Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/581 E. 2021/803 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/581 Esas
KARAR NO: 2021/803
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/11/2019
KARAR TARİHİ : 19/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ilişki nedeniyle davalı borçlunun, müvekkili şirkete —- borcunun bulunduğunu, müvekkili tarafından yapılan iyi niyetli tüm uyarılara rağmen bu borcun ödenmemesi üzerine—- dosyasından icra takibi yapmak zorunda kalındığını, taraflar arasında — tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca davalı tarafından müvekkile ait—- yapılacak— üstlenildiğini, ilgili sözleşmenin—– rağmen iş sözleşmede taraflarca kararlaştırılan tarihte bitirilmediğini, müvekkili şirketin tüm iyi niyetli uyarılarına rağmen işin sözleşmeye uygun imal edilmemesi ve ayıplı olarak tespit edilmesi üzerine —-ihtarnamesi ile davalıya işi bitirmesi için süre verildiği, eksikliklerin giderilmediği takdirde davalı tarafa ödenen —–müvekkili şirketin hesabına iade edilmesi gerektiği bildirildiğini, sözleşmesel yükümlülükler davalı tarafırıdan yerine getirilmişcesine davalı tarafın tebliğden bir gün önce kestiği faturayı keşide edilen ihtarnamenin kendisine tebliğ olduğu gün olan —- tarihinde müvekkili şirkete göndererek eksik bakiyenin ödenmesinin haksız olarak müvekkilden talep edildiğini, davalının kötü niyetinin anlaşılmış olduğunu, taraflarınca gönderilen — ihtarnameden sonra davalıya bir kez daha —– ihtarnamesi ile ilk ihtarındaki taleplerinin yenilenmiş olduğunu ve haksız ve hukuka aykırı fatura iade edildiğini, ihtarnameler ile davalı tarafa verilen süre içerisinde eksikliği tamamlamadıkları ve ayıplı imalatı gidermedikleri somut ve net olarak görülmüş bunun üzerine—- ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğini ve davalı tarafa peşin olarak ödenen —- müvekkilinin hesabına iadesini, yaptıkları kaplamaların sökülmesini, sökülmemesi halinde ise ücreti davalıya rücu edilecek şekilde başka bir firmaya söktürüleceği hususları bildirildiğini, davalı tarafın gönderilen ihtarnameler neticesinde müvekkili ile herhangi bir iletişim kurmadığını ve ayıplı imalatı giderme iradesi göstermediğini, bunun üzerine —- sayılı dosyasıyla davalı tarafından sözleşme kapsamında imal edilen — işinin ayıplı imal edildiğinin tespiti talepleri sonucunda alınan bilirkişi raporu ile müvekkilinin haklılığını somut olarak ortaya çıktığını, ancak ihtarlarına ve mahkeme tespit raporuna rağmen taraflarına herhangi bir dönüş olmadığını, deponun ise işyerinin ve işletmenin gereği doğrultusunda acilen sökülerek işin amacına uygun yapılması ihtiyacına binaen, davalı tarafından yapılan —- zorunda kalındığını, ilgili firmaya söküm bedeli olarak —- ücret ödenmiş olduğunu, davalı tarafa son olarak —-peşinat ile ayıplı imalatı sökmeleri nedeniyle —-söküm bedelinin ihtarda verilen süre içinde ödenmesi gerektiği bildirildiğini, davalı borçluya defalarca yapılan ihtarnamelere ve kendisine verilen sürelere rağmen borcunu ödenmediğini, derdest takibe usul ve yasaya aykırı olarak hiçbir yasal gerekçe de bildirmeksizin borca ver ferilerine itiraz etmiş ve takibin durmuş olduğunu, davalı tarafın yaptığı itiraz haksız, kötüniyetli olup tamamen alacağı ve icra takibini sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin de sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında toplam — bedelli mevcut sözleşmeye ilişkin ——- kaplama işinin tümü müvekkilince tamamlanmış olup, bu hususun davacı tarafça da tespit olunduğunu, ancak müvekkilinin kaplama işlemini gerçekleştirdiği esnada davacı tarafça çalışma alanının temizliği ve çalışabilirliği sağlanmamış olup, müvekkilince çalışma yapılan alana ve yapılan kaplama işlerinin üzerine yukarıdan defalarca asit ve çeşitli kimyasallar akarak, müvekkilinin kaplama imal etmiş olduğu kısımlarda, müvekkilinin kusuru olmaksızın —— verdiğini, müvekkilince imalattan kaynaklanmayan iş bu —- giderilmesi için günlerce davacı tarafın fabrikasına personel gönderilerek garanti kapsamında deformasyon giderilmeye çalışıldığını, ancak davacı tarafça müvekkiline sözlü olarak artık personel göndermemesi ve çalışmayı durdurması bildirilmiş olup akabinde davacı tarafın ihtarnamesinin tebliğ alındığını, sözleşmeye konu işin %100’nün müvekkilince tamamlanmış olduğundan, karşı ihtarnameleri ile davacının belirttiği hususları kabul etmediklerini, keşide ederek davacı tarafa tebliğ etmiş oldukları — bedelli faturaya ilişkin kalan bakiye kısım olan —- ihtarnamelerinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde müvekkili şirketin banka hesabına ödenmesinin talep edildiğini, buna rağmen davacı şirketin, müvekkiline —- ödemediği gibi müvekkili şirketten yapmış olduğu imalatı sökmesini ve —- peşinatı iade etmesini talep ettiğini, bu talebin ticari örf ve teamüllere aykırı olduğu gibi usul ve yasaya da aykırı olduğunu, zira davacı tarafın müvekkilinin sözleşmeye konu işi tamamlamadığını, işin yüzde kaçının yapıldığını tespit etmeli ve toplam bedeli buna göre oranlayarak ödeme yapmalı veya iade talebinde bulunması gerektiğini, buna rağmen davacı şirket, müvekkilinin sözleşmeye konu işin tamamını imal etmiş olmasına rağmen sanki imalatın tamamı kusurlu ve tamamlanmışcasına taleplerde bulunarak müvekkili şirketin alacağı olan —- ödemekten imtina ettiğini beyanla, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,——- takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu vekili tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın —– tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan ve davalı firmanın faaliyet alanının —- içinde olduğu anlaşılmakla, talimat mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan raporda ,”Davacı yanın —- yılına ait ticari defterlerin incelemeye tabi tutulduğunu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, davalı şirketin — yıllarına ait ticari defter ve belgelerinin incelemeye tabi tutulduğu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu yapılan teknik incelemeler neticesinde, ———— söz konusu mahalde gerekli yalıtımı sağlayacağı konusunda ——– önceden yapılmış bir bilgi dava dosyasında görülmediği, bu malzemenin uygun olup, olmadığı konusunda herhangi bir bilgiye rastlanılmadığı, Bir önceki—– raporunda belirtilen deneyler ile yukarıda belirtilen malzeme dayanımı konusunda yapılacak olan —– malzeme konusunda yapılmış olan deney çalışmalarının bir örneği neticesinde söz konusu sorunun çözümüne gidilmesi gerektiği, dava konusu aykırılığın yerinde görülmemesi ve malzeme dayanımı konusunda herhangi bir bilgi bulunmaması nedeniyle aykırılığın tespitinin yapılamadığı, özetle; davaya konu olan malzeme yerinde görülmemiş olup, söz konusu aykırılığın nedeni konusunda bir önceki bilirkişi raporunda ve kullanılan malzemenin —– olup, olmadığı konusun da herhangi bir çalışmam olmaması nedeniyle aykırılığın nedeni ile birlikte çözüm yöntemi de belirlenmediği, davalı yüklenici edimini kabul edilebilir şekilde yerine getirtmemiş ve eseri teslim etmemiş dolayısıyla ücrete de hak kazanmadığı, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre aldığı ücreti —- iade etmesi gerektiği, ayrıca davacı eseri eksik ve ayıplı olduğundan söküm işlemini yaptırmış —- zarara uğradığı, buna göre talebin haklı olduğu, davacı şirketin, davaya konu—- yıllarına ait yasal ticari defter e-defter ve muavin defter dökümü kayıtlarına göre; —-cra takip tarihi itibariyle davacının davalıda kalan asıl alacak bakiyesi tutarının —- tespit edildiği, davalı şirketin, davaya konu incelenen —– yıllarına ait yasal ticari defterlerinin açılış tasdiklerini ve kapanış taşdiklerini yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, yasal ticari defterleri üzerinde yapılan usul incelemelerinde kayıtların —- uygun tutulduğu ve defterlerin birbirlerini teyit ettiklerinin görüldüğü, —–yıllarına ait yasal ticari defterleri delil kudretine haiz olup olmadığının, takdirinin mahkemeye ait olduğu, davalı şirketin, davaya konu —-defter ve muavin defter dökümü kayıtlarına göre; — lcra takip tarihi itibariyle davalının davacıda kalan asıl alacak bakiyesi tutarının ——-olarak tespit edildiği, davalı tarafından davacıya kesilen faturanın davalı tarafırıdan kendi kayıtlarına alındığı ve —– bildiriminin yapıldığı, ancak davacı tarafından davalının tarafına kestiği faturanın ise kayıtlarına alınmadığı ve —- bildiriminin yapılmadığı, davacı vekilinin dava dilekçesi belirtilmiş olduğu; davalı tarafından yapılan —- söktürülmek zorunda kalındığını ve ilgili firmaya söküm bedeli olarak——tarihinde —- ücret ödenmiş olduğu belirtilmiş olup, davacı şirket tarafından dava dışı şirketten aldığı kaplama söküm işine dair faturayı kayıtlarına —- madde nolu yevmiye kaydı ile kayıtlara aldığının ve bedelinin ise —— tarihi itibariyle ödendiğinin görülmüş ve anlaşılmış olduğu, deneylerin ve bilgilerinin olmaması nedeniyle tespit edilmesi mümkün olmamakla birlikte, davalı taraflar arasında dava konusu işin yapılması konusunda yapılan sözleşmede, işin bitiş tarihi için anlaşılan — tarihinde bitirilmesi gereken işin bir önceki bilirkişi keşfi —-tarihinde bile sorunlarla birlikte bitirilmemesinin sözleşmeye tarafımızca uygun olmadığı ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Uyuşmazlığın çıktığı tarihte yürürlükte olan ve uygulanması gereken —- sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Satım akdi ise, ——, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır.
Eser sözleşmesinin unsurları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre bir eser meydana getirme, eser ve iş bedelidir. Satım akdinin unsurları da satılan mal, satış bedeli ve tarafların anlaşmasıdır.
Eser sözleşmesinde yüklenici faaliyette bulunmak suretiyle bir sonucu gerçekleştirmektedir. Meydana getirme (imal) unsuru eser sözleşmesi ile satış sözleşmesi arasındaki en önemli farktır. Satış sözleşmesinde satıcı sözleşmenin yapıldığı sırada hazır olan bir şeyi, eser sözleşmesinde ise yüklenici iş sahibinin siparişi üzerine kendisinin meydana getirdiği şeyi bir bedel karşılığında teslim etmeyi üstlenmektedir.
—– sayılı ilâmında satış ve eser sözleşmeleri arasındaki ayırt edici unsurun imal — olgusu olduğu vurgulanmıştır.
Taraflar arasındaki yazılı sözleşme kapsamında davacıya ait işyerinin beton zemininin —- bedel karşılığında kaplanması davalı tarafından üstlendiğinden, bu hali ile taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir.
TBK 474. maddesinde; “İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır “
TTK 21.maddesinde; “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş, veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmişse bunun faturada gösterilmesini isteyebilir.
Bir fatura alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır ” düzenlemeleri mevcuttur.
—- uyarınca eser sözleşmesindeki ayıp ihbarı belirli bir şekle bağlı değildir. İhbarın yapıldığı, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir.
— tarihli ihtarnamesi ve— ihtarnamesi ile davalıya ayıp ihbarının yapıldığı sübuta ermiştir.
Eser sözleşmesinde ayıp ihbarını düzenleyen—- maddede işlerin akışına göre imkan bulur bulmaz gözden geçirme ve ayıp var ise uygun süre içinde bildirme yükümlülüğünden söz edilmektedir. Taraflar tacir olup, aralarındaki akit ticari işletmelerine ilişkin olması sebebiyle ticari iş niteliğindedir. Tarafların basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü vardır.
TBK 112.maddesi; “Borç hiç veya gereği gibi yerine getirilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür”
TBK 477.maddesi “Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır, bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.”
TBK 475.maddesi; ” Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik hallerden birini kullanabilir;
1-Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı yada sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme,
2-Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelde indirim isteme,
3-Aşırı bir masrafı gerektirmediği taktirde, bütün masrafı yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme,
İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. ” düzenlemelerini ihtiva etmektedir.
TBK 112. maddesi Türk Borçlar Kanunu’ndaki hukuki ilişkilere uygulanacak genel hükümleri belirlemiş olup, özel borç ilişkileri ikinci kitapta düzenlenerek, özel borç ilişkilerine uygulanacak hükümler ilişkinin düzenlendiği bölümde ele alınmıştır. Hukuktaki genel kural; “Bir hukuki ilişkiye dair özel hüküm mevcut ise; özel hükmün uygulanacağına” ilişkindir.
Davalı taraf, davacı ile aralarındaki eser sözleşmesini gereği gibi yerine getirmediğinden TBK 112.maddesine aykırı davranmış ise de; TBK 112.maddeye göre tazminat talep edilebilmesi için TBK 477.maddesindeki kurtuluş koşullarının bulunmaması gerekir.
Toplanan deliller ile davalı tarafından yapılan —– ayıplı ifa olduğu dava öncesi delil tespiti yapılarak alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, davacı “Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır, bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.” hükmünden yararlanamaz.
Her ne kadar mahkememizce alınan teknik bilirkişi raporunda keşif esnasında davalı tarafından yapılan —– yerinde olmadığı, aykırılığın nedeni ile çözüm yöntemi tespit edilemediği bildirilmiş ise de delil tespiti dosyasında alınan ve davalı tarafından yapılan— malzemelerin incelendiği bilirkişi raporunda—-kaplama işinin sözleşmeye ve işlemin amacına aykırı olduğu belirlendiğinden davalının ayıplı ifada bulunduğu ve ayıbı gidermediği kabul edilmiştir. Davalı yan davacı tarafından davacının çalışma alanı temizliğini sağlamadığı ve asitli, kimyasal maddelerin akması sebebiyle davalının kusuru olmaksızın davacının dezenformasyona sebep verdiği beyan edilmekle ortada bir ayıbın olduğu, davalının da kabulünde olmakla davalı taraf kusursuzluğunu ispat edememiştir. Davacının temiz bir çalışma ortamı sunmadığına ilişkin somut bir delil sunulmamıştır. Ayrıca çeşitli asit ve kimyasalların dezenformasyona sebep olduğu davalı tarafça beyan edilmiş ise de davacının çalışma iş kolu gereği asitli suların geçtiği deponun beton zemini için —- hususunda taraflar anlaşmışları dolayısıyla davalının kullanacağı malzemelerin asit ve kimyasallara dayanıklı olması sözleşmenin temel amacını oluşturduğundan davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Davacının ayıbın giderilmesi için davalının iş yerini kabul edilmediğine ilişkin de dosya kapsamında somut bir delil bulunmamaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının —- kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı yada sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme” seçimlik hakkını kullandığı kabul edilerek ödediği bedelin ve ayıplı ifanın ortadan kaldırılmasından doğan zararını talep etme hakkı bulunduğu kanaati ile davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Alacağın likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-Davalının —-takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı —- harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan —- harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 787,40 -TL tebligat, müzekkere, keşif gideri, 2.100,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.887,40-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 13.957,41 -TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9—— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——–Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2021