepte bulunulması durumunda harç ve yargılama giderleri konusunda Mahkememizce karar verilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile tensiben verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/11/2019