Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/551 E. 2023/454 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/551 Esas
KARAR NO: 2023/454
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/10/2019
KARAR TARİHİ: 20/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı yüklenici şirket arasında —— Hastanesi’nin çelik işlerinin yapılması amacıyla 01.12.2017 tarihli sözleşme akdedilmiş olduğunu, davalı aleyhine yapılan takibe konu borcun dayanağı olan sözleşme çerçevesinde taraflar arasında var olan C/H bakiyesinden doğan alacağı olduğunu, davacı müvekkilince taraflar arasında yapılan ve dilekçe ekinde sunulan sözleşmenin 3. Maddesinin 2 fıkrasında belirtilen iş bedeli olarak kararlaştırılan 1.600.000 TL’ nin yerine fazlasıyla 1.800.168,63 TL’yi davalıya ödenmiş olduğunu, düzenlenen ödeme planına göre müvekkili davacının yapılacak işe ilişkin olarak tüm ödemelerini gerçekleştirmiş olduğunu, ancak davalı yüklenici firmanın işe başladıktan bir süre sonra ödemesini aldığı işleri yapmayarak işi bıraktığı gibi, kendisine fazla yapılan ödemeleri de müvekkili şirkete iade etmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından, davalı yüklenici aleyhine sözleşme gereğinin yerine getirilmemesi, fazla yapılan ödemelerin iadesi ve uğranılan diğer zararların ödenmesi için, —— dosya numarası ile icra takibi başlatmış olduğunu, davalı şirketin söz konusu icra takibine kötüniyetli olarak itiraz edip icra takibini durdurmuş olduğunu, borçlunun itirazı haksız olup, müvekkili şirket ile davalı yüklenici firma arasındaki iş ilişkisi, sözleşme çerçevesinde net olarak belirlenmiş, ödeme dönemleri ve yöntemleri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde taraflarca kararlaştırılmış ve bu takvim ve yöntemlere göre ödemeler müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu, müvekkilince davalıya çek ile yapılan ödemelerin; —— şubesine ait keşidecisi şirketi olan; —— çek nolu, 13.02.2018 keşide tarihli, 150.000.- TL meblağlı çek, —— çek nolu, 09.03.2018 keşide tarihli, 150.000.- TL meblağlı çek, —— çek nolu, 11.04.2018 keşide tarihli, 150.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 10.05.2018 keşide tarihli, 150.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 01.06.2018 keşide tarihli, 75.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 18.07.2018 keşide tarihli, 75.000 TL meblağlı çek,——- çek nolu, 22.08.2018 keşide tarihli, 75.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 13.09.2018 keşide tarihli, 75.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 25.07.2018 keşide tarihli, 20.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 13.07.2018 keşide tarihli, 21.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 20.09.2018 keşide tarihli, 30.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 07.08.2018 keşide tarihli, 25.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 15.08.2018 keşide tarihli, 26.000 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 10.10.2018 keşide tarihli, 15.250 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 24.10.2018 keşide tarihli, 14.500 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 25.05.2018 keşide tarihli, 37.000 TL meblağlı çek (İade alınmış), —— çek nolu, 25.06.2018 keşide tarihli, 37.200 TL meblağlı çek, —— çek nolu, 25.04.2018 keşide tarihli, 25.000 TL meblağlı çek, ——- çek nolu, 20.04.2018 keşide tarihli, 30.000 TL meblağlı çek, —— çek davalıya —– ve —— olarak yapılan ödemelerin; Davacı —— şirketine ait ——- hesaptan davalı —— şirketine ait ——- numaralı hesaba 19.12.2017 tarihinde havale edilen 6.000 TL, davacı —— şirketine ait ——- numaralı hesaptan davalı —– şirketine ait ——- numaralı hesaba 22.12.2017 tarihinde EFT edilen 100.000 TL, Davacı ——- numaralı hesaptan davalı —— hesaba 29.12.2017 tarihinde havale edilen 5.000 TL, —— şirketine ait ——- numaralı hesaptan davalı —— şirketine ait ——- hesaba 03.01.2018 tarihinde havale edilen 10.000 TL, Davacı —— şirketine ait —— numaralı hesaptan —— şirketine ait ——- numaralı hesaba 05.01.2018 tarihinde havale edilen 4.000 TL, davacı —– şirketine ait ——- numaralı hesaptan davalı —– şirketine ait ——- numaralı hesaba 17.01.2018 tarihinde havale edilen 10.000 TL, Davacı —– şirketine ait —– numaralı hesaptan davalı —- şirketine ait —— numaralı hesaba 01.02.2018 tarihinde havale edilen 10.000 TL, davacı —– şirketine ait —— numaralı hesaptan davalı —— şirketine ait —- numaralı hesaba 12.02.2018 tarihinde havale edilen 80.000 TL, davacı —– şirketine ait —— numaralı hesaptan davalı —— şirketine ait ——- numaralı hesaba 14.02.2018 tarihinde havale edilen 20.000 TL, Davacı —– şirketine ait —— numaralı hesaptan davalı şirketine ait ——- numaralı hesaba 21.02.2018 tarihinde havale edilen 10.000 TL, Davacı —– şirketine ait —— numaralı hesaptan davalı—– şirketine ait —– numaralı hesaba 28.02.2018 tarihinde havale edilen 10.000 TL, Davacı —— şirketine ait —— numaralı hesaptan davalı —- şirketine ait —– numaralı hesaba 02.03.2018 tarihinde havale edilen 4.000 TL, davacı —— şirketine ait —— numaralı hesaptan davalı —— şirketine ait —— numaralı hesaba 18.04.2018 tarihinde havale edilen 10.000 TL, Davacı —– şirketi Tarafından 11.04.2018 tarihinde çeke karşılık yapılan nakit ödeme 10.000.- TL, Davacı —– şirketi Tarafından 12.04.2018 tarihinde yapılan nakit ödeme 1.544,81 TL, Davacı —– şirketiTarafından 30.06.2018 tarihinde yapılan nakit ödeme 585,34 TL, Davacı —– şirketi Tarafından 31.07.2018 tarihinde yapılan nakit ödeme 2.374,71 TL, Davacı —- şirketi Tarafından 01.08.2018 tarihinde —— nolu çeke karşılık ödeme 75,000 TL, Davacı —– şirketi tarafından 03.08.2018 tarihinde yapılan —– için 4.658,03 TL, davacı —– şirketi tarafından 13.08.2018 tarihinde yapılan damga vergisi için 1.080,88 TL, davacı —– şirketi tarafından 31.08.2018 tarihli hak ediş yansıtması 13.776,00 TL, davacı —— şirketi tarafından 07.09.2018 tarihinde yapılan —– prim taahhüt ödemesi 6.047,38 TL, davacı —– şirketi Tarafından 07.09.2018 tarihinde —— Hs. 15.08.2018 vadeli çek provizyon masrafı 500,00 TL, Davacı —– şirketi tarafından 07.09.2018 tarihinde—— nolu çeke karşılık kısmi ödeme 26.000 TL, Davacı —— şirketi tarafından 07.09.2018 tarihinde —— nolu çeke karşılık kismi ödeme 2.500,00 TL, davacı —– şirketi tarafından 10.09.2018 tarihinde —— nolu çeke karşılık kısmi ödeme 15.900,00 TL, davacı —— şirketi tarafından 24.09.2018 tarihinde ——- nolu çeke karşılık kismi ödeme 1.600,00 TL, davacı —— şirketi tarafından 24.09.2018 tarihinde —— nolu çeke karşılık kısmi ödeme 1.600,00 TL, davacı —- şirketi tarafından 25.09.2018 tarihinde —– nolu çeke karşılık kısmi ödeme 2.000,00 TL, davacı —– şirketi Tarafından 27.09.2018 tarihinde —— geçici kabul kesintisi 35.400,00 TL, davacı —– şirketi tarafından 28.09.2018 tarihinde —– nolu çeke karşılık kismi ödeme 1.600,00 TL, davacı —— şirketi tarafından 04.10.2018 tarihinde —– prim borcu ödemesi 5.008,49 TL, davacı —— şirketi tarafından 15.10.2018 tarihinde —— nolu çek için yasal yükümlülük bedeli 1.600,00 TL, davacı —– şirketi tarafından 19.10.2018 tarihinde —— prim ödemesi 231,66 TL, davacı —– şirketi tarafından 20.10.2018 tarihinde —– nolu çek için yasal yükümlülük ödemesi 1.600,00 TL, davacı —— şirketi Tarafından 16.11.2018 tarihinde —– nolu çek için 1.600,00 TL, davacı —- şirketi tarafından 22.11.2018 tarihinde —— çekler için kısmi ödeme 7.500,00 TL, Davacı—— şirketi tarafından —– 07.12.2018 tarihinde —— ödenen çek bedeli 7.500,00 TL, davacı —– şirketi tarafından 14.12.2018 tarihinde —— nolu çeke istinaden —– ödenen 11.200,00 TL, davacı —— şirketi tarafından 26.12.2018 tarihinde —– Bankası —– masrafı 409.- TL, davacı —– şirketi tarafından 26.12.2018 tarihli —– eksik imalattan dolayı kesinti tutarı 35.000,00 TL, Taraflar arasında var olan ve sözleşme ilişkisine dayanan cari hesap defterinin bakiyesi olarak Müvekkili şirketin 394.736,24 TL alacağı doğmuş, ancak davalı yüklenici firma, yüklendiği işi yapmadığı gibi, aldığı ödemeleri iade etmemiş ve cari hesap bakiyesinden doğan borcunu ödememiş olduğunu, müvekkilince davalı şirkete verilen aşağıda bilgileri mevcut 3 adet çek toplam 164.500TL çekler davalı şirketin müvekkilime cari hesap borcundan dolayı ödenmemiş olduğunu, ödenmeyen çeklerin; —— ait —– çek nolu 13.09.2018 vadeli 75.000 TL, —— ait —– çek nolu 24.10.2018 vadeli 14.500 TL, —— ait —– çek nolu 22.08.2018 vadeli 75.000 TL çekler olduğunu, söz konusu çek bedelleri cari hesapta belirtilmiş olduğundan cari hesap alacağı olan 394.736,24 TL’den 3 adet çek miktarı olan 164.500,00 TL mahsup edildiğinde davacı müvekkilinin C/H alacağının 230.236,00 TL olduğunu, ancak davalı tarafın kötüniyetli olarak icra takibinin tamamına itiraz ederek icra takibini durdurmuş, söz konusu çekleri de müvekkili davacıya iade etmemiş olduğunu, dava açılmadan önce taraflar, Arabulucu huzurunda bir kez daha görüşmüş ancak davalı firma cari hesap bakiyesinden doğan borcu ödemeyi reddetmiş, bu sebeple sayın mahkeme huzurunda bu davanın ikame edilmesi zarureti doğmuş olduğunu, Davalı borçlunun itirazında haksız ve kötü niyetli olup, cari hesap bakiyesinin açıkça ortaya koyduğu üzere alacağın likit olduğunu iddia ederek, Davalı yüklenici firmanın —– sayılı dosyasına haksız ve kötü niyetli olarak yaptığı itirazın 230.236,00 TL açısından İptaline ve icra takibinin 230.236,00 TL üzerinden devamına karar verilmesini, davalı yüklenici firmanın dava değeri üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahküm edilmesini, Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından açılmış bulunan davanın 1 yıllık süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle usulden reddinin gerekmekte olduğunu, davacı tarafla müvekkili firma arasında davacı tarafından da bahsedilmiş sözleşmenin imzalandığını ancak davacı firmanın henüz işin başında ödemelerde sıkıntılar çıkartmaya başladığını, vermiş olduğu çeklerde sıkıntı olmadığını bildirmesine rağmen yazılmış olan çeki bulunduğundan müvekkili firmanın malzemeli olarak aldığı işte malzeme tedarikinde sıkıntı yaşamaya başlamış olduğunu, Ülkede tacirlik yapmakta olan bir firmanın kalkıp ta fazladan bir iş yapmayan bir firmaya fazladan 200.000-TL civarı bir para ödemesinin mantıklı tek açıklamasının müvekkili firmanın fazladan iş yapması olup, bu durumun yapılacak defter incelemesiyle ortaya çıkacağını, davacı firma tarafından müvekkili firma aleyhine başlatılmış icra takibi davada ki talep miktarının çok daha fazlası olduğuni, ancak davacı tarafın icra takibindeki talebinin çok daha altında bir miktarı dava da talep etmiş olduğunu, müvekkili firma davacı taraftan aldığı tüm ücretlerin karşılığında yapılması gereken tüm işleri yapmış olduğunu, fazladan aldığı bir miktarın mevcut olmadığını, üstelik müvekkili firmaya vermiş olduğu çekleri ödemeyerek müvekkili firmayı zarara uğratmış aleyhine icra takibi başlatılmasına neden olduğunu, çek bedelinin çok üzerinde ödemeler yapmak zorunda kalmış olduğunu, davacı tarafın müvekkili firma aleyhine firma kaşesi olmadığı halde senetten kaynaklı bir icra takibi başlatmış olduğunu, itirazları sonucunda bu senetle ilgili davanın da devam ettiğini beyanla, davanın reddine vekalet ücreti ve dava masraflarının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —– sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, —– sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği ve takibin durduğu anlaşılmıştır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” Davacı tarafın defterleri nazara alındığında, davacı tarafın davalı şirkete fazladan yapılan ödemeler iddiasıyla 230.236,00 TL talep üzerinden harçlandırılmak suretiyle kısmi İtirazın iptali istemiyle ikame edilmiş davada, davalıdan talep konusu yapabileceği alacağının; 116.755,65 TL olabileceği, davacı tarafın alacak iddiasına salt kendi defterlerine göre ispatlamasının mümkün olmadığı, taraflar arasında geçerli bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı, HMK m. 190, m. 194 ve TBK m. 78 hükümleri nazara alındığında davacının alacak iddiasının ispata muhtaç olduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur.Tarafların itirazları dikkate alınarak kök raporu hazırlayan bilirkişi heyetinden farklı yeni bir bilirkişi heyetinden rapor tanzimi istenilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından verilen yeni raporda özetle; ” Davacı şirketin kendi defterlerinde alacaklı gözüktüğü 394.736,24 TL’lik tutardan, toplam 289.794,95 TL tutarlı karşılıksız çek ve dayanaksız kayıtların düşümü yapıldığında, davacının talep edebileceği alacak miktarı 104.941,29 TL (394.736,24 – 289.794,95) olarak hesaplandığı, mahkemece dayanaksız (ödeme dekontu, makbuzu, masraf yansıtma detay belgelerinin) ödeme kayıtlarının dosya kapsamındaki delil durumuna göre davacı lehine delil olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılacak olursa, davacının davalıdan 104.941,29 TL alacağı olduğu sonucuna varılabileceği, böyle olmakla birlikte; eğer Mahkemece, davacının ticari defterleri usulüne uygun tutulmuş olup davalınınkiler sunulmamış olduğundan HMK.md.222 uyarınca davacının ticari defterlerinin kesin delil gücüne sahip olduğu, bu nedenle davacı defterlerinde yer alan dayanaksız (dayanağı ödeme dekontları bulunmayan) 54.044,95 TL tutarlı ödeme kayıtlarının da davacı ödemesi olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılacak olursa, 394.736,24 TL’lik cari hesap alacağından, 235.750,00 TL tutarlı karşılıksız çeklerin düşümü yapıldığında, davacının talep edebileceği alacak miktarının (394.736,24 – 235.750,00 -) =158.986,24 TL olduğu sonucuna varılabileceği, Heyet kanaati sorulacak olursa: HMK.md.222 uyarınca sahibi lehine (somut olayda davacı lehine) kesin delil gücüne sahip olacak olan ticari defterlerde yer alan kayıtların ispat edilmiş sayılması için, ayrıca bu kayıtların dayanağı olan belgelerin de (örneğin ödeme kayıtlarının dayanağı olan ödeme dekontlarının/makbuzlarının da) sunulmasının şart olmadığı, kanunda böyle bir şartın öngörülmediği, kaldı ki kanunda böyle bir şart öngörülseydi, davacının usulüne uygun tutulmuş olan ticari defterlerinin, davalının ticari defterlerini sunmaması (ya da sunduğu ticari defterlerin usulüne uygun tutulmamış olması) halinde davacı lehine kesin delil sayılacağını öngören HMK.md.222 hükmünün (ki bu hükmün amacı kanaatlerince, defterlerini usulüne uygun tutmuş olan tarafı, defterlerini sunmamış ya da usulüne uygun tutmamış olan diğer taraf karşısında, ona “özel bir ispat imkanı” sağlamak suretiyle ödüllendirmektir) bir işlevi kalmadığı, zira, belge ile ispat gerektikten sonra, defterle ispat usulünün bir özelliği kalmamaktadır. Böyle olmakla birlikte, defterleri usulüne uygun tutulmuş olup lehine delil gücüne sahip tarafın defterlerinde yer alan kayıt, taraflar arasındaki “akdi ilişkinin bünyesi ya da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayan bir kayıt” (örneğin fahiş tutarlı bir kayıt) niteliğinde ise, bu kaydın sahibi lehine delil olarak kabul, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222/3 maddesinin önceki hali “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz…” şeklinde iken “Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222/3 maddesi “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” şeklinde değiştirildiği göz önünde bulundurularak edilememesi gerekir. Yine diğer taraf, söz konusu kaydın aksini başka kesin deliller (yazılı deliller) ile ispat ederse, söz konusu kayıt artık sahibi lehine delil gücüne sahip olmaz —– ise genellikle; HMK.md.222 uyarınca sahibi lehine (somut olayda davacı lehine) kesin delil gücüne sahip olacak olan ticari defterlerde yer alan kayıtların ispat edilmiş sayılması için, ayrıca bu kayıtların dayanağı olan belgelerin de (örneğin ödeme kayıtlarının dayanağı olan ödeme dekontlarının/makbuzlarının da) sunulmasının şart olduğu belirtilmektedir.” şeklinde rapor sunulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafından taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak işin yapılıp yapılmadığı, davalının sözleşmenin kendisine yüklediği işleri yapmayarak eksik bırakıp bırakmadığı, davacı tarafından davalıya fazla ödeme yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Kural olarak, eserin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. TMK.’nın 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel ispat şuralından çıkarılan bu sonuç, —— bir çok kararında “kural olarak eser sözleşmelerinde eserin teslimini, sözleşmeye ve tekniğine uygun olup olmadığını kanıtlamak yükleniciye aittir.” şeklinde ifade edilmiştirTeslim edilen eserin ayıplı ve/veya eksik olduğunu ve bedelin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibine aittir. İçtihatlarda, —– da bu doğrultuda tutum sergilediği görülmektedir. “Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.” Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK’nın 474 ( 818 sayılı BK’nın 359), gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK’nın 477. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Eksik iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması kararlaştırıldığı halde tam yapılmayan iştir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır.
Eğer eser iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. Öte yandan, —– sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkün olup, tespit dilekçesinin ya da raporunun tebliği işleminin de ayıp ihbarı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un ispat yükü başlıklı 6.maddesinin düzenlemesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadelerini içerir .6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ispat hakkı başlıklı 189/1.maddesinin düzenlemesi “Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.” şeklindedir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ispat yükü başlıklı 190.maddesinin düzenlemesi “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklindedir.Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında davacı tarafın davalının eksik iş yaptığı, davalı tarafa fazla ödeme yaptığını ispat yükü altında olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre davacının dava dışı asıl işverenden üstlendiği işin yapım ve inşasında geçici kabule engel olacak eksik, kusur ve arızalar bulunduğu belirtilmiş ise de eksik veya kusurlu imalatların sadece davalı tarafından üstlenilen çelik işlerinden kaynaklanmadığı, davacı tarafından yapımı üstlenilen tüm işlerden de kaynaklandığı, dosya kapsamı itibariyle eksik işlerin ayrıştırılmasının mümkün olmadığı, davacı tarafından davalının yaptığı işe ilişkin olarak hak ettiği bedelin hesaplanmasına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, tarafların dava konusu işin yapımı için yaklaşık bedel olarak anlaştığı, hakediş bedelinin artabileceği gibi yapılan iş durumuna göre azalabileceği, bu hali ile davalının yaptığı işin bedelinin ne kadar olduğu ve davacının hakedilen bu bedelden fazla ödeme yapıp yapmadığının tespitinin mümkün olmadığı, eksik işlerin de bedelinin ne kadar olduğunun hesaplanamadığı, dosya kapsamında yer alan iki raporunda aynı doğrultuda olduğu, her ne kadar ikinci bilirkişi raporunda mali yönden hesaplamalar yapılmış ve davacı tarafından davalıya verilen çeklere ilişkin değerlendirmeler yapılmış ise de öncelikli olarak eksik işlerin, hakedişlerin belirlenmesi gerektiği, bu belirmelerin kesin ve net olarak yapılabilmesi halinde fazla ödeme olup olmadığının değerlendirilebileceği, dolayısıyla her iki raporunda temel anlamda eksik iş ve fazla ödeme hesabı için gerekli bilgi ve belgelerin sunulmaması sebebiyle davacının ispat yükünü yerine getirmediği yönünde olduğu, dolayısıyla raporlar arasında çelişki yaratacak bir değerlendirme bulunmadığı da dikkate alındığında davalının eksik yptığı işler ve fazla ödeme hususunda davacının ispat yükünü yerine getirememiş olduğu kanaati ile davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 179,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 135,50-TL harcın, davacı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydı yapılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 35.233,04-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/06/2023